GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: AK PARTİ GRUBU ÖNERİSİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:130
Tarih:02.07.2012

MUSTAFA MOROĞLU (İzmir) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Herhâlde hepimiz hafızalarımızda, bir saattir yaşadığımız hiç de AKP grubu milletvekillerine ve Meclise yakışmayan tartışmaları, bugünün yorgunluğuna verir, unuturuz.

FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) - Ve de CHP'ye? CHP'yi unutma.

MUSTAFA MOROĞLU (Devamla) - Ve bir dahaki yıl, umarım hep beraber, 2 Temmuzun insanlık için, sadece Sivas için, sadece Türkiye için değil, insanlık için hepimizin lanetlemesi gereken bir olay olduğunu anımsar ve ona göre davranırız.

Şimdi çalışma saatlerini konuşuyoruz. Daha önceki günlerde de, dün de ısrarlarımıza rağmen? "Arkadaşlar, gelin bu yasayı yarın görüşmeye devam edelim, öbür gün çalışalım, ondan sonraki gün de çalışalım. Bunca hem kendi bedenlerinize hem de bizim bedenlerimize ıstırap vermeyin, doğru yapmıyoruz." dedik, bu kabul edilmedi. Şimdi, bugün böyle bir önergeyle geliniyor.

Yani, aslında bütün yaşadığımız olayların temelinde yatan şeyin, bu çoğunluk içgüdüsüyle davranma biçiminin olduğunu bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Yani sizden başka sanki Mecliste bir grup yok, başka milletvekilleri yok, her istediğinizi çoğunluk anlayışınızla kabul ediyorsunuz, bize de ettirmeye çalışıyorsunuz ve bize de, bizim de tasvip etmediğimiz bazı davranışları yapmaktan başka bir çare bırakmıyorsunuz. Bu sadece çalışma saatleri biçimine yansımıyor değerli arkadaşlarım. Bakın, biraz önce AKP Grubu adına arkadaşımız çıktı, dedi ki: "İşte, yarım bıraktığımız bir torba yasadan sonra bir yasa tasarısını daha görüşeceğiz." Niye yarım bıraktık? Niye bitirmedik? İstediğiniz zaman yarım bırakıyorsunuz, istediğiniz zaman saatleri uzatıyorsunuz, istediğiniz kadar çalıştırıyorsunuz. Böyle bir anlayış demokrasiye ve demokrat olanlara yakışmıyor değerleri arkadaşlarım sadece buradaki milletvekili gruplarına değil.

Örneğin 2 Temmuzla ilgili inanın ilk başta tavır alması gereken, devleti temsil eden, Hükûmet olan bir grup bu işe öncülük etseydi. Dün Kocaeli'de yine Sivas katliamını protesto eden ve o ölenlerin anılarını yaşatmak ve hafızalarda onu unutturmamak -bunun nedeni de şu- bir daha böyle katliamlar olmasın inancıyla hafızalarımızı, belleklerimizi tazelemek için yapılan gösterilere yine biber gazıyla, yine copla, yine barikatlarla engel olunmaya çalışılmasaydı bu tür istemediğimiz davranış biçimleriyle ve tartışmalarla karşılaşmazdık. Bunu sadece milletvekili grubu olarak bize yapmıyorsunuz çünkü öyle bir psikoloji içerisine girmişiz ki güçlü olmanın içgüdüsünü hep zayıf olana karşı kullanmak gibi bir davranış içine giriyoruz.

2 Temmuza ilişkin yapılan gösterilere karşı gösterdiğiniz davranışlar da bundan ötürü, bu olayı toplumsal belleğimize unutturmamak için bizim çabalarımıza karşı takındığınız davranışlar da bundan ötürü. Sadece bize mi? Hayır, biraz önce Grup Başkan Vekilimiz Sayın Nurettin Canikli, "İnsaf kelimesi gerçekten doğru bir kelime." dedi. Gerçekten insaf! Daha, sanırım üç gün ya da dört gün önce -bu kadar çalışma saati içinde zamanı da hatırlamıyorum- torba yasa görüşülürken engellilerin kamu kurum ve kuruluşlarına erişebilirliğini sağlamak için, engellilerle kamu kurum ve kuruluşlarının görevlerini sağlamasına ilişkin verilen süreyi önergelerinizle bir yıl ertelemediniz mi? İnsaf denilecekse bunlara denilecek! Hak arayan herkese ve az olan herkese karşısınız çünkü çoğunluksunuz. Gençlere karşısınız, engellilerin taleplerine karşı duruyorsunuz, bugüne kadar kadınlara, kadınların hak arayışına, kadınların kendi haklarını kullanmalarına karşısınız. Bir yıl bir yasama görevi yaptık burada, bir yıldır hiç?

