GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı 5'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:50
Tarih:02.03.2016

CHP GRUBU ADINA ŞAFAK PAVEY (İstanbul) - Teşekkür ediyorum.

Değerli milletvekilleri, sevgili canlar, cananlar; toplumlar çocuk gibidir arkadaşlar kolay yetişmezler, büyük emekler gerektirir, çok kıymetlidirler çok. Bugün memleketimizin doğusundan batısına evlatlarımızın, yan komşumuzun çocuklarının acı kayıplarını görüyoruz. Doğusunda sokağa çıkma yasağında itfaiye gidemediği için yangında boğularak ölen insanlarımız, batısında hayatında denizi ilk defa görmüş ve yüzme bilmeden içinde boğularak sahile vurmuş çocuk, kadın, erkek vücutları; metropollerinde patlayan hain terör ve barbar cihatçı bombalarıyla gözümüzün önünde kaybettiğimiz Erenlerimiz, Güllerimiz; geride kalan paramparça hayatlar.

Buradan bir kere daha, canı yanmışlara başsağlığı, sabır ve şifalar diliyorum. Fedakârca çalışan güvenlik kuvvetlerimize, görevlilerimize bir kere daha minnetlerimi sunmak istiyorum. Ve elbette, bunca acıya rağmen, aynı gece, bombanın olduğu gece sıradan bir günmüş gibi sıradan gündemiyle devam eden bir Meclis, hatta yetmezmiş gibi daha da iştahlı savaş çığlıklarıyla.

Burada neden ve nasıl bu hâle geldik, anlatamıyorum çünkü sözcüklerim tükendi ancak nefes değerli, yaşam ise paha biçilmez, eşsiz bir nimettir. O yüzden, size sebebi olduğunuz ölümleri, felaketleri değil, birlikte yaşamın değerini ve naçizane acil ortak çözüm önerilerimizi sunmayı seçtim bugün.

Turizm ve tarımın cenneti Ege sahillerimizde ölümün ve güvenlik tehditlerinin her daim kol gezdiği bir cehennem yaşanıyor. Ege'nin iyi niyetli ve cömert ev sahibi kentleri, kasabaları, köyleri ve onların sakinleri, bu konuda sizden farklı olarak hiçbir dahli olmamış ancak felaketin yarattığı enkazı ve travmayı yüklenmek zorunda kalmış sosyal demokrat belediyelerimiz gözü yaşlı, çaresiz bir şekilde göçün kurbanlarını anlatıyorlar bize. Duyun seslerini yeter, çözümler yaşayanlardadır.

Bütçeye dâhil etmek istemeseniz de Hükûmet bu konudaki çözüm önerilerimiz üstünde kafa yorarsa bir ihtimal birlikte yol alacağımıza inanmak istiyorum. İlk olarak, ne göç edenler ne de göçe ev sahipliği yapanlar mutlu olmadığına göre en pozitif adım ne olabilir? İnsanların yerinde yaşamalarını sağlamaktır. Biraz ütopya belki sizin için ama kolay bir çözüm var: Hiçbir ülke, hiçbir şiddet grubu kendisine ait olmayan topraklarda savaş, çatışma ilan edip rejimleri uzaktan da olsa değiştirmek için askerî güce başvurmamalı. Tarih bize askerî yolların daima korkunç geri dönüşleri olduğunu gösterdi, gösteriyor, göstermeye de devam edecek; öğrenebiliriz. Dünyada ilk kez ve maalesef devletimizin de içinde, dâhil olduğu üzere, sınır ötesi göç teşvik ediliyor; ilk kez göçmenlerin eline, mültecilerin eline silah veriliyor, çocuklar buna dâhil. Önce bu utanca son vermeliyiz. Sadece Ata'mızın sözünü hatırlayıp yolumuzu aydınlatmasına izin verirsek yeterli olur diye düşünüyorum: "Yurtta sulh, cihanda sulh." (CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, bambaşka bir konuymuş gibi görünmesine rağmen, geleceğimizin güvencesi tarım, kitlesel göçler nedeniyle unutulmaya yüz tutmuş durumda, bunu hatırlatmak isterim. Ege'mizin güzel köylülerini destekler, onları güçlendirirsek bu geçici ev sahipliğinde cömert misafirperverliklerini sunacaklarından hiç kuşkum yok. Ben de bir Ege çocuğuyum. Unutmayalım ki eğer böylesine bir göç dalgasıyla Hatay'ımızdan Gaziantep'imize; Çanakkale, Balıkesir, Edirne'mizden İzmir'imize; İstanbul'umuzdan başkentimize dek sokaklarımızda sosyal bir patlama olmadıysa bunu insanlarımızın yüce gönlüne, hoşgörüsüne ve sağduyusuna borçluyuz, Hükûmete değil. (CHP sıralarından alkışlar) Şimdi sokağın ödülünü verelim diyorum o zaman size.

