GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı Tasarısı Maddelerinin görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:56
Tarih:08.03.2016

CHP GRUBU ADINA ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Meclisimizi saygıyla selamlarım.

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nü anlamına uygun kutlayan tüm kadınlarımızı saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, Mustafa Kemal Atatürk "Dünyada her şey kadının eseridir." demiş ve kadınların seçme seçilme haklarından varlıklarının eşit yurttaş kimliğe ermesine önderlik yapmıştır. Onun çizgisinden uzaklaştığımız her alanda ülkemiz sorunlu ve karmaşık bir sürece doğru ilerlemektedir.

Değerli milletvekilleri, terör ve ekonomi ülkemizde başlıca sorundur. Yokluk, yoksulluk ve yolsuzluk artmaktadır. Bunun yanında, toplum duyarlılığımız da olumsuz biçimde değişmektedir. Şehit cenazeleri ve yaşanan acılar karşısında televizyonlarda oyun havalarından vazgeçmeyen, müzik ve eğlenceyle normal yaşam akışını sürdürünce terörün sona ereceğini sanan ve toplumun doğru bilgiye ermesini engelleyen kafanın "O da olacak, bu da olacak." gibi saçma sapan savunmalar üretilerek acıların paylaşılması yerine, yaşananlardan bihaber, korkan, düşünmeyen bir toplum yaratma çabasında olduğu da açıkça görülmektedir. (CHP sıralarından alkışlar)

"Komşusu açken tok yatan bizden değildir." anlayışı yerine, AKP hükûmetlerinin yarattığı öteleme yaklaşımlarıyla "Her şey benim olsun, başkası ne olursa olsun." düşüncesine doğru hızla savrulmaktayız. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, örnek bir devlet ve hükûmet adamı nasıl olur, ona bir örnekle sözlerime devam edeceğim: Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, Başbakan İsmet İnönü (CHP sıralarından alkışlar) Millî Eğitim Bakanı Niğdeli Abidin Özmen, yıl 1934. Millî Eğitim Bakanının kapısı çalınır, Atatürk'ün yaverlerinden biri yanında 2 çocukla makama girer, Atatürk'ten gelen bir mektup Bakana sunulur.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Bravo(!)

ÖMER FETHİ GÜRER (Devamla) - Mektupta "Yaver Bey'le size 2 fakir ve kimsesiz çocuk gönderiyorum, bu çocukların uygun göreceğiniz bir liseye parasız yatılı olarak kaydını yaptırın." yazmaktadır. Bakan gereğini yaptırır ve Atatürk'e bir mektup yazar: "Muhterem Atatürk, Yaver Bey'le göndermiş olduğunuz 2 çocuk hakkında emirlerinizi aldım ancak arkasında Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu ve Cumhurbaşkanı Atatürk gibi birisi bulunduğu için bu 2 çocuğu fakir ve kimsesiz olarak kabul etmeme hem yasalarımız hem vicdanımız hem de mantığım izin vermedi. Bu nedenle, her 2 çocuğun da emirleriniz gereği Haydarpaşa Lisesi'ne paralı yatılı olarak kayıtlarını yaptırdım. Çocukların üçer yıllık okul taksitlerine ait makbuzlarını ekte takdim ediyorum."

Atatürk bu mektup üzerine Başbakanı İsmet İnönü'ye telefon ederek "Bak, senin Millî Eğitim Bakanın bana ne yaptı?" der. İnönü, Bakanı adına özür dilemek ister. Atatürk "Yok, çok memnum oldum, keşke her devlet adamı bu medeni cesarete sahip olsa ve gösterebilse." der. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Değerli milletvekilleri, işte, iğneden ipliğe, undan şekere, elektrikten yola, demir yollarına, fabrikalara, barajlara, kısacası bir mucizeyle doğan cumhuriyetin ilk yıllarına imza atan düşünce ve anlayış budur.

SALİH CORA (Trabzon) - Bravo(!)

ÖMER FETHİ GÜRER (Devamla) - Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk düşüncesi ışığıyla aydınlanan Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı borçlarını ödemiş, Millî Mücadele yaralarını sarmış, ayağındaki çarığı ayakkabıya, üzerindeki giysiyi elbiseye, cehaleti bilgiye taşımıştır.

