| Konu: | Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 21 |
| Tarih: | 29.12.2015 |
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Yine, bu sorulan sorularda Sayın Bakanımızın vermiş olduğu cevaplara ilave olarak, Sayın Tanal'ın... Kamu alacağını zaman aşımına uğratmak, kamu görevlisinin şahsi sorumluluğunu gerektirir. Dolayısıyla "Ne yapılacak?" demeye gerek kalmadan, şahsi sorumluluk altına girmemek için kamu görevlilerinin bu belirtilen tarihten önce mutlaka icra takibini başlatarak veya dava açarak zaman aşımını kesen işlemleri başlatması uygun olur diye düşünüyoruz ama zaten bu da kamuya açıktır. Bunda Sağlık Bakanlığı, Sosyal Güvenlik Kurumu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı da -bu da sizin ayrı bir ihbarınız olmuş olabilir- gereğini yerine getirirler. Bunun için de, hassasiyetiniz için de teşekkür ediyorum. Yetimin hakkını korumak herkesin vazifesi.
Bir başka sayın milletvekilimiz, "Kamuoyunda yakından takip edilen, genelde Silahlı Kuvvetler mensuplarına açılan davalar neticesinde kaç personel emekli oldu? Kaçı tekrar geri döndü ve bu dönenler veya emekli olanlar için bu davadan dolayı mağdur olanların mağduriyetini gidermek için bir çalışmanız var mı?" şeklinde bir soruydu. Bu davalar nedeniyle 366 personel emekliye ayrıldı, beraat eden toplam 205 personel ise Türk Silahlı Kuvvetlerindeki görevlerine devam etmektedir.
Biraz önce Sayın Çiçek'in de ifade ettiği gibi, Genelkurmay Başkanlığımız tarafından da bu davalar nedeniyle hak kaybına uğrayan emekli ve muvazzaf personelin kayıplarının giderilmesine yönelik bir taslak Çalışma Bakanlığımıza intikal etti. Bugün itibarıyla diğer bakanlıklara bu görüşleri sunuyoruz. O bakanlıklardan alacağımız görüşlerle birlikte bir mutabakata varıldığında Meclis Genel Kuruluna getirilip gerçekten de bu olaydan dolayı, bu davadan dolayı mağdur olanların mağduriyeti giderilecektir diye düşünüyorum.
Yine, bir başka soru, Sarıhan'ın. Sayın Sarıhan, bunu canı gönülden söylüyorum, inanarak söylüyorum: Farklı görüşlerde, farklı inançlarda, farklı etnik gruplarda olmayı veya bir yere aidiyet sahibi olmayı veya öyle hissetmeyi ben Türkiye'nin zenginliği olarak düşünüyorum. Dolayısıyla, farklı inançta, farklı etnik kimlikte, farklı siyasi fikirde ne olursa olsun herkes bu ülkede anayasal vatandaşlık temelinde eşittir, hiçbir kimsenin diğerine bir üstünlüğü yoktur, genel kural bu. Peki, bu kural içinde...
Tabii, bunu söyleyince de, hayata da bugünden yarına geçmiyor. Ama ilkokuldan, hatta belki anaokulundan başlayarak, biliyorsunuz, nasıl çocukluktan canavara dönüşmüş bir insan yarattık, oluşturduk, böyle bir atmosferde, iklimde bir insan yetiştirdik -bir eğitim sistemidir, bir toplum sistemidir- muhakkak ki bunun için hepimizin sorumluluğu olduğunu düşünüyorum. Millî Eğitim Bakanımız burada, Hükûmetimiz burada, ancak toplumsal sorumlulukla, her gruba, her siyasi gruba da bir görev düşmekte. Anaokulundan başlayarak, üniversite ve üniversite sonrası da dâhil Türkiye'nin bütün renkleriyle zengin olduğunu, Türkiye'nin bütün renkleriyle bir arada Türkiye olduğunu, bu renklerden veya düşüncelerden veya farklı inanç ekollerine bağlı olanlardan birisinin dışarıda tutulmasının, ötekileştirilmesinin Türkiye'nin gücünü zayıflatacağına inanıyoruz. Bunun doğrultusunda da hep beraber ortak anlayışla bir çalışma yapmamız gerekir diye düşünüyorum. Zorlamaların olmaması lazım, varsa ilkokulda da, ortaokulda da, lisede de kaldırılması lazımdır. İnanç işi zorla olmaz, gönüllü olur; siz zorlasanız bile, o bizde zaten vardır, riyaya girer veya başka türlü tanımlamaları olur ama inanç işi gönülle olan bir iştir, zorlamayla olmaz diye düşünüyorum.
