GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP GRUBU ÖNERİSİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:130
Tarih:02.07.2012

HÜLYA GÜVEN (İzmir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; zaman zaman ülkemizde,  özellikle Alevi vatandaşlarımızın evlerinin işaretlenmesi sonucunda ortaya çıkan huzursuzluklar nedeniyle, bu konunun kimler tarafından nasıl yapıldığının araştırılması için vermiş olduğumuz araştırma komisyonu kurulma isteği için söz almış bulunuyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Aslında, bugün 2 Temmuz 2012. Bundan on dokuz yıl önce Sivas'ta ülke tarihine kara bir leke olarak geçecek bir katliam yaşandı. Pir Sultan Abdal şenliklerine katılmak için giden ve Aziz Nesin'in de içinde bulunduğu yazar, şair ve sanatçıların, "Kahrolsun laiklik!" sloganı ile Madımak Oteli'ne saldırarak orada 35 kişinin diri diri yanarak katledilmeleriyle sonuçlanan bir katliama yol açtılar. Bu 35 kişi kimlerdi, biliyor musunuz? Yaşları on iki ile altmış yedi arasında çocuk, yaşlı ve gençlerdi; bunlar pırıl pırıl insanlardı.

Bugün iktidar partisi "Laikiz." diyor ama "Kahrolsun laiklik!" diyerek katliam yapanları koruyor, hatta onların avukatlığını yaparak davalarının da düşmesine yol açıyor.

Dava, tabii ki sizin iktidarınızda zaman aşımı nedeniyle düştü ve ceza alması gereken kişiler ceza alamadılar. 13 Mart 2012 tarihinde yapılan duruşmada, davanın zaman aşımı talebi karara bağlandığı gün, katliamın sorumlularının cezalandırılacaklarını umarak Ankara'da toplanan binlerce kişiye ise polis müdahale etti. Bu mudur adalet? Burada, bu davayı yürüten avukatlar ise, katliama yol açan kişilerin avukatları ise ödüllendirildiler. Aziz Nesin o arada kurtulmaya çalışırken linç ediliyordu. Zaten, nedense, teknolojide çok ileri olduğunu, her türlü güvenlik önlemlerinin alındığını iddia eden Hükûmetimiz insan yakma konusunda uzmanlaştı. Cezaevinde ve cezaevi arabasında mahkûmları yakıyoruz, çocuk yuvalarında çocukları, çadırda işçileri, depremzedeleri de çadırlarında yakıyoruz. Gelecekte de nükleer santrallerle şehirde yaşayanları yakacağız herhâlde. Bir Çernobil örneği, bir Japonya örneği varken, bir deprem ülkesi olan ülkemizde, yine bir kazayla -adı kaza olacak tabii- orada bulunan, yakında bulunan kişileri diri diri yakacağız. Bunların, mahkûm olsun, ne olursa olsun, bu yanan insanların, çukura düşen insanların, işçilerimizin insan olduklarını unutmayalım. Tüm vatandaşların yaşamları ve sağlıkları devlete teslim edilmiştir ve devletin sorumluluğundadır. Devlet, dil, din, ırk, mezhep ayrımı yapmamalıdır. İktidarımız "Biz yapmıyoruz." derken sonuca bakın. Geride yüzlerce gözü yaşlı aileler bırakılıyor. Uludere'de de yurttaşlarımızı yakıyoruz. Çığlık atan bedenlerde yükselen dumanlar ve yanık et kokularını düşünebiliyor musunuz? Ben sizlerin bir gözünüzün önüne getirmenizi istiyorum. Bu yanarak öldürülmenin acısını sizler, bizler nasıl anlayabiliriz? Bu yananlar, Sivas'ta yananlar sizin çocuklarınız olabilir, babalarınız olabilir, bizim de çocuklarımız ve babalarımız olabilir, annelerimiz, kardeşlerimiz olabilirdi. Katliamlar aslında insanlık suçudur. Sizler de zamanaşımına uğratarak aslında bu suça ortak oluyorsunuz.

Başka bir konu da zaman aşımına uğradığı zaman mahkemenin verdiği karara "Hayırlı olsun." açıklaması yapan Sayın Başbakanımızdan sonra, bazı kesimlerin heveslenerek bazı Alevilerin evlerinin kapılarına, duvarlarına işaret koymalarıdır. Adıyaman, İzmir, Gaziantep; bunlar sadece başlangıçta olan üç ilimiz ve çeşitli mahalleleri. Zaman zaman başka illerimizde de görüldü ve bu illerimizde neden olduğu polise sorulduğu zaman alınan cevaplar anlamsızdı. Polis bazılarına su ve kanalizasyon çalışmaları için konulduğu söylemiş ama araştırdıklarında öyle bir çalışma yok, olmadığı ortaya çıkmış. Bazılarında "Çocuklar yaptı." demişler, ama öyleyse bu konunun tabii ki araştırılması lazım.

Bizim Madımak acısını hiçbir zaman unutmamız gerekiyor, diğerlerini de unutmamalıyız. Bundan sonraki adımlarımızı hep bu konuda ve bununla ilgili olarak "İnsanlara nasıl yararlı olabiliriz?" diye düşünerek atmamız lazım.

Madımak Otelinin altında kebapçı açılmış. Acaba o insanlar orada, o kebapları yerken ne düşünüyorlardı? Tepki koyan insanları da anlamamışlar. Sizler yiyebilir misiniz orada kebap? O yanan insan eti kokuları burnunuza gelmez mi? Çığlık çığlığa bağıran, yanan insanların çığlıklarını duymaz mısınız?  Bu Madımak Türkiye'nin bir kara lekesi olarak hep kalacaktır.

Birlikte yaşama kültürünü bozacak etkenlerden biri olarak görülen bu işaretleme olayının -ki nelere yol açacağını bilmiyoruz, nerelere gideceğini bilmiyoruz- hedefine ulaşmaması için, ayrımcılığı ortaya çıkarmaması için, insanların dost olmasını sağlaması için iç yüzünün ortaya çıkarılması ve bunu yapan gerçekten çocuk mudur erişkin midir, kasıtlı mıdır değil midir, hangi amaçla yapılmıştır, tüm bu soruların cevaplarını bulmamız gerekiyor ve bunun için de, bu faillerin ortaya çıkması için araştırma yapmamız gerekiyor.

Ben bir Madımak menüsü göstermek istiyorum. Bir insanlık suçu, evet, bir insanlık suçudur her şeyden önce. Katliam, değil mi? Sadece o değil, diğerleri de öyle, yanan insanlar. Cehalet, tabii, cehalet var. Hoşgörüsüzlük, hukuksuzluk ve adaletsizlik. Eğer adalet yerini almış olsaydı yerini bulmuş olsaydı hiçbir zaman, ondan sonra bu işaretleme gibi insanların içinde korku yaratacak, insanlara ayrımcılığı yaşatacak durumlar ortaya çıkmazdı. Adalet her zaman için hepimize lazım ve hepimiz bunu yaşatmalı, bulmalıyız.

Bu geçirdiğimiz yirmi iki saat? Biraz önce medyadan soranlar oldu, "Yirmi iki saat nasıl dayandınız?" dediler. Evet, bizler, Cumhuriyet Halk Partisi olarak dayandık çünkü biz yaptığımız işin doğru olduğunu, adaleti savunduğumuzu ve bunun için de her türlü çabayı göstereceğimizi söyleyerek, biz aslında yorulmadık, uyuyan bizler değildik.

Ben tekrar bu konunun araştırılarak, barışı getirmesini sağlamanızı diliyor, yüce Meclise saygılarımı sunuyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Güven.