| Konu: | 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı 5'inci Tur Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 50 |
| Tarih: | 02.03.2016 |
CHP GRUBU ADINA ALİ YİĞİT (İzmir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri kamu hastaneleri bütçesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 2002'den bu yana on dört yıldır tek başına iktidar olan AKP, bu kurumların altını üstüne getirmiş, içini boşaltmış, ülkeyi âdeta yazboz tahtasına çevirmiştir. Bugün ülkemizde ne demokrasi ne adalet ne eğitim ne dış politika ne güvenlik ne barış ne de huzur kalmıştır, sağlık politikalarında da durum aynıdır. Sağlıkta dönüşüm adına birbiri ardına değişiklikler yapılmış ama kısa bir süre içerisinden sistem tıkanmıştır.
Değerli milletvekilleri, Sağlık Bakanlığına bağlı hastaneler 2011 yılında çıkarılan kanun hükmünde kararnameyle Kamu Hastaneleri Kurumu Başkanlığına bağlanmış. Sağlıkta dönüşüm adına yapılan bu değişikliğin üzerinden dört yıl geçmiştir.
Şimdi, bu dört yılda olanları kısaca sizlerle paylaşmak istiyorum. Öncelikle yönetimde yeni bir basamak oluşmuş, bürokrasi artmış, yetki karmaşası, koordinasyon sorunları yaşanmıştır. "Performans" denilen hasta başı tedavi sistemiyle hasta sayısı 3, ameliyat sayısı 10, acile başvuran hasta sayısı 5'e katlanmıştır.
Katkı payları, ödenen ücretler, vergiler, randevu sisteminde yaşanan sıkıntılar vatandaşı canından bezdirmiş, hastalananlar çareyi acil servislere koşmakta bulmuşlardır. Düşünün Türkiye'nin nüfusu 78 milyon iken acile başvuran hasta sayısı 117 milyon.
Gelelim hastaların memnuniyet oranlarına. Avrupa Komisyonu raporuna göre Türkiye'de sağlık hizmetlerinden memnuniyet oranı düşmektedir, 15 civarında zannedersem.
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Zannetme, doğru bir şey söyle, ne 15'i? Zannetmeyle olmaz bu iş.
ALİ YİĞİT (Devamla) - Bakanlığın verilerinde memnun olmayanların oranı da 2012'de 12,2'ydi, şimdi, 2014'te 17 olarak açıklandı, memnun olmayanların sayısı. (CHP sıralarından alkışlar)
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Yüzde 75 diyeceksin, yüzde 15 değil.
ALİ YİĞİT (Devamla) - Memnun olmayan sayısı da artmaktadır. 2002'de sağlık harcaması için vatandaşın cebinden 37 dolar çıkarken -biraz önce arkadaşımız söyledi- şu an 100 dolar civarında çıkmaktadır.
Yatak sayısına baktığımızda...
İSMAİL TAMER (Kayseri) - 2002'de kaçtı?
ALİ YİĞİT (Devamla) - ... on iki yılda değişen bir şeyin olmadığını görüyoruz. On iki yılda hastanelerdeki toplam yatak sayısı 24,8'den 26,6'ya çıkmıştır ama kamu hastanelerindeki hasta sayısı düşmüştür. Oysa dünyaya baktığımızda, Avrupa Birliği ülkelerinde 10 bin kişiye 50 yatak düşerken Kenya ve Sudan gibi geri kalmış ülkelerde 27 yatak; Türkiye'de 15,9 yani 16 yataktır.
İSMAİL TAMER (Kayseri) - 2002 öncesinde kaçtı, bir de onu söyle?
ALİ YİĞİT (Devamla) - Öte yandan, yine OECD'nin sağlık raporuna göre, Türkiye, sağlık harcamalarının gayrisafi millî hasılaya oranında son sıralarda yer almaktadır. Her ne kadar total olarak harcamalar artsa da toplam sağlık harcamasında gayrisafi yurt içi hasılanın oranı 2002'de 5,4; aradan on iki yıl geçmesine rağmen yine 5,4'tür. 2002 yılında 209 milyon insan hastaneye başvururken 2014 yılında 644 milyon insana çıkmıştır. 2002 yılında ameliyat olan kişi sayısı 2 milyon, 2014 yılındaysa 14 milyon.
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Kaliteli hizmetten dolayı, kalite. Nitelikli yatakların artmasından dolayı.
