GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Sokağa çıkma yasağı uygulanan yerlerde kişilerin yaşam haklarının korunmasına yönelik gerekli tedbirleri almadığı ve sağlık hizmetlerinde aksamalara sebebiyet verdiği iddiasıyla Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergenin (11/1) ön görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:42
Tarih:23.02.2016

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP Grubunun Sağlık Bakanımız Sayın Mehmet Müezzinoğlu hakkında vermiş olduğu gensoru üzerine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle sizleri saygıyla selamlarım.

Tabii, sözlerimin başında konunun içeriğine geçmeden önce, benden önce burada konuşan hatibin söylediği birkaç cümleyle ilgili hususları ifade etmek isterim.

Öncelikle, şunu herkes iyi bilmelidir ki Türkiye Cumhuriyeti hiçbir terör örgütüne, hiçbir illegal yapılanmaya asla ve asla yardım etmemektedir, buna IŞİD de dâhil, PKK da dâhil ve diğer örgütler de adına ne derseniz deyin.

Bununla birlikte, yine, Türkiye Cumhuriyeti bu mücadeleyi yürütürken terörizmle mücadele etmektedir, savaş değil. Bunu böyle ifade etmenin aslında bu ülkeye yapılan iyilik olduğunu da düşünmüyorum. Siz de Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir milletvekilisiniz, bu milletin milletvekilisiniz. Bu milletin milletvekili olarak da Türkiye Cumhuriyeti'nin yapmış olduğu terörizmle mücadeleyi bir savaş olarak addetmek ne kadar doğrudur, onu da milletimizin takdirine sunuyorum.

Tabii, HDP Grubunun vermiş olduğu önergeyi incelediğimizde, Cizre'de yaşandığı iddia edilen olaylarla ilgili, sağlık hakkının, yaşam hakkının engellendiği, 150 vatandaşın hayatını kaybettiğiyle ilgili değerlendirmeleri görüyoruz, iddiaları görüyoruz. Bu iddialarla ilgili değerlendirmeleri yapacağım ama öncelikle birkaç hususa değinmekte fayda olduğunu düşünüyorum. Zira, bugün, Türkiye Cumhuriyeti, Sağlık Bakanlığı eliyle gerçekten Türkiye Cumhuriyeti'nin her bir tarafına, 780 bin kilometrekare bütün alana, bütün Türkiye'nin dört bir yanına, doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine her bir köşesine en iyi imkânları götürme gayreti içerisindedir. Bu çerçevede, Türkiye'de sağlık alanında memnuniyet oranları ciddi seviyelere ulaşmıştır.

Bununla birlikte, 2016 yılı bütçesi içerisine sağlık harcamalarıyla ilgili çok ciddi bir rakam koyuyoruz, geçen yıla göre yüzde 18 oranında artırıp, inşallah 95 milyar civarında bir parayı önümüzdeki günlerde yapacağımız bütçe görüşmeleriyle Sağlık Bakanlığımıza tahsis edeceğiz

Bugün, ülkenin her bir köşesinde, yardımlaşma ve dayanışma duygusuyla, muhtaç ve mağdur durumda olanlara insani yardım faaliyetleri kesintisiz yürütülmektedir.

Öte yandan, sağlıktaki insan kaynağının ülke genelinde adil ve dengeli bir şekilde dağıtımına 2002'den 2015 yılına kadar aralıksız devam edilmiştir. Bugün baktığımızda, 112 Acil sağlık hizmetlerinin geldiği noktayı görmek muhakkak çok rahattır. Bu çerçevede baktığımızda, özellikle 2002'den bu yana 112 Acil merkezlerimize intikal eden vaka sayısı 14 kat artmıştır.

Tabii, bu 14 kat artmakla birlikte, kırsal kesimde 112'ye duyulan güven ve ulaşım yüzde 20'lerden bugün yüzde 100'ler seviyesine gelmiştir. Bugün hava ambulans sağlık sistemiyle 2008 yılından 2015 yılına kadar geçen süre içerisinde 30 binin üzerinde insan taşınmış ve müdahale edilmiştir. Yine, deniz bot ambulanslarıyla 7 binin üzerinde insanımıza yardımcı olunmuştur. Yoğun bakım üniteleriyle ilgili olarak, yoğun bakım yatakları ve bununla birlikte Türkiye'nin dört bir yanına yapılan hastaneler -sağlıktaki memnuniyet- şehir hastaneleri bu ülkeye yaptığımız en önemli yatırımlardır.

