GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:34
Tarih:28.01.2016

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum.

Tabii, gündemde sokağa çıkma yasağı... Ben, sokağa çıkma yasağının pozitif anlamda gerek uluslararası sözleşmelerde gerek Anayasa'da gerek mevcut olan mevzuatımızdaki yeri nedir, nasıl düzenlenmiştir ve mevcut olan sokağa çıkma yasakları bu düzenlemelerin neresindedir, tek tek anlatmaya gayret göstereceğim.

Değerli arkadaşlar, hatırlarsanız, 12 Eylül 1980 tarihinde askerî darbe yapılmıştı. Askerî darbeden önce, bugün yürürlükte bulunan İl İdare Kanunu yürürlükteydi, yani İl İdare Kanunu'nda, 1980 tarihinden tam yirmi beş yıl geçmesine rağmen, bu bahsedilen dayanağı olan kanuni maddeler aynen yürürlükteydi. 12 Eylül 1980 tarihinde askerî darbe olduktan sonra -takdir edersiniz- Anayasa yapıldı ve Anayasa'nın mevcut 119 ve 120'nci maddelerinde olağanüstü hâl ve sıkıyönetim nasıl ilan edilebilir, onun koşulları düzenlenmiş durumda. Eğer ülkemizin bir bölgesinde veya tamamında kamu düzenini bozan şiddet olayları eğer yaygınlık göstermiş ise o bölgelerde olağanüstü hâl, kademeli olarak da sıkıyönetim ilan edilebilir. Yasanın düzenlemesi bu. Yani bundan şöyle bir anlam çıkmasın: Mahmut Tanal sıkıyönetim vesaire ilanı istiyor anlamında sonuç çıkmasın. Ben, yasal düzenlemeleri izah etmeye çalışıyorum.

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) - Öyle gerektiriyor ama Mahmut Bey.

MAHMUT TANAL (Devamla) - Ve netice itibarıyla bu yasal düzenlemeler bu şekilde yürürlükteyken, geçmişte biz burada güya "güvenlik paketleri" dedikleri, "iç güvenlik paketleri" dedikleri hususlar bu düzenlemedeyken, yani 12 Eylül 1980 askerî darbesinde mevcut olan kanun yürürlükteyken ona dayalı olarak sokağa çıkma yasakları ilan edilmedi. Ancak 12 Eylülden sonra olağanüstü hâl ilan edilmiş ise Olağanüstü Hâl Kanunu yapıldı, sıkıyönetim ilan edilmişse Sıkıyönetim Kanunu ilan edildi.

Şimdi, bizim mevzuatımızda iki yerde "sokağa çıkma" kavramı var. Yani iki yasal düzenlemede sokağa çıkma yasağı düzenlenmekte: Bunun bir tanesi Sıkıyönetim Kanunu'nda düzenlenmekte, ikincisi Olağanüstü Hal Kanunu'nda düzenlenmekte. Bunun dışında, bizim mevzuatımızda sıkıyönetimin ilan edilmesinin koşullarıyla özgü... "Sokağa çıkma yasağı" ibaresini, bu iki yasanın dışında bir başka yerde göremiyoruz değerli arkadaşlar.

Böyle de olunca, o zaman, eğer İl İdare Kanunu sokağa çıkma yasağı ihtiyacını karşılıyor idiyse neden bu düzenleme Olağanüstü Hal Kanunu'nda düzenlendi, neden Sıkıyönetim Kanunu'nda düzenlendi? Demek ki İl İdare Kanunu'ndaki mevcut olan düzenleme bu ihtiyaca cevap veremediği için Olağanüstü Hal Kanunu onun için düzenlendi, Sıkıyönetim Kanunu o sebepten dolayı düzenlendi.

Şimdi, bununla birlikte, mevcut olan Anayasa'mızın gerek 15'inci maddesi gerek 13'üncü maddesi diyor ki: Temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması ancak kanunla yapılır. 13'te de deniliyor ki: Temel hak ve özgürlükleri sınırlandırırken bunu yok edecek, özünü ortadan kaldırabilecek şekilde de düzenleme yapılamaz.

