| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti ile Kore Cumhuriyeti Arasında Serbest Ticaret Alanı Tesis Eden Çerçeve Anlaşma Kapsamında Yatırım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 25 |
| Tarih: | 07.01.2016 |
CHP GRUBU ADINA MEHMET GÖKDAĞ (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2 sıra sayılı (1/303) no.lu Kanun Tasarısı'nın 3'üncü maddesiyle ilgili CHP Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu uluslararası anlaşma, Türkiye Cumhuriyeti ile Kore Cumhuriyeti arasında serbest ticaret anlaşmasıdır.
Değerli milletvekilleri, ülkemizin ekonomik, siyasi, sosyal çıkarları için değişik ülkelerle iş birliği yapmalıyız. Bu anlayıştan hareketle Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu yönlü hazırlanan tasarılara her zaman destek verdik, vermeye devam edeceğiz. Görüşülmekte olan bu tasarıya da grup olarak "evet" oyu vereceğiz.
Değerli milletvekilleri, elbette, ülkemizin menfaatleri için bütün ülkelerle iyi ilişkiler içinde bulunmalıyız; karşılıklı, sağlıklı diyaloglar kurmalıyız. Ama, öncelikle komşu ülkelerle ilişkilerimiz iyi olmalı, sağlıklı olmalı. Peki öyle mi? Maalesef, baktığımızda komşu ülkelerle ilişkilerimizin iyi olması bir yana düşmanlık duygularının giderek hâkim olduğu bir noktaya geldik; dostumuz olan bir tane komşumuz kalmamış. AKP Hükûmetinin izlediği yanlış dış politika bizi bu noktaya getirdi. Çok söyledik "Gittiğiniz yol, yanlış yoldur, dönün.", dinletemedik.
Sayın milletvekilleri, biz komşuluk ilişkilerine çok önem veren bir milletiz. Komşumuz açken tok yatmayı kabullenmeyen bir milletiz. "Ev alma komşu al." diyecek kadar önemlidir bizim için komşuluk ilişkisi. Ama, en uzun sınıra sahip olduğumuz ve dünya döndükçe komşumuz kalacak Suriye ile ilişkilerimizi bu anlayışa uygun yürütemedik. Komşumuzdaki yangına su dökmek yerine benzin döktük ve komşudaki yangını büyüttük. AKP'nin yanlış Suriye politikasıyla komşuda büyüyen yangın ülkemize sıçradı, belliydi bunun böyle olacağı; uyardık, dinletemedik. Peki, ne oldu şimdi, ne kazandık? Düşmandan başka bir şey kazanmadık, terörden başka bir şey kazanmadık ama çok şey kaybettik. Değerli arkadaşlar, böyle giderse daha da çok şey kaybedeceğiz. Ekonomik olarak kayıplarımız oldu, sosyal kayıplarımız oldu, siyasi kayıplarımız oldu, can kayıplarımız oldu, Orta Doğu'nun bataklığına saplandık. Ülke olarak ciddi bir göçmen sorunuyla karşı karşıya kaldık. Vekili olduğum Gaziantep, göçmen sorununu en sıkıntılı yaşayan illerin başında yaşıyor.
Değerli milletvekilleri, elbette, zorda kalan, topraklarını terk etme noktasına gelen insanların elinden tutmak, kapımızı onlara açmak, dertlerine çare olmak insani bir görev olduğu gibi devlet olarak da yapılması gereken bir davranıştır. Ancak, bunu bir devlet ciddiyeti içinde yapmamız gerekirdi. Sınırları kevgire dönmüş, girenin çıkanın belli olmadığı bir durum, devlet ciddiyetiyle bağdaşmayan bir durumdur. Sorarım size "Hangi ülkeye böyle elini kolunu sallaya sallaya girilebilir, hangi ülke bunu kabul edebilir?" Hiçbir ülke. Bu konuda da zamanında uyarılarımızı yaptık. "Sınırlarımızı kontrol altına alın." dedik. "Gelenleri sağlık taramalarından geçirerek kayıt altına alın." dedik. "Gelen sığınmacılar nerede kalırlar, ne yerler ne içerler, ne iş yaparlar bilinsin." dedik. Ama her zaman olduğu gibi yine dinletemedik. Kontrolsüz bir geçiş yaşandı. Ben o dönem il başkanıydım Gaziantep'te, gerçekten sınırlarımız kevgire dönmüştü arkadaşlar. Gerçekten hiçbir kontrol olmadan elini kolunu sallayan, kim olduğu belli olmayan, ne olduğu belli olmayan insanlar Gaziantep'e ve oradan da Türkiye'ye yayıldılar.