Tabii, burada özellikle önergede ileri sürülen iddialara değinmeden önce Şırnak'ta ve Cizre'de 14 Aralıktan bu yana sürmekte olan sokağa çıkma yasağı dolayısıyla meydana gelmiş sağlık hizmetlerinden de kısaca bahsetmek isterim.

Bakın, sokağa çıkma yasağının başladığı 14 Aralık 2015 tarihinden itibaren Şırnak ilinde 1.513 doğum gerçekleşmiş, 1.373 diyaliz hastası, 98.395 acil servis hastası, 2.317 ameliyat, 1.414 il içerisinde sevk ve 1.932 il dışı sevk hizmeti verilmiştir. Bununla birlikte, 9.089 kişi ambulanslarla hastanelere nakledilmiştir.

Yine, Cizre ilçesinde, 14 Aralıktan günümüze 242 doğum, 162 diyaliz vakası, 311 yatan hasta, yaklaşık 14 bin poliklinik hastası, 120 ameliyat, 121 il içerisinde sevk ve 252 il dışı sevk verilmiş. Bununla birlikte, 3.044 vakaya ambulanslarla müdahale edilmiş ve taşınmıştır. Şimdi, buradan da anlaşılacağı üzere, Şırnak il genelinde ve Cizre özelinde sağlık hizmetlerinin aksamasında hiçbir sorun bulunmamaktadır.

Şimdi önergeyle ilgili değerlendirmelere gelirsek... Burada bizden önce konuşan HDP Grubuna mensup hatiplerin dile getirdiği hususları inanın şaşkınlıkla izledim. Şaşkınlıkla izledim çünkü eğer bu anlatılanlar, burada söylenenler bir mizansen değilse başka nedir, bilmiyorum. Zira, bugün burada bahsedilen telefon görüşmelerini, oranın bombalandığıyla ilgili görüntüleri bizzat izleme ve dinleme imkânına sahip oldum. Bakın, o gün orada ne oldu? "Yaralı var." diye burada, ilk olarak 23 Ocak tarihinde dile getirildi. HDP Grubundan bir milletvekili 112 Acil istasyonunu arayarak bu bahsedilen 23 no.lu binanın bodrumunda yaralılar olduğunu belirtti ve akabinde burada, Genel Kurulda ve çeşitli ortamlarda HDP Grubu tarafından bu hususlar müteaddit defalar dile getirildi ama vatandaş olarak gerçekten orada bulunduğunu iddia eden bir kişi 30 Ocak tarihinde 112 Acil istasyonunu arıyor, saat 07.21'de arama gerçekleşiyor. Arama gerçekleştiğinde orada 9 insanın sağlıklı olduğunu, 6 cesedin bulunduğunu, 16 kişinin de yaralı olduğunu belirtiyor ve bu çerçevede de oraya ambulans talebinde bulunuyor. İsimleri de veriyor, isimlerin hepsi burada kayıtlı. Tabii, burada dile getiriliyor "Oraya ambulans göndermediniz." diye. Bakın, bu, insansız hava uçaklarının orada o gün, 30 Ocak tarihinde çektiği görüntü, saat 08.08, 30 Ocak 2016. Burada ambulanslar, olayın olduğu mıntıkaya intikal ediyor ve mıntıkanın hemen yanında, oradaki petrol istasyonunun bulunduğu köşede.

Şimdi, diyecekler ki: "Ya, oraya gitmediler ve bodrum kata yanaşmadılar." Çünkü bodrum kata yanaşma şansı yok; etrafı tamamen barikatlarla ve çukurlarla çevrilmiş durumda.

Bakın, bunlar o bölgedeki insansız hava uçaklarının çektiği görüntü. "23 no.lu bina" diye tabir edilen o binanın altında, o binanın çevresine, o binaya giden her yola döşenmiş olan barikatlar, bombalı tuzaklar, mayınlı tuzaklar. Bununla birlikte, yine aynı şekilde mayınlı tuzakların yanında bombalı araçlarla da yollar tamamen kapatılmış durumda.