Şimdi, böyle olunca, mevcut olan siyasi iktidar kendisi hani hep övünür ya "Biz olağanüstü hâli kaldırdık." vesaire... Hatta 2002 yılındaki seçim propagandasında, programında da "Biz olağanüstü hâli kaldıracağız." şeklinde. Hâlbuki, o olağanüstü hâlin 2002 öncesindeki koalisyon hükûmetlerinin almış olduğu karar sonucunda yürürlük tarihi ancak bugünkü iktidarın dönemine tekabül etti, yoksa olağanüstü hâli bugünkü iktidar o dönemde de kaldırmadı zaten.

Ve buradan, mevcut olan hükümler uyarınca, Anayasa'nın 90'ıncı maddesinin beşinci fıkrası uyarınca da bizim onaylamış olduğumuz uluslararası sözleşmelerin iç kanun hükmünde olmaları nedeniyle, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin tarafıyız biz. Biz bunu kabul etmişiz, bizim iç hukukumuz hâline gelmiş durumda.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 15'inci maddesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne taraf olan ülkelerin, ülkelerinde sıkıyönetim veya olağanüstü hâl ilan etmesi hâlinde Avrupa Konseyi Genel Sekreterliğine bilgi vermesi gerekir diyor. Şimdi, biz, niçin sokağa çıkma yasağını ilan ettik? Olağanüstü hâli ilan etmiş olsaydık... Hatırlanırsa, Fransa, Paris'teki katliamda, o bölgede, Paris'te olağanüstü hâl ilan etti bir süreliğine, Avrupa Konseyi Genel Sekreterliğine bilgi verdi. Niçin bilgi verildi? O ülkede iktisadi ve idari anlamda, siyasi anlamda hak ihlali var mı, yok mu? Yani insan haklarının ihlali açısından bu bilgiyi vermek zorundaydı. Bu sebepten dolayı, Türkiye, Avrupa Birliğindeki bu siyasi ve idari denetimden, kontrolden, insan hakları ihlali açısından, bundan kaçınmak için mevcut olan yasal prosedürü uygulamadı, yetkisiz ve kanunsuz bir şekilde sokağa çıkma yasağı ilan etti. Aslında, şu anda, bu, şu demek değildir... Bizi, gerek AKP'nin gerek HDP'nin bugüne kadarki çözüm süreciyle ilgili politikaları ülkemizi bugüne getirdi. Nedir bu? Hatta Sayın Hüseyin Çelik, şu anda Sayın Başbakan Davutoğlu'nun başdanışmanı ve Adalet ve Kalkınma Partisinin bir dönem sözcüsüydü ve Millî Eğitim Bakanıydı, diyor ki açıklamasında: "1999 tarihinden itibaren, biz, gerek o dönemin Başbakanı ve dönemin Cumhurbaşkanını uyardık. Çünkü polisin, emniyet mensuplarının, kaymakamların, valilerin, hepsinin eli kolu bağlıydı, terör örgütleri şehirlere yığınak yaptılar." "Biz, dönemin Başbakanını -yani Sayın Cumhurbaşkanını- uyardık." diyor ama gereğini yapmadılar.

Burada biz, hep, çözüm sürecinin çözüm yerinin Parlamento olduğunu söylediğimiz hâlde, iktidar partisi, bu çözüm sürecinin çözüm yerinin Parlamento olmadığını... HDP ve PKK dışında kimseyi bu çözüm sürecine dâhil etmediler, çözüm sürecini Oslo'da buldular veya Habur Kapısı'nda buldular veya dağda buldular. Yani netice itibarıyla ülkemizde yaşanan bu kaosun siyasi sorumlusu siyasi iktidar olan Adalet ve Kalkınma Partisidir. Çünkü o dönemde terör ve teröriste yardım ve yataklık eden... Ben milletvekillerini bu işin içerisinde tenzih ediyorum, yani sorumluluk Hükûmetindir ama oy verdiğiniz için, parmak kaldırdığınız için sizler de bu açıdan sorumlusunuz değerli arkadaşlar. Netice itibarıyla o dönem biz ne dedik? "Çözüm sürecinin yeri Parlamentodur. Kapalı kapılar arkasında, gizli ittifakların olmaması lazım." Hiçbir demokrasi ülkesinde silahların gölgesinde, AKP'nin yaptığı gibi protokol yapılmamıştı. Ancak, bunu niçin yaptınız? Başkanlık sistemi için yapıldı. Başkanlık sistemi için de tabii ki bu amacınız...

