| Konu: | Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 21 |
| Tarih: | 29.12.2015 |
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'yla ilgili bir geçici madde teklifimiz oldu. Bu konuda maalesef garip bir durumla karşı karşıyayız. 2 Aralık 2015 tarihinden itibaren Asgari Ücret Tespit Komisyonuyla ilgili çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Asgari Ücret Tespit Komisyonuyla ilgili taraflar; işçi, işveren ve kamu. Yaklaşık yirmi beş-yirmi altı gündür bu çalışmalar devam ederken asgari ücretin 1.000 liradan 1.300 liraya net bir şekilde gelmesi konusunda hemen hemen ortak bir mutabakata varıldı. Çok doğal olarak 1.300 liralık asgari ücret konusunda şöyle bir tablo ortaya çıktı: Özellikle işveren, ciddi bir maliyetle karşı karşıya kaldığını, normal tasarlanan asgari ücret artışının her sene olduğu gibi enflasyon artı üzerinde bir artış olması lazım geldiğini ama yüzde 30'luk bir artışın ciddi bir şekilde maliyet yüklediğini ve bunun rekabet gücünü azalttığını, onun için kamu tarafından kısmen de olsa desteklenmesi lazım geldiğini ifade etti. Yaklaşık üç dört ayrı oturum gerçekleştirdik ve biz bunu Hükûmetle paylaştık.
Paylaştıktan sonra en nihayetinde şöyle bir değerlendirme ortaya çıktı ve bu değerlendirmeyi de Meclisimizde bir şekilde bir geçici önergeyle birlikte ortaya koymak istedik. Değerlendirme şu: Bugün yaklaşık 5,3 milyon asgari ücretli var yani Eylül 2015 tarihi itibarıyla yaklaşık 5 milyon 300 bin asgari ücretli var. Ve bu asgari ücretlilerin aldıkları maaş 1.005 lira. Eğer 1.300 lira bugün olsaydı, 1.000 lira ile 1.300 lira bandı arasındaki asgari ücretli sayısı 8 milyon 520 bin olacaktı. Biz de şunu sağladık: Bu 8 milyon 520 bin kişiye bir destek ortaya koyalım. Çünkü, yüce Meclis şunu takdir eder ki mikro ölçekli işletmelerin kendi içerisinde çalışanlarının yüzde 70'i ile yüzde 75'i arası asgari ücretlidir, yani özellikle küçük, orta boy işletmelerin. Mikro ölçekli işletmeleri korumak adına bir desteğin ortaya konulması, hem sivil toplum örgütleri hem işveren tarafları hem girişimciler tarafından bizden istendi. Tabii ki arkadaşlarımızın şöyle bir değerlendirmesi var: Niçin bugüne kaldı? Yine takdir edersiniz ki Türkiye bir bütçe yapıyor. Biz bu bütçe taslağı içerisinde neyi, ne kadar karşılayabileceğimizi ve hangi maliyeti ne kadar karşılayabileceğimizi düşünmeliydik. Yaklaşık bir haftadır, on gündür, geçici bütçenin dışında, genel bütçeyle ilgili çalışmalarımız bir noktaya geldi ve biz, bugün ancak, bu bütçede ne kadar bir yükü işverenden alabiliriz diye bir tabloyla karşı karşıya kaldık. İşverenin ortalama yükü, bir asgari ücretli karşılığında toplam yükü 274 lira. Bu 274 liranın bir kısmının paylaşılması konusunda bir talepleri var. Bunu işçiler de kabul ettiler ve ortak açıklama yaptılar. Gerek TÜRK-İŞ gerekse de diğer sendikalar, özellikle Sayın Başbakanımızın da katıldığı son çalışma meclisinde "Evet, bu makuldür çünkü eğer böyle bir tablo ortaya çıkarsa kayıt dışına sevk eder, böyle bir tablo ortaya çıkarsa -Allah korusun- işten çıkarmalar olur ve böyle bir tablo ortaya çıkarsa Türkiye'nin dünyadaki rekabet gücü azalır." diye bir iddia ortaya konuldu, ki bu iddia sabit ve doğru bir iddiadır. Bunun üzerinden yaptığımız çalışmalarda, bu 274 liranın bir kısmının genel bütçe içerisinden karşılanması konusunda bir mutabakata varıldı, daha doğrusu, Hükûmetimiz böyle bir karara vardı. Ve bugün de bunu -yani 8 milyon 500 bin, toplam 12 milyon 800 bin civarında aktif sigortalı sayısı var; 337 bin, 340 bin civarında kamu çalışanı var, kamu sigortalısı var, kamu işçisi var- toplam 13 milyonu aşan bir rakam üzerinden konuşuyoruz.
