| Konu: | Bolu Milletvekili Ali Ercoşkun'un Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı'ndan (6/12); Kayseri Milletvekili İsmail Tamer'in, (6/35), (6/36), (6/37), (6/43), (6/44), (6/45) ve (6/46) Çorum Milletvekili Lütfiye İlksen Ceritoğlu Kurt'un (6/38), (6/39), (6/40), (6/41) ve (6/42) Trabzon Milletvekili Haluk Pekşen'in (6/68) ve (6/96), Kahramanmaraş Milletvekili Fahrettin Oğuz Tor'un (6/81) Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in (6/107) no.lu sözlü soru önergelerine cevabı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 23 |
| Tarih: | 05.01.2016 |
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Bursa) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; öncelikle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkanım, öncelikle sizlere bu yeni görevinizde başarılar diliyorum, başarılı hizmetler vermenizi temenni ediyorum.
2016 yılının siz değerli milletvekili arkadaşlarımıza, milletimize ve insanlığa daha çok huzur, daha çok barış, daha çok kardeşlik, daha çok da dünyaya insanlık vicdanının hâkim olmasına vesile olmasını temenni ediyorum.
Sözlü soru önergelerinin sorularını okumadan ilgili arkadaşımızın sorularını cevaplamaya çalışacağım. Sizleri tekrar saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle Sayın Ali Ercoşkun'un (6/12) esas numaralı Sözlü Soru Önergesi'ne cevabım şıklardan oluşuyor.
Birinci sorunun cevabı: Yakın tarihimizde 28 Şubat süreci olarak isimlendirilen ve zirve noktası 28 Şubat 1997 olan postmodern darbe süreci öncesi ve sonrasında yapılan hukuksuzluklar sebebiyle görevlerinden ilişiği kesilen kamu görevlileriyle ilgili olarak yapılan düzenlemeler şöyle özetlenebilir: Bu dönemin akabinde 2 tane disiplin affı kanunu çıkartılmıştır. 28/08/1999 tarihli ve 4455 sayılı Kanun'un ve 22/6/2005 tarihli ve 5525 sayılı Kanun bahse konu olan kanun hükümleri kapsamına giren kamu görevlileri hakkında tesis edilen disiplin cezaları affedilmiş, devlet memurluğundan çıkarılan kişilere ise yeniden kamuya atanabilme hakkı getirilmiştir.
Diğer taraftan, 12/7/2013 tarihli ve 6495 sayılı Kanun'un 43'üncü maddesiyle 5525 sayılı Kanun'a eklenen ek madde 1 ile 28 Şubat 1997 tarihinden sonra disiplin cezaları sebebiyle memuriyetten çıkarılanlara üç ay içinde başvurmaları hâlinde memurluğa atanmalarında yaş şartı aranmayacağı hükme bağlanmıştır. 1/1/1990 tarihinden 6495 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihe kadar, 2013 yılına kadar kılık kıyafet düzenlemelerine aykırı davrandığı gerekçesiyle adaylık statüsünde iken devlet memuriyetinden çıkarılanların da üç ay içinde müracaat etmeleri hâlinde kamu kurumlarına atanmaları öngörülmüştür. Yine aynı sebeple yükseköğretim kurumlarında öğrenci iken ilişiği kesilenlerin de memuriyete atanmalarında yaş şartı aranmayacağı hükme bağlanmıştır.
Cevap 2) Bu atamalar kurumlar tarafından gerçekleştirildiği için Devlet Personel Başkanlığı kayıtlarında sayısal veri bulunmamaktadır.
Cevap 3) Yüksek Askerî Şûra kararıyla Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiği kesilen subay ve astsubayların haklarının iadesi amacıyla 10/03/2010 tarihli ve 6191 sayılı Kanun'un 10'uncu maddesiyle 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu'na geçici 32'nci madde eklenmiştir. Buna göre, kanun yürürlüğe girdiği tarihte emsalleri Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapmakta olan kişilerden isteyenlerin Devlet Personel Başkanlığınca kamu kurum ve kuruluşlarına araştırmacı olarak atanmalarına imkân sağlanmış, bunlara araştırmacı kadrolarında bulundukları sürece Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapan emsallerine ödenen mali hakların aynen ödenmesi öngörülmüştür. Emsalleri TSK'da terfi ettikçe bu personele de emsalleri için öngörülen aynı mali hak artışları sağlanmıştır. Bu şekilde Devlet Personel Başkanlığınca kamu kurumlarına atanması teklif edilen hak sahibi sayısı 691 kişidir. Emsalleri TSK'dan emekli olanların yaşıyorlarsa kendilerinin, vefatları hâlinde ise hak sahiplerinin TSK'dan emekli olan emsalleri için uygulanan tüm emeklilik haklarından faydalanmaları öngörülmüştür. Böylece yargıya kapalı Yüksek Askerî Şûra kararlarıyla TSK'dan ilişkileri kesilen subay ve astsubaylarımıza iadeiitibar sayılabilecek bir düzenleme yürürlüğe konulmuştur.
Sayın İsmail Tamer'in (6/35) esas numaralı Sözlü Soru Önergesi'ne cevabımız: 2002 yılı itibarıyla kişi başı sağlık harcaması 284 TL iken 2014 yılı itibarıyla kişi başı sağlık harcaması 1.232 TL'ye yükselmiştir.
İkinci sorusunun cevabı: 2002 yılı itibarıyla kamu sağlık harcamalarının millî gelir içerisindeki payı yüzde 3,8 iken 2014 yılı itibarıyla bu pay yüzde 4,2'ye yükselmiştir.
