GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:23
Tarih:05.01.2016

AZİZ BABUŞCU (İstanbul) - Sayın Başkanım, süremi sıfırdan başlatın.

BAŞKAN - Buyurun, yeniden başlatıyorum.

AZİZ BABUŞCU (Devamla) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

26'ncı Dönemin ilk oturumundan itibaren Halkların Demokratik Partisi HDP adına bu kürsüye gelen tüm hatipler, aynı klişe laflarla ajitasyon yaparak ve duygu sömürüsünü de işin içerisine katıp devletin PKK terörüne karşı verdiği mücadelede güvenlik güçlerini, polisimizi, askerimizi "Sarayın gladyosu", "AK PARTİ'nin paramiliter güçleri" olarak tanımlayıp direkt AK PARTİ Grubunu hedef alan, algı yönetmeye dönük konuşmalar yaptılar. Biraz önce de belki bu usulde konuşmanın en iyi hatiplerinden birisi olan Osman Bey, aynı duygu sömürüsü, aynı ajite edici paragraflar etrafında, yine o algıyı kamuoyu nezdinde kanaate dönüştürme çabası içerisinde bir konuşma yaptı.

Ben sizlere bugün HDP'nin 7 Haziran ve 1 Kasım seçimleri öncesinde ve sonrasında ortaya koyduğu fotoğrafı tahlil etmeye çalışacağım.

Elinde sadece çekiç olanlar, bütün sorunları çivi olarak görürlermiş. Ellerinde çekiçten başka bir şey olmayan statükocular, bu ülkede yıllarca her farklılığı tehdit gibi görüp sindirmeye, asimile etmeye çalıştılar. Her konuda çok büyük reformlara öncülük etmiş olan AK PARTİ bu konuda da başkalarının yapamadıklarını yapmak için harekete geçti.

Biliyorsunuz, AK PARTİ daha kurulduğu gün parti programında Türkiye'nin çözüm bekleyen en önemli, öncelikli sorunları arasında Kürt sorunu olduğunu deklare ederek işe başladı. Biz problemlerimizi demokrasi ve kardeşlik içinde çözmeye çalıştıkça karşımızdakiler ağız birliği etmişçesine klişe laflar söylediler sadece. Kimisi "Ülkeyi parçalıyorsunuz." dedi, kimisi "Üniter yapımızı ortadan kaldıracaksınız." dedi, kimisi de "Vatanımızı satıyorsunuz." nağmeleri yaptı. Oysa ülkemizi asıl büyük tehlikeye maruz bırakan bu kafanın ta kendisiydi. Hiç düşünmediler, acaba AK PARTİ öncesinde uygulanan asit kuyulu, dışkı yedirmeli, olağanüstü hâlli, on binlerce faili meçhullü yanlış politikalar birlik ve beraberliğimize mi hizmet ediyordu, yoksa ayrışmaları mı derinleştiriyordu?

HÜDA KAYA (İstanbul) - Sofrada kadının kafasını kopardınız, daha neden bahsediyorsunuz?

AZİZ BABUŞCU (Devamla) - Biz, iktidara geldiğimiz andan itibaren, Kürt vatandaşlarımız üzerindeki antidemokratik ve gayriinsani bütün yasakları ortadan kaldıran bir çerçeve ortaya koyduk. İnkâr ve asimilasyonu reddettik, son verdik. Biz sorunlara kavram ve kurum merkezli değil, insan merkezli baktık. "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın." mantığı içerisinde hareket ettik. "Biz kardeşiz." dedik, "Bu coğrafyada yaşayan, etnik aidiyeti, inanç aidiyeti ne olursa olsun kardeşiz." dedik. "Her meseleyi, her konuyu barış içinde, özgürce tartışalım." dedik. "Birbirimizle her konuyu alabildiğince müzakere edelim." dedik. Kırmızı çizgimiz tekti: Kan yok, şiddet yok, öldürmek yok. Bu nedenle çeşitli süreçleri başlattık ve başarılı bir şekilde de sonuca doğru götürdük.