ALİ YİĞİT (Devamla) - Gelelim doktorların ve çalışanların durumuna. "Sağlıkta dönüşüm" adı altında getirdikleri düzenlemelerle işin içinden çıkılamayınca, önce aile hekimlerini hastanelerde acil nöbetlere koydular, olmadı; aile sağlığı merkezlerinin nöbetlerine koydular, yine olmadı; cumartesi günleri aile sağlığı merkezlerine nöbetler yazıldı, yine olmadı; sistemdeki tıkanıklığın, başarısızlığın sorumluluğu doktorlara yıkılmaya çalışıldı. Karşı çıkan doktorlar ya soruşturma geçirdi ya görevden alınmayla tehdit edildi.
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Allah'tan korkun, ayda sekiz saat nöbet, sekiz saat; başka bir şey değil bu.
ALİ YİĞİT (Devamla) - Performans sistemi getirildi, doktorlara denildi ki: "Ne kadar hasta bakarsanız, ne kadar tetkik isterseniz, ne kadar ameliyat yaparsanız o kadar para alırsınız." (CHP sıralarından alkışlar) Bunun sonucunda hasta ile doktor arasında bir güven bunalımı oluştu. Eğer bugün bir hekim bir hastasına "Sizin ameliyat olmanız gerekiyor." dediğinde, hasta doktoruna kuşkuyla bakmaktadır.
Değerli milletvekilleri, Sağlık Bakanlığının 2014 yıllığında yer alan bilgilere göre, Sağlık Bakanlığı hastanelerinde ölümler de artmaktadır. Kamu hastanelerinde ölen hasta sayısı 2010 yılında 83.886 iken 2014 yılında 116.866'ya yükselmiştir.
Öte yandan, kamu ya da üniversite hastanelerinde artık doktorlar riskli ameliyatlardan da kaçar olmuştur. Çünkü, ameliyat başarısız olduğunda dayak yeme, canından olma, mahkemeye verilme, tazminat davalarıyla uğraşma korkusu içindedir. Doktor Göksel Kalaycı'yı, Doktor Ersin Arslan'ı, Doktor Kamil Furtun'u, Doktor Melike Erdem'i ve hayatını kaybeden onlarca sağlık çalışanını sizler unutmuş olabilirsiniz ama biz unutmadık. Onlar, bu çarpık sistemin sonucu yaşamlarını kaybettiler.
Değerli milletvekilleri, bir diğer önemli konu da şehir hastaneleri -biraz önce arkadaşım söyledi- kamu-özel ortaklığı. Şu anda TOKİ'nin yapacağı bedelin 5 katına inşaat firmalarına hastaneler yaptırılmaktadır. Üstelik, kira ve yüzde 70 doluluk garantisi verilmektedir. Bu da yetmezmiş gibi, yurt dışından alınacak kredi konusunda Hazine güvencesi sağlanmaktadır. Şehir hastaneleri, tedavi merkezinden çok bir rant aracı modeline dönüştürülmüştür. Burada bir sağlık politikasından çok bir özelleştirme anlayışının olduğu açıktır. Şehirlerin 25-30 kilometre dışında yapılan, tamamlandığında da on binlerce insanı aynı bina içerisine sıkıştıracak olan, trafik, çevre ve zaman açısından sorun doğuracak bir hastanenin başka bir ülkede örneği yoktur.
Sağlıkta Dönüşüm Programı, bunun paralelinde oluşturulan Kamu Hastaneleri Birliği, genel sekreterlikler, beş yıldır değişmeyen SUT fiyatları, kadro yetersizliği, maliyetlerin yüksek, ödeneklerin az oluşu nedeniyle kamu ve üniversite hastaneleri borç batağındadır. İzmir'den biliyorum, Dokuz Eylül Üniversitesi her ay 2 milyon lira zarar etmektedir.
Sonuç olarak -sözüm bittiği için söylüyorum- sağlıkta dönüşümden memnun olan ne hastalar ne doktorlar ne de sağlık çalışanlarıdır; memnun olan bir kesim varsa o da müteahhitlerdir. Bir an önce bu yanlıştan dönülmeli, bilimsel araştırmalara ve kriterlere dayalı, hükûmetten hükûmete değişmeyecek, uzun vadeli çözümler içeren yeni politikaya geçilmelidir.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)