GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı Tasarısı Maddelerinin görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:55
Tarih:07.03.2016

CHP GRUBU ADINA MEHMET GÖKDAĞ (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 11'inci maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nü de buradan kutluyorum.

Değerli arkadaşlar, 11'inci madde fonlara ilişkin bir maddedir, Savunma Sanayii Destekleme Fonu'nun kullanılmasına ilişkin bazı hususları düzenlemektedir.

Sayın milletvekilleri, fon gelirleri de devletin diğer geliri gibi bir gelir çeşididir. Fon işlemleri bu maddeyle genel bütçeden ayrı değerlendirilmektedir. Bu durum bütçe içinde ayrı bir bütçe oluşturulmasına yol açmakta ve bütçede bütünlüğü ortadan kaldıran görüntüye neden olmaktadır ve denetimini zorlaştırmaktadır. Bütçe bütünlüğüne zarar veren bu anlayışın kaldırılarak fonların genel bütçeye alınması ve genel bütçe içinde ilgili bakanlığın bütçesine dâhil edilmesi gerekmektedir.

Sayın milletvekilleri, günlerdir burada bütçe üzerinden Türkiye'nin sorunlarını, çözümlerini, ihtiyaçlarını, önceliklerimizi ve hassasiyetlerimizi konuşuyoruz. Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki: Bütçe bir kaynaklar ve harcamalar dengesidir. Harcamalar vatandaşlar ve ülkenin ihtiyaçları için yapılır, kaynak da vatandaştan alınan vergilerdir. Vatandaştan toplanan vergilerle oluşan bütçenin gelirinin de giderinin de denetlenmesi işin doğasından kaynaklanan vazgeçilmez bir ilkedir. Bütçenin şeffaflığı ve yasallığı da bu nedenle gereklidir. Vatandaşın, verdiği vergilerin nereye harcandığını, usulüne uygun harcanıp harcanmadığını bilmesi en doğal hakkıdır. Bütçe hakkı tüm bu ilkeleri içinde barındıran bir haktır.

Değerli arkadaşlar, bütçe hakkı boş bir kavram değildir, tarihi temel hak ve özgürlüklerin tarihi kadar eskidir. 1789 Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi'nin 14'üncü maddesi "Kamu harcamalarına ve bu harcamaların finansmanını oluşturan vergilere, bu vergilerin miktarına, süresine ve tahsil usulüne millet karar verir." der. Bu ilke bugün dahi tüm kapsamıyla geçerlidir. Ancak, bu bütçe anlayışının üzerinde tartıştığımız tasarının hiçbir noktasında olmadığını görüyoruz. Bütçe anlayışınız, üzülerek görüyorum ve söylüyorum ki şeffaf değil, denetlenebilir değil, adil değil, hesabı verilebilir değil. (CHP sıralarından alkışlar) Yönetim anlayışınızdaki keyfîlik en çarpıcı şekilde bütçe üzerinden kendisini göstermektedir. Siz istediğiniz kadar kendinize demokrat deyin, istediğiniz kadar ekonomik büyümeden bahsedin, karneniz bütçedir ve halkın yaşadığı sefalettir. Tek başına iktidara geldiğiniz on üç yılda işsizliği büyüttünüz, yoksulluğu büyüttünüz; on üç yılda ülkenin, yurttaşın borç rakamlarını büyüttünüz; ekmeğin, suyun, elektriğin fiyatını büyüttünüz; esnafı perişan ettiniz, protestolu senet tutarını 0,8 milyardan 10,1 milyar TL'ye çıkardınız, karşılıksız çek tutarı 2,2 milyardan 27,3 TL'ye çıktı.

Vekili bulunduğum Gaziantep'te esnaf arkadaşlarla görüşüyoruz, siftah etmeden kepenk kapatıyorlar. Siz bu esnaftan vergi alıyorsunuz. Bu durumda olan esnafın BAĞ-KUR prim ödemesini yüzde 35 artırdınız, 438 lira olan en düşük basamaktaki prim ödemesini 570 liraya çıkarttınız. Sadece Gaziantep mi? Türkiye'deki bütün esnafın durumu aynı. Sadece esnaf mı? Hayır, işçinin de, çiftçinin de, emeklinin de, işsizin de, üniversite mezunu gençlerin de durumu aynı, hepsi perişan.