Türkiye bu meseleyi inkâr ve asimilasyon çerçevesinden çıkarıp özgürlük, demokrasi ve kardeşlik içinde bir sürece erdirince bazılarının düzenleri bozuldu tabii. Bu meseleyi bir rant ve çıkar konusu edinenler varılan sürecin rahatsızlığından başka şeyler söylemeye ve konuşmaya başladılar. Kendilerini Kürt halkının sözcüsü gibi göstermeye çalışanlar, yasaklar birer birer kaldırılıp barış ve özgürlük hâkim olmaya başlayınca bu sefer başka politik alanlara taşeronluk yapmaya başladılar. Artık "İnkâr ve asimilasyona hayır." türü cümlelerle dolu konuşmalar değil, onun yerine, AK PARTİ düşmanlığı ve karşıtlığından ibaret bir söylem yerini aldı. Bu iş söylemle de kalmadı tabii. Aynı zamanda, terör, bir siyasi yöntemmiş gibi yeniden tırmandırıldı. Dikkatinizi çekmek isterim, HDP, 7 Haziran ve 1 Kasım seçimleri dolayısıyla yürüttüğü kampanyaları çözüm süreci ya da Türkiye ekseninde değil, doğrudan doğruya AK PARTİ karşıtlığına dayandırdı. Seçim süresince hep sorduk: Seçime giderken, kendilerini Kürt vatandaşlarının doğal hamisi, hatta vasisi gibi gören Sayın HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş Kürtler için ne istiyor? Doğrusu, ben hiçbir şey görmedim o kampanya süresince. Demirtaş, HDP'nin varlık nedenini Erdoğan'ın başkanlığını engellemeye ve AK PARTİ'yi iktidardan indirmeye endekslemiş vaziyetteydi 7 Haziran ve 1 Kasım öncesi ve sonrası. Peki, Kürt meselesi neresinde bu bakış açısının, bu oturulan yerin?

GÜLSER YILDIRIM (Mardin) - Peki, sizin DAEŞ'le olan ittifakınız neresinde?

AZİZ BABUŞCU (Devamla) - HDP'nin kendisine biçilen bu rolü oynamaya hazır olduğunu, bu rolü isteyerek ve severek oynayacağını Demirtaş bir grup toplantısında şu cümlelerle deklare etti: "Sayın Recep Tayyip Erdoğan, HDP var oldukça seni başkan yaptırmayacağız." Demirtaş'ın ve başında bulunduğu HDP'nin varlık nedeni meğer sadece bundan ibaret hâle geldi yeni versiyonu itibarıyla. Aynı zamanda, bilumum statükocular, beyaz Türkler, paralel ihanet şebekesi de aynı nağmeleri söylüyordu; HDP aynı paralelde; onlarla beraber hareket ediyordu. Demirtaş, Kürtleri, eski Türkiye'nin o statükocu güçlerinin yanına çekmeye çalışıyor. Demirtaş, vesayetçilerle kol kola bir profil arz ediyor. Demirtaş "Biz varken başkanlık sistemi gelemez." diyor, kurnaz göndermelerde bulunarak sanki başkanlık sistemi Kürt kardeşlerimizin aleyhineymiş gibi bir hava oluşturmaya çalışıyor. Oysa bu siyasetin Kürtlükle hiçbir alakası yok.

HDP, kendi siyasetini benimseyen Kürtleri "makbul Kürt", AK PARTİ'yi destekleyen Kürtleri ise "gayrimakul Kürt" olarak tanımlıyor. Bu yaklaşım, kendilerine "beyaz Türk" diyenleri ne kadar da bize anımsatıyor. Düne kadar "Kürt" kelimesini işitmeye bile tahammülü olmayanların, "En iyi Kürt ölü Kürt'tür." diyecek kadar nefretle dolmuş kesimlerin, bu seçim öncesinde HDP'yi sürekli propaganda etmelerinin elbette bir sebebi vardı, o da şuydu: AK PARTİ'den ve AK PARTİ'nin siyasetinin yaslandığı değerlerden daha çok nefret ediyor olmalarıydı. Yani nefret ettiklerini daha çok nefret ettiklerine karşı tercih ediyorlardı. Bölgede her kardeşi mutlaka düşünüyordur: Ahmet Kaya'nın varlığına tahammül gösteremeyen malum medya, ulusalcı statükocular, elitler ve çözüm sürecini sabote etmek için elinden geleni ardına koymayan Pensilvanya çetesi HDP'yi niye destekliyor? Çünkü Kürt kardeşlerimizi HDP üzerinden statükonun yedeğine düşürmeye çalışıyorlar. Türkiye'nin makbul vatandaşı olan beyaz Türkler kaybettikleri iktidarlarını Kürt kartı üzerinden yeniden elde etmeye çalışıyorlar.

