GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:35
Tarih:29.01.2016

MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP grup önerisinin aleyhinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmamın başında birkaç hususa açıklık getirmek istiyorum. İstanbul'da EMITT Turizm Fuarı'nın devam ettiği bir dönemde, Muğla ilinin güvenlik bakımından Şırnak'tan daha kötü olduğu konusunda yaygara yapan bazı basın kuruluşlarını buradan şiddetle kınıyorum.

Muğla'mız, ülkemizin güvenli, huzurlu ve aynı zamanda doğal güzellikleriyle, ormanıyla, deniziyle, sahiliyle, yaylasıyla, tarihî varlıklarıyla, kültürüyle turizmde çok ciddi bir altyapıya sahiptir. Turizmin birçok zorlukla karşı karşıya olduğu, özellikle Suriye sınırında Rus uçağının düşürülmesinden sonra ortaya çıkan gelişmelerle birlikte Muğla'nın bu konuda anlamsız bir şekilde gündeme getirilmesi Muğla'da geçimini turizmden sağlayan hemşehrilerimizin ekmeğiyle oynamak anlamına gelir, buna da kimsenin hakkı yoktur.

Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Türkiye Cumhuriyeti emperyalist bir devlet değildir. Devletimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün de belirttiği gibi, ülkemiz "Yurtta sulh, cihanda sulh" politikasını cumhuriyetin başından bu yana devam ettirmektedir. Bu meyanda, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına aykırı davranan kişilere hukuk çerçevesinde gereğinin yapılacağını herkesin bilmesi lazım ve Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına karşı gelenlerin, Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına göre cezaevlerine gidenlerin tutsaklığından bahsedilmesi son derece yanlıştır. Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına karşı geldiği için cezaevinde bulunanları ancak tutuklu yani yargılaması devam edenler bakımından, bir de yargılaması kesinleşmiş, cezası kesinleşmiş olanlar bakımından hükümlü olarak ayırabiliriz. Tutsak, tamamıyla ayrı bir kavram olup savaş sırasında esir alınan savaşçıları kapsamaktadır. Türkiye Cumhuriyeti herhangi bir devletle savaş hâlinde değildir. Bu bakımdan, cezaevlerimizdeki esirlerden, tutsaklardan bahsedilmesi anlamsızdır.

AKP iktidarı Meclis Başkanlığına, Cumhurbaşkanına ya da AKP'ye herhangi bir eleştiriye tahammül edememektedir. Ancak, devlete karşı yapılan saldırılar karşısında, bu önergede de olduğu gibi, bir sessizlik, bir sorumsuzluk içindedir. Bu ve buna benzer konuların Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna getirilmemesi gerekir. Bu noktada, esas konuşulması gereken husus da Türkiye'nin bugün karşı karşıya bulunduğu terörle mücadele konseptinin bir bütün olarak ele alınmasıdır. Terörle mücadele, sadece ülkemizin belli bölgelerinde askerimizin, polisimizin, korucularımızın, güvenlik güçlerimizin, eli silahlı teröristlerle yaptığı onları etkisiz hâle getirme faaliyetinden ibaret değildir. Bu mücadele sadece terörle mücadelenin bir parçasıdır. Eğer Sayın Başbakan, Sayın Cumhurbaşkanı, AKP sözcüleri yani iktidar terörle mücadelede samimiyse terörle mücadelenin bir bütün olarak ele alınması ve terörle her noktada mücadele edilmesi lazım.

Bugün maalesef, üniversitelerimizde terörün ciddi yapılanmaları vardır ama iktidar bunları seyretmektedir. Bu meyanda geçen yıl Ege Üniversitesinde meydana gelen olaylarda bizim oradaki temsilcimiz, ülkücü kardeşimiz Fırat Yılmaz Çakıroğlu şehit edilmiştir. Bu olay bağıra bağıra gelmiştir ve iktidar bu üniversitedeki terör yapılanmasına karşı tedbir almadığı için bu kardeşimiz şehit olmuştur.

Sözde birtakım STK'lar çıkıyorlar, her gün devletimize hakaret eden, devletimizi aşağılayan ama teröristleri öven bir sürü açıklamalar yapıyorlar ve bunlar bu ülkede, maalesef, faaliyetlerine devam edebiliyorlar. Buna iktidarın hiçbir sesi çıkmıyor. Teröre destek veren her kurum, her kişiyle terörle mücadele edilecekse bunun mücadele kapsamında değerlendirilmesi lazım.

