| Konu: | 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 45 |
| Tarih: | 26.02.2016 |
AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET MEHDİ EKER (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım ve AK PARTİ Grubu adına sizleri saygıyla selamlıyorum.
2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile 2016 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın görüşmelerine başlıyoruz.
Öncelikle, bu çalışmalarda emeği geçen Plan ve Bütçe Komisyonunun Başkan ve üyeleri ile diğer tüm katkı sağlayan kurum, kuruluş ve çalışanlara huzurlarınızda, çalışmalarından, emeklerinden dolayı teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri, 2016 yılı bütçemizin milletimiz ve ülkemiz için hayırlar getirmesini diliyorum.
Değerli arkadaşlar, bu bütçe tasarısı Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetlerinin art arda yüce Meclisin huzuruna getirdiği 14'üncü bütçedir. Bu başlı başına önemli bir hadisedir. Yani, 14 bütçeyi, Türkiye'nin kalkınmasına önemli katkı sağlayan, büyümesini gerçekleştiren 14 bütçeyi Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri yüce Meclisin huzuruna getirmiş ve bunları uygulamıştır.
Değerli arkadaşlar, biz, Adalet ve Kalkınma Partisi olarak samimi ve gerçekçi olduk. Tedbirleri kısa, orta ve uzun vadeli olarak düşündük ama gündelik yaklaşımlardan ve popülizmden hep uzak durduk. Hep milletimizin ihtiyaçlarını, sorunlarını, çarelerini ve beklentilerini düşündük. Orta ve uzun vadede refahı nasıl artıracağımızı, halkımızın aşını, ekmeğini nasıl çoğaltacağımızı düşündük. Bu yöndeki politikalarımız ve hedeflerimiz sağlanan siyasi istikrarla birleşince Türkiye kalkınmaya ve büyümeye başladı ve bu kalkınma ve büyümesini sürdürdü. Ekonomide önemli reformlar yaptık. Makroekonomik göstergelerden güçlü kamu mali dengesine, sağlam bankacılık sisteminden dinamik ve yatırımcı özel sektöre kadar birçok alanda önemli başarılar sağlandı. Küresel ekonomik krizlerin pik yaptığı, güçlü dünya ekonomilerinin de dip yaptığı son on yılda ise Türkiye ekonomisi güçlenmeye devam etti.
Sayın milletvekilleri, Türkiye gibi zor bir coğrafyada ama önemli ve büyük bir ülkenin ulusal ekonomisini küresel ekonomiden bağımsız düşünmek mümkün değildir. Bu nedenle küresel ekonomik gelişmeleri dikkate alıp takip etmek, buradaki muhtemel olumsuz etkilerden kendimizi korumak önemlidir. Bu çerçevede küresel ekonomik gelişmelere baktığımızda kriz sonrası dönemde sağlanan büyüme, maalesef kriz öncesi büyümeye nispetle ivme itibarıyla düşüktür. Yine, Uluslararası Para Fonu'nun beklentilerine, tahminlerine göre 2016 ve 2017 döneminde küresel büyümenin ortalama yüzde 3,5 olması bekleniyor. Önümüzdeki dönemde küresel ekonomi gündemini oluşturacak muhtemel riskler bulunmaktadır. Ekonomiyle ilgili, herkesin, özellikle herkesin bildiği, artık vatandaşların da çok yakından izlediği FED'in faiz artışı, gelişmekte olan ekonomilerin en büyüğü anlamındaki, cesamet itibarıyla, Çin ekonomisindeki yavaşlama, emtia fiyatlarındaki düşüş, jeopolitik gerginlikler, siyasi belirsizlikler, özellikle Karadeniz ve Akdeniz havzalarındaki gelişmeler, tabii, muhtemel risk faktörleri. İşte, bütün bu muhtemel gelişmeleri dikkate alarak kendimizi hem korumak hem ekonomik büyümemizi gerçekleştirmek durumundayız. AK PARTİ böyle zamanlarda milletinden aldığı güçle ve kadrolarının birikimiyle bu sorunları inşallah aşacak ve güzel bir geleceği inşallah hazırlayacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ hükûmetleri döneminde Türkiye ekonomisi dünyanın örnek gösterdiği büyük kazanımlar sağladı. 1990'lı kayıp yılların ardından AK PARTİ iktidarlarıyla Türkiye kalkınan ve büyüyen bir ülke oldu. Nedir bu kazanımlar? Bir tanesi, güçlü büyüme performansıdır. Bu, gerek üyesi olduğumuz OECD ülkeleri içerisinde gerek gelişmekte olan ülkeler içerisinde oldukça önemli bir düzeydedir çünkü art arda Avrupa Birliğinin ve dünyanın en hızlı büyüyen ekonomileri arasında olmayı başarmış bir ülkeden bahsediyoruz. Son on üç yılda yıllık ortalama büyüme hızı yüzde 4,7 ki dünyanın özellikle son on yılında birçok bölge krizden krize sürüklenmiştir. Yine, son beş yılda, 2010-2014 arasında OECD içinde en hızlı büyüyen ülkedir ve 2015 yılı son çeyreğindeki büyüme beklentisi dikkate alındığında ortalama yüzde 4'lük bir büyüme bekliyoruz 2015 yılı için. Bu büyüme beklentisine göre de dünyada en hızlı büyüyen ilk 7 ülke içerisinde Türkiye.