Şimdi, Sağlık Bakanlığı ekipleri oraya gidiyor, 300-400 metre mesafeye kadar gidiyor ama daha ilerisi yok çünkü böyle bir sıkıntının yaşandığı yerde, böyle bir barikatın, çukurun olduğu yerde oraya ulaşabilme imkânınız zaten olamaz.

Şimdi, baktığımızda, saat 07.21'de arayan şahıs İslam Balıkesir, yaralılardan, ölülerden ve sağ olanlardan bahsediyor. Onlardan bahsettikten sonra, Sağlık Bakanlığımızda, hemen, anında orada bir kriz masası kuruluyor, hemşehrim olan, bugün İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Başkanı olan Osman Nacar kardeşimiz de o kriz masasının başına getiriliyor. Kriz masasının başına geldiğinde ilk yaptığı iş şu oluyor: Kaymakamla, valiyle görüştükten sonra, bu hususun... Oradan, o binadan yaralı olduğu iddia edilen yaralıların güvenli bir şekilde alınabilmesi için, valiyle ve kaymakamla yaptığı görüşmenin hemen akabinde, şeffaf olsun diye, bakın şeffaf olsun diye -üzerine basa basa söylüyorum- sayın grup başkan vekilini telefonla arıyor. Grup başkan vekili o gün İçişleri Bakanlığında açlık grevinde. Tabii, böyle bir arama karşısında bir şaşkınlık oluşuyor. Ki burada dinlediniz, "Bütün görüşmeleri biz yaptık." diye anlattılar. Hâlbuki ilk aramayı yapan buradaki kriz masasının başındaki insan. Aramayı yapıyor "Sayın Vekilim, biz burada bir operasyon yapacağız. Oradaki iddia edilen yaralıları, oradaki sağlam insanlarımızı, eğer varsa ölüleri buradan taşıyacağız, çıkaracağız ama çıkarırken bir sıkıntı yaşanmaması adına sizlerin de devreye girerek, sizlerin de bu olaya dâhil olarak ve bilhassa bu olayın şeffaf bir şekilde yürütülmesi adına sizlerin de oradaki kişilerle irtibat kurarak bizlere bilgi vermenizi istiyorum ve sizi on beş dakika sonra arayacağım." diyor. Tabii, on beş dakikanın hemen sonunda sayın grup başkan vekili kendisini arıyor. Tabii, kendisi o an ilin valisiyle, kaymakamıyla görüşmeler yapıyor. Tabii, hemen, görüşmeler yapılırken yirmi üç dakika sonra kriz masası başkanımız, Sayın Baluken'e dönüyor. Bunların hepsi ses kaydında var, ben dinledim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Bizde de var, merak etmeyin.

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Devamla) - Ve döndüğünde de Sayın Baluken'in ifadesi aynen şöyle: "Siz ne diye beni arıyorsunuz? Siz on beş dakika sonra dönecektiniz ama şimdi polisler 'Size yardım ediyoruz.' diye girdiler, orayı bombaladılar ve oradaki bina yıkıldı, insanlar enkaz altında." diye beyanda bulunuyor.

AHMET YILDIRIM (Muş) - Ee?

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Devamla) - Bakın, bu iddianın gerçek olmadığı, insansız hava uçakları tarafından çekilmiş görüntüyle çok açık. Sizin görüşme yaptığınız o saatte, bakın, görüşme yaptığınız...

AHMET YILDIRIM (Muş) - Tam bir mizansen oynuyorsun Şükrü Bey, tam bir mizansen.

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Devamla) - Ben sizi dinledim. Siz de dinleyin, rahatsız olmayın.

AHMET YILDIRIM (Muş) - Yok "mizansen" dediniz ya...

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Artistlik yapma ya!

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Devamla) - Bakın, binanın sapasağlam olduğu görünüyor, bina sapasağlam.

ÇAĞLAR DEMİREL (Diyarbakır) - Nerede bu insanlar?