Ben hep bekledim, acaba ben mi yanılıyorum dedim. MHP Grubunun getirdiği herhangi bir araştırma önergesine, BDP Grubunun getirdiği herhangi bir araştırma önergesine, Cumhuriyet Halk Partisinin getirdiği herhangi bir araştırma önergesine ya da önerisine acaba hakikaten bu da doğru bir şey deyip çoğunluk olarak AKP Grubu onay verecek mi? Hiçbirine vermediniz. Çok olanın haklarını korumakla yükümlü değildir demokrat olanların görevi, demokrasi de böyle bir şeydir. Zaten çoğunluk, iktidarı temsil ediyordur, haklarının korunması önünde herhangi bir engel yoktur, asıl engel az olanların, azınlık olanların, haklarını korumaktır ama bununla ilgili en ufak bir çaba göstermedik. Umarım bu Meclis yasama yılı bunun için son bir milat olur ve bizim önümüze istediğiniz önergeleri istediğiniz zaman getiren, istediğiniz zaman yarıda kesen, istediğiniz zaman yirmi dört saat çalıştıran bir davranış içinde olmaktan vazgeçeriz çünkü ancak o zaman, sizin de bu kürsüden defalarca belirttiğiniz gibi, Türkiye'nin ağır sorunlarını çözmek için bir irade gösterebiliriz. Gösteremediğimiz zaman bu ne size yarar ne bize yarar ne de Türkiye'ye yarar ve bugüne kadar yapılan uygulamalar göstermiştir ki bir yıl içinde biz Türkiye'nin temel sorunlarıyla ilgili en ufak bir çözüm atan bir Meclis kararı alamadık değerli arkadaşlarım. Bu size çok yadırgayıcı gelebilir. Varsa yoksa yargı. Varsa yoksa yargı. Varsa yoksa yargı. Yargının sizin istekleriniz doğrultusunda hareket etmesini engelleyecek en ufak bir girişime dahi müsaade etmeyecek bütün kırıntıları temizlemek için bütün bunlarla uğraştık. Ne Ödemiş'teki patates üreticilerinin sorunlarıyla uğraştık ne 6 bin liraya aldığı ineği 2 bin liraya satmak zorunda kalan köylülerin sorunlarıyla uğraştık ne gençlerin kredi ve yurt taleplerine cevap bulduk ne de yüzde 1.400 artan kadın cinayetlerinin önüne geçebildik.

Bakın, iş cinayetleriyle ilgili on yılda 13 bin insan kaybetmişiz. Burada, bizim Genel Başkanımızın önderliğinde yürütülen, bir acı sorunu yani terör meselesini çözmek için -en temel meselelerimizden biri- artık insanlar ölmesin diye çabaladığımız konu ama iş cinayetlerinde de 13 bin kişiyi kaybediyoruz. Bununla ilgili, bunu azaltan bir çözüm bulabildik mi? Hayır. İşsizliği azaltan bir çözüm bulabildik mi? Hayır.

Değerli arkadaşlarım, o nedenle, eğer bu tür davranışlardan vazgeçer de, orada bir de muhalefet var, ana muhalefet var, bir orta muhalefet var, bir küçük muhalefet var, bunlar da sizin aldığınız yüzde 50'nin karşısındaki yüzde 50 oyu temsil ediyorlar. Bunların da söylediklerine, bunların da seçmenlerinin bunlara ilettiği taleplere kulak verelim, beraberce bir çözüm bulalım anlayışına gelmenin yolu ilk önce Meclisin çalışma düzenini, çalışma saatlerini beraberce oluşturmaktan geçiyor. Bunu başarmak için, herhâlde bütün arkadaşların -dün gece konuşmamda da söyledim- sadece bunun için bile bir karşı duruşu sergilemeye başlarsanız, inanın bizi mutlu eder. Mutlu olmak bizim isteklerimizin yerine gelmesi anlamında değil, demokrasimizin işleyişini doğru bir yola koymaya çalışırız. O nedenle, bu getirilen öneriye karşı olduğumuzu ve çalışmaya devam etmek istediğimizi belirtmek istiyoruz. Çünkü bizim ne zaman nasıl çalışacağımızı beraberce belirleyelim, sizlerin oylarıyla değil.

Size 2 Temmuzla ilgili bir şey daha söylemek istiyorum değerli arkadaşlarım: Hani az olandan yana olmak devletin görevidir düşüncesinden kalkarak söylüyorum. Ben Denizli'nin Güney ilçesinde doğan bir arkadaşınızım. Herhangi bir Alevi mezhebiyle falan da ilişkim yok, Alevi inancıyla ilişkim yok ama bugüne kadar hiçbir Alevi'nin hiçbir Sünni'ye dokunduğunu görmedim, insana dokunduğunu görmedim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SITKI GÜVENÇ (Kahramanmaraş) - Sünni de dokunmaz!

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Moroğlu.

MUSTAFA MOROĞLU (Devamla) - Sayın Başkan, bitirmek istiyorum.

BAŞKAN - Lütfen sözlerinizi tamamlayınız, düzeltin.

SITKI GÜVENÇ (Kahramanmaraş) - Bu tip konuşmalar bu oyunları oynayanların işine yarar.

MUSTAFA MOROĞLU (Devamla) - Cümlemin sonunu beklerseniz ne demek istediğimi anlarsınız; zamanım yetmedi.

Burada iki inanca sahip insanların birbirine kırdırılması ve birbirine düşman oldurulması için bazı oyunların oynandığını siz de biliyorsunuz, biz de biliyoruz ama bu oyunların engellenmesi iktidarın ve çoğunluğum diyen inancın görevidir. Bu görevi hep beraber yapmaya davet ediyorum.

SITKI GÜVENÇ (Kahramanmaraş) - Bu oyunları oynayanlara karşı mücadeleyi hep beraber yapalım.

MUSTAFA MOROĞLU (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Moroğlu.