Türkiye'de gayrisafi yurt içi hasıla 2002-2014 döneminde 5 kat arttı. Bu, dolar olarak 230 milyar dolardan 800 milyar dolara, Türk lirası cinsinden 350 milyar liradan yaklaşık 1 trilyon 750 milyar liraya çıktı. Kişi başı gelirde dolar bazında 3 kat artış sağlandı.
2015 yılında yaşanan olumsuz gelişmelere rağmen 143,9 milyar dolar ihracat gerçekleşti. 2002 yılındaki 36 milyar dolarlık ihracat göz önüne alındığında bu oldukça önemli ve büyük bir gelişmedir. 1 milyar dolar üzerinde ihracat yaptığımız ürün sayısı 2002 yılında sadece 9'du, 2014 yılında bu 37'ye çıktı. Yani, 37 üründe 1 milyar dolardan fazla ihracat yapan bir ülke hâline geldi Türkiye. Keza, Türkiye'nin 1 milyar doların üzerinde ihracat yapabilen firma sayısı 8 iken bugün bu 34'e yükselmiştir.
Türkiye rekabet gücü yüksek bir ülke konumuna gelmiştir. Bunu Küresel Rekabet Endeksi'nin raporlarında görüyoruz. Ne diyor? 2002 yılında Türkiye 104 ülke içerisinde 66'ncı sırada rekabet açısından, 2014 yılında 144 ülke içinde 45'inci sıraya yükseldi.
İstihdamda yüksek artış sağlandı. Bakın, sadece 2007'den sonraki süreçte -ki kriz dönemi dünyada- yaklaşık 7 milyon kişiye ilave istihdam sağlandı Türkiye'de. Bu çok önemli bir gelişme. 7 milyon yeni istihdam yaratıldı 2007 sonrasında Türkiye ekonomisinde.
Yine, gelir dağılımında ciddi iyileşmeler sağlandı. Uluslararası standartlarla yapılan hesaplamalar Türkiye'de yoksulluğun azaldığını net olarak gösteriyor. Gerek kişi başına 1 dolar altı gelir sahibi olanların 2006 yılında bitmiş olması, Türkiye'de sıfırlanmış olması çok önemli bir gelişme. 2,15 dolar altı günlük gelir, bu da 2013 yılında sıfırlandı. Yani, 2013 yılı itibarıyla Türkiye'de 2,15 doların altında artık gelire sahip kimse hamdolsun kalmadı. Şimdi 4,3 dolar düzeyindeyse çok önemli bir gelişme var, burada da Türkiye yaklaşık sıfıra yaklaştı. Hâlbuki, bu oran 2002 yılında yüzde 30'du. Bu kadar önemli, büyük bir gelişme sağlandı.
Yine, uluslararası gelir eşitsizliğiyle ilgili bir katsayı var biliyorsunuz, Gini katsayısı. Burada da 0,44'ten 0,39 seviyesine Türkiye düştü ve OECD ülkeleri arasında bu katsayıyı en hızlı iyileştiren ülke oldu Türkiye.
Tek haneli enflasyon rakamları AK PARTİ hükûmetleri döneminde görüldü. 1980'li yıllar boyunca ortalama yüzde 51'in üzerinde bir enflasyon var; 1990'lı yıllarda ortalama yıllık enflasyon yüzde 71,1; 2002 yılı sonrası ortalama yıllık enflasyonsa tek haneli rakamdır ve yüzde 9'lardır. Hedef enflasyonumuz, kuşkusuz, bunu daha da aşağıya çekmektir.
