| Konu: | 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı 7'nci tur görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 52 |
| Tarih: | 04.03.2016 |
MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Millî Savunma Bakanlığı ve Savunma Sanayi Müsteşarlığının 2016 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı, 2014 Yılı Kesin Hesap Kanun Tasarısı'nın Genel Kurulda görüşülmesiyle vesilesiyle söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle sizleri saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce, bizlerin bu ülkede özgürce yaşaması için can veren şehitlerimize Allah'tan rahmet, kan veren gazilerimize acil şifalar diliyorum. Onların bu fedakârlıkları bu toprakları bize ebediyen vatan yapmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bakanlığımızın 2016 yılı bütçesi 26 milyar 451 milyon 504 bin TL olarak Genel Kurula gelmiş bulunmaktadır. Millî Savunma Bakanlığının 2016 yılı bütçesinin yüzde 51,2'sini personel giderleri, yüzde 9,1'ini sosyal güvenlik kurumlarına devlet primi giderleri, yüzde 37,4'ünü mal ve hizmet alım giderleri, yüzde 1,5'unu cari transferler ve yaklaşık yüzde 0,8'ini ise sermaye giderleri oluşturmaktadır.
Savunma Sanayi Müsteşarlığı 2016 yılı bütçe teklifi ise, savunma projelerinin haricinde kalan Müsteşarlık idari giderleri için toplam 57 milyon 377 bin Türk lirası olarak belirlenmiştir.
Millî Savunma Bakanlığımız, Türk Silahlı Kuvvetlerinin etkinliğini artırmayı, daha nitelikli, beka kabiliyetinin yüksek olmasını, modüler, esnek ve her türlü ortamda kesintisiz görev yapabilecek caydırıcı bir kuvvet yapısına sahip olmasını amaçlamaktadır. Bunun için de kendisine tahsis edilen kaynakları etkili, ekonomik ve verimli kullanmakta, çağdaş ve bilimsel metotları rehber edinmektedir. Zira, biz biliyoruz ki ilimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır. Bu bakımdan, Millî Savunma Bakanlığı bütçesinin cari nitelikli giderlere ait bölümü uzman kişilerden oluşan komisyonlar marifetiyle bütçeleme döneminde uygulanacak fiilî kadrolar ve aynı dönem için tahmin edilen fiyatlar esas alınarak planlanan iaşe, ibate, giyim kuşam gibi yasalarla belirlenmiş istihkaklar ile önceliklendirilmiş işletme bakım ve idame ihtiyaçlarından oluşmaktadır. Bu cari nitelikli giderler haricinde olan ve Millî Savunma Bakanlığı bütçesi içerisinde önemli bir yer tutan modernizasyon bütçesi, Türkiye'nin bulunduğu bölgenin gerektirdiği askerî stratejinin gereği olarak kısa, orta ve uzun vadeli ihtiyaçlar belirlenerek oluşturulmaktadır. Harcamalar, Türk Silahlı Kuvvetlerinin harekât, ihtiyaç planları doğrultusunda gerekli kuvvet yapısı ile yetenek ihtiyaçlarının ve insan gücü kaynaklarının koordine edildiği stratejik hedef planı çerçevesinde gerçekleştirilmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; savunma harcamaları halkın güven içinde özgürce yaşaması için gerekli olan harcamalardır ve güvenliğin de bedeli yoktur. Güvenlik en öncelikli kamu hizmetidir. NATO'nun 2014 yılında Galler'de yapılan Devlet ve Hükûmet Başkanları Zirvesi'nde NATO'ya üye tüm ülkeler savunma harcamalarının millî gelirlerinin yüzde 2'sine kadar yükseltilmesini taahhüt etmişlerdir. Türkiye de bu taahhüdünü önümüzdeki dönemde gerçekleştirecektir. 2014 yılı kesinleşen rakamlarına göre savunma harcamamız gayrisafi yurt içi hasılamızın yüzde 1,7'si olarak gerçekleşmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2016 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı'yla birlikte 2014 Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı da onaylarınıza sunulmuştur. Sunulan tasarıda Millî Savunma Bakanlığı 2014 yılı bütçesi 21,8 milyar Türk lirası olarak kanunlaşmış, kurum içi ve kurum dışı aktarmalar bütçe kanunu hükümlerine uygun olarak 2013 yılında devreden 1,6 milyar Türk lirası ve önceki yıllarda açılmış 6,4 milyar Türk lirası tutarındaki avans ve akreditif devirleriyle birlikte 29,8 milyar TL'ye ulaşmış; 21,3 milyar Türk lirası fiilen harcanmış; 6,9 milyar Türk lirası avans ve akreditif olmak üzere 8,5 milyar Türk lirası 2015 yılına devredilmiştir.
