| Konu: | Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 41 |
| Tarih: | 18.02.2016 |
ERKAN AYDIN (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
117 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın 4'üncü maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım.
Ankara'da dün akşam yaşanan, Meclisimize de 300 metre mesafede olan hain saldırıyı kınıyor, ölenlere Allah'tan rahmet, yakınlarına da başsağlığı diliyorum; aynı şekilde bugün şehit olan askerlerimize de.
Kişisel veriler kavramı, tarihimizin en fazla tartışılan konularından biridir. Terör saldırılarıyla sarsıldığımız bugünlerde bile bu konuyu konuşuyorsak demek ki yirmi dört saat baştan sona izlenmek istiyoruz. Eskiden fişlenme denirdi, şimdi bilimsel dilini kullanıyoruz. Elimizdeki tasarıyla tüm vatandaşlar fişlenecek, bilgileri devletin elinde toplanacak. Nerede toplanacak? İstihbarat birimlerinde. Şimdi, akla şu soru geliyor: İstihbarat birimleri esas fişlemesi gerekenleri fişliyor mu? Suruç'ta, Ankara Garında, dün akşam askerî servislerde, diğer terör saldırılarına bakılacak olunursa fişlenmesi gereken teröristler elini kolunu sallayarak dolaşıyorlar. Yani ortada güvenlik ve istihbarat zafiyeti var.
Bakın, bir örnek vereyim: Diyarbakır, Suruç ve Ankara katliamları Ebubekir kod adlı IŞİD'li bir teröristin talimatıyla gerçekleşti. Gazete haberlerine göre bu kişi, 2002'den beri emniyetin takibindeydi. El Kaide üyeliğinden üç yıl hapis yattı. Çıktı, 2012'de Suriye'ye gitti, El Nusra'ya katıldı. 2013'te IŞİD'in bir üyesi oldu. İnsanlar üç satır muhalif yazı yazınca yıllarca hapis yatıyor da El Kaide üyeliğinden içeri girmiş birisi nasıl olup da üç yılda serbest kalıyor? Yanıtını bilenler biliyor.
2014 sonrası bu kişi sınırın hemen ötesinde konuşlanıyor, bu kişinin yasa dışı yollarla Türkiye'ye girip çıktığı da biliniyor. Hatta, 1 Eylül 2015'te Kilis'e bağlı Yavuzlu köyü sınırında yaşanan silahlı çatışmanın bir parçası olduğu da biliniyor. O çatışmada 1 asker şehit oldu, 1 asker de kaçırılmıştı. 1 Eylül 2015, Ankara katliamından bir ay on gün önce, irtibatı kesildiği iddia edilen ve Kilis'e bir taksi uzaklığında bulunan bu kişi Türk askerleriyle çatışıyor, 1'ini şehit ediyor, 1'ini kaçırıyor. Bunlar yetmezmiş gibi bir ay sonra da 102 kişinin canına mal olan bir katliamı organize ediyor. Daha bitmedi. Ankara katliamından sonra, Habertürk gazetesinden bir ekip, Antep'teki IŞİD yuvalanmasını anlamak için bölgeye gidiyor, o kişinin teknik takip belgelerine ulaşıyor ve fezlekede görülen cep telefonunu arıyor. Muhabir "Bu numara size mi ait?" diye soruyor, telefondaki kişi "Size bu soruyu sorma hakkını kim veriyor?" diyor, "Beni bulmak isteyen gelir, bulur, adresim belli." diyor. "Dinlendiğinizi biliyor musunuz?" diye sorunca da "Benim Allah'tan başka kimseden korkum yok. Sen kimsin? Gel buraya, görüşelim." diyor. Bu haber 28 Ekim 2015 tarihli.
Öyle birini düşünün ki neredeyse on beş yıldır takip ediliyor, El Kaide üyeliği suçundan hapis yatıyor fakat üç yıl sonra serbest kalıyor, kaldığı gibi cihatçı olmak üzere Suriye'ye gidiyor, Türkiye'ye dönüyor, IŞİD'ci oluyor, sınırdan IŞİD'cileri sokuyor. Emniyetin takip ettiği telefon numarasını hâlâ kullanan birisi, gazetecilerin de çok kolay ulaştığı birisi bu teknik takibe takılmıyor. Tüm bunlar olurken, IŞİD'in Adıyaman hücresini yönetiyor, Diyarbakır, Suruç ve Ankara katliamlarının talimatını veriyor.
Şimdi, bu kadar zafiyet varken biz masum vatandaşlarımızı nasıl koruyacağız? Bunları nasıl fişleyeceğimizi tartışıyor, gecenin bu saatinde de bununla ilgili görüşme yapıyoruz. 4'üncü maddenin (2)'nci fıkrasındaki ifadelere bir bakarsak ne yaptığımızı da tam olarak anlarız. Her gün tartıştığımız siyasallaşan hukuk sistemimizle, kişiye göre değişen dürüstlük kavramıyla, başı sonu belli olmayan güncelleme zaman dilimiyle, göreceli meşru amaçlar ilkesiyle, kişiye göre ölçülü olma ifadesiyle yani bol bol muğlak ifadelerle insanımızın kişisel verilerini güvence altına almaya çalışıyoruz. Konu bu kadar ciddiyken, açık ve net ifadelerden uzak bir maddenin yeni sıkıntıları da beraberinde getireceğini belirtiyor, daha büyük travmaların doğmamasını diliyoruz.
Dolayısıyla, bu maddenin de geri çekilerek, düzeltilerek tekrar gelmesini talep ediyor, yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)