| Konu: | (10/2, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18) No.lu Aile Bütünlüğünü Olumsuz Etkileyen Unsurlar ile Boşanma Olaylarının Araştırılması ve Aile Kurumunun Güçlendirilmesi İçin Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Bir Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin Önergelerin Ön Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 12 |
| Tarih: | 09.12.2015 |
AK PARTİ GRUBU ADINA EMRULLAH İŞLER (Ankara) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; sözlerime başlarken 26'ncı Dönemin Meclisimize, ülkemize hayırlı uğurlu olmasını Cenab-ı Hak'tan niyaz ediyorum.
Yine, sözlerimin hemen başında, bugün Diyarbakır'da şehit olan polisimize ve tüm şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum.
Sayın milletvekilleri, aile yapısının korunması ve boşanmalarla ilgili verilen çeşitli araştırma önergeleri hakkında AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Sözlerimin başında yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bilindiği gibi, aile toplumun çekirdeğini oluşturan en önemli unsurlardan biridir. Sosyal bir varlık olan insan için toplumsal birliktelik ne kadar önemli ve elzem ise toplum için de temelini oluşturan aile kurumu o kadar hayati bir öneme sahiptir. Bu nedenledir ki aile insanlık tarihinin başlangıcıyla birlikte hep var olmuş ve toplumun varlığını devam ettirmesinde de en önemli görevi üstlenmiştir.
Aile, toplumların kültürel kimliklerinin bir sonraki kuşağa aktarılması, nesillerin devamı, çocukların bakım ve yetiştirilmesi, yeni nesillere ahlaki değerlerin kazandırılması, ahlaki ve toplumsal bilincin aktarılması, sevgi, saygı, hoşgörü ve benzeri tutum ve değerlerin yerleştirilmesi gibi temel ve evrensel fonksiyonları üstlenmekte ve yerine getirmektedir.
Anayasa'nın 41'inci maddesinde de ailenin Türk toplumunun temeli olduğu belirtilmiş, devlete ailenin korunması için gerekli düzenlemeleri yapması ve teşkilatları kurması konusunda büyük ödevler yüklenmiştir.
Sayın milletvekilleri, Anadolu Türk toplumu tarih boyunca ailenin kurumsal bir unsur olarak yaşamasına çok büyük önem vermiştir. Bu bizim ulusal, kültürel ve dinî değerler sistemimizden kaynaklanmaktadır. Türk aile yaşamında görülen düzen, disiplin, aileye bağlılık, onun şeref ve onursal düzeyde muhafazası, yüzyıllara dayalı oluşum ve kuşaklar boyu aktarılan geleneksel birikim tüm dünya uluslarının toplum ve aile yapımıza ilgi duymasına neden olmuştur. Büyüklere duyulan saygı, karşılıklı sorumluluk duygusu ve yardımlaşma bilinci, çalışkanlık, sıcak komşuluk ilişkileri, konukseverlik ve benzeri pek çok özellik aile kurumunun muhafazasında önemli rol oynamış ve kuşaklar arasında devamlılığın korunmasında etken olmuştur. Ancak günümüz dünyasında cereyan eden ve Türk İslam dünyasında da kendini gösteren küresel değişimler, temel kurumsal bir unsur olan ailede de dönüşümlere yol açmıştır. Küresel boyutta değişim süreçleri çok farklı kanallar aracılığıyla -televizyon, sinema, İnternet ve benzeri- giderek çağdaş ailenin yaşam alanına müdahil olmuştur. Bu değişimin sonuçları ülkemizde de ne yazık ki tüm unsurlarıyla hissedilmektedir.
Bir toplumun geleceğini tahmin etmek, değerler açısından, aile yapısına bakmakla mümkündür. Değerler, kültür ve topluma anlam veren ölçütlerdir. Toplumun geneli ortak değerler üzerinde uzlaşır çünkü değerler toplum fertleri tarafından paylaşılır, ciddiye alınır. Zira değerler, sosyal ihtiyaçların karşılanmasında fert ve topluma motivasyon işlevi kazandırır. Değerler coşkularla birlikte var olur, kişiler yüce değerler için özveride bulunur, savaşır ve hatta ölürler. Burada sözü edilen değerler, kaynağı aşkın olan bir güce dayanır ki biz buna "manevi değerler" adını veriyoruz.