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Devamla) - Bunun anlamı şu: Siz burada bir ifadede bulunuyorsunuz. Benim kendime yakışmıyor. "Yalan yanlış ifade" dediniz, aynı ifadeyi ben de şimdi kullanmak zorunda kalıyorum. Bugün yalan yanlış ifadelerle, yalan yanlış bir şekilde Türkiye devletini, bu ülkedeki Hükûmeti terörün yanında duran bir unsur olarak göstermek gafletine düşüyorsunuz. Maalesef böyle bir algı söz konusu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HÜDA KAYA (İstanbul) - 150 tane cenaze nerede peki, yakılan cenazeler?

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Devamla) - Bakın, şimdi, burada, az önce önergeyi sunan arkadaşımız -Komisyonda da beraberiz kendisiyle- Şeyhmus kardeşimizden bahsetti, ambulans şoförü. Bakın, Şeyhmus kardeşimiz de, hani, iddia edildiği gibi -otopsi raporu da var- arkadan vurulmuş değil. Ya, bakın, Türkiye Cumhuriyeti devletinin hiçbir kolluk gücü hiçbir sağlık görevlisini vurmamıştır. O Şeyhmus kardeşimiz de sırtından değil bizzat göğsünden vurularak şehit edilmiştir, göğsünden vurularak şehit edilmiştir.

AHMET YILDIRIM (Muş) - Görüntü var, görüntü.

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Devamla) - Bunlarla ilgili de görüntüler var.

Bakın, bu ülkede biz sağlık hizmetlerini Türkiye'nin her bir noktasına götürmeye çalışıyoruz. Bunları götürürken de çeşitli sıkıntılar, çeşitli hususlar yaşanıyor. Bugün Türkiye terörle bir mücadele veriyor; bu mücadeleyi verirken de şehit vatandaşlarımızı buluyoruz, şehit vatandaşlarımız oluyor.

Bakın, sadece cuma günü Adana'da 3 şehidimizi Allah'a uğurladık, Rahman'a uğurladık, defnettik. 3 şehidimizin ortak özelliği: 3'ü de askerdi. Biri, burada, Ankara'da o bombalanma olayını gerçekleştiren hainin, alçağın yapmış olduğu bombalama neticesinde şehit olmuş bir kardeşimizdi, o aracı süren kardeşimizdi, Ali Öztaş kardeşimizdi ve bu kardeşimiz Türk'tü.

Bununla birlikte, yine, Diyarbakır'da araçlarına yapılan bombalı saldırı sonucu şehit olan Fatih Yeniay kardeşimiz Adana'da yaşıyordu ama ailesi Mardin'den göç etmişti, Arap bir kardeşimizdi.

Yine, Diyarbakır'da şehit olan Kadir Görgülü kardeşimiz de Şanlıurfa'dan Adana'ya göç etmiş, Adana'da yaşayan bir Kürt kardeşimizdi.

Her 3 şehidi de havaalanında karşılarken onların annesini, babasını gördüm. Bir anne Türkçe, bir anne Kürtçe, bir anne Arapça ağıt yakıyordu.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Ne hâle getirdiniz? "Bu Laz.", "Bu Çerkez."... İşte, milleti böyle böyle bölüyorsunuz Sayın Bakanlar.

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Devamla) - Ama hepsinin ortak bir özelliği vardı.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Böyle konuşma olur mu? Etnik siyaset yapıyor.

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Devamla) - Hepsinin ortak özelliği de şuydu: Terör örgütüne, PKK'ya, YPG'ye, PYD'ye, şuna, buna, adına ne derseniz deyin, onlara lanet okuyorlardı, kendi dillerinde lanet okuyorlardı. (AK PARTİ sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Şimdi, biz bu insanların yanında olmaya çalışırken, ortada böyle bir tablo varken bir de bakıyoruz ki diğer tarafta farklı bir tablo var. Ankara'da bir bombalama olayı gerçekleşiyor. O bombalama olayında 28 vatandaşımız şehit oluyor. O vatandaşlarımız şehit olduğunda, onları şehit eden hainin, şehit eden alçağın, işte, Türkiye'ye girerken kendisini farklı tanıtmış ama Van nüfusuna kayıtlı bir kişi olduğunu görüyoruz. Ve Van'da bir çadır açılıyor, taziye çadırı. Bir bakıyorsunuz, burada 3 siyasi partinin ortaklaşa imzaladığı o teröre lanet bildirgesine imza atmayan bir partinin mensubu -her ne kadar Genel Başkanları aynı gün içerisinde "ama" olan cümlelerle bu yapılan terör olayını kınamış olsa bile- o milletvekili oradaki taziye çadırına, 28 canımıza kıyan hainin, teröristin taziye çadırına gidiyor. Bir tarafta da böyle bir tablo... Ortada böyle bir durum varken, ortada böyle bir hâl yaşanırken şimdi bu olayı nereye koymak lazım?

