GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: AK PARTİ Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:35
Tarih:29.01.2016

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri... (Gürültüler)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, hatip kürsüde, lütfen hatibe saygılı olalım.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Adını söylemiyor, Ceyhun Bey, anlamadım neyi savunuyorsunuz. Kemal Bey aday bile olamıyor.

ERKAN AKÇAY (Devamla) - Uğur Bey, sükûnet için bir yardımcı ol bakalım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisinin lehinde söz aldım.

Bugün pek çok uluslararası sözleşmeyi görüşeceğiz. Şüphesiz ki, bunların içerisinde ülkemizin yararı ve çıkarları için pek çok düzenleme, sözleşme vardır. Hatta bazılarında çok büyük gecikmeler vardır; örneğin, suç gelirleri ve terörün finansmanıyla ilgili sözleşmeler çok gecikmiş sözleşmelerdir. Onu bir an evvel buradan kabul edip geçirmemiz gerekir.

Değerli arkadaşlar, hepimizin Parlamentoyu, Meclisi etkili ve güçlü hâle getirme gibi bir görevimiz vardır. Bu, bütün partilerin, bütün grupların, burada yer alan bütün milletvekillerinin bir görevidir, öyle olmalıdır. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu görev bilinciyle hareket ediyoruz. O nedenle, Parlamentonun daha etkili, daha güçlü, daha olumlu kararlar almasını ve bunun, mümkün olduğu ölçüde, belli bir zamanlama içerisinde geçmesini temenni ediyoruz. Sizler de takdir edersiniz ki ve aziz milletimiz de çok iyi biliyor ki Milliyetçi Hareket Partisi, öteden beri bu anlayış içerisinde, ülkemizin yararına ve menfaatine olan düzenlemelerin bir an evvel geçmesi için gayret göstermektedir. Gereksiz, birtakım sürüncemede bırakma, zamana yaydırma gibi bir gayretimiz olmaz çünkü bizim ilkemiz ve tutumumuz bellidir "Önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben." diyen kadrolarız. Ancak, özellikle kamuoyunda görüyoruz ki, değerli arkadaşlar, Parlamento tahkir edilmek isteniyor bir kısım kesimler tarafından. Yani, dolaylı yönlerle birtakım rejim değişiklikleri isteyen, şahsi ve keyfî yönetim anlayışını tahakkuk ettirmek isteyen bazı kesimler, alttan alta, toplumun şuuraltını Parlamentonun etkisizliği, güçsüzlüğü ve yararsızlığı gibi bir propaganda taarruzu ve tasallutu altında bırakmaktadır. Parlamentoyu, bu yüce Meclisi savunmak da yine hepimize düşüyor.

Özellikle, geçmişte ara ara fakat son zamanlarda sıklıkla, malumunuz, Anayasa ve başkanlık tartışmaları gündeme getiriliyor. Tam Anayasa Uzlaşma Komisyonu kurulmuş, bütün partiler burada görev yapacak üyelerini belirlemiş iken dışarıdan, kim olursa olsun, ister cumhurbaşkanı veya yurt dışı odaklar da...

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Tartışılacak bu konular tabii ki, milletten niye gizleyeceğiz, tartışılacak bunlar.

ERKAN AKÇAY (Devamla) - Boşuna laf atma, istediğin zaman tartışırız.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Laf atma değil, bunlar tartışılacak. Başkanlık da tartışılacak, Parlamento da.

ERKAN AKÇAY (Devamla) - Baktın, işinize gelmiyor, benim insicamımı bozma böyle olumsuz şeylerle.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, müdahale etmeyelim lütfen.

Buyurun Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Devamla) - Bu anayasa tartışmalarına, bu çalışmaları iyi niyetle yürütecek kurumsal yapıları, kişileri ve grupları, onların çalışma düzenini, uyumunu bozacak müdahalelerden kaçınmak gerekir. Daha evvel de defalarca ifade ettiğimiz gibi, tabii, bütün grupların, bütün partilerin de kendi belli ilke ve esasları vardır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak da dün, bugün ve gelecek perspektifini; devlet ebet müddet felsefesini de dikkate almak suretiyle biz de Anayasa'ya ilişkin görüşlerimizi defalarca aziz milletimizle paylaştık. Anayasa'nın ilk 4 maddesine ilişkin hususlar, vatandaşlık tanımı, millî kimliğimiz ve üniter yapımızla ilgili ilkelerimiz olmazsa olmazlarımız, ülkemizin, milletimizin ve Türkiye Cumhuriyeti'nin, evlatlarımızın ve torunlarımızın geleceği bakımından hayati önemi haizdir. Onu birtakım şahsi hırslara, kişisel emellere feda edemeyiz.