Sosyolojide aile, en az iki yetişkin insandan ve çocuklardan meydana gelen kurumsallaşmış, kurumlaşmış biyolojik bir topluluk olarak tanımlanır, buna "çekirdek aile" de denir. Geniş aile ise anne, baba, çocuklar, dede ve nineden müteşekkil bir grup olarak tanımlanır ki bu bizim geleneksel aile yapımızla örtüşür. Dikkat edilirse geniş ailenin bu tanımında en az iki, üç kuşak bir arada yaşayabilmektedir. Geniş aile yapımızın oluşumunda en belirleyici unsur, varlık sebebimiz olan ebeveyne karşı sorumluluklarımızın anlatıldığı şu ayettir: "Rabb'in ondan başkasına kulluk etmemenizi, anne babaya iyilikle muamele etmenizi emretti. Şayet onlardan biri veya ikisi senin yanında yaşlılığa ulaşırsa onlara 'öf' bile deme, onları azarlama, onlara güzel söz söyle." Bu ayetten anladığımız kadarıyla, anne babalarımız bizimle birlikte yaşayarak gözlerini hayata yumacaklardır. Geleneksel toplumlarda çocuk doğar doğmaz böylesi geniş bir aile içinde dünyaya gözlerini açar. Bu tip aile yapıları ferdin doya doya mensubiyet duygusunu içselleştirdiği ve sosyalleşme sürecine katıldığı bir ortamdır. Genç kuşak, birinci ve ikinci neslin hayat tecrübelerinden istifade eder. Burada sosyal, dinî, kültürel ve iktisadi alanda bir dayanışma ve değerlerin aktarımı söz konusudur.
Sayın milletvekilleri, bireyin ruhsal gelişimi bu tip aile yapılarında daha sağlıklı ve dengeli bir seyir izler. Böyle bir gelenekle beslenen milletlerin geleceği kuşkusuz aydınlıktır. Pedagoji uzmanlarınca da bilinmektedir ki anne şefkat ve sevgisinden mahrum olarak yetişen çocukların karakteri üzerinde olumsuzluklar ve kişilik bozulmaları meydana gelmektedir. Aydınlanma düşüncesiyle birlikte kutsalı dışlamayı beraberinde getiren bir zihniyette aile kavramı da yara almıştır. Bunun en canlı örneği Batı toplumlarındaki durumdur. Özellikle günümüz Batı toplumlarında kiliselerin olağanüstü çabalarına rağmen, aile yapılarındaki yozlaşma gitgide artmaktadır. Öte yandan, "Aile bağları ve aile kavramı yaşadığı sürece devrim güçsüz kalacaktır." görüşünü savunan, yaşam tarzı hâline getiren Marksist toplumlarda aile yapısından bahsetmeye bile gerek yoktur. Nitekim, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin son Başkanı Mihail Gorbaçov komünizme yönelik ilk eleştirisinde komünizmin aile kurumunu bozduğunu ve çocukları anne sevgisinden mahrum ettiğini söylemesi örnek olarak yeter de artar bile.
Modern Batı toplumlarında modernleşme her türlü aidiyet noktalarını yok ettiği için bireyciliği öne çıkarmıştır. 18 yaşına basan gençlerin özgürlük adına "Kendin kazan, kendin ye." felsefesiyle sokağa bırakılması gençlerin daha hayatlarının baharında hayatın acımasızlığı karşısında direnme ve ayakta durma güçlerini yok etmiştir. Yalnızlaşmayı beraberinde getiren materyalist yaşam tarzı gençleri korkunç yıkımların kollarına atmıştır. Bunun sonucu olarak alkolizm ve uyuşturucunun kucağına düşen genç dimağlar şiddet yanlısı, tüm geleneksel değer yargılarına karşı savaşan bir ruhla donanmıştır. Günümüzde Batı toplumu bunun acısını ve ızdırabını çekmektedir. Batı toplumlarında modernite fertte her türlü mensubiyet duygusunu yok etmekle kalmadı, aile hayatına da büyük darbe indirdi. Bugün, Batı toplumunda aile kurumunun var olup olmadığı pekâlâ sorgulanmaktadır. Her türlü aşkın değer yargılarından soyutlanmış olarak yetişen gençler evliliği, aile yuvası kurmayı düşünmüyor, evliliğe de geçici bir birliktelik olarak maalesef bakıyorlar. Yüce dinimiz İslam'da aile yapısı kutsaldır, aile yapımız bu kutsallığını en yüce değer kaynağı olan Kur'an ve sahih sünnetten almaktadır. Geçen yüzyılın başlarından itibaren mantıkçı pozitivist anlayış ve düşünce biçimlerinin kültür ve düşünce dünyamızı etkilemeye başlamasıyla birlikte aile hayatımız da etkilenmiş, bu sebeple aile yapımızda sarsılmalar baş göstermiştir. Özellikle küresel ölçekte kitle haberleşme araçlarının artmasıyla birlikte gelenek, ahlak ve öz kültürümüzü dikkate almadan yapılan yerli dizi ve filmlere ek olarak bazı yabancı yayınların -tabiri caizse- filtresiz olarak toplumumuza sunumu aile yapımız üzerinde büyük tahribatlara yol açmıştır.