Üçüncü sorunun cevabı: 2006 yılı itibarıyla kamu sağlık harcamalarının merkezî yönetim bütçesi içindeki payı yüzde 5,2 iken 2014 yılı itibarıyla bu pay yüzde 4,8'e düşmüştür.
Yine, İsmail Tamer'in (6/36) esas numaralı sözlü sorularına cevaplarımız: Burada, hekim, asistan, pratisyen hekimle ilgili 2002 yılından 2015 yılına kadar rakamları kendisi istiyor. Bu tabloyu 2002 ve 2015 yılı olarak sizlere sunayım. Diğer, tablonun tamamını bütün milletvekili arkadaşlarımıza iletebilirim.
Uzman hekim sayısı 2002 yılında 45.457 iken 2015 yılında 78.285, pratisyen hekim sayısı 30.900 iken 2015'te 40.119, asistan hekim sayısı 15.592 iken 21.687, toplam hekim 2002'de 91.949 iken 2015'te 140.091 olmuştur. Diş hekimi sayısı 16.371 iken 22.691, eczacı sayısı 22.289 iken 27.466, hemşire ebe sayısı 72.393 iken 2015'te 150.040, ebe sayısı 41.449 iken 2015'te 53.027; genel toplam olarak da sağlıkta 2002'de 244.481 sağlık çalışanıyla hizmet verirken 2015'te 393.315 rakamıyla hizmet verme gayreti içinde olduk.
4'üncü sorusunun cevabı: Sağlıkta insan gücü demografik gelişmeler ile uzun vadede ihtiyaç duyulacak yeni meslekler de dikkate alınarak nicelik olarak geliştirilmeye devam edilmektedir. Bu bağlamda 2023 yılı için sağlık mesleklerinde belirlenen insan gücü ihtiyacı "2023 Yılı Sağlık İş Gücü Hedefleri ve Sağlık Eğitimi" adlı kitapla yayımlanmıştır. 36 sağlık mesleğini kapsayan bu kitapta eğitim projeksiyonları yapılarak arz-ihtiyaç dengesi ortaya konulmuştur. Eğitimle ilgili projeksiyonlar yapılırken okullara yeni alınacak öğrenci sayılarına ilişkin öneriler de geliştirilmiştir. Aynı çalışma önümüzdeki yirmi yıllık süreç yani 2037 için de revize edilmektedir. Bu amaçla her bir sağlık meslek grubunu -uzman hekim, ana dal, yan dallar da dâhil- kapsayacak şekilde planlanmaktadır.
Yine, İsmail Tamer'in (6/37) esas numaralı sözlü sorularına cevabım: İstasyon sayısını soruyor. 2002, 481; 2015, 2.298. Ambulans sayısı 2002'de 618, 2015'te 4.229. UMKE aracı sayısı 2002'de yok, 2015'te 177. Ambulans başına düşen nüfus 2002'de 105.214, 2015'te 20.339.
5'inci sorusunun cevabı: Gelişen Coğrafi Bilgi Sistemleri ve bilgi sistemleri altyapılarının desteğiyle istasyon, ambulans ve ekip sayılarımızı artırarak ülke genelinde acil sağlık hizmetlerinin daha hızlı ve daha etkin hâle getirilmesi de hedeflenmektedir.
Sayın Lütfiye İlksen Ceritoğlu Kurt'un (6/38) esas numaralı sözlü sorusuna cevabım: Yine, yıllarla kıyaslamalı olarak hastane sayısı 2002 yılında 1.156, 2015 yılında 1.548. Ağız diş sağlığı merkezi sayısı 2002'de 14, 2015'te 197. Diş hastanesi ve diş eğitim hastanesi 2002'de 1, 2015'te 52. Hastane başına düşen nüfus 2002'de 56.248, 2015'te 50.486.
Yine, Sayın Lütfiye İlksen Ceritoğlu Kurt'un (6/39) esas numaralı sözlü sorusuna cevabım: Yıllara göre toplam hekime müracaat sayılarını istemiş. Ben yine 2002-2014 ve 2015 rakamlarını vereceğim çünkü 2015'in ilk altı ayı var. 2002 yılında toplam hekime müracaat 208 milyon 966 bin 46 iken 2014'te 643 milyon 992 bin 30, 2015'in ilk altı ayında ise 332 milyon 361 bin 69.
Yine, yıllara göre kişi başı hekime müracaat sayısı 2002 yılında 3,1 iken 2014 yılında 8,3; 2015 yılının ilk altı ayında ise 4,3 olarak gerçekleşmiştir.
2015 yılı itibarıyla Kanser Erken Teşhis Tarama Merkezi (KETEM) sayısıyla ilgili yine Sayın Lütfiye İlksen Ceritoğlu Kurt'un (6/40) esas numaralı soru önergelerine cevabımız ise, kanser erken teşhis tarama ve eğitim merkezlerinin sayısı 197'dir. Her ilimizde en az bir tane olmak üzere KETEM bulunmaktadır; bunlar içerisinde 24'ü mobil KETEM olarak hizmet vermekte, kanser taramaları için vatandaşımızın yaşadığı yerlere gitmektedir.
Türkiye'de ölüm nedenlerini yetkili kurum olan Türkiye İstatistik Kurumu açıklamaktadır. TÜİK'in ölüm nedenleri tabloları incelendiğinde, kanser vakalarının, dolaşım sistemi hastalıklarından sonra ikinci ölüm nedeni olarak ölümlerin yaklaşık yüzde 20'sinden sorumlu olduğu görülmektedir. Bu anlamda, TÜİK verilerine göre, yine 2012 yılında dolaşım sistemi hastalıklarından ölüm oranı yüzde 37,9 iken 2013'te 39,6; 2014'te 40,4; iyi ve kötü huylu tümörlerden ölüm oranı 2012'de yüzde 21,6; 2013'te yüzde 21,2; 2014'te ise yüzde 20,7. Bu tabloyu yine bütün milletvekili arkadaşlarımıza gönderebilirim.