Değerli milletvekilleri, bugün ise ülkemiz iyi yönetilmemektedir. Türkiye ekonomisinin en çarpıcı göstergesi borçlarının yüksekliğidir. 2002 yılında 366 milyar olan Türkiye'nin toplam borcu -yani devletin, özel sektörün, hane halkının toplam borcu- 2015 yılında 2,5 trilyonu aşmıştır. 2002 yılı sonunda 217 milyar olan kamu borcu 2015 yılı sonunda 721 milyar liraya, buna karşılık 2002 yılında 94 milyar lira olan şirketler ile hane halkının borçları 2015 yılı sonunda 1,8 trilyona ulaşmıştır; yaklaşık 7 kat borçlanmış durumdayız. Cari açık 2002 yılı sonunda -elli iki yılda verilen cari açık- 43 milyar dolar, 2002 ile 2015 arasında cari açık toplamı ise 472 milyar dolar yani 10 kat fazlasıdır. "Ekonomi büyüdükçe sorun olmaz." yaklaşımı bir yere kadar kabul edilse de sonunda bu borcu kimin ödeyeceği açığa çıktığında halk durumun farkına varacaktır. Kamu borçlarının sırtına yük olarak bineceği kesim dar gelirliler ve sabit gelirlilerdir. 2003 yılından 2015 yılına kadar iç borçlar için ödenen faiz yaklaşık 545 milyardır. Bu 545 milyarla ne yapılabilir diye düşündüğümde Niğde gibi 20 ilimizin sorunları çözülür. Niğde'ye yıllardır söz verilen ama yapılmayan Niğde havaalanı, Niğde tıp fakültesi, yüksek hızlı tren, Ecemiş suyunun getirilmesi, Akkaya Barajı'nın temizlenmesi dâhil bir sürü hizmet de gelebilirdi.

Değerli milletvekilleri, devlet, kamu-özel iş birliği uygulamalarıyla küçümsenmeyecek yükümlülükler altına girmektedir. Kalkınma Bakanlığı raporu dahi bu konuları açıkça göstermektedir. Kamuoyuna yansıdığı gibi büyük proje diye sunulan yatırımlar, özünde kamu tarafından yapılması gereken altyapı yatırımlarıdır. Potansiyel borç yüklerinin asıl riski kamu bankalarının yurt dışından aldıkları krediler nedeniyle kamunun borçlanmasıdır. Bu yükler muhasebe hesaplarıyla başka yerde görünse de eninde sonunda hazineye aittir. AKP, rekabet gücümüzü gözeten, üretim ve ihracatı odağa alan bir büyüme stratejisi izlememiştir. Yanlış kur ve büyüme stratejisiyle Türkiye ürettiğinden daha fazlasını tüketmiş ve büyüme tamamen yurt içi talepten kaynaklanmıştır. İzlenen politikalar hem yabancı finans sermayesine hem yandaş iş çevrelerine aşırı kazançlar sağlamış, bizim iş gücümüz dururken yabancılara istihdam sağlanmıştır.

Devletin hâli böyle de vatandaş nasıl? Belki de işin özünü anlatan, icralık yurttaş ve icra daireleri sayısıdır. Niğde'de dahi icra dairesi sayısı 1'den 2'ye çıkmıştır. Borçsuz esnaf kalmamıştır. Sanayici zor durumdadır. İşletmeler kapanmaya başlamıştır. İşte işçiler işten atılmaktadır. İşsizlik artmıştır. Emekliler geçim derdine düşmüştür. Öğretmeni, hemşiresi, öğrencisi, memuru, köylüsü, çiftçisi, iş arayanıyla sorunlarına çözüm bekleyen milyonlar vardır. Üretici ürünlerini satamadığı için perişandır, patatesten süte ne üretiyorsa orada sorun büyümektedir.

Değerli milletvekilleri, on dört yıllık AKP iktidarı döneminde ülkemizde fuhuş yüzde 700, adam öldürme yüzde 261, cinsel taciz yüzde 434, uyuşturucu bağımlılığı yüzde 628 artmış, uyuşturucu bağımlılığı yaşı ne yazık ki ilkokul yaşlarına inmiştir.

Sıfır terörle devraldıkları ülkemizde her gün şehit haberleri gelmektedir. Bugün yine 2 polis şehidimiz var, Allah'tan rahmet diliyorum. Bir eli yağda, bir eli balda olanların dışında herkesin gördüğü bu tablo ve gidiş iyi bir gidiş değildir.

Son olarak, devletin vatandaşına en büyük borcu, koruyamadığı can borcudur. Devlet, kendine emanet edilen halk çocuklarını vatan borcu için teslim alırken onları sağ salim evlerine döndürmek zorundadır; sokağa çıkan yurttaşını bugün ne olacak korkusundan arındırmak zorundadır. 2002'de sona eren terörün bugün geldiği nokta düşündürücü ve acı bir tablodur. (CHP sıralarından alkışlar) Yanlış politikalarla ülkenin bir bölgesinde yaşanan çatışmaların açıklaması bahaneler ardına sığınarak olamaz. Görevini yapmayanların yarattıkları tablo karşısında en azından "Yanlış yaptık." deme yerine, öz eleştiriyle, Türkiye Büyük Millet Meclisini çözümün adresi görerek soruna ortak çözüm üretmeye yönelimin de tam zamanıdır.

Tüm şehitlerimizi rahmetle anıyor, gazilerimize sağlık diliyorum.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)