GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı 4'üncü tur görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:49
Tarih:01.03.2016

CHP GRUBU ADINA GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli vekiller; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Hapishaneler, sıkça ülke gündemine gelen bir konu hepinizin bildiği gibi. İşkence, tecrit, çıplak arama, kötü muamele ve tecavüz gibi hak ihlalleriyle gündeme gelen, içi mahpusları dışı aileleri yakan hapishanelerle ilgili görüşlerimi paylaşacağım sizinle.

Bir çift söz söylemenin, bir haber yapmanın, paylaşımı çoğaltmanın tecrit hücrelerine atılmak anlamına geldiği bir ülkede yaşıyoruz. Sayın Bakan, "Cezaevlerinde bulunanlar devletimize emanettir." demenize rağmen, hapishanelerde hak ihlallerinin, ne işkencelerin ne de ölümlerin ardı arkası kesilmemekte. Son on dört yılda cezaevlerimizde ceza içinde ceza sistemi egemen olmuştur. Bugün cezaevleri bir gözdağı ya da had bildirme aracı olarak kullanılmaktadır. Bizler gibi 12 Eylülü eleştiren iktidarınız, hapishanelerde darbe günlerine rahmet okutan uygulamalarıyla insanlık onurunun ayaklar altına alınmasına müsaade etmektedirler.

Cezaevlerinden gelen mektuplarda mahkûmlar şunları söylüyor, 12 Eylülcülerin "Asmayıp da besleyecek misiniz?" fetvaları anlaşılan hâlâ birilerinin kulaklarında çınlıyor: "Çeşitli rahatsızlıklarımız üzerine revire çıkmak için defalarca dilekçe verdik ama hiçbirine karşılık alamadık. İdare, doktor yüzünü görebilmemiz için ölmemiz gerektiğini düşünüyor sanırım."

Bilinmelidir ki, tutuklu kişi özgür bir insanla eşit sağlık hakkına sahiptir. Hapishanede olmak hapishanede ölmek değildir. 2002'de hapishanelerde 59.429 kişi vardı, 2016'da bu 181.590'a ulaştı. Yani on dört yılda 5 değil, 50 değil, 100 değil, 200 değil, yüzde 206 oranında arttı. Yine, 13 Ocak-1 Şubat 2016 arası on sekiz günlük süreçte 2 bin kişi cezaevine tıkıldı. Bu, Türkiye'nin cinnet eşiğinden geçtiğinin en net göstergesidir. Bunu kim söylüyor? Bunu Bakanlığın verileri söylüyor. Londra merkezli Kriminal Politikalar Araştırma Enstitüsünün Dünya Cezaevleri Raporu'na göre, Türkiye dünya genelinde en çok mahkûm barındıran 9'uncu, Avrupa'da ise 2'nci ülke sırasında.

Bir hükûmet düşünün, neden bu kadar çok suçlu ve olay olduğunu araştırmak ve engellemek yerine, kapasite sorununun aşılması için hâlâ yeni cezaevleri açmayı planlıyor. Acaba, 165 yeni hapishane demek 100 bine yakın insanı daha içeri tıkmanız mı demek?

Değerli vekiller, 21 hapishane tipiyle ülkemiz bir cezaevi cehennemidir. E tipi, F tipi, T tipi; neredeyse alfabenin bütün harfleri tükendi ancak yine de insanlarımızı içine sığdıramadınız.

Koğuşlarda kişi sayısı fazlalığı bir sorun. Mahkûmların aynı yatakta dönüşümlü yattıklarını artık herkes biliyor. Tuvalet önlerine serilen yatakları herkes biliyor. Yani binlerce mahkûm vardiyalı sürdürüyor hayatını; nöbetleşe nefes alıyor, havayı idareli kullanıyor. Nasıl yaşanır bu koğuşlarda, soruyorum sizlere.

Hapishanelerde hak ihlalleri bitmiyor. Kalem istiyorsunuz, yasak; kuru boya, pastel boya yasak; siyah, mavi renkleri dışında renkler yasak; Pir Sultan'ın, Ali İsmail'in resmini duvara asmak yasak; gazete okuyacaksınız, Cumhuriyet, Birgün, Evrensel yasak; televizyon izleyeceksiniz, yandaş medya dışındakilerin hepsi yasak; Penguen, Uykusuz gibi mizah dergileri de yasak; mahkûmsunuz ya size gülmek de yasak. Bitti mi? Hayır. Avukatınızla görüşeceksiniz, sizi bir cam fanusun içine hapsediyorlar, savunma hakkı yasak; diğer mahkûmlarla sohbet hakkı zaten yasak; uzak bir hapishaneye sürülüyorsunuz, zavallı dar gelirli aileleriniz gelemiyor, bu durumda görüş de yasak. Bu tip tecrit yöntemlerinden yani tecrit içinde tecrit yöntemlerinden hızla vazgeçilmeli.

Gelelim sağlık hakkına. Şu anda 300'e yakını ağır 700'den fazla hasta mahkûm var ama yerin iki kat altındaki koğuşlarda yatırılıyorlar yani ölümü bekliyorlar. Bakanlığın açıkladığına göre hapishanelerde her otuz sekiz saatte bir, bir mahkûm hayatını kaybediyor. Sayın Bakan, mahkûmlar ring araçlarına ne diyor, biliyor musunuz? "Canlı tabut" diyorlar.

Size bir önerim var Sayın Bakanım: Buradaki 4 partiden belli bir komisyon oluşturalım; biri temmuzun sıcağında, biri şubatın soğuğunda olmak üzere Silivri'den Anadolu adliyesine, bu ring araçlarla, aynı mahkûmların koşullarında, bileklerimiz kelepçeli, aynı yoğunlukta bir yolculuk yapalım; bakalım üşüyor muyuz, pişiyor muyuz, uyuşuyor muyuz, nefes alabiliyor muyuz. (CHP sıralarından alkışlar) Görelim ki soru önergelerine, "İyi şartlarda gidiliyor.", "Böyle güzel hizmet veriyoruz." diye komik cevaplar almayalım. Var mısınız Sayın Bakanım?

Sorunlar bitmiyor. Çocuk mahkûmlarımız var; 5 çocuk infaz kurumuna yerleştiriliyor, çoğu da -kalanlar- yetişkinlerin arasına serpiştiriliyor. Hâl böyle olunca, her türlü istismara açık ortamlarda, şiddet, zorbalık kültürüyle bu çocuklarımızın geleceğini karartıyoruz.

Trabzon Bahçecik E Tipi Kapalı Cezaevinde 15 yaşında bir çocuğumuz intihar etti, "Psikolojik sorunları vardı." denildi, dosya kapatıldı, sıradan bir istatistiki veri olarak kayıtlara geçti. Vicdanlarınız bunu kabul ediyor mu?

Öte taraftan kadın mahkûmlarımız var, onlarla birlikte sokak yerine havalandırmada büyüyen, gökyüzü yerine gri duvarları bulut bilen 400 çocuğumuz var anneleriyle birlikte. Gün boyu ring araçlarıyla hastanelere, adliyelere gidip geliyorlar. Bu çocukların şeker yemeleri yasak, çünkü annelerinin şeker alması yasak.

Peki, değerli dostlar, biz bu çocukların şeker yemelerini bile sağlayamayacaksak bizlerin ne işi var bu Mecliste?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (Devamla) - Bu annelerin elektronik kelepçeli ev hapsi...

Bitti mi sürem?

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)