Değerli arkadaşlar, hastalanmadan sağlıklı, uzun bir hayatı sağlık politikalarımızın temeline koymalıyız, koyuyoruz. Bu kapsamda, kanserle mücadele politikamızın temelini de "birincil korunma" dediğimiz kanser yapan etkenlerin ortadan kaldırılmasına yönelik mücadele oluşturuyor. Bu amaçla, birincil korunmayla önlenebilen ve ülkemiz için çok önemli olan akciğer, mesane, mide ve meme kanserleri gibi pek çok kanserin etkeni olan tütüne karşı önemli bir mücadele programını hep birlikte yürüttük, yürütmeye devam ediyoruz. Yürüttüğümüz bu program, Dünya Sağlık Örgütü başta olmak üzere, uluslararası arenada büyük takdir topladı. Kanser oluşumunda bir diğer önemli risk unsuru olan obezite için Türkiye Sağlıklı Beslenme ve Hareketli Hayat Programı'nı yürütmeye devam ediyoruz. Dünyaya örnek oluşturacağını ümit ettiğimiz 1 Milyon Bisiklet Projemiz'de, hem vatandaşlara sağlıklı, hareketli bir hayat tarzını benimsetmeyi hem de çevrenin korunmasına katkıda bulunmayı hedefliyoruz. Kansere neden olabilen çevresel etkenler konusundaki bilgi düzeyimizi artırmak, gerekli tedbirleri almak üzere de çalışmalarımıza devam ediyoruz. Asbest ve radon maruziyeti ve risk durumunu araştırmak üzere büyük ölçekli çalışmalar sürüyor.
Kanserin erken tanısının önemini hepimiz biliyoruz. Bu çerçevede, meme, rahim ağzı ve kolorektal kanserlerle ilgili toplum temelli tarama halk eğitimi programlarını yürütüyoruz. KETEM'ler yanında aile hekimlerimiz de tarama programlarına destek veriyorlar. Böylece yakın zamanda tüm hedef nüfusumuzu taramadan geçirmeyi hedefliyoruz.
Yine Sayın Lütfiye İlksen Ceritoğlu Kurt (6/41) esas numaralı Sözlü Soru Önergesi'nde, radyolojik tanı cihazlarıyla ilgili dağılımı istemiş yıllara göre. Yine 2002 ve 2015 rakamlarını vererek tabloyu sunmaya çalışacağım. 2002 yılında 58 olan MR adedi 2015 yılında 780; BT sayısı 323, 2015 yılında 1.093; ultrasonografi sayısı 1.005, 2015 yılında 5.445 olarak hizmet vermeye devam ediyor.
Yine, Sayın Lütfiye İlksen Ceritoğlu Kurt'un (6/42) esas numaralı soru önergelerine cevabımız: Evde sağlık hizmetlerinin kurgulanması aşamasında ağır engellilik ve Avrupa ülkeleri ihtiyaç analizleri kullanılarak nüfusun binde 2'sine ulaşmak hedeflenmiş ve bu anlamdaki başarı bugün bu rakamın çok ötesine ulaşılarak sağlanmıştır. Bakanlığımız tarafından 2010 yılından beri toplam 639.359 evde sağlık hizmeti hastasına ulaşılmıştır. 1 Ocak-31 Ekim 2015 arasında ise 257.484 hastaya evde sağlık hizmeti verilmiştir. Ayrıca bu hastalardan 30.760'ına evinde ağız ve diş sağlığı hizmeti de sunulmuştur. Evde sağlık hizmeti birimlerince hastaya konulmuş olan tanı ve planlanan tedavi çerçevesinde, bulunduğu ev ortamında muayene, tetkik, tahlil, tedavi, tıbbi bakım ve rehabilitasyon hizmetlerinin verilmesini, ilacın reçete edilmesindeki özel düzenlemeler saklı kalmak kaydıyla uzun süreli kullanımı sağlık raporuyla belgelendirilen ilaçların reçete edilmesini, tıbbi cihaz ve malzeme kullanımına ilişkin raporların çıkarılmasına yardımcı olunmasını, hastanın ve ailesinin evde bakım sürecinde üstlenebilecekleri görevler ile hastalık ve bakım süreçleri hakkında bilgilendirilmeleri, hastaya evde kullanılması gereken tıbbi cihaz ve ekipman konusunda eğitim ve danışmanlık hizmetlerinin verilmesi, gerekli görülen hâllerde hastanın ilgili sağlık kuruluşuna ve sağlık kuruluşundan evine naklini kapsayan hizmetler sunulmaktadır.
Evde sağlık hizmetlerinin geliştirilmesine yönelik 2023 hedeflerimiz arasında, hizmetten yararlanma kapsamını genişletebilmek amacıyla bireylere evde sağlık hizmeti sunumuyla ilgili farkındalık oluşturmak için bilgilendirme amaçlı medya kampanyaları düzenlemek, evde sağlık hizmeti sunumu veren birimlerin altyapı, eğitim ve teknoloji kapasitelerini geliştirmek, evde sağlık hizmet sunumuyla ilgili sektörler arası iş birliğini geliştirmek, evde sağlık hizmeti alan yalnız ve ağır bakım hastalarının hizmetlere hızlı ve zamanında erişimini sağlamak için uyarı sistemi kurarak hizmetin erişim hızını artırmak hedeflenmektedir.
