| Konu: | Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 29 |
| Tarih: | 19.01.2016 |
SEYİT TORUN (Ordu) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; öncelikle yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'yla ilgili söz almış bulunuyorum.
Değerli milletvekilleri, Sayın Başbakan ve bazı bakanların defalarca "Artık torba yasa gelmeyecek." demesine rağmen maalesef 4'üncü torba yasayı konuşuyoruz. Benden önceki değerli konuşmacılar da aynı konuya değindiler, aynı konuyu defalarca söylediler. Maalesef, Plan ve Bütçe Komisyonumuza gelen torba kanunları çok fazla irdelenmeden, çok fazla değerlendirilmeden belli bir sürecin içerisinde geçiyor, hâlbuki bu kanunlar ilgili komisyonlarında görüşüldükten sonra gelse inanın daha fazla zaman kazanırız ve etkili ve yetkili kanunları çıkarırız. Ama, maalesef, 34 maddede tam 11 ayrı kanunu bir anda çıkarıyoruz. Bu kanunlarla ilgili 5 ayrı tali komisyon belirlenmiş olmasına rağmen maalesef bu komisyonlara gitmeden geliyor. Kendi komisyonlarında incelenmeden geçirilen kanunların zaman geçtikçe mutlaka tekrar yeni bir kanunla değiştirilmesi gündeme geliyor.
İç Tüzük'ün 34'üncü maddesinde "Bir komisyon kendisine havale edilen tasarı ve teklifi, başka bir komisyonun ihtisası dâhilinde görürse, tasarı veya teklifin o komisyona havale edilmesini isteyebilir." der. Biz Cumhuriyet Halk Partili milletvekilleri olarak bunu önemsiyoruz ama maalesef, iktidar milletvekilleri komisyonda bu konularla ilgili bir anlayış göstermiyorlar ve hiçbir bilgileri olmasa dahi kanun tasarısına onay verebiliyorlar. Biz kanun yapıyoruz ama bu kanunlar toplumun her kesimini ilgilendiriyor. Bu nedenle ciddi incelemeler yapmamız lazım ve asıl komisyonlarında görüşülmeden tasarıların bir torbaya doldurularak incelenmeden, alelacele kanunlaşmasını eleştiriyorum ve her zaman da eleştirmeye devam edeceğim.
Bizler halkın faydasına olan her şeyde varız fakat bu konularda gerçekten samimiysek her zaman destekleriz. Mesela muhtarların maaşlarını artırırken bu konuda samimiyetimizi gösterdik ama muhtarlarımızın sadece maaşlarını artırmak yeterli değil, onları mutlaka kurumsal bir yapıya kavuşturmamız lazım. Eğer "Demokrasimizin birinci ayağı" diyorsak ve halkımızın sorunlarının çözümünde gerçekten ilk önce onlara gidiyorsak onların sorunlarını da çözmemiz lazım.
Bakın, ben on beş yıl yerel yöneticilik yaptım ve bu anlamda bire bir çalıştım. Bugün ne belediye meclisinde temsil hakları var ne de kurumlarda bir yaptırımları var, sadece belli diyaloglarını kullandırarak vatandaşına, hemşehrisine hizmet götürmeye çalışıyorlar. O da maalesef iyi ilişkiler kurmuşsa veyahut da iktidar partisine mensupsa ancak gerçekleşebiliyor. Bunun dışında gerçekten çok ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Bir bütçesi olmadığı için, özellikle uzak köylerden geldiklerinde ciddi masraflarla karşılaşıyorlar. Zaman zaman köylerinden ihtiyar heyetini de taşıyorlar hizmet alabilmek için belli yerlere ve o anlamda gerçekten muhtarlarımızın sadece maaşlarını artırmakla kalmamak, onların bir kurumsal yapıya da kavuşturulmasını sağlamamız lazım.
Görüştüğümüz tasarının 2'nci maddesinde basit usulde tespit edilen mükelleflerin tespit edilen kazançlarından sadece 8 bin liralık kısmı üzerinden gelir vergisi alınmaması sağlanmaktadır. Küçük esnafımız özellikle vergiyle ilgili yükümlülüklerini yerine getirirken zaten zorlanmaktadır. Zor hayat koşulları, alım gücünün düşmesi ve ekonomik krizler küçük esnafımızı daha da kötü duruma sokmakta, bu durum iş yapamamanın ve geçinememenin sıkıntısıyla aile facialarına bile dönüşmektedir. Söz konusu uygulamayı olumlu bulmakla birlikte yetersizliğini ifade ediyor, her gün açılan alışveriş merkezleri ve zincir mağazaların yanında esnafımızı korumak için vergiden muaf tutulan 8 bin liralık rakamın daha da yükseltilmesi gerektiğini savunuyorum.