Machiavelli'nin bir sözü var -Sayın Hocamız burada, çıkar, herhâlde bize yine biraz felsefeden de bir şeyler açıklar- "Amacına ulaşabilmek için her türlü yol mubahtır." der, Sayın Naci Hocam.

BAŞKAN - Naci Hoca demez, Machiavelli der ya onu Sayın Tanal.

MAHMUT TANAL (Devamla) - Herhâlde siyasi iktidar da başkanlık sistemine ulaşabilmek için PKK'yla o dönem kol kola girdi. Yaptığı sözleşmeler inşallah ortalığa çıkar. Yani bunun sorumlusu iktidardır. Sokağa çıkma yasağı gayriresmîdir, gayrihukukidir.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Ne yapalım Sayın Tanal, ne yapalım?

MAHMUT TANAL (Devamla) - Bu açıdan biz terörü lanetliyoruz, terör bir insanlık suçudur.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Nasıl lanetliyorsunuz?

MAHMUT TANAL (Devamla) - Burada, açılan hendekler de hukuk dışıdır, kabul edilemez; bunun bir an önce kapatılması lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT TANAL (Devamla) - Siyasi iktidarın da bu başkanlık sevdasından vazgeçmesi lazım.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Sokağa çıkma yasağı ne olacak?

MUHAMMET BALTA (Trabzon) - Lanetlerken PKK marşında ayağa kalkmak mıdır olay?

MAHMUT TANAL (Devamla) - Anlayamadım.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Gel, gel, anlatacağız sana.

MUHAMMET BALTA (Trabzon) - PKK marşı çalarken esas duruşa geçmek midir terörü lanetlemek?

MAHMUT TANAL (Devamla) - Değerli arkadaşlar...

BAŞKAN - Sayın Tanal, süreniz bitti isterseniz yan yana, kulise bir geçin, bir çay içip...

MAHMUT TANAL (Devamla) - Sayın Başkanım, sayın milletvekilimiz çok merak etti, bir soru sordu.

BAŞKAN - Bence birlikte çıkın, kuliste bir çay içerek anlatın birbirinize. Birbirinizi daha iyi anlarsınız.

MAHMUT TANAL (Devamla) - İzninizle onu bilgilendirmek amacıyla cevap vereyim.

BAŞKAN - Çok teşekkür ediyorum Sayın Tanal.

MAHMUT TANAL (Devamla) - Değerli kardeşim, PKK'yla uzlaşan...

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Ona karşısın, buna karşısın sen de.

MAHMUT TANAL (Devamla) - Oslo'da otel lobilerinde emperyalist ülkelerin hakemliğinde görüşme yapan sizin iktidarınız.

NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) - Devlet görüştü, parti görüşmedi kardeşim, karıştırma birbirine.

MUHAMMET BALTA (Trabzon) - Parti ile devleti karıştırma.

MAHMUT TANAL (Devamla) - İki: Bakın, sürekli gidip İmralı'dan mektupları alıp alıp Kandil'e götüren sizin iktidarınız.

BAŞKAN - Sayın Tanal, süreniz dolmuştur, lütfen uzatmayalım.

MAHMUT TANAL (Devamla) - Öncelikle oturup bunları kendi kendinize sorun değerli kardeşim.

NİHAT ÖZTÜRK (Muğla) - Orada ayağa kalkan ve esas duruşta duran senin hukuk Genel Başkan Yardımcın. Hiç duymadın mı?

BAŞKAN - Sayın Tanal... Sayın milletvekilleri...

MAHMUT TANAL (Devamla) - Devletler hukukla yaşar. Eğer bir devlet, bir iktidar hukuk dışına çıkmışsa bu yaşanamaz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın Tanal... Sayın milletvekilleri...

MAHMUT TANAL (Devamla) - Sayın Başkanım, Bilgi Edinme Kanunu uyarınca milletvekilleri soru soruyor ben de Bilgi Edinme Kanunu uyarınca, bu Anayasa'nın hükmü gereğince arkadaşlarıma bilgi veriyorum. (CHP sıralarından alkışlar)