Sayın İsmail Tamer'in (6/43) esas numaralı soru önergesi: 2002-2014 yılları arasında ülkemizde doğumda beklenen yaşam süresi ortalama dört buçuk yıl artmıştır. Doğumda beklenen yaşam süresi 75'in üzerinde olup da bizim gibi yüksek artış sağlayan dünyada sadece 4 ülke vardır; Güney Kore, Estonya, Maldivler ve Lübnan.
Burada doğumda beklenen yaşam süresinin değişimine dair bir grafik var: Erkeklerde 2002 yılında 70,5 yani yetmiş buçuk yaş dilimi 74,8'e; kadınlarda 2002'de 74,7 olan sayı 79,3'e; ortalamada ise 2002'de 72,5 olan ortalama süre 77'ye yükselmiştir.
Bu dönem aralığında bebek ölüm hızı binde 31,5'ten 10,3'e; 28 hafta üzeri bebekler için 7,6'ya, anne ölüm oranıysa yüz binde 45'ten 15,2'ye düşürülmüş durumda. Hükûmetlerimizin kararlılığı, sağlık çalışanlarımızın fedakârane gayretleriyle elde edilen bu başarının altında eş zamanlı yürütülen çok sayıda program yatıyor. Sadece başlıklar olarak saymak istiyorum: Anne ölümlerini azaltmak için her bir anne ölümünün nedenlerini masaya yatırarak tartıştığımız ve bir daha oluşmasını engellemeye çalıştığımız Anne Ölümleri İzleme Sistemi; anne adayı her kadının sağlığını özel bir dikkatle izlediğimiz 15-49 Yaş Kadın İzlemleri Programı ve Türkiye Üreme Sağlığı Programı; evlilik öncesi başvuran çiftlere sağlıklı aile yapısı ve güvenli annelikle ilgili konularda danışmanlık hizmetleri verdiğimiz Evlilik Öncesi Danışmanlık Programı; anne adayının gebelikten önce var olan hastalıklarının saptanmasını, gebelikte sorun yaratabilecek durumların erken tanı ve tedavisini, gerekirse sevkinin yapılmasını sağlayan Doğum Öncesi Bakım Programı; her gebeye ücretsiz demir ve D vitamini desteği sağladığımız Mikrobesin Destek Programı, Doğum Sonu Bakım Programı; acil müdahale gerektiren doğuma bağlı komplikasyonlara karşı sağlık personelinin hazırlıklı olmasının sağlanmasını hedefleyen Acil Obstetrik Bakım Programı; olumsuz iklim ve ulaşım şartları nedeniyle sağlık kuruluşlarına erişimde sorun yaşayabilecek anne adaylarının planlanan merkezlere nakledilmesi ve konaklatılmasını amaçlayan Misafir Anne Uygulaması Programı. Bebek ölümlerini azaltmak için de çok sayıda programı hep birlikte yürütüyoruz. Bütün bu dinamiklerin ve başarıların altında, az önce söylediğim gibi, yine, meslektaşlarımız, hekimlerimiz, hemşirelerimiz, ebelerimiz ve sağlık çalışanlarımız var. Onlara buradan şükranlarımı iletmek istiyorum.
Yine, başlıklar hâlinde saymak gerekirse, her bir bebek ölümünü izleyerek nedenini ortaya çıkarmak ve bir daha aynı nedenle oluşabilecek bebek ölümlerini önlemek amacıyla Bebek Ölümleri İzleme Sistemi, Yeni Doğan Canlandırma Programı; sahada, yeni doğan yoğun bakım ünitelerinde çalışan çocuk hekimlerine yönelik Yeni Doğan Yoğun Bakım Güncelleme Eğitimi; Çocukluk Acil Tıp Kursu ve çocuk yoğun bakım temel eğitim kursları, Yeni Doğan Transport Eğitimi, Temel Yeni Doğan Bakımı Eğitimi, prematüre ve düşük doğum ağırlıklı bebeklerin standart ve iyileştirilmiş takiplerinin sağlanması için Yüksek Riskli Bebek İzlem Programı, çocuk yaralanma ve berelenmelerinde gelen sakatlık için ölümleri asgariye indirmek amacıyla hazırlanan Çocuk Güvenliğinin Sağlanması Programı, Bebek Çocuk İzlemleri Programı, Anne Sütünün Teşviki ve Bebek Dostu Sağlık Kuruluşları Programı, 5 yaş altı çocuklarda akut ve kronik malnutrisyonun önlenmesi amacıyla Tamamlayıcı Beslenme Programı; Emzirmenin Korunması, Özendirilmesi, Desteklenmesi ile Demir Yetersizliği Anemisinin Önlenmesi ve Kontrolü Programı, Bebeklerde D Vitamini Yetersizliğinin Önlenmesi ve Kemik Sağlığının Geliştirilmesi Programı; fenilketonüri, konjenital hipotiroidi, biyotinidaz eksikliği ve kistik fibrozis yönünden yeni doğan her bebeğin taranmasını yaptığımız Ulusal Yeni Doğan Tarama Programı ve dünyanın en kapsamlı bağışıklama programlarından biri olan Genişletilmiş Ulusal Bağışıklık Programı vesaire gibi birçok yönlü mücadeleyi bebeklerimizi, yeni doğanlarımızı yaşatmak için uyguladığımız programlar.