Yine, bankacılık, ekonomimizin önemli, sağlam sektörlerinden biri, bu da AK PARTİ döneminde önemli bir kazanımdır.
Etkin kamu maliye yönetimiyle borçlar azaldı. Güçlü mali dengelerin Avrupa Birliği standartlarına istikrarlı şekilde ulaşması bu dönemde gerçekleşti. AB tanımlı borç konusundaki kriter, Maastricht Kriteri biliyorsunuz 2004 yılından bugüne sağlanıyor, bir tek yıl istisnası vardı bunun, 2002 yılında bu yüzde 74'tü, 2015'te yüzde 32,6. Avrupa Birliğinde 2002'de bu oran yüzde 59,2; 2014 yılında yüzde 87'dir, bunu da dikkatlerinize sunmak isterim.
Faizler düştü. Vatandaşın hakkını faizciye değil vatandaşa hizmet olarak ödedik, ona aktardık. Faizleri AK PARTİ iktidarlarının düşürdüğü bir gerçek. Neden? Çünkü, Hazine iç borçlanma faizleri 2002 yılında yüzde 62,7; 2015 yılında bu yüzde 9,5'a indi.
Bütçe giderlerinin faize giden payı 2002'de yüzde 43, 2015'te yüzde 10'a indi, bu da çok önemli bir gösterge. Yani eğer faizde bu indirim yapılmasaydı, ekonomi güçlenmeseydi, 2002'den bugüne eğer bu devam etseydi 980 milyar Türk lirası para faize gitmiş olacaktı ama biz, bunu Türkiye'de hizmete döndürdük.
MEVLÜT KARAKAYA (Adana) - Sayın Bakan, şimdi millet ödüyor o faizleri, millet!
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Yani bütçeden faize giden para azalırken sağlığa, eğitime, altyapıya giden para arttı.
Vergi oranlarında önemli iyileşmeler sağlandı.
MEVLÜT KARAKAYA (Adana) - Borçlanmayan kalmadı.
MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) - Gelir vergisi üst dilimi 2002'den bugüne yüzde 49,5'ten yüzde 35'e indi, alt dilimi yüzde 22'den yüzde 15'e indi.
Eğitim, sağlık, turizm ve gıda sektörlerinde ve daha başka birçok üründe katma değer vergisi oranlarında düşürme, bazılarında sıfırlama gerçekleşti.
Türkiye, AK PARTİ'nin kazandırdıklarıyla büyüdü değerli milletvekilleri. Büyüme arttı, enflasyon azaldı, faizler düştü, etkin kamu maliyesi ve bütçe dengesi sağlandı, bankacılık sektörü güçlendi. Bu gelirleri ülkemizin altyapı yatırımlarına, kalkınmasına ve tüm halkımıza biz hizmet olarak yansıttık.
Bugün, Türkiye, artırdığı gelirlerini faizlere ve bütçe açıklarına değil, halkına hizmet ve refah olarak veriyor; eğitime, sağlığa, altyapıya ve sosyal ihtiyaçların giderilmesine aktarıyor. Son üç yılda büyük yatırımlar, dev projeler hayata geçti. Toplam 240 milyar TL'nin üzerinde altyapı yatırımı gerçekleşti. Türkiye'nin kuzeyden güneye, doğudan batıya her tarafı otoyol ve duble yollarla örüldü. Bunu hepimiz her gün Ankara'nın dışına çıktığımızda, Türkiye'de bir yerden bir yere geçtiğimizde yaşayarak görüyoruz, 17.607 kilometre duble yol yapıldı. Havaalanı sayısı, 29 yeni havaalanı inşasıyla 55'e yükseldi.
Türkiye mega projeler hazırladı. Son on üç yılda toplam yatırım tutarı 140 milyar dolar olan 21 adet mega proje Türkiye'de başladı. Bunların bir kısmı bitti Marmaray gibi, bizim başlattığımız, bir kısmı devam ediyor üçüncü boğaz köprüsü gibi, üçüncü havaalanı gibi -inşallah 2018 yılında çok yakında, bu sene açılacak- nükleer santral gibi Türkiye'nin ihtiyacı olan -helikopterden uçağa, savaş sanayisini, savunma sanayisini- Türkiye'nin birçok alanda gerçekten ihtiyacı olan temel altyapı ve ekonomiyle ilgili, bilimle ilgili gelişmelerini ortaya koyabileceği dev yatırımlar yapılmaya başlandı.
