| Konu: | 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı 9'uncu tur görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 54 |
| Tarih: | 06.03.2016 |
CHP GRUBU ADINA MEHMET GÖKER (Burdur) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 5'inci maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetimizi saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum.
6 Mart 1930 tarihî, Cumhurbaşkanımız, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu önderi Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Burdur'a gelişinin 86'ncı yıl dönümü. Bugün benim de hazır bulunduğum kutlama etkinliklerinde gözlemlediğim, halkın ve gençlerin sevgisi var oldukça Türkiye Cumhuriyeti'ni yıkmaya kimsenin gücü yetmeyecektir. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Gençlerde gördüğüm Atatürk sevgisi bendeki bu inancı bir değil, bin kat daha artırmıştır. Bu vesileyle Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ve tüm şehitlerimizin aziz ruhları önünde saygıyla eğiliyorum.
Değerli milletvekilleri, Anayasa'mıza göre bütçeyi halktan aldığı iradeyle ve yetkiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi yapar. Maliye Bakanına verilen gerektiğinde kaynak artırım yetkisi, sürekli olarak vurguladığınız ve ağzınızdan düşürmediğiniz millî iradeyi yok saymaktır. Maliye Bakanlığı bütçesi 156 milyar 104 milyon 374 bin liradır. Oysa ödeneğe kullanılacak miktarın 5 milyar lira civarında olması gerekiyor. Aradaki fark aktarmalara kullanılacak. Tabii ki Maliye Bakanının aktarma hakkı olacaktır ancak bu miktar sınırın üzerindedir ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayı olmadan Bakan yetkisiyle kullanılacaktır.
Değerli milletvekilleri, milletten aldığınız yetkiyi neden tek bir kişiye devrediyorsunuz? Bu yetki gasbı millî iradeye saygısızlık değil midir? Bunu içinize sindirebilecek misiniz? Mademki işi bu dereceye indirecektiniz gecenin bu saatine kadar bizleri niye yordunuz? Alsaydınız bir boş kâğıt, üzerine yazsaydınız bir rakam ve "Bundan Maliye Bakanı ve üst akıl sorumludur." deseydiniz, olup bitseydi.
Aileyi siyasete karıştırmayalım tartışması oldu az önce ama Sayın Cumhurbaşkanının eşi siyaset yapıyor ve diyor ki: "Artık yeni bir kavşaktayız, Türkiye'nin doksan yıllık enkazını kaldırdık." Unutmayın ki kazanımlarınızı Mustafa Kemal Atatürk ve onun kurduğu Türkiye Cumhuriyeti'ne borçlusunuz. Bu enkazı kaldırırken tuttuğunuz yer yanlış olmalı ki on üç yıllık devriiktidarınızda ortaya dökülenleri sizlere anlatmak istiyorum.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Ya gecenin bu saatinde...
MEHMET GÖKER (Devamla) - Gecenin bu saati de olabilir, bütçeyi yapmasaydınız hanımefendi.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Kadınların üzerinden ellerinizi çekiniz lütfen.
MEHMET GÖKER (Devamla) - Terörle mücadele yerine teröristle pazarlık masasına oturup âcizlik sonucunda ülkeyi kan gölüne döndürdünüz. Her gün şehit tabutları yüreğimizi yakmakta. Kadınlara uygulanan şiddet ve tecavüzlerde yaşanan yüzde 1400'lük artış. Okul bahçelerinde peynir ekmek gibi satılan bonzailer. Kara para aklanmasında 145 ülke arasında elde edilen 12'ncilik. Dünya yolsuzluk sıralamasında 168 ülke arasında elde edilen 66'ncılık. Basın özgürlüğü endeksinde 149'uncu sıradayız. Bunlar mıdır ileri demokrasi, bunlar mıdır kazanımlarınız?
Değerli milletvekilleri, size gerçek bir hikâye anlatmak istiyorum: Prusya Kralı II. Friedrich Potsdam Ormanları'nda gezerken bir tepe görür, tepenin üstünde bir değirmen vardır, tepe 5 tane olsa saray yapmak kolay ama o tepenin sahibine gider, kendisine değirmeni satmasını ister, değirmenci bunun olmayacağını, kendisinin tapulu malı olduğunu ve bu değirmenin atalarından kendisine kaldığını, bunu da kendi çocuklarına devredeceğini söyler. Kral çok öfkelenir, der ki: "Senin tapulu mülkün olsa da ben burayı zorla alacağım, bakalım o zaman ne yapacaksın?" Tapusuz yere yapsa saray kaçak olacak. Değirmenci başını kaldırır ve atının üzerinde bütün ihtişamıyla duran krala -malumunuz o zamanlarda Mercedes marka zırhlı arabalar yok, atla geziliyor- sükûnet içinde "Sen kralsın ama Berlin'de hâkimler var." der.
Buradan açıkça anlaşılması gereken şudur değerli milletvekilleri: Hukuk devletinde idarenin tasarruflarına karşı bireylerin hak ve hukukunu korumakla görevli kişiler, aynı zamanda, adaletin tecelli etmesinin de en büyük güvencesidir. Hukuk herkese lazımdır, çok güçlü olduğunuz zamandan ziyade en zayıf olduğunuzda daha da çok lazımdır. Onun için, herkesin karara saygı duyması gereklidir.
