| Konu: | MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞININ TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 125 |
| Tarih: | 27.06.2012 |
CHP GRUBU ADINA AYDIN AĞAN AYAYDIN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 302 sıra sayılı Kanun Teklifi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini sunmak üzere söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.
AKP İktidarı ülkemize yeni bir gelenek daha hediye etmiş, yasama tekniğine ilişkin usul ve esasları hiçe saymada yeni bir çığır açmıştır. Torba kanun uygulamasını kaideye dönüştüren, torba yetmemiş, çorba kanunlara imza atan AKP İktidarı, yasalaştırmak istediği önemli hususları tasarı olarak değil, kanun teklifiyle Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirmektedir.
Elbette ki her milletvekilinin kanun teklifi vermeye hakkı vardır. Sözümüz milletvekillerinin iradesine değildir; sözümüz, planladığı yasal düzenlemeleri kendi istediği gibi ve bir an önce çıkarmak için kanun tasarılarını bir kenara bırakıp bu teklifte olduğu gibi milletvekillerini devreye sokarak, Hükûmet olarak hazırladıkları kanun teklifini milletvekillerine imzalatıp bu yolu izleyen AKP Hükûmetinedir. Neden mi? Hemen söyleyeyim: Bizzat AKP Hükûmeti döneminde, Mevzuat Hazırlama Yönetmeliği'nde, bir tasarının Başbakanlığa sunulmadan önce düzenleme hakkında ilgili bakanlıklar ile kamu kurum ve kuruluşlarının görüşlerinin alınmasının zorunlu olduğu belirtilmektedir.
Tasarı olarak bir düzenleme teklif etmek, belli kurallara bağlıdır ancak kurallar çoğu yerde olduğu gibi burada da AKP'yi rahatsız etmekte ve bu konudaki kurallar, oy çokluğunun verdiği güçle baypas edilmektedir. Zira, bir düzenlemeyi tasarı olarak sunmak hem zaman hem de içerik açısından AKP'nin işine gelmemekte, kamu kurumlarından görüş almak zaman alacak ve belki de AKP'nin istediğinin aksine görüş verilecektir.
Görüştüğümüz bu teklif ile AKP döneminde, yasa yapma tekniğine ilişkin kuralları ve teamülleri hiçe sayan emrivakilerden biri daha yaşanmaktadır. Bu teklif, kendi içinde kırka yakın kanundaki düzenlemeye ilişkin hükümleri içeren bir kanun teklifidir. Sanırım bu yönüyle "torba" değil "bohça kanun" ismini daha fazla hak etmektedir. Kim bilir, belki AKP olarak Komisyonda yaptığınızı burada da yapar ve Genel Kurul görüşmeleri sırasında, bu bohçaya da önergelerle yeni maddeler ihdas edebilirsiniz. Buna inanırım çünkü daha önceleri benzerini yaptınız, bir kez daha yapabilirsiniz. Zira, Komisyon görüşmeleri sırasında birbirleriyle ilgisiz, bambaşka alanlara yönelik tam on dokuz madde daha teklifi bu kanun teklifine ilave ettiniz. Peki, böylesi bir bohçaya biz ne yapıyoruz? Temel kanun olarak görüşüyoruz. Bu da, artık, yasama organına gösterilen hassasiyetin zirvesi olsa gerek. Daha önce de defalarca dile getirmemize rağmen tüm bu hususların dikkate alınmaması ne yazık ki AKP İktidarının Parlamentoya olan saygısını da gözler önüne sermektedir. Artık açıkça ortaya çıkmıştır ki AKP İktidarı yasal düzenlemelerin Mecliste görüşülmesini basit bir şekil şartından ibaret görüyor. Dillerden hiç düşmeyen millet iradesine saygı da böyle oluyor demek. Bu durumu kendileri de birer parlamenter olan siz değerli AKP'li milletvekili arkadaşlarımın dikkatine ve takdirine sunuyorum.
Kanun teklifiyle ÖSYM'nin bizzat kuracağı veya iştirak edeceği şirketlerden sınav hizmetlerine yönelik olarak yapılacak alımlar 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu kapsamından çıkarılmaktadır. Kim bilir bu sistemle yeni şifreli sınavlara yelken mi açılacaktır? AKP İktidarında ÖSYM şifreli sınav yapmadı mı? Demek ki bu sistem bile AKP'yi kesmemiş.