Yine, Sayın İsmail Tamer'in (6/44) esas numaralı sözlü sorusuna birinci cevabımız: Kamu-özel iş birliği modeliyle hayata geçirdiğimiz şehir hastaneleri yapım süreci başlamıştır. 1.250 yataklı Mersin Entegre Sağlık Kampüsü Projesi ve 475 yataklı Yozgat Eğitim ve Araştırma Hastanesinin inşaatı devam etmektedir. İlk olarak 1.250 yataklı Mersin Entegre Sağlık Kampüsü Projesi'ni 2016 Temmuz ayı, 475 yataklı Yozgat Eğitim ve Araştırma Hastanesini 2016 sonu ve yine 3.660 yataklı Ankara Bilkent Entegre Sağlık Kampüsü'nü de 2016 sonu veya 2017 başında hizmete sunmayı hedefliyoruz. Yine, kamu-özel iş birliği modeliyle 18 projenin sözleşmesi tamamlanmış ve yapım aşamasına geçmiştir, 5 projemizin ihale süreci devam etmektedir.
Dördüncü sorusunun cevabı: En üst fiziki standartta hasta yatak hizmetleri, en üst standartta teknik alt yapı, en üst standartta medikal alt yapı, en üst standartta tedavi güvenliği, yine yüksek standartta çalışma konforu sağlanmak hedeflenmektedir kamu-özel iş birliğiyle hedeflediğimiz projelerin sonuçları. Yine, buralarda hastane enfeksiyonlarının azaltılması, tedavi maliyetlerinin düşürülmesi, yüksek teknolojinin daha düşük maliyet ile kullanılabilmesi, koruyucu sağlık hizmetlerine daha fazla kaynak aktarılabilmesi ve vatandaşlarımızın sağlık problemlerini bulundukları illerde veya bölgelerinde çözme imkânını sağlamak; hasta, hasta yakınları ve çalışanlar için kapalı otoparkların, spor merkezlerinin, kreşlerin ve gündüz bakım evlerinin olduğu yeni sosyal imkânlar. Sağlık turizmi için var olan insan gücünün teknik ve fiziki altyapıyla geliştirilmesi ve sağlık turizminde iddialı noktaya taşınabilmesi de yine bu projelerimiz ile hedeflerimiz arasında.
Sayın İsmail Tamer'in (6/45) esas numaralı -sağlık hizmetleri memnuniyet oranlarıyla ilgili yıllar kıyaslamasını istiyor- Sözlü Soru Önergesi'ne birinci cevabımız: Sağlık hizmetlerinden memnuniyet 2003 yılında yüzde 39,5'lardayken 2014 yılında yüzde 71,2 oranına yükselmiş. Son yıllarda, artan beklentiler nedeniyle memnuniyet oranında küçük de olsa bir düşme gözlemlenmekte ve bu düşüşün gerekçeleri tarafımızdan incelenmekte ve gerekli tedbirler alınmakta. Yine, bu anlamda, Avrupa Birliğindeki memnuniyetlere baktığımızda -yine grafikten bir örnek vereceğim- Avrupa Birliği memnuniyet ortalaması yüzde 63 iken Türkiye'nin memnuniyeti -az önce söylediğim gibi- 71,2.
Yine, ikinci sorusunun cevabı: Yurt dışından ülkemize gelen hasta sayısı her geçen yıl katlanarak artmaktadır. Bu hasta grubunun beklenti ve algısının yönetilmesi, sektör içinde koordinasyonun sağlanması adına 7 Şubat 2015 tarihinde Resmî Gazete'de yayımlanan Başbakanlık genelgesiyle Sağlık Turizmi Koordinasyon Kurulu kurulmuştur. Bu Kurulun oluşturulmasıyla birlikte çalışma grupları belirlenmiş ve sağlık turizmi bir sektör olarak yeniden yapılandırılmaya başlamıştır. Çalışma grupları olarak mevzuat ve akreditasyon çalışma grubu; tanıtım, pazarlama ve fiyatlandırma çalışma grubu; eğitim ve planlama çalışma grubu öncelikle ulusal sektör analiz çalışmalarımız başlatılmış ve eş zamanlı olarak hedef ülkeler raporları hazırlanmıştır. Öncelikli pazarlar ve hedef ülkelerin belirlenmesi, sonrasında hazırlanan raporlar doğrultusunda pazara girme analizleri, markalaşma ve tanıtım başlıkları üzerine çalışmalarımız başlamıştır.
Diğer bir önemli husus olan eğitimli sağlık turizmi personeli temini doğrultusunda eğitim faaliyetlerinin yapılandırılması başlatılmış olup 2016 yılı içerisinde 500 kamu personelinin Sağlık Turizmi Sertifikası Programı'nı tamamlaması öngörülmüştür. Ayrıca, kendi ülkeleri dışında hasta trafiğinin yoğun olduğu ülkelerle görüşmeler yapılmakta olup, bu bağlamda Kasım 2015 tarihinde yapılan İslam İşbirliği Teşkilatı Sağlık Bakanları Toplantısı sonrasında yayınlanan İstanbul Deklarasyonu'na üye ülke vatandaşlarının kendi ülkeleri dışında sağlık hizmeti almak için çıkış yaptıklarında diğer üye ülkelerden birine yönlendirilmesi tavsiye kararı alınmıştır.