2014 yılı harcamaları ve bütçe uygulama sonuçları, iç ve dış denetim faaliyetleri kapsamında denetime tabi tutulmuştur. İç denetim faaliyetleri, 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu kapsamında oluşturulan, iç kontrol sisteminin unsurları olan İç Denetim Birim Başkanlığı, Teftiş Dairesi Başkanlığı, Genelkurmay Başkanlığı ve kuvvet komutanlıklarının denetleme birimleri tarafından yürütülmektedir.
6085 sayılı Sayıştay Kanunu kapsamında Türk Silahlı Kuvvetlerinin tüm birimleri herhangi bir istisnaya tabi olmaksızın Sayıştay Başkanlığınca da dış denetime tabi tutulmaktadır. 2014 yılına ilişkin Sayıştay dış denetimi Bakanlığımız ve bağlı birimlerinde yürütülmüş ve denetim sonucunda oluşturulan raporlar Türkiye Büyük Milet Meclisine sunulmuştur. Buna göre Bakanlığımızda 1 bulgu, Savunma Sanayii Destekleme Fonu için 2 bulgu, Akaryakıt İkmal ve NATO Başkanlığı için 4 bulgu rapora konu edilmiştir. Raporda yer alan bulgulara ilişkin düzeltici işlemler ve idari tedbirler alınmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmamın bu bölümünde, savunma ve güvenlik ihtiyaçlarımızı etkileyen ve yön veren küresel ve bölgesel güvenlik ortamında meydana gelen gelişmeler ile bu gelişmelerin Türkiye'nin dış tehdit algılamalarına, ülke güvenliğine ve iç istikrarına olan yansımalarına değinmek isterim.
21'inci yüzyılın güvenlik ortamı, politik, askerî değişimlere bağlı, jeopolitik gerilimleri ve çatışma risklerini bünyesinde barındıran karmaşık bir yapı arz etmektedir. Bu coğrafyada ülkelerin haritası değişmektedir. Birinci paylaşım savaşı bölgemizde sona ermemiş gibi görünmektedir.
Şundan hiç kimsenin şüphesi olmasın ki savaş yorgunu, yoksulluk içinde bir ülke olarak yedi düvele karşı nasıl başarılı bir mücadele vermişsek -bu aziz millet birlik ve beraberlik içinde- bundan sonra da yine birlik ve beraberlik içinde bölgesinin yükselen yıldızı olarak bu dönemde de önüne çıkarılan tüm engelleri aşmasını bilecektir.
