| Konu: | HDP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 19 |
| Tarih: | 24.12.2015 |
FİLİZ KERESTECİOĞLU (İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Uğultu bitebilir mi acaba?
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Genel Kurulda bir uğultu var, sayın hatip şu anda kürsüde. Görüşme yapmak isteyen sayın milletvekilleri kulislere çıkabilirler. Sayın hatibi dinleyelim lütfen.
Sürenizi yeniden başlatıyorum.
Buyurunuz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU (Devamla) - Değerli milletvekilleri, sevgili halkımız; 2 beyanı size okuyarak sözlerime başlamak istiyorum, 2 çocuğun anlatımları:
"Ben Cizre'den bir öğrenciyim. Burada geleceğinin hayalini kuramıyorsun. Değil "Ben büyüyünce bu olacağım." diye düşünmek, "Yarın şuraya gideceğim." bile diyemiyoruz. Çünkü biz burada her an ölebilme ihtimaliyle yaşıyoruz yani anlık bir yaşantımız var. Ben bunu hak ettiğimi düşünmüyorum. Kim olursa olsun, her insanın yaşamaya hakkı vardır. Bizim başta yaşam hakkımız olmak üzere, birçok hakkımıza el konuluyor, eğitim de bunlardan biri. Biz her türlü zorluğa karşı okumak için direnirken, top sesleri içinde ders çalışıp bir şeyler öğrenmeye çalışıyorken şimdi bu hakkımız tamamen elimizden alınmış görünüyor. Ne okula gidebiliyoruz ne de ilçede bir öğretmen bulabiliyoruz. Bunlar bir yana, biz niye sürekli eve hapsediliyoruz? Niye evlerimiz taranıyor, baskınlar yapılıyor, canımıza kastediliyor?"
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) - Okulları yakmasalar okuyacaklar.
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) - Okulları niye yakıyorsunuz? Yakmayın okulları.
FİLİZ KERESTECİOĞLU (Devamla) - "Bizim batıdaki kardeşlerimizden farkımız nedir? Onlar yılbaşına hazırlanırken biz yaşam savaşı veriyoruz. Var mı mantıklı bir cevabınız?" Bu satırların sahibi 13 yaşında.
Sadece, "terörle mücadele", "hendek, hendek" diyerek bu sorulara cevap verebiliyor musunuz?
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) - Okulları yakmazsanız okurlar!
FİLİZ KERESTECİOĞLU (Devamla) - Yani, sadece "terör örgütü" diyerek bu soruya cevap verebiliyor musunuz?
REŞAT PETEK (Burdur) - Şehit polisin çocuğunun mektubunu da oku orada.
FİLİZ KERESTECİOĞLU (Devamla) - Siz yönetiyorsunuz, ülkeyi siz yönetiyorsunuz, PKK yönetmiyor. Dolayısıyla, çocukların ölümlerinden de, yaşam haklarından da, eğitim haklarının korunmasından da sizler sorumlusunuz.
ALİM TUNÇ (Uşak) - Siz sorumlusunuz, siz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU (Devamla) - Biz iktidar değiliz, siz sorumlusunuz.
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) - Teröristler sorumlu.
FİLİZ KERESTECİOĞLU (Devamla) - Bir başka çocuğun ifadesi şöyle: "Sokağa çıkma yasağı var, okulumuza gidemiyoruz. Okulumuzda bir şey yok, öğretmenlerimiz gitti. Biz öğretmenlerimizi çok özlüyoruz. Onlar hep rüyalarımıza giriyor. Canım çok sıkılıyor. Öğretmenimiz bize ders anlatırdı. Bize biber gazı sıkmasınlar, gözlerimiz çok acıyor. Şimdi de silahlar atılıyor, uyuyamıyoruz. Küçük kardeşim geceleri çok ağlıyor, 4 yaşında, annem susturamıyor. Sokağa çıkmamayı kaldırsınlar. Okuluma gitmek istiyorum, sokaklarda top oynamak istiyorum, korkmak istemiyorum." 8 yaşında bir çocuk söylüyor bunları. Siz, otuz beş yıldır çözülmemiş bir sorunu, İspanya, İngiltere, Filipinler nasıl çözdüyse öyle çözeceksiniz. Bunun başka bir yolu yok.
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) - Burası Türkiye.
