| Konu: | Azerbaycan Cumhuriyeti'nde "20 Yanvar" olarak adlandırılan 20 Ocak olaylarının yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 30 |
| Tarih: | 20.01.2016 |
NURETTİN ARAS (Iğdır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün 20 Ocak 2016, tam yirmi altı yıl olmuş, Azerbaycanlı kardeşlerimizin "20 Yanvar", "Kanlı Yanvar" dedikleri hüzün ve gurur günü, istiklalin kanlı ve şanlı sayfası, Azerbaycan'ın hürriyet ve bağımsızlık tarihinin önemli bir merhalesi olarak da adlandırdıkları, aynı zamanda bir facianın günü, hem hüzün hem de kahramanlık günü. Ben, bu günü anmak, öz kardeşimiz olan Azerbaycan Türklerinin acılarına ortak olmak ve bundan yirmi altı yıl önce yaşanan olayları kısaca hatırlatmak için söz almış bulunuyorum.
20 Ocağa giden yol, suni olarak oluşturulan Dağlık Karabağ problemiyle başlamıştır. Aslında, 28 Mayıs 1918 tarihinde kurulan Azerbaycan Cumhuriyeti, Bakü, Gence, Karabağ ve Nahçıvan adlı dört büyük idari bölgeyi bir bütün olarak bünyesinde barındırmaktaydı. 114 bin kilometrekare de bir toprağı vardı. Cumhuriyetin sınırları içinde Karabağ da, Nahçıvan da bir bütün olarak Azerbaycan'ın vilayetleriydi. Şark'ın bu ilk Türk ve Müslüman cumhuriyeti olan Azerbaycan Halk Cumhuriyeti, iki yılını doldurmadan, 27 Nisan 1920 tarihinde Kızıl Ordu tarafından işgal edilerek Moskova'ya bağlı kukla bir Sovyet cumhuriyetine dönüştürüldü. 1921 Temmuzunda Azerbaycan'ın Zengezur bölgesi ile Göyçe Mahalli Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'ne bağlandı. 7 Temmuz 1923 tarihinde Azerbaycan'ın Karabağ vilayetinin içinde, günümüze kadar süren ihtilafların, çatışmaların ana sebebini teşkil eden Dağlık Karabağ Muhtar Vilayeti ve 9 Şubat 1924 tarihinde de Nahçıvan Muhtar Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kuruldu.
Yetmiş sene süren Sovyetler döneminde cumhuriyet topraklarının 28 bin kilometrekaresi ellerinden alınan Azerbaycan Türkleri öz vatanlarında azınlık durumuna düşürülmekle karşı karşıya bırakıldı. Bu süre içinde Ermenistan'ın yönetici ve aydınları, Moskova'da etkin görevlerde bulunan diaspora Ermenileri, suni olarak kurulan Dağlık Karabağ'ı Azerbaycan'dan koparmak için çabalayıp durdular.
1980'li yılların başına gelindiğinde Sovyet rejimi yaşama gücünü kaybetmişti. Gorbaçov'un hâkimiyeti sırasında uygulamaya başladığı yeniden kurma ve açıklık siyaseti aslında Sovyet rejiminin ömrünü uzatmak ve rejime yeni bir nefes vermek için insani bir maskeydi; her yola başvurarak Sovyet hâkimiyetini esaret altındaki cumhuriyetlerde devam ettirmek, sınırları yeniden çizmek amacına yönelikti. Moskova'nın bu siyasetinden en çok himaye gören Ermeniler 1987 yılında Karabağ'ın Ermenistan'a verilmesi için mitingler düzenledi. Hem Ermenistan sınırları içinde hem de Dağlık Karabağ'da dede, baba topraklarında yaşayan Azerbaycan Türklerini kovup çıkarmaya başladılar, katliamlara başvurdular.
Moskova'nın bunları yapan Ermenileri cezalandırmaması, Azerbaycan'ın toprak bütünlüğünü bozucu kararlar alması, Azerbaycan'a düşmanca davranması 1988 yılından itibaren Azerbaycan halkının bir araya gelmesini, toplantılar ve protestolar yapmasını sağladı. İlk önce Dağlık Karabağ için protesto yapan Azerbaycan halkı, sonra Azadlık Meydanı'nda toplanarak Azerbaycan'ın bağımsızlığını talep etti. Moskova ise bir adım daha ileri giderek, Azerbaycan'a gözdağı vermek için zırhlı araçlar, tanklar ve özel kuvvetlerden oluşan 66 bin kişilik bir askerî güçle Bakü'yü muhasara altına aldı ve Bakü'de sokağa çıkma yasağı ilan etti. Baltık cumhuriyetlerinde, Gürcistan'da ve Ermenistan'da protesto eden, bağımsızlık talep eden kalabalıklara yumuşak davranan Gorbaçov Azerbaycan'ın demokrasi talebini ve demokrasi isteğini kanla boğma arzusundaydı ve öyle de yaptı, Alfa ve DTK-a imha birlikleriyle o vahşi katliamı gerçekleştirdi.
İlham Aliyev özellikle Ermenilerin işgali altında bulunan Azerbaycan topraklarının sulh yoluyla Azerbaycan'a iade edilmesi için büyük bir gayret sarf etmektedir. Bu çabalar da Türkiye Hükûmeti ve Türk kamuoyu tarafından şartsız desteklenmektedir. Bütün alanlarda devam ettirilen Türkiye-Azerbaycan ilişkileri, Türkiye-Azerbaycan kardeşliği bugün altın çağını yaşamaktadır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün "Azerbaycan'ın sevinci sevincimizdir, Azerbaycan'ın kederi kederimizdir.", Haydar Aliyev'in...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NURETTİN ARAS (Devamla) - ..."bir millet, iki devlet" sözleriyle aslını bulan bu Azerbaycan-Türkiye dostluğuna yaşasın diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)