| Konu: | Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 20 |
| Tarih: | 25.12.2015 |
MHP GRUBU ADINA MEVLÜT KARAKAYA (Adana) - Değerli milletvekilleri, tasarının 8'inci maddesiyle ilgili olarak söz almış bulunmaktayım. Tabii, 7 maddeyle ilgili görüşmeleri tamamladık. Bu 7 maddenin 6'sında istisnalar var, stopajlar var, vergi mevzuatıyla ilgili değişiklikler var. Aslında tevkifat, stopaj, vergi kesintisi nedir dediğimizde, hangi amaçla uygulanır dediğimizde karşımıza çıkan şudur: Stopaj bir vergi tahsilat aracı mıdır, bir güvenlik aracı mıdır yoksa bir vergileme aracı mıdır? Stopajlar tüm dünyada çağdaş vergileme sistemlerinde bir güvenlik aracıdır. Oysa bizim vergi sistemimize baktığımızda özellikle Adalet ve Kalkınma Partisinin son yıllarda yapmış olduğu değişikliklere dikkatimizi çektiğimizde stopajı bir vergileme rejimi hâline getirdiklerini görüyoruz. Bugün Gelir Vergisi Kanunu 94'te stopaj var, Kurumlar Vergisi Kanunu 15'te stopaj var, Kurumlar Vergisi Kanunu 30'da var, diğer kanunlarda da var. Peki, stopajlar bu kanunlarda düzenlenmişken geçici 67'yle yapılan düzenlemenin amacı nedir, hedefi nedir? Öncelikle bunun çok iyi bir şekilde tartışılması gerekir ama bunu tartışma imkânı maalesef bulamadık çünkü bir etki analizi getirilmedi. On yıl boyunca uygulanmış olan bu stopajların amaç ve hedeflerine ulaşması konusunda herhangi bir değerlendirme, objektif bir sonuca gidecek bir müzakere yapma imkânı maalesef bulamadık. Ne kadar vergi alınmaktan vazgeçildi?
Şunu hemen belirtmek istiyorum ki, maalesef, üzülerek de ifade etmek istiyorum ki Maliye Bakanı buradan, bu kürsüden "Aslında biz geçici 67'yle vergileme getiriyoruz, vergi alınmayan konularda vergi alıyoruz. Burada herhangi bir istisna söz konusu değil." dediler. Bu, gerçekten bir bilgisizliğe dayanıyorsa ayıp! Hayır, bir bilgisizliğe dayanmıyor, bu buradaki yüce Mecliste bulunan milletvekillerini, milletin temsilcilerini gerçekten aldatmaya yönelik bir ifadeyse bu daha da ayıp!
Bu maddelerin detayına baktığımızda geçici 67'nci maddede getirilen stopajlar kaldırıldığında belki karşılığında Gelir Vergisi Kanunu'nun 94'üncü maddesinde bir tevkifat ya da bir stopaj söz konusu olmayabilir. O durumda bu gelirler beyana tabi gelirler olacak, artan oranlı vergilendirmeleri söz konusu olacak.
Burada, tabii, tek bir yönlü değerlendirme yapmak da mümkün değil. Bunun içerisinde tam mükellefler var, dar mükellefler var, bunların gerçek kişileri var, bunların kurumları var. Hepsiyle ilgili durumları ayrı ayrı değerlendirmek lazım. Karşı çıkmayacağımız şeyler de var ama karşı çıkmamız söz konusu olan hususları da dikkate getirmek istiyorum.
Bakın, bu düzenlemeyle ilgili olarak getirdiğimiz sonuca baktığımızda, aslında -biraz önce de ifade ettiğimiz gibi- çağdaş vergi sistemlerindeki beyan esasını kaldırıyoruz. Zaten vergi sistemimiz adaletsiz bir vergi sistemi. Dolaylı dolaysız vergilerin oranına baktığımızda bunun yüzde 30-70'ler, hatta dolaylı vergilerin yüzde 70'leri aştığını görüyoruz.
Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara gelmeden önce bu konuyla ilgili değerlendirmelerine baktığımızda -2002 yılındaki Seçim Beyannamesi'ne baktığımızda- dolaylı vergileri "namert vergisi" olarak ifade ediyorlardı. Oysa iktidara geldiklerinde bu oran yüzde 40-60'lar civarındaydı, bugün "namert vergisi" olarak ifade ettikleri verginin oranını yüzde 70'lerin üzerine çıkardılar.
