GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı 4'üncü tur görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:49
Tarih:01.03.2016

HDP GRUBU ADINA FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri...

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Bizim bir politikamız var, size mi uyacağız!

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Bizim de var!

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Varsa yürü git!

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Herkes işini yapacak.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Eğer susarsanız ben de konuşmaya başlayacağım.

Sevgili halkımız, ben, bugün Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bütçesiyle ilgili konuşmak üzere söz aldım ama az önceki konuşmalar üzerine de bir iki söz söylemek istiyorum çünkü şunu aylardır aslında burada görüyorum: Her kürsüye çıkan ölümler karşısında, farklı cenahlardan ölümler karşısında üzüntülerini dile getiriyor ama üzüntüleri dile getirmek aslında yakınlara ait olan bir şeydir. Yakınlar ağlarlar, yakınlar yas tutarlar; onlar bunu zaten gayet iyi beceriyorlar burasıysa çözüm yeridir. Yani çözmesi gereken bu sorunu birileri varsa onlar da biziz, buradaki milletvekilleri, yoksa hiçbir işlevimiz zaten burada yok. "Geçmişte şu, şunu dedi; bu, bunu dedi."lerle de geleceğe atılacak bir adım yok. Bu çözüm süreci gerçekten, keşke, yıllarca, aylarca, neyse, devam etseydi ve tek bir insan ölmeseydi.

"Terörle mücadele." diyorsunuz. 1990'lı yıllardan beri bu sorun var, daha öncesinden beri var, 1980'li yıllardan beri var. O zaman da aynı şeyler söylendi. Bakın, altı ay önce 200 küsur yıl ceza isteyen savcı, Muş Vartinis'te yakılan 9 kişiyle ilgili olarak bugün beraat istedi ve mahkeme beraat kararı verdi. Neden? Çünkü Ergenekon, derin devlet küllerinden uyandırıldı, savaş kararı alındı. Böyle bir şeyi hak etmiyor bizim ülkemiz. Gerçekten çözüm Parlamentodadır, buna katılıyorum, kesinlikle buradan bir komisyon çıkmalıdır ve ilk önce de Sur'a gitmelidir beraber. Artık bunları reddetmekten vazgeçin. Kürt halkının taleplerinden, haklarından yana olmak, tıpkı tüm diğer halkların olduğu gibi, hepimizin boynunun borcudur. Söylemek istediğim bu. (HDP sıralarından alkışlar)

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına gelince, en son söyleyeceğimi en başta söyleyeyim. Bir kadın bakanlığının kurulması gerekiyor. Önce, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü kadın bakanlığına dönüştürülsün diye biz mücadele ettik. Ancak, maalesef, gerçekleşen şey ayrı bir bakanlık yerine bu Genel Müdürlüğün tamamen işlevsizleştirilmesi ve Aile Sosyal Politikalar Bakanlığının kurulması oldu.

Kadınlar dünyanın yarısıyız ve ciddi biçimde ayrımcılığa uğruyoruz. Buna rağmen kadınları birer birey olarak değil sadece aile içerisindeki var oluşlarıyla ele almak bu ayrımcılığı derinleştiriyor. Bu, aynı zamanda, bu alanda verilen mücadelelerin de, uluslararası metinlerin de rafa kaldırılmasıdır. Yani, AK PARTİ iktidarının yıllardır uyguladığı politikalara göre, bu ülkenin yarısını oluşturan, binlerce sorunla karşı karşıya olan kadınlar yoktur aile vardır; Kadınlara Yönelik Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi yoktur, İstanbul Sözleşmesi yoktur. Sakın "Vardır; biz bunlara uyuyoruz." demeyin çünkü dünyada gelişmemiş ülkeler dışında hiçbir ülkede kadınlar sadece aile politikaların içerisine hapsedilerek ele alınmazlar. Aileyi, çocukları, özürlü ve yaşlı hizmetlerini, Şehit Yakınları ve Gaziler Dairesini Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı altında toplamak kadın politikasının ve mücadelesinin yok edilmesidir.