2014 yılı uluslararası hasta sayıları 2013 yılıyla karşılaştırıldığında gelen toplam uluslararası hasta sayısında yüzde 21'lik bir artış gerçekleşmiştir. 2014 yılı verilerine göre, Türkiye'deki mevcut hastanelerin 952 tanesi uluslararası hastalara hizmet vermiştir, vermektedir. 335 devlet hastanesi, 502 özel hastane, 64 eğitim-araştırma hastanesi ve 31 üniversite hastanesi yabancı uyruklu hasta tedavi etmiştir ve etmeye devam ediyorlar. Toplamda en çok hasta özel hastaneler tarafından tedavi edilmiş olsa dahi hastane başına düşen hasta sayısı açısından en önde gelen hastane grubu, eğitim ve araştırma hastaneleri grubu olmuştur. 2014 yılında hastane başına düşen uluslararası hasta sayısı yaklaşık olarak 521 iken 2013 yılında bu sayı 385 kişi olarak hesaplanmıştır. Bu değer 2012 yılında 291, 2013 yılında 385, 2014 yılında ise 521 kişiye yükselmiştir.
Sayın Tamer'in cevaplanmasını istediği üçüncü sorusu ise, sağlık serbest bölgeleri, yatırımcıların ülkemize kendi hasta portföyüyle gelmesinin önünü açabilmek önemli bir proje başlığıdır. Yatırımcılar için sağlayabileceği bazı avantajlar şu şekilde özetlenebilir: İşletmeciler için birçok vergi avantajından yararlanma imkânı sağlar, SSK primi gibi, KDV, kurumlar vergisi, buna benzer vergi muafiyetleri; yatırımcı için ucuz altyapı ve yatırım imkânı, başvuru ve faaliyet süresince her türlü bürokrasinin en aza indirilmesi. Serbest bölgede sağlanan teşvik ve avantajlardan yerli ve yabancı bütün yatırımcılar eşit olarak yararlanır. Ülkemizdeki bazı mevzuatlar serbest bölgede uygulanmayabilir. Yüzde 100'ü yabancı yatırımcı gelebilir. "Sağlık serbest bölgeleriyle neler yapılabilir?" dediğimizde, hastane, rehabilitasyon merkezleri, termal turizm tesisleri, yaşlı tatil köyleri, sağlıklı yaşam merkezleri, sağlık köyleri ve sağlık teknokentleri gibi tesisler sağlık serbest bölgelerine yapılabilir.
Yine Sayın İsmail Tamer'in (6/46) esas no.lu soru önergesine; 2015 yılı Aralık ayı sonu itibarıyla ülkemiz genelinde 21.072 olan aile hekimliği birimiyle sağlık hizmeti verilmektedir. Ülkemiz genelinde aile hekimi başına 3.590 vatandaşımız düşmektedir. Aile hekimliğinin geliştirilmesine yönelik 2023 projeksiyonumuz dâhilinde Bakanlığımızın planladığı çalışmalar kapsamında aşağıdaki hususlar yer almaktadır:
Sağlıklı yaşam kültürünün teşviki; sağlıklı beslenme, Obeziteyle Mücadele Programı, Diyabet Önleme ve Kontrol Programı, Hareketli Yaşam Programı, Fiziksel Aktivite Programı.
Kötü alışkanlıklardan korunma; uyuşturucu, alkol ve tütün kullanımıyla mücadele.
Halk sağlığı programları; güvenli annelik, sağlıklı gebelik, bebek bakımı, aşılar, nüfus yaş gruplarına göre her beş yaş dilimi için sağlık hizmetlerinde spesifik programların geliştirilmesi.
İnsan odaklı sağlık hizmeti sunumu; bütünleşik temel sağlık hizmetleri, yeni dönem aile hekimliği, ASM binalarının modernizasyonunun sağlanması, hastane bulunmayan ilçelerde yirmi dört saat esasına göre sağlık hizmeti verilmesinin sağlanması, uzman aile hekimliği ve tıp eğitiminin yapılandırılması ve güçlendirilmesi, bütünleşik temel sağlık hizmetlerinin sağlanması, aile sağlığı merkezleri ile toplum sağlığı merkezlerinde hasta, hasta yakını ve vatandaşlara sağlık eğitimlerinin düzenlenmesi, aile sağlığı merkezi ekibinin güçlendirilmesi yani diş hekimi, diyetisyen, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının aile danışmanı gibi güçlü merkez aile sağlığı merkezlerini hedefliyoruz.
Sağlığın korunması ve geliştirilmesinden hastalıkların önlenmesi, tedavisi ve rehabilitasyonuna kadar insan odaklı tedavi hizmetleri ile bütünleşik temel sağlık hizmet sunumunun sağlanması, bağışıklama ve bulaşıcı hastalıklarla mücadelede başarının sürekli kılınması, kronik hastalık yönetiminin aile hekimi merkezli yürütülmesi, meslek grupları için koruyucu sağlık programlarının düzenlenmesi, akılcı ilaç kullanımının sağlanması, akıllı, kolaylaştırıcı tanı algoritmalarının geliştirilmesi, evde sağlık hizmetlerinin geliştirilmesi, aile hekimliği uygulamalarının hastane ve laboratuvar hizmetleriyle entegrasyonunun güçlendirilmesi.
Hastaneden alınan randevuların aile hekimliği sistemine entegre edilerek iyileştirilmesi, nüfusa göre on iki saat hizmeti esas alan bir anlayışla aile hekimliğinin yeniden yapılandırılmasının sağlanması, aile hekimliği uygulamalarının 112 Acil sağlık hizmetleri, gün hastaneleri, ikinci ve üçüncü basamak hastaneleri ve evde sağlık hizmetleriyle entegrasyonunun sağlanması.