Biraz önce, Sayın Bakan, eğitimle, sağlıkla ilgili gelişmeleri uzun uzun anlattı, ben onlara doğrusu çok fazla girmeyeceğim. Ama şunu sizinle paylaşmak istiyorum saygıdeğer milletvekilleri: 1 Kasım seçimlerinden sonra, AK PARTİ, ilk defa seçim öncesinde verdiği vaatleri bu kadar kısa süre içerisinde yapan bir parti oldu. İki ay içerisinde seçim öncesinde, seçim beyannamesinde dile getirdiği gerek reformların gerek icraatların gerek vaatlerin çok büyük bir kesimini hayata geçirmiş durumda.
Şimdi, bir eylem planıyla sonuç odaklı ve çözümü hedefleyen bir yaklaşımla bu vaatler ele alındı ve tarihte gerçekte örneği çok az görülebilecek bir süratle, başarıyla bu gerçekleşme sağlandı. Reform ve icraatları içeren bu eylem planının iki ay içerisinde hayata geçen başlıca konuları... Bu reformlar özellikle ekonomiden finans ve ticarete, çalışma hayatına, kamu sosyal politikalarına, gençlerden kadınlara, bilim ve teknolojiden tarıma kadar hemen her alanda önemli düzenlemeler ve yenilikler içermekte. Bu eylem planında 172'si reform, 44'ü icraat vaadi olmak üzere toplam 216 eylem var. 64'üncü Hükûmetin eylem planında her bir eylemin ne kadar süre içerisinde tamamlanacağı, hangi eylemi hangi kurumun yapacağı ve iş birliğinin hangi kurumlarla yapılacağı açık bir şekilde, net bir şekilde belirlendi. "Eylem planının 'Reformlar' bölümündeki 172 eylemin 20 eylemi üç ayda, 81 eylemi altı ayda, 71 eylemi bir yılda yapılacak." denilmekte; 44 icraat için ise üç aylık süre verilmiştir, bu da 21 Mart tarihine kadar doluyor. Bugün itibarıyla, üç aylık süre verdiğimiz 20 reformun 10 tanesi yani yüzde 50'si iki ayda gerçekleştirildi, vadettiğimiz 44 icraatın 36'sı yani bugün itibarıyla yüzde 82'si gerçekleştirilmiş durumdadır saygıdeğer milletvekilleri.
Bunlardan gençlere yönelik bazı düzenlemeleri sizinle paylaşmak istiyorum: İlk kez işe giren gençlerin ücretinin bir yıl boyunca karşılanacağı, iş kuran gençlere gelir vergisi muafiyetinin getirilmesi, gençlere yeni kuracakları işletmeler için 50 bin TL karşılıksız destek verilmesi, yine gençlere 100 bin TL kredi ve yüzde 85 kefalet sağlanması, öğrenci burslarının 330 liradan 400 liraya yükseltilmesi, çeyiz hesabı uygulamasının başlatılması, yurt dışında yaşayan vatandaşlar için dövizle askerliğin 6 bin eurodan bin euroya düşürülmesi, asgari ücretin 1.300 liraya yükseltilmesi bu icraatlardan, vaatlerden bazıları. Emekliden kesilen sosyal güvenlik destek priminin kaldırılması, emeklilere yılda 1.200 TL seyyanen maaş artışının yapılması, muhtar aylığının 1.300 liraya yükseltilmesi, polis, uzman erbaş ve uzman jandarma ek göstergelerinin 2.200 TL'den 3 bin TL'ye çıkarılması, emniyet personeli özel hizmet tazminatının yüzde 25 artırılması bu bapta dile getirilebilecek icraatlardan bazılarıdır.
İmalat sanayi işletmelerinde makine teçhizat finansmanı için kullanılan kredilerden alınan yüzde 5 oranındaki banka sigorta muameleleri vergisinden istisna getirilmiştir.
KOSGEB'den esnafa 30 bin TL sermaye ihtiyacı için sıfır faizli kredi imkânı getirilmiş, KOBİ'ler için kefalet limitinin yükseltilmesi ve vadelerinin artırılması yapılmıştır. Yine, işveren sigorta primi indirimine esas alınan 10 işçi çalıştırma zorunluluğu da kaldırılmıştır.