FİLİZ KERESTECİOĞLU (Devamla) - Burası Türkiye, burada da otuz beş yıldır çözülmedi, bunu görüyoruz.
Değerli arkadaşlar, 16 Temmuz 2015 tarihinde Beytullah Aydın'ın mahallesine polisler gaz fişeği atmıştı. Beytullah, polisler kovalamaya başlayınca korkup bir binaya saklanmış, saklandığı binanın 7'nci katından şüpheli biçimde düşerek hayatını kaybetmişti. O günden bugüne kadar geçen beş aylık sürede en küçüğü 3,5 aylık bebek, en büyüğü 18 yaşında olan en az 53 çocuk öldürüldü. Lütfen, bu çocukların yaşadıkları kısa ömre ve anılarına saygı duyalım arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
Konuşmadan biraz saygı duymayı öğrenin lütfen.
BAŞKAN - Sayın Kerestecioğlu, siz devam ediniz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU (Devamla) - Ben devam edeceğim ama çocuk ölümlerinden bahsederken bile kalkıp laf atmayı bir marifet sayan yetişkinlere gerçekten katlanmak ciddi anlamda zor.
Bazıları etnik kimliklerinin farkında bile değilken, daha henüz adı bile konmamışken Kürt olmanın bedelini ödedi bu çocuklar. Her birinin hayat hikâyesini savaş çizmiş. Çoğunun ailesi 1990'lı yılların başında devletin yaktığı köylerden kent merkezlerine göç etmek zorunda kalmış. Birçoğunun hayallerindeki meslek avukatlık. Bu çocuklar meslek seçimlerini ailelerinden biri tutuklanınca yapıyorlar, rehber ve danışman hocalarının gözetiminde değil. Şırnak'ta elleri arkadan bağlanarak sokak ortasında katledilen Hasan Nerse, yoksul çocukları tedavi etmek için doktor olmak istiyordu örneğin. Çünkü, etnik kimlikle bağlantılı yoksulluğun yarattığı adaletsizliği de küçük yaşlarda anlamışlardı. 16 yaşında tek kurşunla öldürülen Fırat Elma ise ekonomik nedenlerle eğitimini sürdürememiş, ilköğretimden sonra tekstilde çalışmaya başlamıştı.
Bildiğiniz gibi, Türkiye Cumhuriyeti devletinin Birleşmiş Milletlerin Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesi'nden kaynaklanan yükümlülükleri vardır. Sözleşme'ye göre, taraf devletler, silahlı çatışma hâlinde uluslararası hukukun insani kurallarına uymak ve uyulmasını sağlamak -oradan veya buradan gelirse değil, çatışma hâlinde uluslararası hukukun insani kurallarına uymak ve uyulmasını sağlamak- silahlı çatışmadan etkilenen çocuklara koruma ve bakım sağlamak amacıyla mümkün olan her türlü eylemi yapmakla yükümlüdür.
Sevgili arkadaşlar, çocukların hayatlarını savunmak için acilen bu Parlamentoda sokağa çıkma yasaklarını kaldırmamız, yürütülen şiddet politikasından vazgeçmemiz gerekiyor. Tek çözüm özgürlük ve demokrasi temelinde bir müzakere sürecinin yeniden başlamasında. Artık demokratik adımlar atılmalı ve barışçıl çözüm yolları geliştirmeli, süreçte yaşanan ihlalleri cezalandırmalı, çocukların gördükleri zararların giderilmesi için de mekanizmalar geliştirmeliyiz.
Bu süreçte çocukların sadece yaşam hakları elden gitmedi ama biz maalesef sadece yaşam haklarını konuşmak zorunda kalıyoruz. Eğitim, sağlık, güvenli bir ortamda yaşama, bunların hepsi ihlal edildi. Çocuklar ebeveynlerini ve yakınlarını kaybettiler, göç etmek durumunda kaldılar, gözaltına alındılar, eğitim hakkından mahrum kaldılar. Ayrıca, yaşadıklarının ağır psikolojik ve sosyoekonomik etkileriyle de mücadele etmek zorunda kaldılar. Çocuklar umutlar, hayaller ve güvenle büyürler. Şiddetle karşılaşan, savaş ortamında yaşayan çocuklar ise korku ve kaygı büyütürler. Umutsuzluk, güvensizlik gibi duyguları bizlerden çok daha yoğun biçimde yaşarlar. Savaş çocuklar üzerinde geleceğe dönük izler bırakır. Ne kadar acıdır ki şimdi pek çok çocuk sırf Kürt kimlikleri sebebiyle dışlandıklarını, yalnız bırakıldıklarını hissediyorlar. Okula gitmek istemeyen çocukların sayısı artacak. Batıda eğitim gören çocuklar sınavlara hazırlanırken Kürt çocuklarının eşit şartlarda eğitim gördüğünü düşünüyor musunuz?