Küresel güvenlik ortamı, artan bir ivmeyle meydana gelen sosyal ekonomik, politik, askerî, teknolojik ve çevresel değişimlerle şekillenmekte, insanlık tarihindeki en hızlı dönüşümlerin yaşandığı bu dönem, varsa uluslararası dengeleri de temelden sarsmaktadır. Kuzey Afrika, Orta Doğu ve Arap Yarımadası'nda yaşanan ve birbirini etkileyen sosyal, siyasal çalkantılar ile iç çatışmalar devlet ve sosyal yapıları tahrip etmektedir. Bu hâl, siyasi sınırları belirsiz hâle getirmektedir. Bu da ülkeler ve güç merkezleri arasındaki rekabeti, dolayısıyla da istikrarsızlığı artırmaktadır. Yıkmanın kolay fakat yerine yenisini koymanın zor olduğu görülmektedir. Ukrayna krizi, Kırım'ın işgali, Kafkaslardaki çatışmalı bölgelerin varlığı ve radikal terör örgütlerinin eylemleri, ülkelerin ve hatta uluslararası pakt ve kuruluşların güvenlik endişelerinin artmasına yol açmıştır. Bahse konu gelişmeler mevcut küresel düzeni dönüşüme zorlamaktadır. Ancak soğuk savaş sonrası tek kutuplu bir dünyadan çok kutuplu bir yapıya geçildiği, geleneksel güç merkezlerinin müdahale iradesinin ve kapasitesinin azaldığı, yükselen güçlerin ise küresel düzene nasıl entegre olacaklarının belirsizliğini koruduğu bu süreçte kapsayıcı ve istikrarlı yeni bir düzenin kolaylıkla tesis edilemeyeceği öngörülmektedir.
Türkiye, küresel rekabetin yoğun olarak yaşandığı Afro-Avrasya coğrafyasının kalbinde, birçok kriz bölgesinin yakınında kritik ve zorlu bir coğrafyada bulunmaktadır. Bu, hem ülkemizin riskini artırmakta hem de gücümüzü artırmaktadır. Coğrafyamız kaderimiz olmuştur. Mart 2012'den beri devam eden Suriye kriziyle bölgemiz kanlı çatışmalara sahne olmakta, İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana yaşanan en büyük göç ve insanlık felaketine şahit olmaktayız. Suriye'de şimdiye kadar yaklaşık 500 bin sivil hayatını kaybetmiştir ve bu sayı da her geçen gün artmaktadır. Bölgedeki çatışmalar, sadece Suriye'yi değil Türkiye'yi de içine alan geniş bir bölgenin güvenlik ve istikrarına da zarar vermektedir. Uluslararası toplumun önleyici tedbirleri zamanında almaması nedeniyle maalesef Suriye'deki durum daha da vahim bir hâle gelmiştir. Suriye krizi, bölge dış aktörlerinin de katılımıyla Doğu Akdeniz ve güney bölgemizde önemli gelişmelere yol açmıştır. Bu bağlamda, Rusya Federasyonu'nun 2014'ten itibaren bölgedeki donanma varlığını artırması ve askerî müdahalesi bozulmuş olan dengeyi daha da karmaşık hâle getirmiştir. Rusya Federasyonu'nun Suriye'de sivillere yönelik gerçekleştirdiği bombardımanlar nedeniyle binlerce sivil Türkiye sınırına akın etmektedir. Sınırda yaşanan gelişmeler neticesinde ülke güvenliğinin üst seviyede koruma altına alınması, ayrıca söz konusu bölgede konuşlu güvenlik güçlerinin görevini icra ederken karşılaşabileceği risklerin en aza indirilmesi maksadıyla sınır fiziki güvenlik sistemi çalışmaları başlatılmıştır.
Suriye rejimi ve PYD'nin Halep'in çevresinde ve kuzeyinde Suriye halkına yönelik saldırıları devam etmektedir. Suriye'deki iç savaş ve insanlık dramı birçok Suriyeliyi mülteci durumuna düşürmüştür. Hâlihazırda 5 milyon Suriyeli, çoğunluğu komşu ülkelerde olmak üzere, Suriye dışında yaşamaktadır. Türkiye, 2,5 milyonun üzerinde Suriyeli barındırmaktadır. Bu rakam, tek bir ülkedeki en büyük sığınmacı sayısıdır. Türkiye, tüm zorluklarına rağmen, insani gerekçelerle Suriyeliler ve Iraklılar için açık kapı politikasını sürdürmektedir. Ateşkese rağmen saldırıların devam etmesi durumunda 1 milyona yakın insanın bölgeden kaçarak sınırımıza yönelmesi kaçınılmaz olacaktır. Bu, hem Türkiye'nin hem de Avrupa'nın istikrarına bir tehdittir.
