| Konu: | İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, (2/159) esas numaralı Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/14) münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 39 |
| Tarih: | 16.02.2016 |
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Zorlu, kanlı, acılı, kara bir kışın ardından yeni bir bahara hazırlanıyoruz. Orta Doğu'da her gün katliamlar yaşanırken, Türkiye'de her gün insanlarımız öldürülürken yaklaşmakta olan döneme, bahara ilişkin bir umut yok önümüzde. Bugünkü politikalarıyla Hükûmet, savaştan medet uman, savaştan rant sağlayan kesimler dışında kimseye bir şey kazandırmıyor. İnsan hayatına değer verenler, öldürmeyi değil yaşatmayı, Türkiye içinde ve dışında barışı hedefleyenler olarak umudu kendimiz yaratacağız.
Değerli milletvekilleri, bu koltuklarda hangi partiden olursa olsun oturan herkes Türkiye için, temsil ettiği tüm halk için çaba sarf etmekle mükelleftir. Bizi buraya gönderen seçmen, yeni çatışma ve savaşlar çıkaralım diye değil ülkeyi barış içinde huzura kavuşturalım diye gönderdi. Ancak bu politikayı yürütenler Suriye politikalarıyla iflah olmaz bir kumarbaza benziyorlar, kaybettikçe kaybediyor ve kaybettikçe o hırsla daha çok şeyi bu politikaya yatırıyor, tüm ülkenin geleceğini kendi hırsları için harcıyorlar. Bugün Orta Doğu'nun etkili aktörü olmanın yolunu savaşta görenler, tüm Türkiye halklarını aldatmaya çalışıyor. Mezhep savaşları, etnik temelli savaşlar Orta Doğu'ya neler çektiriyor hep beraber görüyoruz. Bu gittiğimiz yol stratejik derinlik değil, stratejisiz deliliktir.
Değerli milletvekilleri, 21 Mart, Kafkasya'dan Orta Doğu'ya tüm bu coğrafyanın insanları için bahar bayramıdır, müjdedir, karanlıktan aydınlığa çıkış zamanıdır, yaşamın ölüme karşı zaferidir, yeniden doğuştur, zalimin zulmüne karşı mazluma sunulan bir umuttur. Baharda filizlenen çocuklarımızın, gençlerimizin, kadınlarımızın, erkeklerimizin kanları akmasın diyoruz. İnsanlarımızın "Nevroz"u hak ettiği biçimde kutlaması için yeni bir barış, yeni bir kardeşlik iklimini hep beraber yakalama şansımız hâlâ var. Bütün çatıştırma siyasetlerine rağmen, Türkiye'nin insanlarının çoğu hâlâ birbirleriyle ve ülke dışında çatışmaktan yana değil, hâlâ siyasetin yurtta ve bu coğrafyada barışı sağlamasını bekliyor. Sur'dan, Cizre'den, Silopi'den, Nusaybin'den, İdil'den, Yüksekova'dan binlerce insanımız hâlâ "Barış." diye haykırıyor. Biz de onların, İzmir'den Edirne'ye, Trabzon'a, Türkiye'nin dört bir yanında, insanı öldürmek değil yaşatmak isteyenlerin sesi olmaya çalışıyoruz. Siyaset devreye girerse güvenlik sorunları da bir bir çözülecektir. Bu Meclisin buna gücü var. Savaş zamanı kurulmuştur bu Meclis ve barışın değerini bilen bir cumhuriyetin Meclisidir.
Değerli arkadaşlar -kayıtlara geçmesi açısından- bugün son derece karanlık kimlikler, isimler devrededir. Savaş ortamı bu gibi karanlık şahsiyetleri beslemektedir. Ben de bugünlerde ciddiye almak zorunda kaldığım boyutta tehditler alıyorum. Son derece şüphe çekecek tuhaf olaylarla karşılaşıyorum. Eğer Sevgili Hrant Dink ve Tahir Elçi cinayetlerini yaşamasaydık, onları en verimli çağlarında hayattan koparan cinayetlerin karanlık ağı çözülseydi, bugün ne ben, ne siyasetçi, politikayla ilgilenen hiçbir arkadaşımız, insanımız tehdit altında olmazdı. Ancak, o karanlık ağ devrede. Buradan ihbar ediyorum: Bana bir zarar gelirse, yakınlarıma bir zarar gelirse, bu milletin de bir vekili olarak beni ve benim gibileri tehdit edip hedef gösteren bu iktidar bizi koruyamazsa bu işin sorumlusu kendisidir.
Değerli milletvekilleri, "Nevruz", "Nevroz", ne derseniz deyin, tüm bu coğrafyanın bayramını beraberce kutlayabiliriz, barışa ve siyasetin yeniden doğuşuna vesile olabiliriz.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)