Aile diş hekimliğinin uygulanması, normal doğumun teşvik edilmesi, sağlıklı yaşam öncelikli dönüşüm programlarımızla sağlıklı beslenme, gıda güvenliğinin ve ruh sağlığının geliştirilmesinin sağlanabilmesi, aile hekimliğinde tanı ve tedavi kılavuzlarının kullanıma alınmasının sağlanması, vatandaşların aile hekimliğinden nasıl yararlanacağı ve uyması gereken kuralları içeren broşürlerin, kamu spotlarının ve bilgi kaynaklarının oluşturulması, sağlığı geliştirme programları aracılığıyla bireysel beslenme davranışlarının değiştirilmesinin sağlanması, aile hekimliğini kullanmayan nüfusa yönelik politikaların geliştirilmesi, aile hekimliği uygulamalarının diğer birinci basamak sağlık hizmetlerine entegrasyonunun güçlenmesinin sağlanması hedeflenmektedir.
Sayın Haluk Pekşen tarafından verilen (6/68) esas numaralı Sözlü Soru Önergesi'ne cevabımız: Değerli arkadaşlar, kanser verilerine geriye dönük olarak 2002 yılına kadar erişebilmekteyiz ancak o yıllara ait kanser kayıtları da oldukça yetersiz durumdadır. Bu sebeple, bahsetmiş olduğunuz soruyu tam olarak cevaplayamıyoruz. Ancak herhangi bir hastalığı değerlendirirken vaka sayılarından çok, görülme sıklığı değerlerine bakarız. Bu durum, ülke ve bölgelerarası karşılaştırma imkânı da vermesi açısından değerlidir. Biz de Bakanlık olarak değerlendirmelerimizi bu şekilde yapıyoruz.
Özellikle Çernobil felaketi ardından Doğu Karadeniz Bölgemizde kanser vakalarının arttığı yolunda bir kanaat oluştu. Trabzon, kanser kayıtları açısından ülkemizde Dünya Sağlık Örgütünün akredite ettiği dördüncü kanser kayıt merkezimizden birisidir. Dolayısıyla, Trabzon'da kanser kayıtlarımız dünya standartlarındadır. Son yirmi yılda Trabzon ilinden Bakanlığımıza bildirilen toplam kanser görülme sıklığı yüz binde 128,1 iken, Türkiye genelinde görülme sıklığı ise 128,8 olarak...
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) - En fazla yine Karadeniz'de Bakanım.
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Devamla) - Yani Trabzon'dan gelen rakam yüz binde 128,1, Türkiye'de görülme sıklığı ise 128,8 olarak hesaplanmıştır. Bu rakamlardan Trabzon ilinde son yirmi yılda kanser vakalarının Türkiye ortalamasının üzerinde bir sıklık göstermediğini söyleyebiliriz. Trabzon ilinde 2014 yılında meme kanseri için 18.233 mamografi çekimi, serviks kanseri için 23.161 smear testi ve kolon kanseri için de 31.458 dışkıda gizli kan testi yapılmıştır. 2015 tarama rakamlarımızı ocak ayı sonuna kadar toparlamış olacağız.
Yine, diğer bir sorunuza... Türkiye'de fakülte, uzmanlık, yan dal uzmanlık gibi en uzun süreli ve ağır eğitimi alan tıp doktorlarının otuz yıl hizmetlerine karşılık takriben 2100-2300 TL arasında emekli aylığı aldığını biliyorsanız... Cevabını vereyim, soru bu şekilde: Bilindiği gibi, ülkemizde, memur emekli aylıkları 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu'nda belirtilen hükme göre belirlenmektedir. Bu konu, Çalışma Bakanlığımız görev ve yetkileri kapsamında olmakla birlikte, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nda yapılan değişiklikle, tabip ve diş tabipleri ile Tıpta Uzmanlık Mevzuatı'na göre uzman olanların işveren payı dâhil, sigorta primlerini kendileri ödemek kaydıyla 1 Temmuz 2010 tarihinden itibaren döner sermaye gelirlerinden kesilen primlere paralel olarak emeklilik maaşlarında artış yapılmıştır. Kaldı ki ülkemizde hem çalışanlarımızın hem de emeklilerin emekli aylıklarının artırılması ve refah seviyelerinin yükseltilmesi, Hükûmetimizin genel politikaları arasında yer almaktadır. Bu konuda önümüzdeki süreçte gerekli iyileştirmelerin yapılabileceği konusunda gayretimizin olacağından meslektaşlarımızın şüphesi olmasın.
Yalnız, ben burada az önce soruyu okurken, soruyu atlarken, soruları Sayın Fahrettin Oğuz Tor'un (6/81) esas numaralı sözlü sorusunun cevabı olarak 1'inci cevabı okudum, onu düzeltmiş olayım.
2'nci sorusunun cevabı: Ülkemizde yıpranma payı veya fiilî hizmet zammından faydalanacak olan meslekler, ilgili kanunda belirtilmiştir. Bilindiği gibi, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 40'ıncı maddesinin (5)'inci fıkrası bu durumu düzenlemiştir. Anılan kanun maddesinin (5)'inci fıkrasındaki hüküm gereği, mesleği icabı röntgen, radyum ve benzeri iyonizan radyasyonlarla fiilen çalışan hekim, diş hekimi, teknisyen, sağlık memuru, radyasyon fizikçisi ve teknisyeni ve iyonizan radyasyonla fiilen çalışan bilumum personel ve yardımcıları unvanlarında görev yapan ve fiilen röntgen, radyum ve benzeri iyonizan radyasyon laboratuvarları işlerinde çalışan personel fiilî hizmet süresi zammından yararlandırılarak yıpranma payı almaktadır. Önümüzdeki süreçte bu konunun Hükûmetimiz tarafından yeniden gözden geçirilerek ihtiyaç duyulan iyileştirmenin ve verdiğimiz sözün tutulabileceği bir sözü de inşallah Türkiye Büyük Millet Meclisinde birlikte başarmayı arzu ettiğimi ifade etmek isterim.