Dahası da var, 2002 yılında çıkarılan Kamu İhale Kanunu'nun içi AKP İktidarı tarafından boşaltılmıştır. AKP döneminde ihale kanunu yirmiden fazla değiştirilmiş, sürekli istisnalar eklenerek hemen her kamu alımı kapsam dışına çıkarılmıştır. Nitekim, kapsam dışına alınan istisnai işlem ve kurum sayısı on dokuza çıkmış, istisnalar (s) bendine kadar gelmiştir. Burada, iktidar mensubu milletvekili arkadaşlarıma alfabemizin yirmi dokuz harf olduğunu ve hızla bu kanunun "z" harfine doğru yaklaştığımızı hatırlatmak istiyorum. Kamu alımlarında şeffaflık, rekabet, standart bizim neyimize? Kamu İhale Kurumunu kaldırın da siz de kurtulun, biz de bunu eleştirmekten kurtulalım.
Kanun teklifiyle ÖSYM Başkanına 5 tane de başkan müşaviri kadrosu ihdas ediliyor. Bu da, herhâlde, ÖSYM Başkanının bugüne kadar yaptığı birbirinden başarılı uygulamalarının bir karşılığı olsa gerek. Acaba, her şifreli sınava bir başkan müşaviri mi görevlendirilecek? Bunu da görürsek, hiç şaşmayacağız.
Kanun teklifiyle, Diyanet İşleri Başkanlığına tahsis edilen 15 müşavirlik sayısı da 40'a çıkarılıyor, 25 tane daha başkanlık müşaviri kadrosu ihdas ediliyor. Bu da, bürokrasiyi artıran, kadrolaşmaya zemin hazırlayan bir başka AKP düzenlemesi olsa gerek. Kamu kaynaklarının bu şekilde kullanılıyor olması açıkçası bizi rahatsız etmektedir. Kamu kaynaklarının, vatandaşın paralarının ne kadar özenli, ne kadar düzgün kullanıldığının en açık göstergelerinden biri olsa?
BOTAŞ ve Başkent Doğalgazın durumu bir başka, içler acısı. Biliyorsunuz, 61'inci Hükûmetin ilk icraatları elektrik ve doğal gaza zam yapmak olmuş; bu da yetmemiş, altı ay içerisinde ikinci kez zam yapmıştır. Zaten geçimini sağlayamayan, işsizlik ve borç içindeki vatandaşın belini iyice büken bu zamlara ilişkin olarak değerlendirmelerimizi daha önce açıklamıştık. Bu zamların altında kötü yönetim vardır, AKP'li belediyelerin BOTAŞ'a borçlarını ödememesi var. Siz böyle yaparsanız BOTAŞ'ın da iki yakası bir araya gelmez. AKP'li belediyelerin bu davranışına göz yuman, ses çıkarmayan Hükûmet çareyi vatandaşın cebine elini atmakta bulmuş ve enerjiye zam üstüne zam yapmaya devam etmektedir. Üstelik de BOTAŞ'ın Ankara Büyükşehir Belediyesinden alacağını bir türlü alamaması ve parayı almak için ancak kanuni düzenleme yapılarak Başkent Doğalgazın satışından doğacak özelleştirme gelirine el koymak durumunda kalmasıdır. Nitekim, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı Ankara Büyükşehir Belediyesinin doğal gazdan ötürü BOTAŞ'a ve Hazineye borcu 700 milyon dolardır. Karşılığında BOTAŞ'ın lojman, gayrimenkul dâhil, bütün bu malları alınabiliyor. Tabii tüm bunların faturası da yüksek doğal gaz maliyetlerini ödemekte zorlanan vatandaşa oluyor.
Yine bu kanun teklifiyle, 2010 yılında AKP tarafından çıkarılan 6085 sayılı Sayıştay Kanunu ile zayıflayan Sayıştayın denetim gücü büyük ölçüde elinden alınmaktadır.
Sayıştay, Anayasa'mızın 160 ve 164'üncü maddelerinde yüksek denetim kurumu ve hesap mahkemesi olarak düzenlenmiştir. Sayıştaya kamu kurumlarının bütün gelir ve giderleriyle mallarını TBMM adına denetleme ve sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlama, mahallî idarelerin hesap ve işlemlerinin denetimi ve kesin hükme bağlanmasıyla genel uygunluk bildirimine ilişkin olduğu... Bunun devre dışı bırakılması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin devre dışı bırakılması demektir.
Bu yasa tasarısı içerisinde, kadro bekleyen 40 bin öğretmenimize kadro verilmektedir. Ama hepimiz biliyoruz ki, öğretmen olarak atanmayı bekleyen 110 bin adayımız vardır. Ayrıca, öğretmen okullarında okuyan öğrencilerimizin kadrolarını beklediğini de hepimiz biliyoruz. 40 bin öğretmen kadrosu yetersizdir. İhtiyaca cevap vermemektedir. Sıra bekleyen ve atama bekleyen 110 bin öğretmen ve 110 bin öğretmen ailesinin bir an önce bu isteklerine cevap verilmesi için 110 bin öğretmen kadrosunun ihdas edilmesi ve bu kadrolara, sıra bekleyen öğretmen adaylarının atanması daha doğru olurdu.
Yasanın hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ayaydın.