Şimdi, Gaziantep'te son zamanlarda yapılan çalışmalarla kayıt altına alınan 350 bin Suriyeli sığınmacı var. Bunun dışında, yetkililerce, 100 bin de kayıtsız Suriyeli olduğu söyleniyor. Gerçi bu kayıtsız Suriyeliyi nasıl tespit etmişler, bu da anlaşılır bir şey değil. Eğer tespit varsa o zaman kaydını yapın bari. Yani toplam 500 bin civarında Suriyeli Gaziantep'te yaşıyor. Nizip ilçemizin nüfusu kadar Suriyeli sığınmacı var, İslahiye ilçemizin neredeyse nüfusu kadar Suriyeli sığınmacı var. Bunun yaklaşık yüzde 10 kadarı kamplarda yaşıyor, geri kalanı ise şehre dağılmış bir şekilde yaşıyorlar. Bu durum şehri ekonomik ve sosyal anlamda olumsuz etkilediği gibi güvenlik anlamında da ciddi sıkıntılar yaratmaktadır. Şehirde ev kiraları yüzde 200 civarında artış gösterdi, yeni evlenecekler kiralık ev bulmakta zorlanıyor, bulanlar da ekonomik olarak karşılamakta güçlük çekiyor.
Suriyeli sığınmacılar her iş alanında iş yerleri açıyorlar, vergi yok, sigorta yok, BAĞ-KUR yok ve Gaziantepli esnafla aynı işi yapıyorlar. Bu durum haksız bir rekabet yaratıyor ve Gaziantep esnafını zor durumda bırakıyor. Örneğin ayakkabı sektörü ciddi sıkıntıyla karşı karşıya. Suriyeli ayakkabıcı esnafı Gaziantepli ayakkabıcı esnafıyla aynı iş kolunda ama Suriyelinin 3 liraya ürettiğini, Gaziantepli esnaf 5 liraya üretiyor ve satış da ona göre yüksek miktara çıkıyor ve haksız bir rekabet oluyor. Berberler sorunun giderek arttığını söylüyorlar. Diğer sektörler de bundan farklı değil arkadaşlar.
Sağlık alanında da ciddi sıkıntılar var. Türkiye'nin, Gaziantep'in gündeminden çıkmış olan hastalıklar, örneğin Şark çıbanı, kızamık, çocuk felci gibi sorunlar şu anda ciddi olarak, sıkıntı olarak karşımızda duruyor. Hastaneler hasta sayısına yetişemiyor. Bütün bu olumsuz durum şehir halkını huzursuz etmekte ve çözüm beklemektedir. Gaziantep'te böyle de, Gaziantep esnafında böyle de sığınmacılar iyi durumda mı? Hayır, gelen sığınmacılar da insani koşullardan uzak yaşıyorlar. Çoğu sığınmacı mesken özelliği taşımayan sağlıksız yerlerde barınıyor. Ağır koşullarda ucuz çalıştırılıyor. Bu koşullardan kurtulmak için ölümü de göze alıp Suriyeli sığınmacılar Avrupa'ya gitme yolları arıyorlar.
Değerli arkadaşlar, Gaziantep bu sorunla çok ciddi olarak baş başa, çok ciddi olarak sıkıntılar yaşamakta. Hükûmetten ve yerel yöneticilerden artan sorunların toplumsal olaylara neden olmadan acil çözüm beklediğini ifade ediyorlar. Yetkililerin açıkladığı ve bizim de bildiğimiz gibi Suriye'de savaş bitse de Suriyeli sığınmacıların Gaziantep'ten ve Türkiye'den gitme niyetleri yok. O hâlde oturup bu konuyla ilgili araştırma yapmalıyız, önümüze bir yol haritası çıkarmalıyız. Ben Gaziantep milletvekili olarak bu konuda bir araştırma komisyonu kurulmasını içeren önergemi Meclis Başkanlığına sundum.
Bu önerge çerçevesinde komisyonun bir an önce kurularak çözüm bulunması dileğiyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)