Ekonominin bütün sektörleriyle ilgili bu tür düzenlemeler bu eylem planı içerisinde yer almış ve bunlar bir bir hayata geçmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, bütçe bir dönem içerisinde, bir yıl içerisinde elbette ki ekonomik hayatı düzenleyen temel bir metindir, temel bir belgedir, yasal bir metindir ama bütçe vesilesiyle elbette ki biz, hem Türkiye'nin kalkınmasını hem birlik ve beraberliğinin sağlanmasını mutlaka öngörüyor ve bununla ilgili de çalışıyoruz.
Orta Doğu'da bazı hadiseler olup bitiyor değerli arkadaşlar. Biz, bu olaylarla yeni sınırlar çizilmeye çalışıldığını ve bu alanda da Türkiye'nin iç meselelerin çözümünde özellikle AK PARTİ hükûmetleri dönemindeki yönteme karşı, bunun başarıya ulaşmasını engellemeye dönük özel çalışmalar yapıldığını biliyoruz, bütün bu çabanın birtakım terör örgütleri tarafından taşere edildiğini de biliyoruz. Biz, bunlar arasındaki, Mezopotamya'da, Orta Doğu'da hangi şehirde olursa olsun yapılan bu tür eylemlerin aslında farklı örgütler tarafından sureta yapılsa da gerisindeki zihniyetin aslında bir akrabalık oluşturduğunu da biliyoruz. Yani Palmira şehrini yıkan zihniyet ile Diyarbakır'da Suriçi'nde Kurşunlu Camisini yakan zihniyetin aslında akraba olduğunu biliyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu önemli bir konu. Ölümden beslenen, nekrofil düşünceye sahip bir zihniyetin bir gün Mezopotamya'da, bir gün Türkiye'nin güneydoğusunda veya başka bir şehirde veya Ankara'da yaptığı eylemler aslında Türkiye'nin bu barış çabasını, çözüm çabasını engellemeye dönüktür, bunu da biliyoruz.
Bakın, biz AK PARTİ hükûmetleri olarak Güneydoğu ve Doğu Anadolu Bölgelerinin kalkınması için 65 milyar liralık yatırım yaptık. Bu sadece GAP ve DAP Eylem Planlarında uyguladığımız, hayata geçirdiğimiz yatırım bütçesidir, 65 katrilyon. Önümüzdeki beş yıllık planda da 49 milyar lira bu bölgeye para harcanacak. Biz 2014-2019 sürecinde inşallah bunları hayata geçireceğiz. Ne kadar yakılır yıkılırsa, biz, inşallah, bu yakılıp yıkılan yerleri tamir edecek, inşa edecek bir güce sahibiz ve bunu hayata geçireceğiz. Çünkü AK PARTİ olarak bizim felsefemiz, nefrete karşı muhabbet, şiddete karşı merhamet, ölüme karşı hayat, öldürmeye karşı yaşatmaktır. Ayrışma değil birleştirmeden, tahrip etmeden değil inşa etmeden ve yıkmadan değil imar etmeden yanayız. Hangi karanlık zihniyetle Diyarbakır'ı veya Cizre'yi veya Silopi'yi yıkarlarsa yıksınlar, biz, hazırlanan eylem planıyla bütün bu tahribatı giderecek, oraları yeniden mamur ve inşa edeceğiz ve böylece o bölgede yaşayan Kürt kardeşlerimiz şunu bilecek: Bilecekler ki atalarının yaptığı tarihî eserleri kim yakıyor, kim yıkıyor, bu yıkılan tarihî eserleri kim inşa ediyor, kim yapıyor; kim onların çocuklarını ölüme gönderiyor, kim onların çocuklarının cesetlerinden siyasi rant elde etmeye çalışıyor, kim onların çocuklarına umut ve hayat veriyor. Bunu Türkiye'de yaşayan Kürt kardeşlerimiz, vatandaşlarımız bu süreç içerisinde inşallah bilecek. Bizim çağrımız budur. Bu süreç içerisinde terör örgütleri hangi amaca hizmet ederse etsinler, bizim onlara çağrımız: Bu beyhude çabadan vazgeçin, ölüme karşı hayatı savunun. Ve Türkiye'de bu manada hepimizin yapması gereken, hayata, barışa ve çözüme sahip çıkmaktır.