Nasıl bir ekonomi politikası ki dünyada gıda fiyatları düşer, bizde artar; dünyada petrol fiyatları düşer, bizde artar; asgari ücrete küçük bir zam yapılır, temel ihtiyaçlara yapılan zamlarla misliyle geri alınır. Dün Sayın Bakan İstanbul'un iki yakasını bir araya getirdiklerini söyledi. Sayın Bakan, vatandaşın iki yakası bir araya gelmiyor, vatandaşın. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, baktığımızda, bütçeyi ağırlıklı olarak çalışanlardan, ücretlilerden, küçük esnaftan ve hatta iş bulamayan yurttaşımızın temel gıda maddelerinden aldığınız vergilerle oluşturuyorsunuz. Fakir fukaranın içtiği sudan, kullandığı elektrikten, yediği ekmekten vergi alıyorsunuz. Vergi almadığınız tek şey soluduğumuz hava, onu da rant uğruna kirletiyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, maalesef, gördüğüm tablo, burada halkımızın gözlerinin içine baka baka gerçeklerin saklanması, yanlış bilgilerin verilmesi ve sayıların çarpıtılması oldu. Gelir dağılımındaki dengesizlik giderek büyürken, fakir daha fakir, zengin daha zengin olurken fakir kesimin zenginleştiğinden söz ediyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, bütçeye baktığınızda, hiçbir umut yok, hiçbir vizyon yok, hiçbir hedef yok; hep bir şeyi kapatma, gizleme, bir şeylerin eksikliğini saklama çabası görülüyor. İktidara geleli on üç yıl geçmiş, Başbakan köklü reformlardan bahsediyor, katma değeri yüksek üründen bahsediyor. Hangi politikayla? Hiçbir şey belli değil. Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek de yapacakları reformlarla ülkenin algısını iyileştireceklerini söylüyor. Değerli arkadaşlar, bunu on üç yıldan beri iktidarda olan AKP'nin Başbakanı ve Başbakan Yardımcısı söylüyor, zannedersiniz ki ülkeyi başkaları yönetiyor. Ama, Sayın Şimşek önemli bir konunun altını çiziyor; ülkenin algısı iyi değil. Nasıl iyi olsun ki? Basın özgürlüğünün kalmadığı, hukukun ayaklar altına alındığı, yargı kararlarına uyulmadığı ve uyulmayacağı Cumhurbaşkanı tarafından dile getirilen ülkenin algısı nasıl iyi olsun? Hiçbir şeyin hesabının verilmediği bir ülkenin algısı iyi olabilir mi? Halk verdiği vergilerin nereye harcandığını bilmek istiyor değerli arkadaşlar. Hem kul hakkından söz edeceksiniz hem harcanan paranın hesabını vermeyeceksiniz. Bir sarayın hesabını veremediniz değerli arkadaşlar.

Değerli milletvekilleri, bütçe halk bütçesi olmalı, içinde halk olmalı; esnaf, işçi, memur, üretici, emekli, işsiz bütçede sorunlarına çözüm görmeli. Halkın öncelikleri önemsenmeli; yandaşa değil vatandaşa yönelik olmalı. Bu "Ben yaptım, oldu." mantığından, bu keyfîlikten vazgeçin değerli arkadaşlar. Sizi hukuka davet ediyorum, hesap verebileceğiniz bir noktada kalmaya davet ediyorum.

Biz ne zaman buraya çıksak, yaptıklarınızla ilgili bir eleştiri getirsek sıralarınızdan hemen oy oranınızı söylüyorsunuz. Değerli arkadaşlar, sayın milletvekilleri; aldığınız oy üzerinden keyfîliğinizi meşrulaştıramazsınız. Meşru kalmanın yolu hukukun içinde kalmaktır, Anayasa'ya ve yargı kararlarına saygı duymaktır. Bakın, insanlık tarihine kara bir leke olarak geçen Hitler yüzde 89,93 oyla Cumhurbaşkanı oldu ama iktidarı bittiğinde intihar etti; döneminde suçuna ortak olanlar bir tarla faresi gibi saklandılar, yakalananlar yargıda hesap verdiler. Daha geçtiğimiz günlerde, o dönemde suça ortak olan bir görevli yetmiş yıl sonra yakalandı ve şimdi yargı önünde hesap verecek. Bu devran hep böyle devam etmez arkadaşlar, hesap döner sizi de bulur.

Ben sözlerimi gönül eri, sevgi adamı Yunus Emre'nin sözleriyle bitirmek istiyorum. "Olsun be aldırma Yaradan yârdır/ Sanma ki zalimin ettiği kârdır/ Mazlumun ahı indirir şahı/ Her şeyin bir vakti vardır."

Ben Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)