Bütçeden ayıracağımız fonlarla tarımı teşvik etmek sürdürülebilirlik mucizesidir. Kaybolan... "Aile Çiftçiliği Yılı" ilan etmişti Birleşmiş Milletler, biz neden denemeyelim? Çözümler önümüzde. Tarım, insanı en kalıcı yapan elementtir. Kök verir, bereket verir; hatırlayalım. Göçmenler için de bir an önce barış inşa edilip evlerine dönene dek geçici bir çözüm sunar, bizim yüce yürekli çiftçilerimizle üretim yaparlar getirdikleri o bilgilerle. Çalışmalar bize gösteriyor ki kitlesel yatırımlar, bölgesel insani yardımlardan çok daha güçlü sonuçlar yaratıyor.

Son olarak, göçmenlere direnci artıran en büyük kaygı, güvenlik meselesi olduğuna göre, ev sahiplerini güvende hissettirdiğimizde göçmen sorun olmaktan çıkar arkadaşlar. Güvenlik sorununun hiç göremediğimiz bir yüzü daha var, onu da hatırlayalım lütfen; göçmenleri de koruyamıyoruz. Geçen ay Gaziantep'imizde Fransa'ya gitmeyi bekleyen bir sığınmacı gazeteci, cihatçı barbarlar tarafından aynı bizim canlarımız gibi katledildi. Aynı güvenlik kaygısını sığınmacıların da hissettiğini, sığınmacı kız çocuklarının ülkemizde her gün satıldığını hatırlayalım lütfen.

Partizan ayrımcılıkla sahipsiz ve bütçesiz kaderine terk ettiğiniz sosyal demokrat belediyelerimiz, canhıraş bir hâlde bu insanlık dramına yerel çözümler üretmeye çalışmakta. İhtiyacımız olan, acil insani yardımları gerçekleştirebilmek için gerçek uzman, şeffaf, denetlenebilir STK'larla birlikte el ele sosyal programlar yapmak, insani ihtiyaçları karşılamak. Mesela, Aylan bebeğin cansız vücudunun yattığı turizm cennetimiz Bodrum'da, perişan mültecileri TOKİ'lere topladığınız güzelim Dikili'mizde, Kaz Dağlarının eteklerindeki şefkatli belediyelerimizde biz bu konuda kollarımızı sıvamaya hazırız, duyun sesimizi.

Elbette, göçmenlerle ortak güvenlik tehditlerimizi çözebilmek için insan kaçakçılığıyla samimi bir mücadele de arzumuzdur. Ege Barış ve İletişim Derneğinin çağrısını da iletirim sizlere, diyorlar ki: "İki ülke, gelin, ortak bir parlamentolar arası grup kuralım; Yunanistan ve Türkiye arasında, bu sorunu çözmek için, iki komşu ülkenin çocukları olarak."

Sözlerimi bir başka komşu çocuğu Tebrizli Şems'ten bir alıntıyla, minik bir alıntıyla tamamlamak isterim: "Bir şey yap, güzel olsun. Çok mu zor?"

Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)