Bugün maalesef, AKP, kadınların başına gelen her felaketi, cinsel ve fiziki şiddetten ekonomik sorunlara kadar her felaketi ailenin dağılmasının sonucu olarak görüyor; oysa bırakınız hayalinizdeki o mutlak ve mükemmel ailenin korunmasını, kadının kurtuluşu olarak görmeyi bunu, İstanbul Sözleşmesi, ailedeki güç eşitsizliklerinin kadın-erkek eşitliğinin önünde bizatihi engel olduğunu söylüyor ve kadınların güçlendirilmesi, ayrımcılıkların yok edilmesi için yükümlülükler getiriyor. Peki, siz böyle düşünmüyorsanız ve bu sözleşmeyi uygulamayacaksanız neden imzaladınız o zaman? Tepemizdeki birinin "Hukuka uymam." dediği gibi, siz de nasılsa zaten buna uymayız, olur biter mi diyorsunuz?

Bu arada, ben, evet, aslında o kişiyle ilgili de konuşmak istemiyordum çünkü şunu belirtmek istiyorum: Evet, insanlar saygıyı hak ettikleri ölçüde gerçekten saygı görürler. Ve ben de bir hukukçuyum, hukukun hiç de öyle her kuralına uyulması gerektiğini hayatım boyunca düşünmedim, bundan sonra da düşüneceğimi zannetmiyorum ama kendisi her cenahtan, her kesimden insana hakaretler edip de sonra sürekli hakaret davaları açan bir kimsenin de ve kendisinden sürekli konuşturmak isteyen bir kimsenin de aslında konuşmaya çok da değer olmadığını düşündüğüm için konuşmak istemiyorum.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) - Hakaret ediyorsunuz, hâlâ hakaret ediyorsunuz.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Kadınlara Yönelik Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi (CEDAW) Komitesi Türkiye'nin hazırladığı dönemsel rapora ilişkin bazı sorular soruyor; diyor ki ...

RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) - Çok ayıp! Hiç yakışmadı size bu hitap.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Çok yakıştı, çok yakıştı.

RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) - Size yakıştı, doğru; valla haklısınız o zaman.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Çünkü gerçekten yakışmayan sözleri eden bu devletin başında olan insan. Asıl size yakışacak olan nedir, biliyor musunuz?

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Dünya saygı duyuyor, bütün dünya saygı duyuyor.

RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) - "Bu kişi..." Sayın Cumhurbaşkanımızdan bahsediyorsunuz.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen, karşılıklı konuşmayalım. Sayın hatibe müdahale etmeyelim.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Hak ettiğine hak ettiği değeri vermektir, gerçekten eleştiri kabiliyetine sahip olmaktır çünkü buraya bunun için seçildik bizler, biat etmek için seçilmedik; bizler kimseye biat etmiyoruz, etmek zorunda da değiliz.

RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) - Cumhurbaşkanımıza yapılan saygısızlığı destekliyor musunuz?

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - O kültür sizde var, Kandil'e biat ederek o kültür sizde var, tamam mı?

ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum) - Cumhurbaşkanına "o kişi" denilmez.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Evet, CEDAW Komitesi "Tahsis edilen mali kaynaklar nelerdir?" diye soruyor ve aynı zamanda diyor ki: "İller düzeyinde ve yerelde toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamaktan sorumlu kuruluşlar hangileridir?"

Bütün bunlara cevabımız ne olacak? "Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun, ŞÖNİM yönetmelik taslağından doğan sorumlulukları yerine getirmemiştir, kadının adı dahi Bakanlıktan silinmiştir, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü işlevsizleşmiştir. Bakanlık yalnızca inayete, sosyal yardımlara dayalı bir politikayı kendine iş edinmiştir ve ne pahasına olursa olsun aileyi korumak istemektedir." Herhâlde cevaplarımız bunlar olacak Komiteye.

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) - Bakan orada oturuyor Hanımefendi.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Şimdi, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bütçesinin neredeyse tamamını sosyal yardımlar oluşturuyor. Bakanlığın 2016 bütçesinin yalnızca 9,5 milyon lirası Kadının Statüsü Genel Müdürlüğüne harcanıyor. 15 milyar 222 milyon lira Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğünün bütçesini oluşturuyor. Bu Genel Müdürlüğün bütçesi 2014'ten bu yana azalırken Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğünün bütçesi de yaklaşık yüzde 50 oranında arttı. Bu, Hükûmetin sosyal yardım politikasıyla doğrudan ilişkili.

