GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:38
Tarih:11.02.2016

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AR-GE konusunu konuşuyoruz ve AR-GE konusunda Türkiye'nin çok eksikleri bulunduğunu ifade etmekle birlikte, yine de bir şeyler yapılmasına, bir çaba gösterilmesine destek veriyoruz.

Aslında, tasarıya baktığımızda, gerçekten AR-GE'ye büyük paylar ayrılan ülkelerle karşılaştırdığımızda sadece teoriden öteye gidemediğini görüyoruz ki AKP'nin bundan önceki on üç yıllık hükûmetleri döneminde de bunu çok rahatlıkla gördük. Çünkü bir hedef koymuşlardı bu işe başlarken, Hükûmet etmeye başlarken yüzde 3'lük bir hedef koymuşlardı ama geldiğimiz noktada, yıllar itibarıyla bakarsak 2009'da 0,85 iken bugün ancak 1,01'e gelebilmişiz. Bunu da diğer gelişmiş ülkelerle karşılaştırdığımızda rakamların çok gerisinde kaldığımız açık ve net bir şekilde görülüyor.

Bir de bunu nereden görebiliyoruz? Yüksek teknoloji ürünleri ihracatını ve ithalatını karşılaştırdığımızda, ne kadar ithalatın yüksek olduğunu, yüksek teknoloji ürünlerinin ihracatının da yüzde 7'lerden, ihracatın toplamının yüzde 7'lerinden, AKP hükûmetlerinin iktidara geldiği yüzde 7'lerden yüzde 2'lere, 3'lere, 3,70'ler civarına gerilediğini görüyoruz. Bu da şunu söylüyor bize: AKP geldikten sonra, üretim yapmayan, geliştirmeyen veya toplumu tüketime alıştıran, ithal mallarıyla toplumu kucaklaştıran bir yönetim tarzı izlediğini hep birlikte görmüş oluyoruz.

Bugün bu çabaların gösterilmesine de destek veriyoruz. Hangi çabanın? AR-GE'ye biraz pay ayrılmasının, yeni yeni değerler katmasının. Ama, yine, AR-GE'nin de belli sektörde yoğunlaşmaması, bir sektör üzerinde yoğunlaşmaması ya da yüksek teknoloji ürünleri üzerinde yoğunlaşmaması, her şeye AR-GE verilebilir veya bir pay ayrılabilir olması gelecekte bu ihtimalin de, yüzde 3'ler seviyesine çıkma ihtimalinin de zayıf olduğunu görüyoruz.

Yine, bu 9'uncu maddedede teknoloji geliştirme bölgelerinden bahsediyor ve bununla ilgili bir değerlendirme kurulu kuruluyor. Teknoloji geliştirme bölgelerini organize sanayi bölgeleri gibi kentlerde kuracaksınız. Bu kentlerde kurduğunuz teknoloji geliştirme bölgelerine bütün birimleri katmışsınız ama kentlerde asıl katılması gereken belediyeleri unutmuşsunuz. Niye unuttuğunuzu da anlamış değilim çünkü organize sanayi bölgelerini, bir Vatikan gibi, bayrağı olan bir cumhuriyet hâline dönüştürdünüz. Belediyeler denetleyemiyor, içlerine giremiyor, imar mevzularına karışamıyor, kamulaştırmalarına karışamıyor, ayrı bir cumhuriyet hâline dönüştürdünüz, yeni bir cumhuriyet kuruyorsunuz, teknoloji geliştirme bölgesi. Yine bölgenin en dinamik kamu kurumu olan belediyeleri bunun dışında tutmuşsunuz.

Şimdi, benim söylemek istediğim şu aslında: Bundan on yıl önce başlanan bu "çipli" dediğimiz nüfus kâğıtları ve aynı zamanda, yeni dağıtılmaya başlanan bu ehliyetler. Bu kimlik kartları üzerinde, her ikisinde de temaslı ve temassız olmak üzere 2 tane çip bulunuyor. Çip nedir? Yonga; bilginin üzerinde olduğu yongalardan bahsediyoruz. Bunlar da Türkiye'de geliştirilmiyor. TÜBİTAK'tan aldığım bilgiye göre, bu çiplerin de Türkiye'de geliştirileceği konusunda çalışmaların yapıldığını söylüyorlar, hatta bu çipleri okuyacak cihazların da geliştirildiğini ifade ediyorlar.

Yalnız, teoriden pratiğe geçerken bir şeyi yapmak zorundayız. Eğer biz bir kimlik kartı geliştirmişsek, bunları okuyacak cihazları da geliştirmişsek, bu kimlik kartı üzerinde 2 çip bulunuyor ve o 2 çipin birinde nüfus bilgilerimiz, diğerinde de bize vize uygulayan ülkelerin kullanabileceği bilgiler varsa bu çiplerin üzerinde ehliyet bilgileri de olabilir. Dünyada birçok örneği var, tek tek örneklerini saymayacağım ama bu işi başarmışlar.

Madem TÜBİTAK bu işi başarmış, böyle güzel bir proje yapmış, Bolu'da uygulamaya geçmişiz, beş altı yıldır bu kimlik kartları dağıtılmış ama biz bunu işte düşündüğümüz gibi bir yerde duruyoruz, daha ileriye gidemiyoruz, bunun farklısını geliştiremiyoruz, başka alanlarda başka işler yapmaya başlıyoruz, hem maliyetler yükseliyor hem zaman harcamış oluyoruz.

Benim tavsiyem, değiştirilmesi konusunda birine beş yıl öngörmüşsünüz -kimlik kartlarına üç yıl, ehliyetlere beş yıl- bunlar çok rahat birleştirilebilir ve vatandaşın iki ayrı iş yapmasının önüne geçilebilir.

Tabii, bunları yaparken çıkarmamız gereken bir yasa da var. Neydi? Kişisel verilerin güvenliği yasası. Henüz bu yasayı çıkarmadık ama millete çipli kartları, kimlik kartlarını, ehliyetleri dağıtmaya başlıyoruz.

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Haftaya geliyor.

HAYDAR AKAR (Devamla) - Haftaya geldiğini biliyorum.

Bunların birbirine senkronize hâlinde getirilmesi gerekiyor. Ki biliyorsunuz, Verilerin Güvenliği Yasası'nıda en önce kabul eden ülkelerden biriyiz 30 ülke arasında ama en son Meclise getiren ülkeyiz, çok geç kaldık bu konuda.

Zaman da daraldı.

Benim size tavsiyem: Tekrar gözden geçirin, tek kart hâline dönüştürün. İnsanları birden fazla masraftan kurtarmış olun ve hiç olmazsa teknolojinin nimetlerinden insanlar yararlansın, birbirleri arasında da senkronizasyonu sağlamış olalım diyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)