Değerli arkadaşlar, bu çerçevede baktığımızda Sayın Cumhurbaşkanının kaymakamlara bazı tavsiyeleri oldu, yani işte "Mevzuata uymayın." gibi. Şimdi, "mevzuat" deyince bir Cumhurbaşkanı için önce Anayasa gelir, kanunlar gelir, hukuk gelir. Kanunu ve hukuku devlet adına, mülki idare adına uygulaması gereken, fevkalade hassas görev yapan kamu görevlilerine, mülki yöneticilere böyle bir tavsiye, başlı başına hukuksuz ve kanunsuz bir telkindir. Ben inanıyorum ki kaymakamların büyük çoğunluğu buna uymayacaktır ve buradan da kendilerine tavsiye ederim ki hukuktan ayrılmasınlar. Mevzuatı da milletin, vatandaşın, ülkenin yararına en iyi şekilde kullanmaya özen göstermelerini tavsiye ederim.

Şimdi, değerli arkadaşlar, ikide bir, zaman zaman sıkışınca -efendim işte başkanlık sistemi- Milliyetçi Hareket Partisinin Kurucu Genel Başkanı merhum Başbuğ'umuz Alpaslan Türkeş'e atfedilen "Efendim, Türkeş de başkanlık sistemi istiyordu." diyerek kendilerine bir alan ve müttefik bulma gayretlerini yıllardan beri biliyoruz. Yalnız, daha şu sorumuz cevabını bulmuş değil. Biz onları her zaman açıkladık, yine özetle açıklayacağım. Sayın Erdoğan, Sayın Cumhurbaşkanı 1993 yılında başkanlık sistemiyle ilgili olarak dedi ki: "Bu başkanlık sistemi, bir özentidir, ABD emperyalizminin de bir tavsiyesidir." Buna, o çok açık, net sözlerle de başkanlık sistemine karşı çıkmıştır. Bize, Başbuğ Türkeş üzerinden "Başbuğ başkanlık sistemi" argümanını geliştirmek isteyenlerin önce bu çelişkilerini ortadan kaldırmaları gerekir, bir.

Gelelim ikinci maddeye: 1969 yılından beri Milliyetçi Hareket Partisinin ne programında ne seçim beyannamesinde ne de bir resmî dokümanında hiçbir zaman başkanlık sistemi savunulmamıştır. 1961 Anayasası'nın o 2 meclisli, çift başlı sistemi her zaman eleştirilmiş ve bunun kaldırılacağı ifade edilmiştir. Bu da bilinen bir husustur; 1968 yılında "Temel Meseleler" kitabında bahsedilmiş, "Dokuz Işık" kitabının da çeşitli baskılarında yer almıştır.

Yalnız, şunu da bilmeleri gerekir: Özellikle Özal döneminde merhum Başbuğ'umuz bizlere, o dönemdeki yöneticilere -elbette onlar da gerekli açıklamalarını yapmışlardır- Özal'ı gördükten sonra bu başkanlık sisteminin, Türkiye'nin geleceği, yönetimi bakımından fevkalade tehlikeli olabileceğinin görüldüğünü de ifade etmiştir. Dolayısıyla, Fransa'ya git Fransa modeline özen, Amerika'dan dönüşünde "Amerikan başkanlık sistemi" de, efendim, sonra "Başbuğ Türkeş de istiyordu." Biz, tabii, dokuz ışığın benimsenmesinden çok büyük memnuniyet duyarız fakat bir kavramı bağlamından kopararak tek başına ele almak doğru olmaz, bir tutarlılık için -dokuz ışığın- kapsamlı bir benimsenme olması gerekir. Ama geçmişte birtakım söylemlerle nasıl suçlandığını da pekâlâ görüyoruz.

Derin bölücü faaliyetlerin olduğu, âdeta teröre ve teröriste yol verildiği ve ülkenin bölünmenin eşiğine neredeyse sürüklendiği bir dönemde bu tartışmaların son derece tehlikeli ve yanlış olduğunu düşünüyoruz. Dolayısıyla "Ne istediniz de yapamadınız?" diyoruz, yani Sayın Cumhurbaşkanı ne istedi de yapamadı? Bunun da kamuoyuna açıkça deklare edilmesi gerekir. "Madde 1- Ben ne dersem o olur. Madde 2- Benim haksız olduğum durumlarda 1'inci madde geçerlidir." Sayın Erdoğan'ın anayasa anlayışından çıkardığım bu, 2 maddelik anayasa.

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) - Yüzde 52 ne derse o olur!

ERKAN AKÇAY (Devamla) - Şimdilik, onları ileriki konuşmalarımızda ifade etmek üzere, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)