Irak ise çok uzun zamandan beri artan terörist faaliyetler ve mezhepsel çatışmaların sebep olduğu istikrarsızlıktan etkilenmektedir. Irak'ın etnik, dinî ve mezhepsel temelde kutuplaşması, ülkenin istikrarlı hâle gelmesini olumsuz olarak etkilemektedir. Koalisyon güçlerinin harekâtlarıyla güç kaybetmesine karşın Irak'taki DEAŞ varlığı ve etkinliği devam etmektedir.
Yine, bölgemizde İran ve Suudi Arabistan arasındaki en son kriz de Orta Doğu'daki durumun kırılganlığını göstermektedir. Bu gelişmelerin bölgede yeni bir mezhepsel çatışmaya yol açmasından kaygı duyulmaktadır. Türkiye, iki ülke arasındaki gerginliğin azaltılmasını taraflardan talep etmiş, bu doğrultuda yapılan tüm çabaları da desteklemektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yemen'deki kriz ise ülkeyi daha çok fakirleştirmekte, mezhep ve kabile ayrımlarını artırmaktadır. Bu ise ülkeyi daha fazla kaosa sürüklemektedir. Türkiye, Yemen'de barış ve istikrarı sağlama adına sürdürülen uluslararası çabaları desteklemektedir. Özellikle Suriye ve Irak başta olmak üzere, bölgedeki otorite boşluğu ve kaos durumundan istifade eden radikal terör örgütleri, kapasitelerini ve eylem alanlarını gün geçtikçe artırmakta, bölgesel ve küresel seviyede ülkelerin güvenliğini tehdit etmektedir. DEAŞ terör örgütü, ülkemizin ulusal güvenliğine ve tüm dünyaya yönelik doğrudan bir tehdit oluşturmaktadır. DEAŞ, insanlığın ortak düşmanıdır. Bölgedeki Şii, Sünni ayrımı ve etnik fay hatlarının mevcudiyeti DEAŞ'ın beslendiği önemli istismar alanlarıdır. Türkiye, DEAŞ'le mücadeleye başından beri destek vermektedir. Bu kapsamda, DEAŞ terör örgütüne karşı teşkil edilen uluslararası koalisyon birliklerine hava sahasını, üs ve limanlarını açmış, koalisyon karargâhlarında da başından itibaren personel görevlendirmiştir. Hâlen koalisyon üyesi 4 ülkeye ait hava vasıtaları İncirlik'te konuşlu bulunmaktadır. Ayrıca, Türkiye, 28 Ağustos 2015 tarihinden itibaren aktif olarak koalisyon hava faaliyetlerine katılım sağlamaktadır. Bunun yanında, Amerika Birleşik Devletleri'yle birlikte Suriyeli muhaliflere yönelik başlatılan eğit donat programına ev sahipliği yapmış, bölgesel iş birliği kapsamında, Irak kuzey yerel yönetiminin talebi ve ihtiyaçları doğrultusunda Kuzey Irak güvenlik gücü peşmergeye eğitim vermiş -vermekte aynı zamanda- Irak kuzeyi yerel yönetimi ve Irak Merkezî Yönetimi'ne donatım desteği sağlamaktadır.
Eylem alanlarını ulusal düzeyden uluslararası düzeye kaydıran, teknolojik ve bilişim imkânlarını azami oranda kullanan, suç ve terör örgütleriyle dünya geneline yaygınlaşan terörizm, eskiye oranla daha fazla şiddet içeren küresel ve asimetrik bir tehdit hâline gelmiştir. Bunun en açık göstergelerinden biri de hiç kuşkusuz 17 Şubat tarihinde Ankara'da meydana gelen hain terör saldırısıdır. PKK terör örgütünün Suriye'deki uzantısı PYD, YPG Türkiye'deki karışıklıktan istifade ederek, Suriye'deki karışıklıktan istifade ederek bölgedeki alan dışı aktörlerin ve ülkelerin de desteğiyle mevzi kazanmaya çalışmaktadır. PKK ise uluslararası kamuoyunun gözünde meşruiyet kazanmak için Suriye ve Irak'taki krizi istismar etmektedir.