Bu bağlamda, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün dediği gibi "Herhâlde dünyada bir hak vardır ve hak kuvvetin üstündedir. Adalet gücü bağımsız olmayan bir milletin devlet hâlinde varlığı kabul olunamaz."
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2002 yılında tarımdan geçimini sağlayan vatandaşlarımızın sayısı 7 milyon 460 binken, 2015 yılı sonunda bu sayı 5 milyon 475 bine kadar düşmüştür yani ülkemiz bir tarım ülkesi olmasına rağmen iktidarın yanlış politikaları yüzünden, son on üç yılda 2 milyon çiftçi tarımdan uzaklaşmıştır.
Bunun yanı sıra, AKP iktidara gelmeden önce, 2002 yılında çiftçimizin toplam borcu 530 milyonken bugün, bu rakam 28,5 milyar lira olmuştur. Tam da sizin anlayacağınız dilde istikrar göstergesi. Çiftçiyi bilerek borçlandırdınız ve kapitalizmin kölesi yaptınız.
Hayvancılıkta da durum farklı değil. Tüm Türkiye'de ve Burdur'da süt üreticileri isyanda. Nasıl isyan etmesinler? Sütte referans fiyatınız 1 lira 15 kuruş.
Bundan iki gün önce Değerli Bakan Faruk Çelik burada "78 milyona kimsenin zulmetmeye; alnının teriyle, güneşin altında kavrulan çiftçiye kimsenin zulmetmeye hakkı yoktur." dedikten beş dakika sonra cep telefonuma gelen mesajı sizlerle paylaşmak istiyorum: "Sayın Vekilim, Tarım Bakanı şu an 'Süt hakkında süt üreticisini mağdur etmeye kimsenin hakkı yoktur.' diyor ama biz 98 kuruşa süt satıyoruz. Aynı zamanda, alıcı firma bize yem dayatması yapıyor. 4 liralık yemi 5 liraya alıyoruz. Aylık zararım 5 bin lira." Bu, vatandaşın bana gelen mesajıdır. Yorumu ve takdiri sizlere bırakıyorum.
Değerli milletvekilleri, ülkemiz içerisinde bir yılda üretilen süt miktarının parasal değeri yaklaşık 10 milyar 274 milyon liradır. Gelin, Cumhurbaşkanlığına, sorumluluğu olmayan bir Cumhurbaşkanına ayırdığınız örtülü ödeneğin örtüsünü kaldırın, buradaki geliri, buradaki bütçeyi çiftçimize aktarın ve milletin efendisi olan çiftçiye bir hayrınız dokunsun. (CHP sıralarından alkışlar)
Öte yandan, 550 kilo ağırlığında olan bir sığırın günlük gideri, yemi, samanı, ilaç gideri hesaplandığında yaklaşık maliyeti 22 lira 76 kuruştur. Aynı hayvanın günlük -sizin deyişinizle, 1 lira 15 kuruştan, referans fiyattan- sütünü satsa alacağı karşılık 22 liradır. Yani üretici ürününü referans fiyattan satsa dahi zararına iş yapmaktadır.
26'ncı Dönemde Türkiye Büyük Millet Meclisinde ortak bir kanunla yem ve gübrede KDV'yi yüzde 1'e indirdik. Peki, bu indirdiğimiz KDV üreticiye gitti mi? Hayır. Maalesef yansımadı değerli arkadaşlarım. Kaldırılan yüzde 8 KDV'nin tek kuruşu çiftçiye gitmedi, aracıların cebine gitti. Örneğin, kepek 500 lirayken şimdi 600 lira. 2015'teki yem fiyatına göre KDV kaldırılmasına rağmen bugün yem daha pahalı hâle gelmiştir.
Değerli arkadaşlarım, biraz da şeker fabrikalarından bahsetmek istiyorum. Zira, vekili olduğum Burdur'un ana geçim kaynaklarından biri şeker pancarıdır. Özelleştirme kapsamına alınan Burdur Şeker Fabrikasının satış işlemi toplumsal direnç karşısında bekletilmektedir. AKP Hükûmeti, Avrupa Birliğine vermiş olduğu köylü nüfusunun yüzde 10'a düşürülmesi sözü kapsamında özelleştiremediği Burdur Şeker Fabrikası için oyunların içerisine girmiştir. Şöyle ki, üretilen pancar, pancar için nişasta bazlı tohum kullandırtılarak ürünün niteliğini düşürtmek yoluyla üretici caydırılmaya çalışılmaktadır. Şeker fabrikalarını özelleştirmek demek ülkemiz insanının mısır şurubuna mahkûm edilmesi demektir. Nişasta bazlı şekerin içeriğinde bulunan mısır şurubunun insan sağlığını tehdit etmesi bir doktor olarak beni bir hayli rahatsız etmektedir. Birçok diyet üründe ve işlenmiş gıdada bulunan mısır şuruplarının karaciğer yağlanması, diyabet ve kanser riskini yükselttiği ve buna bağlı olarak kalp krizine bağlı ölümleri artırdığı unutulmamalıdır. Söz konusu bu oranı Bakanlar Kurulu kararıyla yüzde 50'ye kadar artırmaya yetkili kıldınız. Üretici bu işten zarar etsin, vatandaş isterse kanser olsun, yeter ki milletin anasına küfredenlerin işleri yürüsün.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)