| Konu: | 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı 1'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 46 |
| Tarih: | 27.02.2016 |
CHP GRUBU ADINA AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Sayın Başkan, kıymetli milletvekili arkadaşlarım; eğer idam cezasını koalisyon Hükûmeti kaldırmasaydı siz beni asmıştınız. (CHP sıralarından alkışlar) Ergenekon yargılamaları sırasında Silivri'de ilk kez hâkim karşısına çıktığımda, "Sizi Deniz hakkında kararı veren Ali Elverdi yapmak istiyorlar." Çünkü sivil mahkeme karar vermemiştir, zorla sıkıyönetim mahkemesine, Ankara'ya taşınmıştır dava ve zorla asılmıştır; siz bizi asmış olurdunuz. Çok şükür ki dünyanın konjonktürü ve Türkiye'nin daha önceki koalisyon hükûmetleri bu idam cezasını kaldırdı ve bu konuşmayı yapmak için -alnımıza yazılmış herhâlde, takdiriilahi- bugün buradayız.
Ben Cumhuriyet Halk Partisi adına güvenlik bütçesi üzerine konuşmak üzere geldim. Egemenliğin kayıtsız şartsız milletten alındığı kesindir ama meşruiyetin temeli hukuktur. Eğer adalete ve hukuka inanmıyorsanız, bu egemenlik sözü boşta kalır. Hukuk üretmeyen toplumlar, ilkel toplumlardır, onlar faşisttir. Faşizme dayanarak iktidar sürdürmek isteyenler yok olur giderler. Allah'a çok şükür bu çatı hep açık. Ben, matbaasında babası işçi olan bir işçi çocuğuyum. Buraya gelir, oturur, bütçe görüşmeleri izlerdim. Burada saatler süren tartışmaların sonunda çok değişik polemikler gördüm, o günlerden bugünlere çok şey öğrendim. İlk kez bu kürsüye çıkarken inanır mısınız biraz böyle heyecansız, biraz böyle ruhsuz çıktım çünkü şu: Pek çok şey, içi boş tartışmalardan ve bir kayıkçı kavgasından öteye gitmiyor.
Arkadaşlar, bu yolculuğun sonunda gideceğimiz bir yer yok. Eğer bu ülkenin güvenliğini, siyasetini, adaletini, özgürlüğünü ve barışını sağlayamazsak... Silivri 10.500 kişilik bir toplama kampı, oyuncuların, orada bulunan aktörlerin değişmesi orayı bir şey yapmaz. Önemli olan şey, Silivri'yi kökünden kaldırabilecek, siyasetin cezalandırma mekanizmasında siyaseten katli ortadan kaldırabilecek, egemenliğin kaynağıyla meşruiyetin kaynağını karıştırmayacak bir bilincin yerleşmesidir. (CHP sıralarından alkışlar) Birbirimizle konuşmak zorundayız.
Karanlık günlerimin dostlarından biri Sayın Necmettin Erbakan'dır. Cezaevine düştüğüm an bana avukatını yollamıştır, "Ben Tuncay Bey için ne yapabilirim?" diye sormuştur. Kendisine çok teşekkür ettim. Binlerce mektup aldım partisinin kadın ve gençlik kollarından. Cumhuriyet mitingleri sırasında, o insanları kızdırdığımı, korkuttuğumu o mektuplardan öğrendim, hepsine "özür dilerim" diye karşılık yazdım. Bugün, burada yaptığımız şeyler de pek çok insanı kızdırıyor ve korkutuyor. Gelin, birbirimizle konuşabilme mesafemizi kaybetmeyelim. Birbirimizle Türkiye Büyük Millet Meclisinde konuşmazsak, bu ülkenin sorunlarını burada çözmezsek bir adım sonrası yoktur.
Bakın, şurada, 500 metre ötede bir bomba patladı. Bu ülkeyi vatan yapan bütün can veren, ruh veren şehitlere, ölmüş vatandaşlarımıza rahmet diliyorum ve bu ülkenin daha demokratik, daha adaletli, daha özgür, daha barış olması için gençliğinin baharında bir gül dalına asılarak yok edilen Deniz'i de, arkadaşlarını da, ağabeylerim gibi gönlümde sakladığım, sevdaları bende tazecik, sıcacık olan fidanları da buradan saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
O oylama Mecliste işaretle yapılmıştır, ad okunarak yapılmamıştır; orada kimin kim olduğu belli değildir ama bunun efsanesi yürümüş gitmiştir. Ben Abdullah Öcalan dâhil hiç kimsenin asılması için asla ve asla bu Meclisten bir karar çıkmasını istememişimdir geçmişte de çünkü idam cezasını bir sonuç olarak görmemişimdir ama idam bir insanlık suçudur, devletler daha kötü suçlar işler, idamdır o. Bana sormuşlardır: "Çocuğuna tecavüz etseler ne yaparsın?" Ben ona her türlü kötülüğü yapmak isterim ama devlet beni engellemek için vardır.
Bugün, Millî İstihbarat Teşkilatı ve Millî Güvenlik Kuruluyla ilgili bütçeyle ilgili iki üç kelime daha söyleyip, süreyi kullanıp inmek istiyorum.
MİT'in ne yaptığını bilmiyoruz, Millî Güvenlik Kurulunun da ne yaptığını bilmiyoruz, bütçesini denetleyemiyoruz. Ben bir komisyonda üyeyim. Sayın Bakanımız geldi, en aydınlatıcı bilgileri verdi, çok teşekkür ederim; Sayın Komisyon Başkanı gerçekten adil davrandı, hakkaniyetli davrandı, Emrullah Bey çok güzel bir rapor hazırladı, çok teşekkür ederim. Ancak, yetmez. Sayın Bakanım, şimdi soruyorum, Komisyon toplantısı sırasında size sordum; İmralı'daki görüşmeden, kitapçıktan bahsettim, "Bunlar doğru mudur?" dedim. Doğruluğunu belgeleyen bir şey gördüm kitapta. Sayın Bakanım -buna siz de ulaşabilirsiniz- İmralı demeyeyim, Abdullah Öcalan'la görüşme. "Bu görüşmelerin yasal zemini yok." diyor. Yasal zemini olmayan, meşru olmayan bir şeyi nasıl yaptınız? Şu yasa çıksın... Bakın, bir görüşme notu var, 18 Mart 2013, bir yasadan bahsediyor ve Meclis o görüşmeden sonra 17 Nisan 2014'te yasayı çıkarıyor. Sayın Bakanım, size bunu sunacağım.
Şunu demek istiyorum: Ulusal güvenlik politikalarını akılcı, gerçekçi, uygulanabilir ele almak zorundasınız. Ayrıca, "ulusal güvenlik" ve "istihbarat" kavramlarını duygusallıktan uzak, herkes için üretmek zorundasınız. Burada "O HDP'li", "O MHP'li", "O CHP'li." diye bakamazsınız, sokaktaki vatandaş da öyle çünkü, burası onun yansıması. Onun can güvenliği sizin güvenliğiniz değil mi? Para istiyorsanız para verelim, kadro istiyorsanız kadro verelim. Buraya gerçekle gelin çünkü gerçekliğini yitirmiş bir güvenlik politikası stratejisi var. Gelin, hep beraber gerçeği bulalım, bu ülkenin geleceğini kurtaralım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.