PKK ve PYD aynı terörist havuzunu ve lider kadroyu paylaşmaktadır. PKK'nın PYD'yle olan ilişkisi aralarındaki pek çok temas ve iş birliğinden kolaylıkla anlaşılmaktadır. PYD'ye yapılacak silah ve teçhizat yardımlarının Türkiye'de terörist eylemler yapan PKK'lı teröristlere ulaştırıldığına dair bulgu ve istihbari bilgiler mevcuttur; bu, ülkemiz için ciddi bir tehdittir. Türkiye uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarını kullanarak DEAŞ, PKK ve PYD dâhil olmak üzere her türlü terör örgütüne karşı gerekli tüm tedbirleri almaya devam edecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye bu coğrafyada yaşayan tüm halkların dostudur; Arap olsun, Türk olsun, Türkmen olsun. En zor dönemlerinde Türkiye bu kardeşlerinin hepsine kapılarını açmıştır, bundan sonra da açmaya devam edecektir. Suriye'deki Kürtlerin de kardeşidir, dostudur. Nerede gösterildi? Kobani üç taraftan DEAŞ'la sarıldığında 200 binden fazla insanı Türkiye'ye kabul eden Türkiye'dir ve oradaki mücadeleye destek verip de Kobani'nin kurtulmasını sağlayan da Türkiye'dir, dolayısıyla oradaki Kürt halkının koruyucusu Türkiye'dir. Ancak, oradaki Kürt halkının hiçbir şekilde terör örgütüyle bir bağlantısının olmaması da gerekmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özet olarak ifade ettiğim yakın coğrafyamızda meydana gelen çatışma ve krizler bizim her hâle hazır olmamızı zorunlu kılmaktadır. Ulusal güvenlik öncelik hâline gelmiştir. Halkın talebi huzur, istikrar ve güven içinde bir yaşamdır. Küreselleşmeyle artan ve mahiyeti gün geçtikçe çeşitlenen risk ve tehditlerle ülkelerin tek başına mücadele etmesi neredeyse imkânsız hâle gelmiştir. Bu nedenle, Türkiye birçok uluslararası iş birliği mekanizmasında yer almakta ve barışı destekleme görevlerine, uluslararası yükümlülüklere millî menfaatleri imkân ve kabiliyetleri çerçevesinde azami oranda iştirak etmektedir. Ancak, bölgemizde yaşanan krizler göstermiştir ki uluslararası ilişkilerde menfaatler ittifak ruhunun önüne geçebilmektedir. Bu nedenledir ki bulunduğumuz coğrafyada millî sanayi ve politikalara dayanan milletimizin bağrından çıkmış güçlü bir silahlı kuvvetlere her zamankinden daha çok ihtiyaç bulunmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; uluslararası barış ve istikrarın korunması, sürdürülebilir kalkınma ve insani gelişim için gerekli olan güvenlik ve huzur ortamının tesis edilmesi için güçlü olmak gerekir. Güçlü bir silahlı kuvvetlere ancak güçlü bir savunma sanayiyle destek verilir ise bu güç sürdürülebilir, kalıcı olur. Ülkemizde güçlü bir savunma sanayi kurmak ana hedefimizdir. Bölgesinde güçlü bir ülke olmak isteyen Türkiye, güçlü bir ekonomi ve güçlü sanayinin yanı sıra savunma ve güvenlik alanında da özgün ürünlere ve çözümlere sahip olmanın gerekli olduğunun bilincindedir. Savunma sanayi en ileri teknolojilerin kullanıldığı bir sektördür. Bu teknolojilerin geliştirilmesi yoğun AR-GE çalışmalarıyla mümkün olmaktadır. Temel politikamız, savunma sanayisinde yerlileşme, bağımsızlaşma ve millîleşmeyi sağlamaktır. Dünyanın en büyük 100 savunma sanayisi firması arasında 2 firmamız bulunmaktadır, bu sayıyı önümüzdeki dönemde artırmayı hedeflemekteyiz. Savunma programlarımızda kaydettiğimiz başarılarla beraber, savunma ve güvenlik alanında emniyet güçlerimizin ve silahlı kuvvetlerimizin kabiliyetleri artırılmıştır. Gerçekleştirilen dönüşüm neticesinde büyük bir gururla yürüttüğümüz projeler sayesinde bugün yerli yapım gemimizi, helikopterimizi, insansız hava araçlarımızı, uydumuzu ve elektronik sistemlerimizi kullanmaktayız. Çok yakın bir zaman içerisinde yerli yapım tankımızı, yerli yapım tüfeğimizi, yerli yapım uçağımızı da Türk Silahlı Kuvvetleri envanterine alacağız.
