GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, Bulgaristan Cumhuriyeti Hükümeti ve Yunanistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Polis ve Gümrük İşbirliği Ortak Temas Merkezi Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Anlaşma ile Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:58
Tarih:10.03.2016

CHP GRUBU ADINA ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısına olumlu oy vereceğimiz için ben yöremle ilgili sorunları dile getirmek istiyorum.

Niğde tarım ve hayvancılıkla geçinen bir bölge. Niğde'mizde patates, elma, fasulye, kiraz 2015 yılında değer bulmadı. Üreticilerimiz mağdurdu. Ancak dün, Hükûmetimiz, Dünya Ticaret Örgütü anlaşmaları çerçevesinde, patateste yaşanan arz-talep sıkıntılarını gidermek için patateste ton başına 50 liralık bir teşvik vermeye karar vermiş. Olumlu ama yeterli değil çünkü patates şu anda sakal bıraktı, bir yerde depoda çürümeye başladı. Bunu biz üç aydır anlatıyoruz. Buraya çıktığımız her seferinde söylüyoruz: Patates ürünü zorda. 300 bin ton yalnızca Niğde'nin deposunda. Nevşehir ile Niğde'nin patatesine çözüm üretelim. Belediyelere gönderelim, askerî birliklere gönderelim. Değer bulsun istiyoruz, değer bulmadı.

Bu dönemde patates ekimi düşecek. Neden? Gübre alma, buna benzer girdilerle ilgili yatırım yapma adına çiftçimizin parası yok. Bu sıkıntı büyümeden çözüm bulunmasını istediğimizde, getirilen bu 50 liralık teşvik yerine eğer 50 dolarlık bir destek verilmiş olsaydı en azından kalan ürünü kurtarabilirdik. Keza, elma ürününde de ürün depoda kalmış durumda; o da çürümeye başladı.

Tabii, biz burada bunu anlattığımız zaman vatandaşlardan şöyle telefonlar geliyor: "Ya, patates Niğde'de bile 1 lira." Sorun burada. Ülkemizin tarım politikası yanlış. Nedeni: Aracılar nedeniyle üreten de mağdur, satın alan da mağdur. Cumhuriyet Halk Partisi seçim bildirgesinde buna yer vermişti. Bu aracılık sistemini yeniden gözden geçirmemiz gerekiyor. Eğer, şu anda, patatesi üretici 20-30 kuruşa satamıyorsa, maliyeti 50-60 kuruşsa ama tüketiciler 1 liraya alıyorsa burada bir sorun var demektir.

Giresun'da, Ordu'da fındıkta sorun varsa, Çukurova'da narenciyede sorun varsa, Trakya'da çeltikte sorun varsa, Niğde'de patateste, elmada, kirazda sorun varsa bunun doğru planlanması gerekiyor. Gelecek yıl bizim üreticimizin ne ekeceği bugünden belli olmalı, ona göre planlama yapılmalı, fazla ürünün çürümesi, yok olması engellenmeli. Biz bu kadar zengin bir ülke değiliz. Kendi kaynaklarımızı kendi elimizle yok ediyoruz. Bunu önemsemek zorundayız. Buna yönelik geçmişte "Plan mı pilav mı?" diye yıllarımızı yok ettik. Gelin bu sorunu ortak çözelim, üretici ekeceğini bilsin, satacağını bilsin, edeceği değeri bilsin, nihayetinde hem üretirken hem de tüketirken üretenin mağduriyetini, tüketenin de yüksek ücretle ürün almasını sona erdirelim. Bu bütün bölgelerin sorunu.

Sütte, insan inanamıyor, sütün fiyatına bakın, süt üreticisinin derdine bakın. İneğini kesmeye başlamış çünkü sütten para kazanamıyor ama sanayi ürünü olarak süt dönüştüğünde fiyatı alım gücünün üstünde bir rakama eriyor. Burada bir yanlışlık yok mu? Süt üreticisi ineğini kesmesin diye valilere genelge gönderip bunu engellemeye çalışmak yerine bu sorunu doğru ele almak gerekiyor. Burada da planlı davranış gerekliliği bir kez daha açığa çıkıyor.