Şunu yapabilirdik: Bütün ücretlilere bir pey verilebilirdi ama bunu yapmadık. Sadece, burada, özellikle asgari ücretlilerin haklarını muhafaza edebilmek ve asgari ücretli çalıştıran işletmelere bir rahat hareket edebilme kabiliyeti sağlayabilmek ama bunu da istihdam için yapabilmek. Bunu getirirken de şunu sağladık: Yine, bu işletmelere önemli bir açılım daha ortaya koyduk ki bu da istihdamı ve asgari ücretli sayısını, daha doğrusu, istihdamı artırmaya yönelik bir anlayışı gerektirdi. Geçen yıl -2015 yılında- kaç kişi çalıştırıyorsa asgari ücretli, onun kapasitesinin artırılmasına yönelik, eğer yüzde 10 bir artış sağlayacaksa biz onu karşılayacağımızı da taahhüt ediyoruz yani bu hem büyümeyi teşvik hem istihdamı teşvik hem rekabeti teşvik açısından. Bütün bunları, içeride, Cumhuriyet Halk Partisi Grubumuzla, Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuzla ve HDP Grubumuzla konuştuk ve anlattık, makul bir şekilde bu değerlendirmeleri gerçekleştirdik. Ve en sonunda HDP Grubu bizim aramızdan ayrıldı ve buna da makuliyetin dışında hiçbir şey söylemedi, "Bunu getirebilirsiniz." dedi ve biz bunu getirdik.
Şimdi, şunu söyleyeyim: Türkiye Cumhuriyeti devletinde oturduğumuz bu Büyük Millet Meclisinin sorumluluğu olan bir millet ve halk var ve bu süreçte, işçi-işveren ilişkilerinde kamu asgari ücreti belirlerken -burada kamuda çalışan, geçmiş dönemde bu meselelerin içerisinde olan çok kıymetli şahsiyetler de var- hiçbir zaman bu, 30 Aralık ve 31 Aralığı aşmamıştır. Şimdi, ilk kez böyle bir belirsizlik bizi yılbaşından sonraya taşıyacak. Ben bunun doğru olmadığını düşünüyorum ve bunun siyasi saikle yapıldığını düşünüyorum. Bunun neresinde işverene bir kıyak var? Tam tersi, bugün işveren belki verdiğimize de itiraz edecek, "Yetmeyecek." diyecek ve şu çok nettir ki sadece bir kaos oluşturur bu, başka hiçbir şey oluşturmaz. Çok doğru olmadığını ve bu sorumluluğun bu Meclis tarafından alınmaması lazım geldiğini de düşünüyorum. Netice itibarıyla, "Bu, 1 Ocaktan sonra, işte bildirgeler daha sonra verilsin..." Niye böyle bir karmaşıklığın içerisine girelim? Niye böyle bir yanlışlığın içerisine girelim? Sebebi ne? Bunun mantıklısı ne?
Yani, ben İŞKUR'dan da Çalışma Bakanı olarak sorumluyum. Birçok işveren şu anda, bir ay ihbar süresi olduğu için, bu asgari ücreti taşıyamayacakları için toplu işten çıkarmalara doğru yöneldi. Bunu mu yapalım yani? Buna bir şekilde "Hadi bunu gerçekleştirin, istediğiniz gibi yapın." mı diyelim? Bunun çok yanlış olduğunu düşünüyorum. Biz bu önergeyi geri çekeriz ama bunun doğru olmadığını ve çalışma hayatında, barış aradığımız çalışma hayatında yeni bir kaotik durumun ortaya çıkacağını net bir şekilde ifade etmek istiyorum ve bunun zinhar yani işverene bir kıyak olarak nitelendirilmesini de son derece absürt bir yaklaşım olarak değerlendiriyorum, haksız da bir yaklaşım. Neresinde böyle bir davranış yapılabilir ki? Yani, siyaseten birbirimize karşı olabiliriz ama milletten ne istiyoruz? 14 milyon insandan ne istiyoruz?
Beyler, biz maaşlarımızı bu insanların verdiği vergilerden alıyoruz; asgari ücretliden de alıyoruz, işverenin verdiği vergiden de alıyoruz. Sorumluluklarımızı yerine getirmek zorundayız. Ha, bunu ocak ayından sonra da yapabiliriz fakat yapılan davranışın, özellikle HDP Grubu tarafından yapılan davranışın son derece yanlış olduğunu ve sorumsuzluk içerdiğini ifade etmek istiyorum.
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Bakan.
ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Yapılacak başka bir şey yok, herhâlde önergeyi geri çekiyoruz.
BAŞKAN - Evet, önerge geri çekilmiştir.