Savunma sanayisi ürünlerimizi sadece Türk Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyaçlarını karşılamak üzere değil, aynı zamanda, dost ve kardeş ülkelere de ihraç ediyoruz. Tunus ile Türkmenistan'a Kirpi aracı, Kongo'ya Ejder aracı, Suudi Arabistan, Umman, Malezya, Birleşik Arap Emirlikleri'ne paletli zırhlı araç, Katar'a insansız hava aracı ve hâlihazırda birçok ülkeye yaptığımız deniz platformları ihracata yeni eklediğimiz ürünlerdir. Savunma sanayisi alanında da Türkiye'yi kendisine yeterli hâle getireceğiz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çözüm sürecini başlatmak doğruydu. Bu doğru, dün de doğruydu, bugün de doğrudur, yarın da doğru olacaktır. Çözüm süreci, kavga olmasın, silahlar bırakılsın, demokratik mücadele süreci içerisinde her şey tartışılsın, Meclis de nihai kararı versin idi. Ülkeden teröristlerin çıkması doğruydu, yurt dışında bilinen gelişmeler nedeniyle bu süreç durduruldu. Bugün bize terörle mücadelede hukuk devletinin kamu düzenini sağlama gereğinin dışında başka bir alternatif bırakılmadı. Türkiye'nin hukuka saygısı zafiyet olarak algılanmamalı, Türkiye, hukuk devleti içerisinde terörle mücadelesine devam edecektir. Güvenlik güçlerimiz kanunlar çerçevesinde kendine verilen teröristle mücadele görevini şehitler verme pahasına kanunlar çerçevesinde yerine getirmektedir. Başta aziz Türk milleti olmak üzere, devletimiz, milletimiz, güneydoğuda Mehmetçiğimize çay veren ve Mehmetçiğimizin gözlerinden öpen halk da göstermektedir ki teröristle mücadelede görev alan Türk Silahlı Kuvvetlerinin ve emniyet güçlerinin sonuna kadar milletimiz arkasındadır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Çözüm süreci gizli ve saklı bir süreç de değildir, Mecliste yasası çıkartılmıştır, uygulamaya dair Bakanlar Kurulu Kararı çıkartılmıştır, Resmî Gazete'de yayımlanmıştır, bu da halkın gözü önünde yapılmıştır, Mecliste bu konuya dair araştırma komisyonu da kurulmuştur.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2016 yılı bütçemizin ülkemiz için hayırlı olmasını diliyorum.
Şundan emin olunuz ki bugün Türk Silahlı Kuvvetleri dünden çok daha güçlü ve savaşa hazır ve hiç şüpheniz olmasın ki Türkiye'nin yarınında da Türk Silahlı Kuvvetleri bugünden daha güçlü ve hazırlıklı olacaktır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bütçemize vereceğiniz destekten dolayı şimdiden teşekkür ediyor, yüce Meclisi bir kez daha saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)