Değerli milletvekilleri, bakın, bizim toplam gelir vergisi içerisindeki stopajların oranı yüzde 92, gelir vergisi artı kurumlar vergisi içerisindeki stopajların oranı ise yüzde 60. Bu, gerçekten çok yüksek bir oran. Toplam vergi içerisindeki beyana dayalı vergilerimizin oranı ise sadece yüzde 12. Yani biz beyana dayalı vergileri kaldırmış olsak da yüzde 87'lik bir verginin beyan dışından gelen vergiler olduğunu ifade etmek istiyorum ki bu da bir vergi sisteminin ne kadar adaletsiz olduğunun en bariz göstergelerinin başında geliyor.
Tabii, evet, verelim, istisna yapalım; bunların hedefleri vardır, amaçları vardır ama üretime gelince böyle bir istisnadan maalesef kaçıyorsunuz. Sermaye piyasası arayışları menkul kıymetlere geldiğinde, paradan para kazananlara geldiğinde bu konuda maşallah bonkörsünüz. Ama üretim dediğimizde, örneğin, çiftçilerin tükettikleri mazot üzerindeki ÖTV'yi ve KDV'yi kaldırmak istediğimizde, girdi maliyetlerini düşürmek istediğimizde, maalesef "Yok." diyorsunuz. Bugün bu memlekette gerçekten vergi ödemeyen insan yok. Çalışan çalışmayan, işsizi, yoksulu, fakiri, herkesi vergiye bağladık. Gece gündüz yaptığı tüketimler üzerinden vergi alıyoruz.
Bakın, çiftçilerle ilgili ağzınızı açtığınızda "Vergi ödemiyorlar, vergi muafiyeti var." diyorsunuz. Üstüne üstlük tarımsal desteklemeler yaptığınızı ifade ediyorsunuz. Biliyor musunuz ki bir traktör mazot pompasına yanaştığında ortalama bir traktörün deposu 92 litre mazot alıyor. Bunun karşılığı bugün 306 lira. Bunun ne kadarı vergi biliyor musunuz? 250 lirası, maalesef, vergi olarak çiftçi tarafından daha üretime başlanmadan, üretim olmadan, hasılat elde edilmeden bunu vergi olarak maliyenin kasasına, hazinenin kasasına ödüyor.
Dolayısıyla, biz, paradan para kazananlara yaptığımız bu jestleri üreten kesime de yapmak zorundayız. Bunu yapmadığımız takdirde gerçekten işsizlik, bugün olduğu gibi, artmaya devam edecek. Bunun sıkıntılarını maalesef hep birlikte çekeceğiz.
Asgari ücretlerden vergileri kaldıralım, insanlar açlık sınırının, yoksulluk sınırının altında geçimlerini yapamıyorlar diyoruz; siz "vergi adaleti", "vergi reformu" adı altında, maalesef, istisnaları artıracak ve bunu da beş yıl daha uygulamaya devam edecek tasarılar getiriyorsunuz.
Bakın, bunları ifade ettiğimizde de yabancı paranın girmeyeceğini, dışarıdan sermaye ihtiyacı olduğunu söylüyorsunuz, "Eğer biz bunları kaldırırsak ya da farklı düzenlemeler yaparsak bu olur." diyorsunuz. O zaman ben şunu sormak durumundayım: Hani durumumuz çok iyiydi, hani Merkez Bankasının kasasını ağzına kadar doldurmuştuk, hani IMF'ye borç verebilir duruma gelmiştik, ne oldu? Evet, ben size söyleyeyim: Ekonominin durumu iyi değil. Bugünlerde Merkez Bankasının analitik bilançolarına bakanlarınız varsa orada bir şeyi göreceksiniz, 348 milyar dolar bir varlık göreceksiniz, toplam varlıkların önemli bir kısmıdır. Bu dolarize olma anlamına gelir, bu maalesef TL üzerinden millî bir para politikası uygulamayacağınız anlamına gelir.
Değerli milletvekilleri, bu ifadelerde bulunduktan sonra, aslında söylenecek çok şey var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEVLÜT KARAKAYA (Devamla) - Zaman sınırı dolayısıyla ben yüce heyetinizi saygıyla selamlayarak huzurlarınızdan ayrılıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)