Değerli milletvekilleri, bu konuda söyleyecek çok söz var ama süre içinde bazı konulara da beraberinde değinmek istiyorum çünkü biliyorum ki sizlere de aynı konular geliyor. 4/C'lilerle ilgili hemen hemen her gün telefon alıyoruz. Taşeron sorununu ortadan kaldıralım diyoruz, bir de bakıyoruz ki modern kölelik yasası hazırlanıyor. Biz iyiye gitsin derken kötüye gidiyor tıpkı uzmanlarla ilgili olduğu gibi. Uzmanlar iki yılda ayrılıp başka bir kuruma geçiyorlardı, "İki yılda geçmesin, hepimize gelen uzman çok." denildi, yedi yıla çıkardık. Çözüm böyle mi olmalıydı? O anlamda, üreteceğimiz çözümleri de tekrar tekrar konuşacağımız konulara dönüştürmeyelim.

Esnaflarla ilgili 30 bin liralık kredi çıktı. Krediyi kim alabiliyor? Mevcut esnafların hepsinin borcu var. Borcu olan esnaf nasıl alacak onu? Onun yerine şöyle bir madde koysak kötü mü olurdu: "Halk Bankasına esnafın borcu var da düzenli ödüyorsa bu krediden de yararlanır." deseydik, esnafımız da nefes alsaydı kötü mü olurdu?

Keza yaşa takılan emeklilerin durumu var. Biliyorsunuz, emekliliği hak etmiş, yaştan bekliyor. Bununla ilgili bir düzenleme çok mu zor?

İcralık olmuş esnafa sicil affının getirilmesi çok mu zor? AVM'lerle ilgili hepinize şikâyet geliyor. Esnaf bitiyor, AVM'ler Türkiye'de esnafı yok etmek üzere. Bununla ilgili bir düzenleme yapmak hepimizin görevi değil mi?

Engellilerle ilgili buraya geliyoruz, çok güzel şeyler söylüyoruz. Girin Niğde'nin İnternet sitelerine bakın, hepimize ders verecek bir olay var: Vatandaş gitmiş, tekerlekli sandalyesiyle kaldırım kenarına varmış, elinde mala, elinde çimento oradan kendine geçiş yeri yapmaya çalışıyor, "Başvurmadığım yer kalmadı." diyor. Bu hepimizin ayıbı değil mi? Neden ülkemizde sözde bazı işler yapıyoruz da uygulamada bunları yerine getirmiyoruz? Engelliler için Türkiye'nin bütün illerinde, ilçelerinde kaldırımlar ele alınsa, düzenlense, bu soruna ciddi biçimde çözüm üretsek yanlış mı olur?

Kadınlarımıza şiddet bitsin. Kadınlarımızla ilgili yapılan uygulamalarda söylüyoruz: Bugün bir kadın sığınmaevi Niğde'de yok, ilçelerinden vazgeçtik, koca ilde kadın konukevi yok. Bunun gibi sıkıntılar çok.

YUSUF BEYAZIT (Tokat) - İhtiyaç yok.

ÖMER FETHİ GÜRER (Devamla) - İhtiyaç var mı yok mu, bana gelen mektupları size vereyim. Yurttaştan mektup gelmeden burada niye anlatalım? Keyfekeder sorunlar anlatılır mı? Bunun bize ne artısı var? Bir kere biz sosyal demokratız. Biz, çevre, doğa, insan sevgisiyle yaşamımızı adapte ettik, buna inanırız. Bizim için birini eleştirerek iyi olalım, kötü olalım kavgası yok. (CHP sıralarından alkışlar) Bizim için ülkemiz iyi olsun; dirlik, birlik, kardeşlik olsun, ülkenin sorunlarına çözüm bulunsun, bu bizi mutlu eder. Bizim varlığımız buna tabi. İnsanız, hepimizin ömrü ya elli yıl ya altmış yıl. Geldik, gideceğiz. Yaptığımız güzellikler gelecekte anılır.

Bakınız, yetmiş yıl önce bir insan iyilik yapmışsa yetmiş yıl sonra anlatıyorlar. Bir gün getirip burada size göstereceğim. Niğde'yle ilgili 5 tane kitap yazdım. Yüz yıl sonra benim kitaplarım okunacak, o benim için en büyük gurur. Ama oradaki hemşehrim arıyor ve inanın ki bunların çoğu da bize oy vermemiş hemşehrilerimiz; elmacısı, patatesçisi, kirazcısı, fasulyecisi. Çözüm üretelim istiyoruz. Onun için de gelip burada bunları sizlerle paylaşıyoruz.