Sayın milletvekilleri, manevi değer yargılarının askıya alındığı bütün toplumlarda ailenin iki temel direği olan anne ve babaya karşı saygı ve sevgi bağları yok olacaktır. Böyle bir vasatta anne ve baba çocuklarına yabancılaşır, çocuklar da anne ve babalarına yabancılaşır. Hâlbuki İslam inancında yaşam tarzı böyle midir? Elbette hayır, İslami düşünceye göre kişinin cenneti ve cehennemi anne ve babasıdır. Müslüman kültüründe anne ve baba ister Müslüman olsun isterse olmasın Müslüman bir evlada düşen görev anne ve babasıyla asla beşerî ilişkileri kesmeden maddi planda gücü nispetinde onların bütün ihtiyaçlarını karşılamasıdır çünkü Müslüman kültüründe kolektif ahlak anlayışı çocukların anne ve babalarına müteşekkir ve saygılı olmalarını zorunlu kılar. Her şeyin ötesinde bu zorunluluk sadece Kur'an'da emredilen bir emir ve tavsiye olarak kalmamış, uygulamaya hizmet edecek boyutta ayrıntılarıyla fıkıh ve hadis kitaplarında anne ve babanın hak ve yetkileri detaylı bir şekilde işlenmiştir.
Sayın milletvekilleri, günümüzde Türk ailesini kuşatan sorun alanlarına bakıldığında nedenleri ve sonuçları bakımından ilk sıralarda boşanma olgusunun yer almaya başladığı görülmektedir. Türkiye'de son yirmi yıla kadar boşanma olgusunun önemli bir toplumsal sorun olarak algılanmadığı bilinmektedir. Özellikle 20'nci yüzyılın son dönemine kadar ülkemizde güçlü aile bağlarının ve dinî inançların etkisiyle beraber toplumda boşanmış bireylere, özellikle de kadına karşı ön yargılı ve damgalayıcı tutumların olması, kadının ekonomik bağımsızlığının bulunmaması, ailede sorunların çözümlendiği bir dinamik yapının söz konusu olması ve benzeri faktörler nedeniyle boşanma olgusu toplumsal bir sorun oluşturmamaktaydı. Bugün diğer toplumlarda olduğu gibi ülkemizde de temel değerlerin zaafa uğraması, nüfusun şehirlerde toplanması, günlük hayatın karmaşıklaşması, iletişim teknolojilerinin ve kitle iletişim araçlarının yaygınlığı, tüketim kültürünün değişmesi, bireysel değerlerin ön plana çıkmasıyla birlikte toplumların temeli olan aileyi yıkıma götüren aile içi şiddet ve boşanma olgusu birey, toplum ve hukuk açısından giderek daha önemli bir olgu hâline gelmiştir. Buna paralel olarak, yaşanılan yüzyılın stres çağı olarak nitelendirilmesine neden olan bireysel stres kaynaklarının artmasıyla birlikte tahammülsüz bireylerin yetişmesi, sürekli tüketimi hedef alan tüketim tutkusu, ailelerin sorumsuz bireyler yetiştirme tarzı, medyanın ürettiği değer kargaşasıyla birlikte oluşan ahlaki yozlaşma, evlilikte maddi değerler üzerine kurulmak istenen hayat tarzı ve benzeri faktörler boşanmaya giden yol üzerindeki mayınlar olarak değerlendirilebilir.