Çocukların çevrelerinde gözlemlediklerini içlerinde ne kadar derin yaşadıklarını bilirsiniz. Okulda bir kötü söz duysalar ertesi gün onlar okula gitmek istemezler. Yakınlarını kaybeden, evleri yıkılan, bu şiddeti yaşayan çocukların içlerinde öfke büyütmesinden daha doğal bir şey var mıdır? Bu çocukların hemen hepsi savaşın hafızasını taşıyorlar. Cizre'de 1990'lı yıllarda yaşayan birinin anısını sizlere aktarmak isterim: Köylünün korucu olması için baskı yapıldığı dönemde askerler tarafından ilkokuluna köyün bütün erkekleri toplanmış ve sabaha dek işkence yapılmış. Ertesi gün çocuklar okula gittiklerinde yerlerde kan izleri olduğunu söylüyorlar ve babalarından kalan bu izlerle ders yapmışlar. Bu anılarla büyüdü çocuklar, aynı travmayı çocuklara yaşatmaya artık hakkımız yok. Güvenlik odaklı, baskı, şiddete dayalı bir politika izlemeye devam mı edilecek? Taş atan çocukları atmayanlardan mı ayıracaksınız? Özel harekât polisleri Diyarbakır Bağlar'da, Sur'da elleri kirli çocukları taş attıkları şüphesiyle gözaltına mı alacak? Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi'ne rağmen 15-18 yaş arasındaki çocuklar hâlen özel görevli yetkili ağır ceza mahkemelerinde yargılanıyorlar. Pozantı Cezaevinde yaşananların acısını, orada taciz ve tecavüze uğrayan çocukları bizler hâlâ unutmadık. Savaş sürecinde öfkeyle büyüyen çocuklara layık gördüğümüz bu mu olacak, yoksa onlara demokratik ve adil bir barışı, çözümü mü armağan edeceksiniz? Silahlar sustuğunda çocuklar için de daha iyi bir yaşamın umudu doğmuştu. Onlarca yılın acısı hafızadaydı ama umut da vardı, bu umudu onlara tekrar armağan edin.
Değerli arkadaşlar, dün Meclise gelerek çocuk, insan hakları örgütleri, meslek örgütleri, akademisyenler, gazeteciler, kadın ve LGBT örgütleri, öğrenciler bir açıklama yaptılar. Bu konu partiler ve siyaset üstü bir konudur. Çocuklar hepimizin en değerli varlıklarıdır ve hiçbirimiz kendi çocuklarımıza en ufak bir zarar gelmesini istemeyiz. TBMM çatısı altında ve bu çatı altında iktidar olmak, kendi çocuklarımız dışında tüm çocukları korumak ve kollamak yükümlülüğünü bize yükler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FİLİZ KERESTECİOĞLU (Devamla) - Son sözümü söyleyebilir miyim?
BAŞKAN - Sayın Kerestecioğlu, bir dakika toparlamanız için veriyorum.
Buyurunuz.
FİLİZ KERESTECİOĞLU (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugün gerçekten gerekçelerine katılmıyor olsanız bile çatışma sürecinde çocuk ölümlerinin mutlaka araştırılması gerektiği konusunda bana katılacağınıza eminim.
Değerli arkadaşlar, bugün inisiyatif almazsanız beş ay içindeki 53 çocuk ölümünü açıklayamazsınız. Çocukların bu süreçte gördükleri zararın tespit edilmesi ile çocukların gördüğü zararların telafisi yönünde gerekli çalışmaların yapılması amacıyla Meclis araştırması açılması yönünde oy kullanmanızı, bu önergeyi reddetmemenizi hepinizden gerçekten tek tek rica ediyorum. Artık, bu Meclisi hiç olmazsa çocukların geleceği için sadece çoğunluk olduğunuz için her şeyi reddettiğiniz bir meclis olmaktan çıkarın. Bunu çocuklar için tekrar rica ediyorum.
Saygıyla selamlıyorum. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)