"Terörün yanında durmayın." dedikçe siz terörün yanında duruyorsunuz, terörün yanından ayrılmıyorsunuz maalesef. Burada da kalkmış, terörden şikâyetçi oluyorsunuz.

Bakın, sağlık hizmetleri gerçekten engelleniyor, oradaki insanlarımızın yaşam hakkı gerçekten engelleniyor, orada yaşayan insanlarımızın sağlık hakkı gasbediliyor. Kim tarafından? Terör örgütü tarafından. Nasıl mı? Bakın, Cizre Devlet Hastanesine yapılan bombalı, roketatarlı saldırılar. Yine Cizre Devlet Hastanesine yapılan saldırılar farklı tarihlerde. Bakın, bunlar Cizre Devlet Hastanesine yapılan saldırılar. Yine, Cizre Devlet Hastanesine 17/12/2015'te roketatarlı saldırı. Buna da ses çıkarın, buna da ses çıkarın. Çıkaramazlar, çıkaramazlar!

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Ya, mesele yok, hiç sorun yok, her şey mükemmel!

MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Devamla) - Cizre Devlet Hastanesine yapılan farklı bir saldırı. Bakın, Diyarbakır Ergani Aile Sağlığı Merkezine yapılan saldırı. Yine Diyarbakır Aile Sağlığı Merkezi Ergani'de. Yine Ergani'deki Aile Sağlığı Merkezi. Yine, Şırnak Silopi... Bakın, Hakkâri... Bunların hepsi, tamamı, terör örgütünün yapmış olduğu o terörist eylemler neticesinde zarar gören sağlık kuruluşlarımız.

Tabii, ambulanslar var, çeşitli ambulanslar var; yakılan ambulanslar -şehit edilen sağlıkçılar- kurşunlanan ambulanslar. Bakın, bunlar ambulans. Bunun ne olduğunu biliyor musunuz? Bir sorayım ben. Bileniniz var mı? Vallahi, Sağlık Bakanlığı, bunu herhâlde bir mizansen olsun diye veya farklı bir şey olsun diye yapmıyor veya fantezi olsun diye böyle bir şey yapmamış. Bakın, Sağlık Bakanlığı, terör örgütünün sağlıkçılara yapmış olduğu saldırılar neticesinde dünyada belki örneği olmayan bir uygulamaya imza atmak zorunda kalıyor; zırhlı ambulans. İşte sizin millete verdiğiniz bu, sizin millete verdiğiniz bu.

Bakın, ben, geçen gün Komisyonda da bir hususu dile getirdim, orada şunu söylemiştim burada polemik yaşadığımız HDP'li bir milletvekiline: Burada sıklıkla dile getiriyorsunuz, "Kürt meselesi", "Kürt sorunu" diyorsunuz. Bunları derken de şunu o gün de orada söyledim, bugün de söylüyorum: Kürt milleti sorunlu bir millet değildir. Kürt milleti, Kürt halkı "sorun"la aynı cümlede anılacak bir millet değildir, bir halk değildir. Ben bir Kürt olarak bunu söylüyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Eğer Kürt halkını, Kürt milletini sizler "sorun"la aynı cümlede anarsanız Kürt halkına en büyük ihaneti yapmış olursunuz.

Bu çerçevede, AK PARTİ Grubu olarak görüşmekte olduğumuz gensorunun aleyhinde oy kullanacağımızı belirtir, hepinizi saygıyla hürmetle selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)