Bakınız, memlekette işsizliğe çözüm ürettik! Nasıl ürettik biliyor musunuz? Vatandaş akşam oluyor, ışıklar sönüyor, elinde kazma kürek, nereye gidiyor? Höyüklere gidiyor, define aramaya uğraşıyor, altın aramaya uğraşıyor ve memleketin tarihî dokusu yağmalanıyor, yok ediliyor. Ben bir yurttaş olarak bundan acı duyuyorum. Gidin bakın kendi köyünüze, kasabanıza; höyük varsa mutlaka çukurlar açılmış. Bunların olmasının nedeni ne? Vatandaş mağdur, vatandaşın sorunu var; ekmek sorunu var, aş sorunu var, iş sorunu var. Bunlara çözüm üretmek bu Türkiye Büyük Millet Meclisinin ortak sorumluluğunda olduğu gibi Hükûmetimizin de görevi.

Dün burada bütçe görüşmeleri tamamlandı, bütçemiz geçti; hayırlı olsun, bir yıl o bütçeyle gideceğiz. Ama biz seçimde gidiyoruz, söz veriyoruz, şunu yapacağız, bunu yapacağız diyoruz. Hükûmet bütçesinden ayrılan kaynakları sorduk; örneğin, Niğde'ye tıp fakültesi için on yıldır söz verilir, bununla ilgili kaynak var mı? YÖK'ten karar çıktı, üniversiteden karar çıktı. Sağlık Bakanlığından kararın çıkması gerekiyor, o karar çıkmadan da bu üniversite olmuyor. Ama yurttaş bekliyor ki bize tıp fakültesi açılacak.

Ya da havaalanı. Niğde'ye de yapılsın, Aksaray'a da yapılsın istiyoruz. Niğde-Aksaray havaalanı diye birleştirilmeye çalışılıyor. Buna niye gerek duyuluyor? 100 kilometrede 1 havaalanı varsa bizim oraya da 100 kilometreye 1 havaalanı yapılsın. Yani Niğde'nin, Nevşehir'in, Aksaray'ın ve İç Anadolu'daki diğer Yozgat'ın, Çorum'un, Kırşehir'in olan sorunları diğer bölgelerin sorunlarından az değil. Biz yaşamımız boyunca devletin kurallarına uymuş insanlarız, bizim İç Anadolu'nun özelliği o; talepkâr olmuyoruz, talepkâr olmadığımız zaman da unutuluyoruz. Bu kez unutulmayalım diye dillendirmeye çalışıyoruz, anlatmaya çalışıyoruz. Her zaman söylüyoruz: Kim bizim oraya da, ülkeye de, bu vatana da iyilik yaptıysa, katkı verdiyse, sorunlarla ilgilendiyse Allah razı olsun, hiçbir itirazımız yok. Önemli olan, sorunları çözmede "Muhalefet diyorsa elimizin tersiyle itelim." anlayışından vazgeçip ortak çözümlerde Türkiye Büyük Millet Meclisinin farklı biçimde yaklaşım göstermesi gerektiğidir. Buraya geldiği zaman, konuşan arkadaşımızın ağzından çıkacak söze laf atarım anlamında değil, birlikte katkı verelim anlamında olmalı.

Ben, Plan ve Bütçe Komisyonu toplantılarına gittim; Komisyona üye değildim, katıldım, yöremle ilgili sorunları bakanlara anlattım. Biraz evvel Sayın Çevre ve Şehircilik Bakanımız buradaydı. Akkaya Barajı on yıldır temizlenmedi. Kendisi o gün de söyledi, "İlgileneceğim." dedi ama temizlenmesini istiyoruz. Milletvekili olarak Niğde-Bor arasına, üniversitenin olduğu yere gidin, o kokuyu görün, "Bu kent buna nasıl razı oluyor?" diye sorarsınız. Keza, Ecemiş suyu, Aladağlar'dan çıkıyor, Akdeniz'e akıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖMER FETHİ GÜRER (Devamla) - Niğde'deki tarım yapan insan da bunun karşılığında elektrikle su çıkarıyor. Bu hak mıdır? Onun için düşüncelerimizi sizlerle paylaşıyoruz.

Desteğiniz için teşekkür ederim. (Alkışlar)