Kadınları yok sayan Hükûmet politikaları ve bütçe, bir başka cenahta da hakları yok sayıyor. Ne yapıyorsunuz biliyor musunuz? İnsanların normal çalışmalarının sonucu elde etmeleri gereken insanca ücretleri, emekli maaşlarını, kıdem tazminatlarını vermek, sağlık güvencelerini sağlamak yerine bunlardan kısarak sosyal yardımlara ayırıyorsunuz. Sosyal güvenlik ve sosyal korumayı sürekli aşındırıyorsunuz, vatandaşları sosyal yardımlara muhtaç hâle getiriyorsunuz. Diğer yandan bu sosyal yardımlar bile aslında tarafınızdan siyasallaştırılıyor. Yardımlar direkt AKP'yle ilişkilendiriliyor. Hatırlarsınız, 1 Kasım seçimlerine beş gün kala Meclis Başkanlığı görevinde bulunan İsmet Yılmaz "Eğer koalisyonlara bu ülkeyi muhtaç ederseniz, o zaman evlatlarınıza iş bulmak zor olur, engellimize bakabilmek çok zor olur, yoksulumuza kömür dağıtabilmek çok zor olur." demişti. Hani hep diyorsunuz ya "Yüzde 50 oy aldık biz, yüzde 50 oy aldık." diye. İşte, insanları yardım ekonomisine bağlayarak elinde olanı da kaybedeceği korkusunu yaşatmanın sonucudur bu.

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Silahla almadık oyları, çalışarak aldık biz; gönülleri fethederek aldık, gönülleri.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Benim hayatta hiç silahım olmadı Hanımefendi; bilmiyorum, buradaki çok insanın vardır eminim.

Yoksulluk sosyal yardımlarla maskeleniyor. Ama kadınların ev işine harcadıkları zamanı daraltarak bakım emeğini toplumsallaştıracak, eşitliği güçlendirecek mahalle kreşleri, hasta bakımı, engelli, yaşlı bakım hizmetlerine bütçe ayırmak yerine sermayeye para kazandıran dev projelere, savaşa kaynak ayrılıyor. Çok iyi biliyorsunuz, eğitime, sığınaklara, iş, barınma sorunlarına harcanacak bütçe yıllarca askerî harcamalara ayrıldı. Birleşmiş Milletler denetiminden sakınmak için güvenlik harcamaları büyük oranda kamufle edildi ama hâlâ millî gelirdeki payı çok büyük. Bu yıl da askerî ve güvenlik harcamaları belirgin biçimde arttı. Kadınlara ayrılan 9 milyon demiştim, "milyar" değil "milyon", Millî Savunma Bakanlığına 26 milyar lira, Millî İstihbarat Teşkilatına 1,6 milyar, Emniyet Genel Müdürlüğüne 20,2 milyar, Jandarma Genel Komutanlığına 8 milyar, Adalet Bakanlığına ise 10,3 milyar, bunlardan bile düşük.

Evet, AK PARTİ'nin 2016 bütçesi bir savaş bütçesidir.

ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum) - Devletin görevi bireyin güvenliğini sağlamaktır; o yüzden tabii ki.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Bir laf atmayın ya!

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Bir sus ya!

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Güvenlik, özgürlükle gelir; güvenlikle gelmez.

İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Çıkın, oradan cevap verin.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Savaşa ayrılan bütçe Türkiye'de sosyal korumaya, çocuklara, engellilere, kadınlara ve adalete ayrılan toplam bütçeden çok daha fazla.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Sizi savunuyor, sizi.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Ayrıca, Türkiye bir istihbarat ve polis devleti artık. Gizli hizmet giderleri olarak yani örtülü ödenekten ise yalnızca ocak ayında 103 milyon 432 bin lira kullanılmış, yalnızca ocak ayında. "Geri durmayın, kırın geçirin." emriyle yüzlerce insanın, bedeninin tanınmayacak hâle getirilerek öldürülmesinin bedeli bu gizli hizmet giderleri. Savaş bütçeleriyle mi kuracaksınız arzu ettiğiniz mutlu aileleri? Kadınları güçlendirmek bir yana, kadına yönelik şiddeti her alanda artıran savaş bütçeleri ve politikaları o mutlu aileye dahi -tırnak içinde- asla izin vermez ama yürütülen özel savaş konsepti sebebiyle yaşamını yitiren 93 çocuk, 94 kadın da maalesef Bakanlığın ilgi alanına girmiyor belli ki. Belli ki kadınların öldürüldükten sonra soyulması, fotoğrafların özel harekâtçı olduğu tahmin edilen birtakım kişiler tarafından basına sızdırılarak kadın bedenlerini aşağılamanın...

RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) - Teröristlerin yaptıklarından bahsetsen bir de.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Kadınlar, konuşmayın bari! Kadın bedeninin çıplak sergilenmesinden bahsediyorum.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) - Aa! Sayın Başkan, müdahale eder misiniz? Sayın Başkan, müdahale edin.

RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) - PKK'nın yaptığına da bir şey söyleyin. PKK'ya da bir şey söyleyin. Rica ediyorum...

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Bari siz konuşmayın! Cinsel şiddet uygulayarak alçaltmaya çalışmanın bir savaş taktiği...

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) - Sayın Başkan, müdahalenizi bekliyoruz, "Kadınlar konuşmayın." diyor.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen...

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - ...olarak kullanılması da Aile Bakanlığını hiç mi hiç ilgilendirmiyor.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) - Müdahale etmeniz lazım, "Kadınlar konuşmasın." dedi. Siz bu konuda çok hassassınız.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, sayın hatibi dinleyelim lütfen.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) - O zaman hassasiyetiniz tek taraflı.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Kerestecioğlu.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Bu cinsel suçlar uluslararası ceza mahkemesine göre savaş suçudur. Birleşmiş Milletlerin 1325 sayılı Kararı'na göre -barış ve güvenlik kararıdır bunun adı- tüm devletler kadınlara karşı cinsel şiddet içeren savaş suçlarından sorumlu olanların yargılanmasını ve dokunulmazlıklarına son verilmesini sağlamakla yükümlüdür. Savaşın evlerimizden çatışma bölgelerine... Bedenlerimizi ve benliğimizi işgal eden bu erkek egemen yüzüne karşı ne yaptı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı? Duvarlara özel harekâtçılar cinsel şiddet içeren sözleri yazarken bunlarla ilgili bir açıklama yaptı mı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı?

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Söylediğinizi kulağınız duyuyor değil mi?

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Bölgedeki çocuklar, aileler ne yiyorlar ne içiyorlar? Bununla ilgili herhangi bir şey yaptı mı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı?

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Kulağınız duyarak söylediğinize inanmıyorum gerçekten.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Değerli milletvekilleri, Dünya Ekonomik Forumu'nun 2015 Küresel Toplumsal Cinsiyet Uçurumu Raporu'na göre -bakın, burada örgütler falan yok, Dünya Ekonomik Forumu açıklamış, biraz dinleyelim bakalım ne diyor- iş gücüne katılımda kadınlar 131'inci sırada Türkiye'de, ücret eşitliğinde 82'nci; eğitimde, cinsiyet eşitliğinde 105'inci, Mecliste kadın temsiliyetinde 86'ncı, bakanlık pozisyonlarında 139'uncu sırada yer alıyor. Rapora göre, Türkiye'de bir kadının kazandığı 1 Amerikan dolarına karşılık aynı işi yapan bir erkek 2,5 dolar kazanıyor; 1 dolara karşı 2,5 dolar, hani fıtratımızda eşitlik yok ya, bu da onun sonucu. Kadınların toplumdaki bu eşitsiz konumunu değiştirmenin tek yolu bunun için bütçe ayırmaktır. Biz böyle bir siyaseti maalesef bütçede göremiyoruz.

