GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı Tasarısı Maddelerinin görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:56
Tarih:08.03.2016

MHP GRUBU ADINA İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 14'üncü maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Sizleri ve bizi izleyen aziz vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Konuşmamın başında, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü münasebetiyle tüm kadınların Dünya Kadınlar Günü'nü kutluyorum. Şüphesiz, kadınlara yönelik baskının, şiddetin, hakaretin, dışlanmışlığın ve eşitsizliğin ortadan kalkması, gelişmiş ve medeni bir toplumun en başta gelen özellikleri arasında yer almaktadır. Ancak, TÜİK'in dün açıkladığı kadın istatistikleri, bu konuda ülke olarak alacağımız çok mesafenin, gideceğimiz çok yolun olduğunu göstermektedir.

Öte yandan, hafta sonu yaklaşık 2 milyon 178 bin gencimiz üniversite sınavına girerek hayallerini gerçekleştirme gayretinde olacaktır. İsteyen her öğrencinin ilgisine ve yeteneğine göre istediği üniversiteye gidebileceği bir yükseköğretim sisteminin Milliyetçi Hareket iktidarında gerçek olacağını ifade ederek sınava girecek olan tüm kardeşlerimize üstün başarılar diliyorum.

Değerli milletvekilleri, görüşmelerinin sonuna geldiğimiz 2016 yılı merkezî yönetim bütçe giderleri 570,5 milyar Türk lirası, bütçe gelirleri 540,8 milyar Türk lirası, bütçe açığı ise 29,7 milyar Türk lirası olarak belirlenmiştir. Yıl içindeki vergi gelirleri beklentisi 459 milyar Türk lirası olarak öngörülmüş. Bu durumda, Hükûmetin, harcamalarının yüzde 85'ini halktan vergi olarak toplamayı planladığı anlaşılmaktadır. Vergilerin ağırlıklı kısmı dolaylı vergilerdir. Toplanması öngörülen vergi gelirleri içinde dolaylı vergilerin payının yüzde 68'ler civarında olduğu düşünüldüğünde, vergi yükünün dar gelirlilerin omuzlarında olacağı görülmektedir. Bütçeden yatırımlar için ayrılan pay, yüksek oranlı büyüme hedefleri olan iddia sahibi bir ülke için oldukça yetersizdir.

Değerli milletvekilleri, 1 Kasım seçimleri sonrasında istikrar olacak, güven artacak, ekonomi büyüyecek, ülke uçacaktı. Sanki Türkiye'nin içinde bulunduğu sorunlar AKP iktidarda iken oluşmamış, on dört yıldır ülkeyi yöneten AKP değilmiş gibi vatandaşlarımız umutlandırıldı, istismar edildi. Ama seçimlerden bugüne kadar geçen sürede hâlâ yaprak kımıldamıyor, beklenen yatırımlar yapılmıyor, işsizlik azalmıyor, esnaf siftah yapamadan kepenk kapatıyor, çiftçi ürününü satamadığı için yollara döküyor, vatandaş borcu borçla kapatıyor. Çizilen pembe tablolar bir yana bırakılırsa Türkiye'nin karşı karşıya bulunduğu sosyal, siyasi ve ekonomik ciddi sorunlar daha iyi görülebilecektir.

Kısaca, bu başat sorunlara dikkatinizi çekmek istiyorum:

Bunların başında kuşkusuz terör gelmektedir. Türkiye'de, bölücülük ve bölücü terör, AKP döneminde hiç olmadığı kadar mesafe katetmiştir. AKP hükûmetleri tarafından yürütülen müzakere süreci terörle mücadeleyi zaafa uğratmış, güvenlik güçlerini kışla ve karakola hapseden anlayış milletimizi telafisi imkânsız sonuçlarla karşı karşıya bırakmıştır.

İkinci önemli sorun üretimsizliktir. Türkiye sanayide ve tarımda giderek daha az üretmekte, üretim çarkları yeterince dönmemektedir. Yıllardır uyguladığımız teşvik politikaları ve bir türlü uygun hâle getirilemeyen yatırım iklimi nedeniyle üretime dönük yabancı yatırımlar Türkiye'ye gelmediği gibi, yerli yatırımcılar da yatırım ortamının daha cazip olduğu ülkelere yatırımlarını taşımaktadır. 2002'den bu yana yaklaşık 3 milyon hektar tarım alanı ekilip dikilmemektedir. Uygulanan fiyat politikası, girdi maliyetlerindeki yükseklik ve yanlış üretim planlaması tarımsal üretimi azaltmaktadır. Üreten, istihdam yaratan teknoloji yoğun yatırımların yapılmaması, ekonomide giderek gelecek beklentisini olumsuz hâle getirmektedir.

Yolsuzluk ve usulsüzlükler, karşı karşıya olduğumuz en önemli sorunlardan bir başkasıdır. AKP iktidarları yolsuzluklarla etkili mücadele yapmak adına herhangi bir adım atmamıştır. Yolsuzluğa zemin hazırlayan unsurları ortadan kaldıracak etkili tedbirler alınmamış, yolsuzluk yapanlardan hesap soracak müesseseler ve müeyyideler geliştirilmemiştir. Yapılan özelleştirmelerin ve ihalelerin çoğu siyasetçi-iş adamı-bürokrat üçgeninde oluşturulan özel ilişkilerle şekillendirilmiş, denetim sistemi işlevsizleştirilerek yolsuzluk ve usulsüzlüklerin üzeri örtülmüştür.

