GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: MHP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:14
Tarih:15.12.2015

AHMET AKIN (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin grup önerisi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubumuzun görüşlerini aktarmak üzere söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, terör örgütü PKK tarafından hain tuzakla şehit edilen 3 polisimize Allah'tan rahmet, ailelerine sabırlar; yaralı 3 polisimize de acil şifalar diliyorum. Bir kez daha buradan PKK'yı ve terörü lanetliyorum.

Ayrıca, kimya alanında Nobel Ödülü alan, ülkemize bu onuru yaşatan Profesör Doktor Aziz Sancar'ı ben de huzurunuzda tebrik ediyor, kendisini çağdaş cumhuriyetin evladı olarak tanımladığı ve ödülünü 19 Mayısta Anıtkabir'e taşıyacağını söylediği için bir kez daha kutluyorum.

Değerli milletvekilleri, enerji arz güvenliğinin önemini bugün yaşamakta olduğumuz olayları dikkate aldığımızda daha iyi anlamaktayız. Bu konu bütün ülkelerin ekonomik gelişmelerini ve ulusal güvenliklerini etkileyen önemli bir husustur. Bu yüzden, bütün ülkeler, enerjide dışa bağımlılıklarını en alt düzeye indirme çabası içindedirler. Biz de Türkiye olarak maalesef enerjide çok büyük oranda dışa bağlı durumdayız. Ülkemizin en çok petrol, doğal gaz ve ithal kömürde ciddi bir dışa bağımlılığı söz konusudur. 2013 yılı itibarıyla Türkiye'nin toplam birincil enerji talebi 120,29 milyon ton eş değer petrol olmuştur. Bu talebin 96,29 milyon ton eş değer petrolü ithalat yoluyla karşılanmaktadır. Yani, 2013 yılında birincil enerji talebimizin yüzde 80'ini ithal etmişiz. Bugün için enerjide dışa bağımlılığımız -üzerinde konuştuğumuz öneride de belirtildiği gibi- yüzde 75 olarak hesaplanmaktadır. Bu bağımlılık oranı 1990 yılında yüzde 52, 2000 yılında ise yüzde 67 düzeyindeydi. Mevcut enerji politikalarının sürdürülmesi hâlinde bugünkü bağımlılık oranımızın daha da yükseleceği ortadadır. 2013 yılında, Türkiye, doğal gaz ithalatında dünya 5'incisi, kömür ithalatında ise dünya 8'incisi olmuştur. Türkiye dünyada net enerji ithalatında 11'inci sıradadır. Bu kadar ithalat için ödediğimiz para miktarı nedir diye bakacak olursak... 2012 yılında enerji ithalatına 60,1 milyar dolar para ödedik. Bu miktar toplam ithalatımızın yüzde 25,4'üne karşılık gelmektedir. 2013 ve 2014 yıllarında uluslararası piyasada düşen petrol fiyatları nedeniyle ithalat değerinde küçük bir miktarda gerileme yaşanmıştır. Türkiye son on yılda yani 2005-2014 yılları arasında enerji ithalatına toplam 425 milyar dolar para ödemiştir. Bu rakamlar da gösteriyor ki ülkemiz için enerjide dışa bağımlılık ortadan kaldırılması gereken önemli bir sorunumuz durumundadır.

Değerli milletvekilleri, AKP hükûmetlerinin uyguladığı enerji politikası ülkemizi on üç yılda bu noktaya getirmiştir. Yeni kurulan 64'üncü Hükûmetin programında da enerjide dışa bağımlılığımızı azaltacak, mevcut durumu tersine döndürecek önemli bir değişiklik olmadığını görüyoruz. AKP, enerji ithalatını ülkemiz için hep bir zorunluluk olarak gördü ve böyle görmeye de devam ediyor. Yakın zamanda Rusya'yla yaşadığımız, daha sonra ekonomik krize dönüşen siyasi kriz bu konunun önemini çok somut bir şekilde ortaya koymuştur. Bu krizin yönetilmesinde yaşanan sıkıntılar halkımızı özellikle doğal gaz konusunda ciddi endişelere sevk etmiştir. Rus doğal gazına olan bağımlılığımız, içinde yaşadığımız kış aylarında önemli bir tehdit unsuru olarak karşımıza çıkmıştır. Türkiye, doğal gaz ithalatının yüzde 54,8'ini tek başına Rusya'dan yapmaktadır. 2014 yılında ürettiğimiz elektriğin yüzde 48'ini doğal gazla ürettik. Partimiz bu konuda defalarca AKP Hükûmetini uyarmıştır, tek bir ülkeye bağımlılığın sakıncalı olduğu defalarca anlatılmıştır. Ancak AKP Hükûmeti her zaman olduğu gibi uyarı ve önerilere kulaklarını tıkamış ve en sonunda da geldiğimiz nokta ortadadır. Enerji ve dolayısıyla ekonomik güvenliğimiz şu anda maalesef tehdit altındadır. Doğal gazda, ithal kömürde Rusya'ya yüksek oranlı bağımlılığımız yetmemiş gibi AKP Hükûmeti, nükleer santral işini de Rusya'ya vererek tek ülkeye bağımlılığımızı büsbütün artırmıştır.