2015'te tamamlanan bir proje var Birleşmiş Milletler Ortak Programı'yla tamamladığımız. 11 pilot ilde toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme çalışması yaptınız ve burada Sayın Maliye Bakanı varken toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeden bahsettiğimde, kendisi de toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeye çok duyarlı olduklarını ifade etmişti. Peki böyleyse, 2016 bütçesinde niye toplumsal cinsiyete duyarlı herhangi bir çalışma yoktur? Biz kadınlar için ne ayrıldığını neden kalem kalem o bütçede göremiyoruz? Böyle bir bütçe kadınlar ile erkekler arasında eşitsizlikler olduğunu bilerek hazırlanır. Kamu harcamalarının ne kadarının kadınlar lehine yapıldığını denetler, bu kalemleri artırmayı hedefler. Ne var ki dediğim gibi bu bütçede bunu göremiyoruz. Zaten bu anlayışı yaptığımız bazı komisyon toplantılarında da görüyoruz. Ne zaman kadınlar lehine bir gündem olsa orada mutlaka erkekler de olmalı diyerek sanki bir eşitsizlik yokmuş ve biz her iki cinse de aynı fırsatları tanıdığımızda eşitliği sağlamış olacağız sanılıyor. Örnek verirsem, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunda engelli kadınların sorunlarıyla ilgili bir alt komisyon kurulmasını önerdik. Kabul gördü bu, ancak olmadığımız bir toplantıda "Bu Komisyon niye sadece engelli kadınları ele alıyor, erkekleri de ele alması lazım." diyerek değişiklik önerilmiş. Şimdi bu, sorunun nasıl yanlış anlaşıldığını gösteren şeylerden birisi.

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Evet, ben önerdim. Doğrusu da bu, doğrusu da bu. Dünya kadınlardan oluşmuyor, erkeklerden de oluşuyor.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Şimdi, bu, sorunun nasıl yanlış anlaşıldığını gösteren şeylerden birisi. Arkadaşlar, Kadın Erkek Eşitliği Komisyonunun anlamı, bu alanda kadınların ayrıca, yani fazladan yaşadığı sorunları gidermektir. Çünkü, engelli kadınlar da tıpkı erkekler gibi, diğer kadınlar ile erkekler arasında olduğu gibi, sokağa çıkabilme, işe girme, cinsel saldırılara maruz kalma konusunda çoklu ayrımcılıklar yaşıyorlar.

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Komisyonun adına bakarsanız, her iki tarafın eşitliği de söz konusu.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Tabii ki engelli erkeklerin de sorunları var ve Türkiye'de milyonlarca engelli var. Ancak, bunun için yapmanız gereken, örneğin, engelleri kaldırma bakanlığı kurmaktır; kalkıp, herkesi aynı torbaya koymak, doldurmak değil, bu alanda kadın-erkek tüm engellilerin ortak sorunlarını ele almaktır. Amerika, Kanada, İsveç, İrlanda gibi pek çok ülkede engelli bireyler doğumlarından itibaren ulusal veri tabanlarında kayıt altına alınıyor ve bu veri tabanı tüm kurumlar tarafından koordinasyonlu olarak kullanılıyor. Böylece, engelli birey hayatı boyunca sağlık, eğitim, mesleki gelişimi açısından izleniyor. Türkiye'deyse gerekli destek ancak kendisi ister ve tırmalarsa olabiliyor ve rapor çıkarmak için sürekli hastanelere gidiyor, hastaneye gidene kadarsa toplu taşımayla, kamu binalarıyla mücadele etmek zorunda kalıyor. Nitekim, Sayıştay da raporunda sportif faaliyetlere katılan engelli oranı, engellilerin eğitime katılma oranları gibi verilerin yetersiz olduğunu Bakanlığa açıkça belirtiyor.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının yapısı tıpkı torba yasalarınızda olduğu gibi -süt izni ile jandarma uzman çavuşları hani nasıl bir araya getirdiniz- herkesi bir araya torba torba toplamış bir yapı olduğu için aslında Türkiye'de çok önemli bir çoğunluğu ifade eden ve hepimizin de sözde en değerli varlıklarımız olduğunu iddia ettiğimiz çocuklar da bu Bakanlığın içerisinde yer alıyor yani onlarla ilgili de söz etmemiz gerekiyor bu bütçe dâhilinde. Biz nasılsa "Kabul edenler... Etmeyenler...", "Edenler... Etmeyenler..." denilerek hızlı ileri demokrasi anlayışıyla zaten oylamalar yapacağımız için çocukları da bu aradan çıkarabiliriz, fazla söze gerek yok. Çocuklar ne yapmak ister arkadaşlar? Oyun oynamak ister. Bunun için park, bahçe, oyun alanı gerekir. Ne isterler? Sevdikleriyle güvenli bir ortamda savaşsız, korkmadan yaşamak isterler. Bunun için barış gerekir. Ne yapmak isterler? Bilgiye, geliştirici, ana dillerinde ve özgür bir eğitime ulaşmak isterler. Bunun için bilim, teknoloji, özgür düşünce gerekir. Bunlar var mı? Hayır, yok. O zaman çocukları boş verelim değerli milletvekilleri, onları boş sözlerle oyalamayalım çünkü hepimiz biliyoruz ki tek tip düşünce ve otoriter eğitim modelleriyle sadece faşizm yaşar, çocuklar yaşamazlar. Aslında çocuk ile hapishane sözlerinin yan yana gelmemesi gerekirken çocuklara yakıştırdığımız da suç ve hapishaneler olur maalesef.