Bu tasarıyla gelen konulardan biri de 657 sayılı Kanun'un 104'üncü maddesinde belirtilen kadın memurlara doğum yapmaları hâlinde analık izni sonrası birinci doğumda iki ay, ikinci doğumda dört ay, üçüncü doğumda altı ay yarı zamanlı çalışma izni verilmesi konusu. En başta belirttiğim torba yasaların sıkıntısının yanında ilgili komisyona gönderilmeden Plan ve Bütçe Komisyonuna gelen bu konuda iki, dört ve altı ayın neye göre belirlendiğini bilmiyoruz ve orada Sağlık Komisyonunda bulunan bir milletvekili arkadaşımızın da dediği gibi, bunu neden her seferinde dört ay yapmıyoruz, bunu açıklayamıyoruz. Ayrıca, bu durumun özel şirketlerde nasıl karşılanacağını, kadın çalışana yarı zamanlı çalışma izni verilirken bu konuda iş devamlılığının garantisini nasıl sağlayacağımızı da açıklayamıyoruz. Sonuçta, kanun var ama işverenin işçi çıkarmasını sağlayan bir sürü kanun var. Aynı kanunun 108'inci maddesinde yapılan düzenlemeyle de bu yarı zamanlı çalışma süresinde kısa süreli çalışanların yerine kimlerin çalışacağı da bilinmemektedir. Yarı zamanlı çalışmadan sonra da yirmi dört ay aylıksız izin alma hakkı veriliyor. Bakın, kendinizi işveren veya çalışan kadının yerine koyun. Yirmi dört ay sonra geri döndüğünde işten uzak geçirdiği zamanı nasıl telafi edeceksiniz? Devlet memurları için çok sıkıntı olmayabilir ama özel şirket çalışanları için -hakkaniyetli olmak lazım- bu, ayrımcılığa ve kadroların hantallaşmasından başka bir işe yaramaz.
Ayrıca, bir diğer düzenlemeyle, bir memura eşiyle birlikte münferit olarak evlat edilmesiyle, memur olmayan eşinin münferit olarak evlat edinmesi hâlinde çocuğunun teslim tarihinden itibaren sekiz hafta süreyle izin veriliyor fakat bunu Medeni Kanun hükümlerinde bir yere oturtmak mümkün değil. Bu hükmün aile birliğinin korunması açısından da sorunlar yaratacağını düşünüyoruz.
Evet, diğer bir konumuz da emniyet mensuplarımız ve uzman erbaşlarımızın durumudur. Biz özellikle emniyet mensuplarımız için göstergeyi 3600 yapmak istedik ama maalesef 3000'i uygun gördünüz. Verdiğiniz bu düzenleme de yükseköğrenim görmüş polislerimizin maaşlarını yükseltirken, asıl ihtiyacı olan ve unutulan bekçilerimiz ve diğer emniyet mensuplarını bu konuda yanılttınız. Bu hangi adalete, hangi hakkaniyete sığar, onu da buradan sormak istiyorum.
Diğer bir sorum da uzman erbaşların durumudur. Silahlı Kuvvetlerin en fazla yükünü çeken, terörle mücadelede en fazla şehit veren uzman erbaşlarımıza bu fedakârlıkları için ne kadar yapsak azdır. Orduevlerine alınmayan, askerî lojmanlarında payları çok az olan uzman erbaşlarımız bu emekleri karşılığında, hiç olmazsa, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapanlar iki yılını tamamladıktan sonra kendi istekleriyle görevlerinden ayrılırlarsa, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 92'nci maddesine göre, boş kadro bulmak ve gireceği sınıfın niteliklerini de taşımak kaydıyla kamu kurum ve kuruluşlarındaki memuriyete atanabiliyorlardı. Maalesef, yeni tasarıyla, iki yıllık çalışma süresi yedi yıla çıkmakta ve bu düzenleme şu anda görevde olanlar için de geçerli hâle gelmektedir. Kazanılmış hakların korunması hukukun genel kurallarından biridir ve bu, kanunlarla da kaldırılamaz.
Evet, "polisimiz, askerimiz, albayımız, işçilerimiz" derken tabii ki diğer devlet memurlarımız da mutlaka sıraya girecektir. Onlar da "Bize ne zaman sıra gelecek, ne zaman bizler de bu haklardan, bu artışlardan faydalanacağız?" diye düşünmektedirler.
Evet, değineceğim bir konu da tarım ve hayvancılık sektörünün önemli girdilerinden olan gübre ve yemlerdeki KDV istisnasıdır. Evet, bunu destekliyoruz ama her şeyden önce bir tarım politikamızın olması lazım. Sadece gübre ve yemi düşürerek, mazotu ucuzlatarak veya mazota destek sağlayarak değil, gerçekten çiftçimize gerçek anlamda destek olmamız lazım. Bakın, hâlâ bir tarım kadastrosunu gerçekleştiremedik, hâlâ bu ülkede neyi, ne kadar üreteceğimizi bilemiyoruz. Bir yıl saman ithal ediyoruz, bir yıl eti ithal ediyoruz ve bir tarım ülkesiyken, tarım ihraç eden ülkeyken şu anda ithal eden ülke durumuna geldik. Böyle geçici çözümlerle tarım politikası oluşturamayız. Mutlaka kapsamlı ve çiftçimizin sorununu çözen uzun vadeli planlama yapmak zorundayız; yoksa yarın, övündüğümüz tarım toplumunu tamamen kaybetmek durumunda kalırız.
Şunu açıkça ifade etmek istiyorum: Bugün yaptığımız kanunlar gerçekten toplumumuzun büyük bir kesimini ilgilendirmekte.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SEYİT TORUN (Devamla) - Ama göreceksiniz ki bazı kanunları da -yaptığımız bu kanunları- önümüzdeki süreçte yeni kanunlarla yeniden değerlendirmek zorunda kalacağız. Bu amaçla diyorum ki mutlaka komisyonlarımızın çalışması, ilgili komisyonların bu konuda gereğini yerine getirmesi gerekiyor.
Ben yüce heyeti tekrar sevgiyle selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)