Dördüncü sorun yoksulluktur. Yoksullukla mücadelenin esasını işsizlikle mücadele oluşturmalıdır. Ancak, sağlıklı bir yatırım, üretim ve istihdam zinciri oluşturulamadığı için işsizlik azaltılamamıştır. Son açıklanan 2015 Kasım ayı iş gücü istatistiklerine göre 3 milyon 125 bin kişi işsizdir. İşsizlik oranı yüzde 10,5; gençlerdeki işsizlik oranı yüzde 19,1'dir. İş aramayıp da iş bulduğunda çalışacak durumda olan 2 milyon 355 bin kişi de dâhil edildiğinde gerçek işsiz sayısı 5 milyon 480 bin kişiye çıkmaktadır. TÜİK yoksulluk göstergelerine göre nüfusun yüzde 16'dan fazlası yoksulluk riski altındadır. Her 10 haneden 1'i yardıma muhtaç durumdadır. Kişi borçları ve özel sektör borçları sürdürülemez hâle gelmiştir. Hane halkı borcunun hane halkı harcanabilir gelire oranı 2002 yılında yüzde 4,7'yken bugün yüzde 52 düzeyindedir. Yani, her 100 liralık gelirin 2002'de 4,7 lirası borca giderken bugün 52 lirası borca gitmektedir. TÜRK-İŞ'in yaptığı şubat ayı açlık ve yoksulluk araştırmasına göre, 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 1.407 lira, yoksulluk sınırı 4.584 liradır. Asgari ücretliler, memur, işçi, emekli, dul ve yetimler, gaziler, dar ve sabit gelirliler, küçük çiftçi ve esnaf düşünüldüğünde, toplumun büyük bir çoğunluğunun yoksulluk sınırı altında hayatını idame ettirmeye çalıştığı görülmektedir.

Bir başka temel sorun alanı, toplumsal kutuplaşma ve sosyal yarılmadır. Türkiye, yıllardır uygulanan tahterevalli siyasetinin etkisiyle sosyal fay hatlarına ayrılmış durumdadır. Eğitim ve sağlık kurumları, konut alanları, sosyal donatılar ve benzeri ortak yaşam alanları farklı bölünmüşlüklerin birer göstergesi hâline gelmiştir. AKP'nin on dört yıldır kullandığı ötekileştirici siyaset dili, ayrıştırmayı körükleyen ana unsur olmuştur.

Altıncı temel sorun alanı adaletsizliktir. Adalet mülkün temeli ise herkesin vicdanlarında adalet duygusunu hissettiği, yargının bağımsızlığına ve tarafsızlığına içten güvendiği bir adalet düzeninin tesis edilmesi şarttır. AKP siyasetinin sonu gelmez ele geçirme ihtirasları devlet kurumlarını da, yargıyı da siyasallaştırmıştır. Bu yapı içinde adalete olan güven giderek azalırken herkesin kendi adaletini sağlama girişimlerinin neşet ettiği kanun dışı çarpık yapılar ortaya çıkmaktadır.

Bir başka problem ise vatandaş memnuniyetini esas alan kamu hizmetlerinin açıklık, katılımcılık ve hesap verebilirlik ilkeleri çerçevesinde sunulduğu bir kamu yönetiminin tesis edilememesidir.

Toplumsal ahlak ve kalite anlayışının her alanda hâkim kılınamaması millî, manevi ve evrensel değerlerin tahrip edilmesi sonucu siyasette, adalette, kamu yönetiminde, sporda, sanatta ve bir çok alanda yaşanan değer erozyonu ve etik problemler, yüz yüze olduğumuz temel sorunlardan bir başkasıdır.

Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz 2016 yılı bütçesinde, ülkemizin bu temel sorun alanlarının ortadan kaldırılmasına dönük bir çaba görülmemektedir. Fonksiyonları itibarıyla tüm bu sorunlarla ilgili olarak çözüm üretmesi, politika geliştirmesi ve bunlara uygun olarak bütçe hazırlaması gereken, bütçelerini görüştüğümüz bakanlık ve kurumlardır. Oysa bütçede bu temel sorunlara çözüm üretecek bir yaklaşım görülmemektedir.

Bütün olarak bakıldığında bu bütçe, Türkiye'nin ve Türk milletinin tarihî ve kültürel derinliğine, doğal ve beşerî kaynak zenginliğine, bölgesel ve küresel hedeflerine hizmet etmemektedir.

Değerli milletvekilleri, bu bütçeyle yatırımlarda sıçrama olmayacak, üretim ve istihdam artmayacak, esnaf ve çiftçimizin yüzü gülmeyecektir. Adalet yine tartışılacak, Hükûmetin yönetim anlayışı sorgulanacak, atanamayan öğretmenler yine bekleyecektir. O sebeplerle bütçe kanun tasarısının Türkiye'nin kalkınmasına, milletimizin huzur ve refahına katkı sağlamayacağını düşünüyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)