Aile, özellikle de evlilik ilişkilerinin belirgin biçimde değişmesi, ailedeki ekonomik sorunlar, kadının ekonomik özgürlüğünün artması ve onun ailedeki rolünün değişmesi beraberinde bazı toplumsal sorunların da yaşanmasına yol açmaktadır.
Bu sorunların başında ülkemizdeki boşanma vakalarında son yıllarda yaşanan artış gelmektedir. Ülkemizde 2001 yılında 544.322 evliliğe karşılık 91.944 boşanma var iken, 2014 yılında bu sayı 599.704 evliliğe çıkıyor ve boşanma sayısı ise 130.903 vakaya yükseliyor. Daha önemli bir ayrıntı ise erken boşanmaların yani evliliğin ilk yılını bile tamamlamadan gerçekleşen boşanmaların oranının 1990'lı yıllara oranla bugün itibarıyla yüzde 57,3 artmasıdır. Boşanma davalarının başlıca sebebi olarak evli çiftler arasındaki şiddetli geçimsizlik gösterilmektedir. Bu gerekçe ile boşananların oranı yüzde 93 seviyesindedir. Toplumumuzda eşlerden birinin sadakatsizliği ya da evi terk etmesi nedeniyle gerçekleşen boşanmalar da önemli ve geçerli gerekçeler arasındadır. Son yıllarda aile içinde kadına yönelik şiddet olaylarının artması da ülkemizdeki boşanma vakalarının en büyük nedenlerinden biri olarak görülmektedir. Yüce dinimiz kadına yönelik şiddeti tüm yönleriyle yasaklamasına ve büyük günahlar arasında görmesine rağmen bu konuda da büyük ihlallerin yaşanmakta olduğunu üzülerek görmekteyiz. Yüce Peygamberimiz Hazreti Muhammed (SAV) "Hanımını döven Allah'a ve Resulü'ne asi olur, kıyamette onun hasmı ben olurum." ve "Hanımlarımızı üzmeyin, onlar Allahuteala'nın size emanetidir, onlara yumuşak olun, iyilik edin." diyerek kadınlarımızın yüce dinimiz açısından ne derece önemli olduğunu ortaya koymuştur.
BAŞKAN - Sayın İşler, bir dakikanızı istirham edeyim.
Sayın milletvekilleri, çalışma süremizin sona ermesine çok az bir zaman kalmıştır. Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına kürsüdeki hatibin konuşmasını tamamlayabilmesi için konuşma tamamlanıncaya kadar çalışmalara devam edilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Buyurun Sayın İşler.
EMRULLAH İŞLER (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, geçimsizliğe götüren nedenlerin temelinde yer alan psikososyal, ekonomik, kültürel ve toplumsal faktörlerin yapılan çalışmalarda çok boyutlu olarak ortaya konulamadığı bir gerçektir. Türkiye gibi hızlı bir değişim süreci yaşayan bir ülkede boşanmaya etki eden bu faktörlerin detaylı bir şekilde ele alındığı çalışmaların periyodik aralıklarla gerçekleştirilmesi boşanmanın nedenlerinin anlaşılabilmesi açısından hayati öneme sahiptir. Dünyanın birçok ülkesiyle karşılaştırıldığında Türkiye'deki boşanma oranları çok şükür hâlâ düşük düzeylerdedir. Boşanmaların yüksek düzeylere ulaştığı ülkelerde boşanmaların neden olduğu olumsuzluklar çözümü en zor sosyal problemler arasında sayılmaktadır. Ülkemizde ise boşanmalar hâlâ ciddi bir sosyal sorun olma, oluşturma aşamasına bugün itibarıyla çok şükür gelmemiştir. Ancak, 1990'lı yıllardan itibaren gözlenen artış, boşanmaların ülkemiz için de bir sosyal sorun potansiyeli taşımaya başladığı, üzerinde ısrarla durulması gereken bir husustur. Bu ve benzeri toplumsal hususlarla daha aktif olarak ilgilenilmesi ve çözüm yolları bulunması amacıyla 61'inci Hükûmetimizce 29 Haziran 2011 tarihinde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı kurulmuştur. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının sosyal ve kültürel dokudaki aşınmalara karşı aile yapısının ve değerlerinin korunarak gelecek nesillere sağlıklı biçimde aktarılmasını sağlamak üzere, ulusal bütünlüğünün korunması ve aile refahının artırılmasına yönelik sosyal hizmet ve yardım faaliyetlerini yürütmek yükümlülükleri bulunmaktadır. Bu doğrultuda, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı üzerine düşen yükümlülüklerini yerine getirmek için özveriyle bugüne kadar çalışmıştır.