Şimdi, ortaya çıkan bu gerçek karşısında çok geç kalınmış alternatif arayışlarını da başlamış olarak görüyoruz. Bu arayışlar içinde tezek yakma komikliklerinin bile yaşandığını gülerek izliyoruz. Geçtiğimiz günlerde gündeme gelen alternatiflerden bir tanesi de özellikle doğal gaz konusunda diğer tedarikçi ülkelerden aldığımız gaz miktarının artırılması oldu. Diğer tedarikçi ülkelerin, verdikleri gazı iki katına bile çıkarmış olsalar, gerekli olan gazı karşılama imkânları olmadığını biliyoruz. Türkiye'nin doğal gaz tedarikçisi ülke sayısındaki sınırlılık ve yeterince doğal gaz depolama alanının olmayışı bu alanın en büyük sorunudur.

Değerli milletvekilleri, Rus doğal gazının dünyadaki en büyük alıcısı Almanya, ikinci sıradaki alıcısı da Türkiye'dir.

Tartışılan ve gündeme getirilen bir diğer alternatif de LNG ithalatımızın artırılması. Yaşanan krizin hemen ertesinde bu konuda yapılan ön anlaşmalar kısa vadede çözüm getiriyor mu, ona da bir bakmak gerekiyor. Bu konuda ilk akla gelen soru, LNG depolama kapasitemizin ne olduğu. Gerçekten, boru hatlarıyla gelen doğal gazı ikame etmeye yetecek kapasitede LNG depo olanaklarımız var mıdır? Şimdi, buradan çiçeği burnunda Enerji Bakanına sormak istiyorum: BOTAŞ'ın ve özel sektörün sahip olduğu LNG depolama kapasitesi nedir? Ülkemizin doğal gaz arz güvenliğini sağlayacak kapasitede LNG depolama olanakları var mıdır? Eğer bu olanaklarımız yoksa bu konu Hükûmetin gündemine bugüne kadar neden gelmemiştir?

Değerli milletvekilleri, ülkemizin enerjide dışa bağımlı durumda olduğu hepimizin kabul ettiği bir gerçek, AKP Hükûmetinin bu durumdan pek sıkıntı duymadığı da ayrı bir gerçek. Ülkemiz bu durumdan kurtulmayı gündeme almak zorundadır. Orta ve uzun vadede bu bağımlılıktan kurtulma yollarını bulmak zorundayız. Bunlar bilinmeyen şeyler değil. Ülkemizin yerli ve yenilenebilir enerji kaynakları yönünden zengin olduğu bilinmektedir. Kendi enerjimizi kendi kaynaklarımızdan üretebiliriz. Bu kaynaklarımızın artık devreye alınması ve bir an evvel devreye sokulması bir zorunluluktur.

Bakın, yeni enerji yatırımlarında da aynı hatalar devam ediyor, tekrarlanıyor. Kısa vadeli, yüksek kâr odaklı enerji yatırımlarına yol veriliyor. Bütün dünyada kömüre dayalı santraller tartışılırken biz hâlâ ithal kömüre dayalı santraller yapımında ısrarcıyız. Geçtiğimiz günlerde Balıkesir'imizin ilçelerinden Bandırma'da ithal kömüre dayalı termik santral yapılmasıyla ilgili ÇED bilgilendirme toplantısına katıldım. Halkın istemediği, çevreye, doğaya, havaya, suya vereceği zararlar ortada iken ve 2013 yılında dönemin AKP milletvekili tarafından "Artık sonsuza kadar rafa kaldırılmıştır." denilen projenin üzerinde bu kadar ısrarla durulmasının nedenini ve ısrarı anlayamıyoruz. Tıpkı bizim gibi elektrik üretiminin üçte 1'ini kömür yakıtlı santrallerden üreten İngiltere 2025 yılına kadar kömür yakıtlı santrallerinin tamamını kapatacağını daha birkaç hafta önce açıkladı. Yerli ve yenilenebilir enerji potansiyelimizin toplam tüketimimizin 3 katı olduğunu biliyoruz. Örneğin, güneş bakımından zengin olanaklara sahip ülkemizde 400 milyar kilovatsaate yakın güneş enerjisi potansiyelimiz var. Bu muazzam olanağa rağmen hâlihazırda güneşten ürettiğimiz elektrik istatistiklerde bile yer almayacak derecede ufak. Yine potansiyelimize rağmen rüzgârdan elektriğimizin sadece yüzde 3,3'ünü üretiyoruz. Pek çok ülke de yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmiş durumda, hatta Pakistan dünyanın en büyük güneş tarlalarından birini kurdu.

Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; enerji arz güvenliğimizi sağlamaya dönük çok net politika değişikliği yapmamız zorunlu hâle gelmiştir. Yerli kaynaklara öncelik veren, insan odaklı sürdürülebilir bir enerji politikasına geçmemiz daha fazla ertelenemez. Enerji politikalarını dış politika, güvenlik ve ekonomi politikalarıyla birlikte ele alarak enerjide dışa bağımlılığımızı bitirmek zorundayız. Doğal gaz ve ithal kömüre dayalı enerji yatırımlarının teşvik edilmesinden bir an evvel vazgeçilmeli ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelinmelidir.

Bu düşüncelerle tartışılan araştırma önergesinin kabulü yönünde oy vereceğimizi bildirir saygılarımı sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)