GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı 7'nci tur görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:52
Tarih:04.03.2016

CHP GRUBU ADINA ORHAN SARIBAL (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, bütçeyi konuşuyoruz, tarım bütçesini, ama öncelikle mart ayı bahar ayı, ülkeye barış diliyorum. Cemre su, hava, toprağa düşer, hani yolunu şaşırsın da insanlığa düşsün istiyorum, bu ülkede bu kirli, kardeş savaşının bitmesi ve barış, hoşgörü ortamının sağlanmasını istiyorum öncelikle, çünkü biliyoruz ki bütçenin bütünü savaş bütçesine hizmet ediyor, bütçenin bütünü saray ve yandaşlarına hizmet ediyor, bütçenin bütünü çok uluslu şirketlere hizmet ediyor, bütçenin bütünü silah ticaretine hizmet ediyor, bütçenin bütünü emperyalizmin ikamesine hizmet ediyor; petrolü al, parayı ver, insanı öldür meselesi üzerinden gidiyor, hani bu özelden tarıma doğru gelmek isterim.

Evet, tarımda, sene 1980, 45 milyon insanı var bu ülkenin, 80 milyon hayvan varlığı var ve bu ülkede 404 milyon dolar civarında bir ithalat var, 1,9 milyar dolarlık da ihracat var, yani ithalatımızın tam 4 katı ihracat yapıyoruz.

Sene 2002, bu ülkenin 3,8 milyar dolar civarında bir ithalatı var, 4 milyar dolar civarında ihracatı var.

Sene 2016, 78 milyon insanın olduğu bu ülkede, ne yazık ki ihracatımız 17 milyar dolar, ithalatımız da 17 milyar dolar.

Birazdan Bakan buraya gelecek, diyecek ki "İhracatımız ithalatımızdan fazla." Doğru, ihracatımız ithalatımızdan fazla ama biz şunu söylüyoruz: Biz, tarımda ham madde açısından doğrudan ithalatçı bir ülkeyiz. Ne demek istiyorum?

Değerli arkadaşlar, buğday, on üç yıllık AKP iktidarında 37 milyon 252 bin ton almışız. Mısır, 11 milyon 980 bin ton almışız. Pirinç ve çeltik, 4 milyon 117 bin ton almışız. Ayçiçeği, 7 milyon 323 bin ton almışız. Soya, 16 milyon 715 bin ton almışız ki 2015 rekor yılıdır, 2 milyon tonun üzerindedir. Pamuk, 9 milyon 676 bin tondur. Yağlı tohum ve türevleri, 55 milyon ton. Değerli dostlar, toplam on üç yılda 140 milyon ton tarımsal ham madde almışız ve 150 milyar dolar civarında para ödemişiz, AKP gerçeği budur. O yüzden diyoruz ki bu bütçe ithalatçı bir bütçedir, bu bütçe çiftçinin bütçesi değildir, bu bütçe çok uluslu şirketlerin bütçedir. Neden? Çünkü tarım ilacını çok uluslu şirketler veriyor bu ülkede, onlara para gidiyor. Traktör olabildiğince en yüksek miktarda ithalata dayanıyor, çok uluslu şirketlere gidiyor. Gübrenin yüzde 70'i ithalat, yabancı şirketlere gidiyor. Bu ülke parası yabancı şirketlerin, yabancı ülkelerin çiftçilerini besliyor ama kendi ülkesinin çiftçisine "Kahrol Mehmet Ağa." diyor. Karacabey çiftçisi kanser hastası, şu anda tıp fakültesinde tedavi görüyor ama icra var, tutuklama kararı var, su birliğine para ödemediği için, tarım krediye para ödemediği için, bankaya parasını ödemediği için.

Değerli dostlar, bu bitkisel üretimde böyleydi. Hayvancılık meselesine de kısaca bakmak isterim, hayvancılığa da şöyle bir göz atalım.

Biraz önce söyledim, Türkiye 2002 yılına kadar, bunların iktidara geldiği ana kadar dışarıdan ne bir hayvan aldı ne de herhangi bir et ihtiyacını karşılamak için yurt dışına müracaat etti. Sene 2010, ithalat kararı alındı, 2010'dan bugüne kadar 2,2 milyon küçükbaş, 1,7 milyon büyükbaş olmak üzere 3 milyonun üzerinde canlı hayvan ithal ettik. 211 bin ton da kırmızı et ithal ettik, karkas. Karşılığında ne verdik? 4 milyar dolar para verdik dışarıya. Kime? Yerli iş birlikçiler ile yabancı şirketler ve yabancı çiftçilere verdik. Yani paramız var, sayın milletvekilleri, paramız var, önemli olan paranın kime gideceği.

Bakın, 2016 yılı bütçesinde tarıma desteleme olarak 10 milyar öngörülmüş. Peki, bir grup rantiyeciye ne verilmiş? 53 milyar TL, bütçede var. On iki, on üç yıllık süreçte çiftçiye verilen toplam 75 milyar TL. Peki, o bir avuç, bir eli yağda, bir eli balda, bu ülkenin servetinin yüzde 51'ini tutan yüzde 1'lik, onun gibi mutlu kesime verilen rakam ne kadar? 750 milyar TL. Yani, yaşasın Cengiz! Niye Cengiz diyorum? Sadece bir şirketten, 400 milyon TL uzlaşmayla vergisi silinen, bu kadar güçlü olduğunu iddia eden bu devlet, bu mekanizma, bu iktidar, ne yazık ki çiftçinin su parasını, elektrik parasını ödeyemez durumda.

Evet, yine 2002; 2,8 milyon çiftçi, toplam borcu 6 milyar. Bankalara 2,9 milyar, toplam 6 milyar piyasaya borcu var, toplam. Bugün 2 milyon çiftçiye düştük, 1 milyon gitti. Nerede? Kentlerde. Ne yapıyor? Yoksul. Ne yapıyor? Sizin verdiğiniz sosyal yardımlarla hayata tutunmaya çalışıyor. Evini sattı, barkını sattı, tarlasını sattı, orada. Peki, şu anda 2 milyon çiftçinin borcu ne kadar biliyor musunuz dostlar? 100 milyarın üzerinde. Hani, hep söylüyorlar ya: "Asgari ücreti 3 kat artırdık, gayrisafi millî hasıla 3 kat arttı." İyi, güzel. Peki, borcu 40 kat arttı bu çiftçinin. Nasıl bir ilişki bu? Burada bir tezatlık yok mu?

Evet, zamanım daralıyor. Söyleyecek sözüm çoktur ama bilinmesini istediğim şey şudur: Evet, sorun yaratanlar sorunu çözemezler. Bu topraklar, bu dağ, bu taş, bu coğrafya size babanızdan miras kalmadı, size ve bize emanet kaldı. Siz bu mirası sonuna kadar tüketiyor olabilirsiniz ama merak etmeyin, biz bu mirası tüketmeyeceğiz, bu bize emanettir, sonuna kadar koruyacağız, kollayacağız.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)