3'üncü sorunun cevabı: Bakanlık olarak uzun bir süreden beri üzerinde durduğumuz konulardan biri, çalışanlarımızın döner sermaye gelirlerinin emekli aylıklarına yansıtılmasıdır. Bilindiği gibi, böyle bir düzenleme ancak yasal değişiklikle yapılabileceğinden, bu konuda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Maliye Bakanlığının da olumlu görüşünün alınması gerekmektedir. Bakanlık olarak önümüzdeki süreçte, çalışanlarımızın döner sermaye ek ödemelerinin emekliliklerine yansıtılmasının mümkün olması hâlinde bu gelirlerden gelir vergisi kesilmemesine dönük olarak gerekli çalışmaların başlatılması planlanmaktadır.
4'üncü sorusunun cevabı: Bakanlığımızda diğer sağlık lisansiyerlerinin ek göstergelerinin 3600'e çıkarılmasına dönük yapılmış bir çalışma bulunmamaktadır.
5'inci sorusu: Bakanlığımıza bağlı eğitim ve araştırma hastanelerinde doçent kadrosu bulunmamaktadır. Kadroların bulunduğu üniversiteler itibarıyla "doçent" ve "profesör" unvanını haiz hekimler, Bakanlığımızda "uzman hekim" kadrosunda görev yapmaktadırlar. Eğitim araştırma hastanelerimize önümüzdeki süreçte inşallah Sağlık Bilimleri Üniversitemizin kurgusuyla burada da doçentlerimiz ve profesör arkadaşlarımız görev yapma sürecini kazanmış olacaklardır.
Yine, Sayın Haluk Pekşen'in (6/96) esas numaralı Sözlü Soru Önergesi'ne 1'inci cevabımız: Trabzon'a kamu-özel iş birliği modeliyle 600 yataklı şehir hastanesi planlanmaktadır. Şehir hastanesine 300 dönüm arazi bulunmuş olup tahsis süreci devam etmektedir. Bu arada, ön proje çalışmaları başlatılmıştır. Yüksek Planlama Kurulu onayı için ön fizibilite çalışmaları yapılmaktadır.
Trabzon, Türkiye'nin en yüksek hastane kapasitesine sahip illerimizden biridir. Ayrıca, ülkemizdeki iki kemik hastalıkları hastanesinden birinin bulunduğu ilimizdir. Ayrıca, üniversite kapasitesi olarak da yüksek kapasiteli illerimizden biridir.
Trabzon, tedavi amaçlı sevkin en az olduğu illerden biri olduğu gibi, çevre illerden tedavi amaçlı sevk alan, sağlık altyapısı ve insan kaynağı iyi olan illerimiz arasındadır.
2'nci cevabımız...
BAŞKAN - Sayın Bakanım, biraz daha seri olabilirsek, çünkü soru sahiplerinden de sisteme girenler var. Süremiz de az kaldı, yaklaşık yedi dakika. Biraz daha seri cevaplayabilirsek.
SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Devamla) - Tamam Sayın Başkan.
Bakanlığımızda, sağlık hizmetlerinin verimli, erişilebilir, sürdürülebilir ve nitelikli hâle getirilebilmesi için çağdaş düzeyde planlamalar yapılmıştır. Yaptığımız planlamalarda 29 sağlık hizmet bölgesi ve her bir sağlık hizmet bölgesi için bölge sağlık merkezi konumundaki iller belirlenmiştir. Trabzon, 3'üncü Sağlık Bölge Merkezimizdir. Bakanlığımızın bu planlamasında Trabzon, 3'üncü Sağlık Hizmet Bölgesinde yer almakta ve bölge merkezi konumundadır. Trabzon ilimizde Bakanlığımıza ait hastanelerde 10 bin kişiye düşen yatak sayısı 29'dur. Bu, Türkiye ortalamasının şu anda üstündedir. Bu oranın 27 olması planlanmıştır. Özel ve üniversite hastaneleri birlikte, nihaide bu oran 10 bin kişiye 39'a çıkarılacaktır. Hizmet ve kapasite eksikliği söz konusu değildir.
Şehir merkezindeki acil kapasitesi yeterlidir. Ayrıca, 112 acil sağlık hizmetlerimiz de Türkiye ve dünya ortalamalarında hizmet vermektedir.
Ömer Fethi Gürer'in (6/107) esas numaralı soru önergesi... Değerli arkadaşlar, ülkemizde ambalajlı sular ve içme sularına ilişkin mevzuatı, Avrupa Birliğiyle uyumlaştırmış durumdayız. Dolayısıyla, AB'deki uygulamalar bizde de aynen uygulanmaktadır. Ambalajlı sular ve içme sularında kaynağın kullanımına izin vermeden önce, radyoaktivite parametreleri de dâhil olmak üzere, 56 parametre yönünden analizleri yapılıyor, uygun olması hâlinde üretim ve tüketimine izin veriyoruz. Yılda en az bir kez denetim izlemesi gerçekleştiriyoruz ve burada da kimyasal, fiziksek, mikrobiyolojik ve radyoaktivite parametrelerini denetliyoruz. Bunun dışında da yılda en az 2 kez de kimyasal, fiziksel ve mikrobiyolojik olmak üzere 14 parametrenin yer aldığı kontrol izlemesini gerçekleştiriyoruz. Vatandaşlarımızın içi rahat olabilir.
Yine Sayın Ömer...