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Yok beyaz Türk, yok siyah Türk! Kendi konuşmanız bölücü.

AZİZ BABUŞCU (Devamla) - Buna da kolay gelmediler. 17-25 Aralık kumpası ile Gezi olaylarını denediler ve nihayetinde HDP'yle bir şeyler yapma arayışına girdiler. Geçmişte askerî darbelerle elde ettiklerini, buna imkân kalmayınca terör üzerinden elde etmeye çalıştılar. Nitekim Kandil de öyle diyordu. Ne diyordu Kandil? "Artık savaşımız devletle değil, AK PARTİ'yle." diyor idi.

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Sen nasıl Türk'sün kardeşim, siyah Türk müsün, sarı mısın?

AZİZ BABUŞCU (Devamla) - Biz her fırsatta HDP'yi Türkiye partisi olmaya çağırdık. Onlar, bırakın Türkiye partisi olmayı, parti bile olamadılar. Çünkü siyasi parti olmak şiddeti reddetmekle başlar. Bir yapı şiddeti yöntem edinmişse siyasi parti olamaz. Çünkü bir siyasi parti sorunları kansız, kavgasız, Meclis marifetiyle halletmeyi öngördüğü için kurulur zaten. Oysa HDP'liler, her fırsatta şiddeti yücelttiler. Terör örgütünün emrinde bir memur gibi olmayı sürdürdünüz. Hendek siyasetine sahip çıktınız.

Bir parti eş başkanı düşünün ki, her türlü silahı stoklayıp bu ülkenin şehirlerine hendek kazarak güvenlik güçlerimize karşı savaş açan teröristleri savunuyor, destekliyor...

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Siz esas duruşa geçiyordunuz, ne çabuk unuttunuz. Siz, ne kadar kaliteli siyaset yaptığını söylemiyor muydunuz? Türkiye'nin önünü açtığını söylemiyor muydunuz?

AZİZ BABUŞCU (Devamla) - ...halkı, teröristlerin yanında savaşa çağırıyor ve bir de şu cümleyi kullanıyor: "Hendek kazmasın da ne yapsınlar, başka seçenek mi bıraktınız?"

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Sizden öğrendiler.

AZİZ BABUŞCU (Devamla) - Düşünebiliyor musunuz, bizim gözümüzün içine baka baka, hepimizin zekâsıyla alay edercesine, bu kürsüden bu lafları kullanıyorlar.

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Siz bizimle alay ediyorsunuz. Kendinizi o kadar reddediyorsunuz ki. "Paralel" diyorsunuz. Paralel de bize mi paralel kardeşim, size paraleldi bu!

BAŞKAN - Sayın Babuşcu, süreniz dolmuştur.

AZİZ BABUŞCU (Devamla) - Bugün gelinen noktada HDP, takiye yapmayı da bir kenara bırakıp, doğrudan bölünmeyi ve devlet olmayı konuşuyor. "Saz çalan cici çocuk" güzellemesi yapanlar bugünlerde fena hâlde pişmanlık duyuyorlar.

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Babuşcu, süreniz dolmuştur.

AZİZ BABUŞCU (Devamla) - Şimdi, hayal kırıklığını yaşıyorlar. En azından öyle görünüyorlar.

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) - Çok gerdiniz ya, çok gerdiniz. Hiç gerek yok.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Senin bu dilinle nasıl yapacağız bu barışı?

BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) - Bu barışı nasıl sağlayacaksınız?

AZİZ BABUŞCU (Devamla) - Biz hiç değişmedik, hep aynı noktadayız.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Otuz senedir aynı hikâyeyi çalıyorsunuz.

AZİZ BABUŞCU (Devamla) - Siz ise Kandil'in vesayeti altında ışığınızı yitirdiniz.

BAŞKAN - Lütfen Sayın Babuşcu, süreniz dolmuştur, yerinize alalım.

AZİZ BABUŞCU (Devamla) - Siz kimsiniz?

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)