Şimdi, en yakıcı konulardan biri -aslında sürem çok azaldı- şiddete maruz kalan kadınlar ve 6284 sayılı Yasa. Evet, bu alanda gerçekten kadınlar çok ciddi sıkıntılar yaşıyorlar, sığınaklar yetersiz. Genel bütçe taslağına baktığımızda konukevlerinde kalan kadınlar için ayrılan harçlıklar ne kadar biliyor musunuz? Büyükşehirde bir yıllık 5.500 lira. 5.500 lirayı siz onlarca, yüzlerce ya da binlerce, fark etmez, kadın arasında paylaştıracaksınız hatta paylaştırmayacaksınız, herkese vermeyeceksiniz, koşul getireceksiniz vermek için de. Ve kadınlar gelecekleriyle ilgili endişe duyuyorlar, sığınaklardan çıktıkları zaman nereye gideceklerini, nerede çalışacaklarını bilmiyorlar ve bu konuda endişe duyuyorlar.

Bir dakika isteyebilir miyim çünkü tamamlamak istiyorum.

BAŞKAN - Diğer konuşmacının hakkından veririm size ancak Sayın Kerestecioğlu.

ALTAN TAN (Diyarbakır) - Tamam, iki dakika olsun Sayın Kerestecioğlu'na. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Peki. Sayın Altan Tan'ın hakkından iki dakika size veriyorum.

Buyurun.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Çok teşekkür ederim.

Evet, kadınlar ne diyor biliyor musunuz? "Birinci çocuğumu doğurdum ancak çocuklarımız olmaya başlayınca yardımları onayladılar, öncesinde onaylamadılar." Benim komşum 5 çocuk yaptı ve -benden iki yaş küçük- nedenini sorduğumuz zaman "Devletten biraz daha yardım alabilmek için." diyor.

Ayrıca, eşini kaybetmiş kadınlar için sunulan sosyal yardım programlarından boşanmış kadınlar yararlanamıyorlar. Böylece, boşanmak isteyen kadınlar yalnızca şiddet görecekleri korkusuyla değil, sosyal ve ekonomik güvenceden de yoksun oldukları için evliliklerini sürdürmeye mecbur bırakılıyorlar. Yalnız yaşayan kadınların ise zaten hiç hükmü yok, onların herhangi bir ihtiyaçları zaten olamaz bu ülkede.

Şimdi, malumunuz, bir başka konu annelik izni ertesi yarı zamanlı çalışmayı getirmek. İzne ayrılan kadınların yerlerine ise özel istihdam bürolarından kısa sürelerle güvencesiz koşullarda kiralanan işçileri istihdam etmek.

Evet, maalesef LGBTİ'ler hiçbir şekilde zaten aile ve sosyal güvenlik politikalarında yer almıyor, translar nefret cinayetine maruz kalırken iş bulamadıkları için çoğu trans birey muhtaç durumda ve şiddete açık durumdayken devlete bağlı bir tane dahi LGBTİ sığınağı bulunmuyor. Ve biz maalesef, yine, Adalet Bakanı da burada, bir cezasızlıkla ve haksız indirimlerle karşı karşıyayız. Nevin gibi, Çilem gibi kadınlar bu indirimlerin yanından geçemiyorlar kendini savunurken ama erkekler, maalesef, o indirimleri alıyor ve bu yüzden biz, erkek adaleti değil, gerçek adalet diyoruz yıllarca.

Evet, başta kadınlar olmak üzere bütün hakları gasbedilenler, yıllardır olduğu gibi bugünden sonra da verdikleri mücadeleyle bunların hesabını sorarlar. Demokrasi içinde, özgürlükler içinde başkaca bir yol yoktur. Bugün ise bu bütçeye yapacağımız en koyusundan mor bir ret oyu vermektir.

Saygılarımla. (HDP sıralarından alkışlar)