Yine, bir de Başika'yla ilgili de arkadaşlarıma da genel bir bilgi sunmak isterim: Musul'un Haziran 2014 tarihinde DEAŞ tarafından ele geçirilmesini müteakip Musul Valisinin yardım talebi doğrultusunda Merkezî Irak Hükûmeti ve Kuzey Irak Kürt Bölgesel Yönetimi'yle yapılan görüşmeler sonucunda Musul Valisinin kontrolünde olan Musul Ulusal Muhafız Gücüne mensup personele Başika'da 29 Mart 2015 tarihinden itibaren eğitim verilmeye başlandı ve bugüne kadar da yaklaşık 2.500 personele eğitim verildi. Ayrıca, uluslararası koalisyonun kurulmasını müteakip, koalisyondan önce Irak'ta eğit-donat programına başlanıldığı ve DEAŞ'la mücadele kapsamında çok sayıda peşmergeye eğitim verildiği de koalisyon makamlarına da iletilmiştir. Bu eğitim verilen kamplardan birisini -Diyana'daki yeri- hem ben ziyaret ettim hem de Sayın Başbakanımız ziyaret etti. Sincar bölgesinde DEAŞ ile Irak Kürt Bölgesel Yönetimi arasında çatışmaların başlamasıyla birlikte Musul'a yaklaşık 25 kilometre, DEAŞ'la temas hattına 5 kilometre mesafede bulunan Başika üs bölgesindeki -Başika olarak adlandırabileceğimiz- Türk eğiticiler ve Iraklı personele yönelik verilen eğitime karşı DEAŞ unsurlarının bir tehdit oluşturduğu düşünülerek, Musul Başkonsolosluğu personelimizin DEAŞ tarafından rehin alınması olayından elde ettiğimiz tecrübeler ışığında -çünkü normal güvenlik elemanı oradaki güvenliği sağlamaya yetmiyor, bunu biz Musul'daki Konsolosluğumuzun olayında gördük- bölgedeki Irak Kürt bölgesel yönetimi unsurları ve Irak Merkezî Hükûmeti güçlerinin yeterli emniyet sağlayamayacağı da değerlendirilerek, belirtilen tehdidin bertaraf edilmesi için tehdide tedbir alabilecek unsurlardan teşkil edilen ilave bir emniyet unsurunun bölgeye intikal ettirilmesi kararlaştırılmıştır.
Bu kapsamda, Başika üs bölgesinin emniyeti için ilave unsurların intikali kasım-aralık aylarında gerçekleştirilmiştir. Başika üs bölgesindeki unsurlarımız 14 Aralık 2015 tarihinde yeniden tanzim edilerek, bir kısım unsurlarımız Irak'ın kuzeyinde Bamami üssüne intikal ettirilmiştir.
Daha önce de söyledim, bu Irak'ta 15'e yakın ülke eğitim vermektedir. Dolayısıyla, İspanya'nın, İtalya'nın, Amerika'nın, Portekiz'in niçin orada bulunduğunu izah edebilmek lazım. Eğer o ülkelerin orada bulunma hakkı varsa, Irak'la komşu olan Türkiye'nin de evleviyetle vardır diye düşünüyorum.
Orada eğitim... Kaldı ki burayı hem Kuzey Irak Kürt yönetimi hem de Irak Savunma Bakanı da ziyaret etti ve yapılan hizmetlerden dolayı teşekkür etti.
Peki, niye çekildiniz o hâlde? Yaptığınız bir hareket, doğru bir hareket, ancak dış güçlerin de katkısıyla bir yanlış anlaşılmaya neden olmuşsa, bu yanlış anlaşılmayı gidermek için bir yeniden tanzimin gerekliliğinin de uygun olacağı değerlendirilmiştir.
DEAŞ tarafından Başika üs bölgesinde konuşlu birliklerimize 16-17 Aralık tarihlerinde Grad 21 roketleri ve havanlarıyla saldırı düzenlenmiştir. Saldırıda 4 silahlı kuvvetleri personelimiz yaralanmış, Musul ulusal muhafızlarından da 4 personel yaralanmış, 2 personel hayatını kaybetmiştir. Menfur saldırıya Başika üs bölgesinde konuşlu birliklerimiz tarafından derhâl karşılık verilmiş, bu saldırıdan sonra da Başika üs bölgesine 27 Aralık 2015 tarihinde ikinci bir saldırı daha yapılmıştır, hatta DEAŞ tarafı bugün İnternet sitelerine bile onun görüntülerini koydular, bu saldırı sonucunda 5 askerimiz hafif şekilde yaralanmış, yerel güçlerden de 1 kişi hayatını kaybetmiştir.
Tüm bunlar, Hükûmetimizin Başika'ya takviye güvenlik birlikleri göndermesinin ne kadar gerekli olduğunu göstermektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Türkiye'nin Başika'da bulunmasının nedeni, öncelikle Iraklıların eğitilmesi ve Irak'a huzur ve güvenliğin gelmesidir diyorum.
Sayın Başkanım, tekrar saygıyla selamlıyorum.
Burada cevaplandıramadığımız sorularınız olursa arkadaşlarımız o soruları yazılı olarak cevaplandıracaktır.
Teşekkür ediyorum.