"Eğitim ailede başlar." ilkesinden hareketle Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından, bilgi çağının gereklerine uygun olarak toplumun dikkatinin ailenin önemine çekilmesi, aile bireylerinin karşılaştıkları sorunların en aza indirilebilmeleri ve sorunların aile odağında çözülmesine yönelik olarak Aile Eğitimi Programı Bakanlıkça hazırlanmıştır. Aile Eğitimi Programı aileleri bilgilendirmeye ve bilinçlendirerek yaşam kalitelerini arttırmaya dönük önemli bir adımdır.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının eğitim ve danışmanlık hizmetleri kapsamında geliştirmiş olduğu programlardan bir tanesi de "Evlilik Öncesi Eğitim Programı"dır. Evlilik Öncesi Eğitim Programı'yla evlilik çağına gelmiş ve aile kurmak için bir araya gelen çiftlerin, evlilik hayatına hazırlanmaları amaçlanmaktadır. Evlilik uyumunda, eşlerin evlilik öncesi hazırlığının ve evlilik problemleri henüz ortaya çıkmadan eğitim almalarının önemi bütün dünyada bilimsel çalışmalarla da ortaya konulmaktadır.
Bakanlığa bağlı Aile ve Sosyal Politikalar il müdürlüklerinde ve sosyal hizmet merkezlerinde aile ve boşanma süreci danışmanları tarafından ücretsiz olarak Aile ve Boşanma Süreci Danışmanlığı hizmeti sunulmaktadır. Evliliğin kuruluş ve işleyişinde özellikle ilk yıllarda çiftlerin muhtemel sorunlarına çözüm üretebilmeleri evlilik başarısında, dolayısıyla ailenin korunmasında çok önemlidir. Evlilik sorunlarında ilgili kurum ve kuruluşlar tarafından profesyonel psikososyal danışmanlık desteği önem arz etmektedir. Aile içi problem yaşayan, boşanma düşüncesinde ya da boşanma sürecinde olan çiftlerin bu süreci sağlıklı yönetebilmeleri amacıyla sunulan danışmanlık hizmetine Aile ve Boşanma Süreci Danışmanlığı denilmektedir. Bu hizmet 81 ilde Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlükleri ve Sosyal Hizmet Merkezlerindeki uzman personel aracılığıyla, boşanma öncesi danışmanlık hizmeti, boşanma sürecinde danışmanlık hizmeti ve boşanma sonrası danışmanlık hizmeti olmak üzere üç aşamalı olarak verilmektedir.
Sayın milletvekilleri, modern hayat tarzının toplumsal değerlerimizde meydana getirdiği erozyon neticesinde son yıllarda hem geleneksel aile yapımızın değiştiği hem de boşanma olaylarının arttığı bir gerçektir. Bu alanda bugüne kadar çeşitli bireysel ve kurumsal çalışmalar yapılmakla birlikte, gelecekte sağlıklı politikalar oluşturmak için aile yapımızın ve boşanma nedenlerinin kapsamlı bir araştırmaya tabi tutulması yararlı olacaktır.
Bu çalışmaların yapılabilmesi için Mecliste bir araştırma komisyonunun kurulacak olmasını AK PARTİ Grubu olarak destekliyoruz ve bugün burada medeni bir ortamda, Meclisimizde bütün grupların gayet nezaket içerisinde böyle bir konuyu tartışmasını da memnuniyetle kabul ediyorum ve bu uzlaşının pek çok alanda da Meclisimizde yine sergilenmesini canıgönülden temenni ediyor, yüce heyetinizi AK PARTİ Grubu adına saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)