AK PARTİ hükûmetleriyle ilgili maalesef çok karanlık birtakım odaklar tarafından üretilen bir algı oluşturma çabası vardır, o da şudur: Çözüm sürecinin AK PARTİ tarafından bozulduğu yönündeki haksız ve mesnetsiz iddiadır. Eğer böyle bir şey olsaydı AK PARTİ hükûmetleri Türkiye'de 2002 yılından itibaren OHAL'in kaldırılması başta olmak üzere Kürtçe dilinin kullanılması, konuşulması, geliştirilmesi dâhil, siyasi propagandaların Kürtçe yapılması dâhil birçok eylemi hayata geçirmezdi. Biz bütün bunları kardeşliğe inandığımız için, çözüme inandığımız için ve bütün bu çabaları gerçekte bu ülkenin medeniyet değerlerine olan inancımızın gereği olarak yaptık. Herkes bilir ki şiddet ve terörle hiçbir zaman, hiçbir şey elde edilmez; sadece ölüm getirir, ölümden başka hiçbir şey getirmez. Kini, nefreti ve ölümü artırmanın hiç kimseye, hiçbir şekilde faydası yok. Kendini de, diğer masum insanları da hunharca katleden bir zihniyete methiyeler düzmek, onu kutsallaştırmak da hiçbir gerçekte, ne siyasi olarak ne etik olarak, doğru değildir ve hiç kimseye hiçbir şey kazandırmaz.
Orta Doğu'da bütün bunlar yapılmaya çalışılırken biz, hep, Türkiye'de meseleyi, bizden yıllar önce başkaları tarafından yapılmış olan hataların sonuçlarını düzeltmeye, onları tamir etmeye kalkıştık ama ne zaman ki Türkiye bu alanda, gerçekte, halkıyla belirli bir uyum sağlayıp belirli bir noktaya geldi, devreye birtakım karanlık odaklar girdi. 2013 yılı, işte, bunun tam bu manadaki kırılma noktasıdır. Ve tekrar, içeriden dışarıdan, bu karanlık güç odakları Türkiye'nin iç barışını bozmaya, Türkiye'nin bu önemli meselesini barış içerisinde çözmesini engellemeye kalkıştılar; işin aslı, esası budur. Yani, yıllardır Orta Doğu'da olan biten her şey de, Türkiye'de gelişen olaylar da aslında bütünüyle bu meselenin etrafındadır. Bunun bu şekilde bilinmesi gerekiyor.
Biz Diyarbakır'da tarihî Sur şehrini, Amida şehrini yeniden inşa edeceğiz. Oradaki, Selçuklulardan da, Romalılardan da, Osmanlılardan da kalan bütün eserlerin sahibi biziz. Biz o kardeşlerimizin, Kürt kardeşlerimizin de, Türk kardeşlerimizin de, Arap kardeşlerimizin de hepsinin yanındayız. Onlarla birlikte biz o şehri yeniden inşa edeceğiz, o tarihî eserlerin de orada... Bakın, Fatih Paşa Camisi'nin yanında Surp Giragos Kilisesi de, maalesef, barikat kurulan bir bölgenin içerisinde, orası bir şey olarak kullanıldı, orası da tahrip oldu, orası da tahrip edildi. Dolayısıyla, Diyarbakır şehir merkezindeki kiliselerin de, camilerin de, hamamların da, kervansarayların da, bunların sivil mimari örneklerinin de hepsinin ciddi şekilde imar edilmesi bizim gündemimizde, programımızda. Orada 1.123 tane tescilli yapı var, bunun 908'i sivil mimarlık örneği, 215'i de anıtsal değerdeki kültür varlığıdır. Toplamda biz bunların hepsini, bu alandakilerin hepsini inşallah yeniden inşa edecek, ihya edecek ve vatandaşlarımızın zarar ziyanlarını da mutlaka gidereceğiz.
Tabii, yürek yangınlarına diyecek bir şey yok. Yürek yangınlarına söyleyeceğimiz şey de: Ne olur onlara yüreğinizi rehin etmeyin, yüreğinizi rehin etmeyin ve bu yürek yangınlarını gerçekleştirenlere karşı sesinizi yükseltin. Sesinizi yükseltin ki Türkiye'de barış da, kardeşlik de, çözüm de el ele hepimiz tarafından birlikte gerçekleşsin.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütçenin hayırlı olmasını temenni ediyorum, şahsım ve grubum adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)