Diyarbakır'da, Sur'da, Cizre'de, Silopi'de günlerdir bakıyoruz teröristler hâlâ silah sıkabiliyorlar, birileri bunlara finansman sağlıyor, birileri silah sağlıyor, birileri cephane sağlıyor. Yani siz sınırınızın güvenliğini sağlamadan bu işi nasıl çözeceksiniz? Sınır güvenliğini sağlayacaksınız terörle mücadele edecekseniz. Efendim, terörün finansmanını keseceksiniz. Adam istediği kadar kaynak bulacak senin devletine saldırmak için, sen de seyredeceksin; böyle bir şey kabul edilemez. Kaçakçıları kahraman ilan ederek terörle mücadele edilemez. Uyuşturucu kaçakçılarına göz yumarak, uyuşturucunun Türkiye'nin her noktasına ulaşmasına imkân sağlayarak, oradan yine teröre kaynak gitmesine göz yumarak terörle mücadele edemezsiniz. Dünya piyasasında petrolün varili 150 dolardan 30 dolara indiği bir dönemde hâlâ Türkiye'deki akaryakıt fiyatlarını aynı yerde muhafaza ederek, kaçakçılara imkân sağlayarak terörle mücadele edemezsiniz. Böyle yaparsanız kaçakçılara ve terörün finansmanıyla uğraşan insanlara fırsat sağlamış olursunuz.

Uluslararası politikada yanı başınızdaki birtakım terörist yapılanmaları davet ederek, onların başlarını burada devlet başkanı gibi ağırlayarak kendi ülkenizdeki terörle mücadele edemezsiniz. Sizin ülkenizdeki terörist neyse komşunuzdaki terörist de odur. Yani "Başkasının teröristi iyidir, benim teröristim kötüdür." diyemezsiniz. Uluslararası politikada da bu işlere çok dikkat etmeniz lazım.

Hukuk sisteminin terörle mücadele konusunda eksikliklerini, açıklıklarını kapatmanız lazım. Teröre destek veren, terör örgütlerine üye olan insanların da suç işlediğini ve bu suçların da muhakkak ceza kapsamına alınarak yargılanması gerekir, bunlarla ilgili gerekli işlemlerin yapılması lazım. Yani kimsenin Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde Türk devletine karşı, Türk milletine karşı köpeksiz köyde değneksiz dolaşmasına izin veremeyiz. Herkesin bunu... İktidar terörle mücadele edecekse bu hukuk çerçevesini de buna göre şekillendirmek ve terörle mücadeleyi bu şekilde yapmamız lazım.

Yine en önemli konulardan bir tanesi de sosyal politikalar. Bugün gerek doğuda gerek batıda, ülkemizin her noktasında yaşayan birtakım vatandaşlarımızın teröristlerin kontrolünde olmadığı, o vatandaşlarımızın da Türkiye Cumhuriyeti devletinin birinci sınıf bir vatandaşı olduğunu o vatandaşlarımıza hissettirmemiz lazım. E, bunu nasıl hissettireceğiz? Orada teröristlerin bunlar üzerinde güç kullanmasına fırsat vermeyerek hissettireceğiz; bunların eğitimine, sağlığına gerekli imkânları sağlayarak göstereceğiz; burada yaşanan travmaların hepsini birer birer tedavi ederek göstereceğiz. Ama şimdi AKP iktidarı açılım sürecinde gitti bölgedeki vatandaşımızı teröristlere teslim etti, şimdi vatandaşımız o terörün baskısı altında inim inim inliyor, maalesef orada hâlâ belli noktalarda istenilen seviyede güvenlik sağlanamadığı için vatandaşlarımız maalesef bir tarafta teröristler bir tarafta askerin, polisin oradaki mücadelesi arasında sıkışmış, bölgeden yükünü, yapını alıp çıkmak zorunda, evinden barkından uzaklaşmak durumunda kalmaktadır.

Arkadaşlar, ben yirmi beş sene devlet memurluğu yaptım. Bir tayinin bile bir sürü zorluğu var. İnsanın doğduğu, büyüdüğü evini, bağını terk etmesi kolay bir şey mi? Buna da sebep olan iktidarın bu yanlışları da süratle sonlandırması ve bu insanlarımıza da gerekli destekleri vermesi gerekir.

Bu öneriye karşı olduğumuzu belirtir, yüce heyetinizi saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)