GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: (10/123, 124, 125, 126) No.lu Başta Cinsel İstismar Olmak Üzere Çocuklara Yönelik Her Türlü İstismar Olaylarının Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Bir Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin Önergelerin Ön Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:61
Tarih:24.03.2016

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, sevgili halkımız; Halkların Demokratik Partisi olarak, Ensar Vakfı ve kurumlarında, KAİMDER'de çalışan bir görevlinin cinsel istismarına uğrayan çocuklarla ilgili vermiş olduğumuz araştırma önergesiyle ilgili söz almış bulunuyorum.

Özellikle, neden Sayın Bakanın "Bir kere rastlanmış olması hizmetleriyle ön plana çıkmış bir kurumumuzu karalamak için gerekçe olmaz." ifadeleri ve basın yasağı, neden çocuğun yararına öncelik verilerek konunun ve kurumun ele alınacağına dair kamuoyunda ciddi bir şüphe yaratıyor, neden vakıf yurtlarında bulunan diğer çocuklarla ilgili de kaygılanıyoruz; aslında, biraz bunu açıklayarak söze başlamak istiyorum.

Cezasızlıktan, suçların üstünün örtülmesinden korkan bir toplum yarattınız maalesef ve bu yüzden de insanlar, bu adaletten korku içerisindeler. Bunun örneği, daha öncesinde Pozantı Cezaevidir. Pozantı Cezaevinde taciz, tecavüz ve işkenceye maruz kalmış bir çocuk, tahliye olduktan sonra, hatırladığınız gibi, intihara kalkışmıştı. Yine, Pozantı Cezaevindeki tecavüzü anlatan bir başka çocuk, Kürkçüler F Tipi Kapalı Cezaevine geçtikten sonra kendini asarak intihar girişiminde bulunmuştu. Peki, devlet Ensar Vakfında yaşanan tacizle ilgili gereğini yapacağı güvenini vermiş miydi Pozantı'daki tecavüzler sonrasında? Aldığı tutumla hayır, böyle bir güven vermemişti.

Ne yapıldığını anlatayım: Pozantı Cezaevindeki tecavüzü ortaya çıkarmış olan gazeteci Zeynep Kuriş, bu haberiyle devletin mahremiyetini teşhir etmekten tutuklandı. Bu haberiyle Metin Göktepe Gazetecilik Ödülleri Yarışması'nda yazılı haber ödülünü kazanan bir gazeteci tutuklanmış oldu. Devletin üstün yararı, yine çocukların üstün yararını alt etti. Zeynep şöyle diyordu: "İnsanlık dışı durumu haber yaptım, devletin mahremiyetini teşhir ettiğim için tutuklandım. Haber yapmak için 150'yi aşkın etkinlik, eylem ve mitinge katıldım, habercilik faaliyetim, suç delili gibi sunuluyor. Neden tutukluyum bilmiyorum, hiç kimseyi vurmadım ben."

Pozantı'da çocuklara yönelik istismarın faili 20 zanlının dosyalarına ise takipsizlik kararı verildi. Fatura, Pozantı Cezaevinin fiziki koşullarına kesildi, cezaevi bir süre sonra kapatıldı. Hükûmet ne yaptı? İnkâr etti. Yargı ne yaptı? Takipsizlik kararı verdi. Bu takipsizlik kararı verilirken çocuklar, müebbet hapisle yargılanıyorlardı.

Çocuk tutuklulara yönelik işkence ve kötü muamele iddiaları Pozantı'yla sınırlı değildi. Bu olay sonrası Şakran, Maltepe, Muğla, Antalya Cezaevlerinde çocuklara yönelik cinsel istismar, işkence ve hatta cezaevinde dayakla öldürülme iddiaları sürüyordu.

Adana Ceyhan Cezaevinde yaşanan cinsel istismar da yalnızca cezaevi başgardiyanına uyarı cezası verilerek örtüldü. Hiçbir yetkili veya infaz koruma memuru hakkında dahi dava hâlihazırda da açılmadı.

İşte bu nedenle, her şeyi yargıya havale etmekle olmuyor. Evet, suçların şahsiliği var, bu, bir ilke ama "devletin pozitif yükümlülüğü" diye de bir hukuk ilkesi var, önleme sorumluluğunuz var. İktidar olan, hükûmet olan sizseniz, bakan olan sizseniz önleme sorumluluğuna da sahipsiniz ve bu pozitif yükümlülüğü yerine getirmediğiniz için zaten bizler burada eleştiriyoruz ve yapılması gerekeni söylüyoruz. Bu, bir siyasi istismar konusu değil. Eğer bizler hükûmet olsaydık, bizler bakan olsaydık aynı şekilde hesabı, halkımız ve sizler bizden soracaktınız. İfade ettiğimiz şey sadece budur. Meclis, bunun için var ve gereğini yapmamız gerekiyor. Dünkü ısrarımızın da nedeni budur.

Dün burada, sanki bu kadar önemli bir konuyu konuşmuyormuşuz gibi, sizlerin oylarıyla araştırma önergeleri reddedildi, üstelik de kabul edildiği hâlde reddedildi. Bu da gerçekten, ayrı bir, olay olarak tarihe geçti tutanaklarda da.

Şimdi, az önce de söylediğim gibi, bakan olmak, sorumluluk almayı gerektirir. Evet, keşke Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı burada olsaydı hem söylediği sözlerin hem de kendisine bağlı olan kurumlarda ne olduğunun hesabını burada çok net olarak karşımıza çıkarak verebilseydi. Bunun başka bir yolu yoktur.

Önleme konusu ise -söylediğim gibi- her şeyden önemlidir çünkü önemli olan, olay olduktan sonra, istismar olduktan sonra, o çocuk bedenler ve çocukların ruhları yaralandıktan sonra kalkıp da burada yargıya işi havale etmek ya da komisyon kurmak değildir. Evet, komisyon önemli bir adım şu an için ama önemli olan, bütün bunların yapılmasını önlemektir yani denetlemektir. Türkiye'nin en büyük zaafı zaten budur; kadına yönelik şiddet konusunda da böyledir, çocuklara cinsel saldırılar konusunda da böyledir, çevre katliamları konusunda da böyledir. Her konuda, her konuda ama önleme sorumluluğunu maalesef, iktidar, Hükûmet hissetmiyor ve sonrasında da zaten hesap verme sorumluluğunu hissetmiyor. Önleme sorumluluğunu hissetmezseniz zaten hesap vermek için de sorumluluk almazsınız.

Evet, yapılması gereken -dediğim gibi- olduktan sonra değil, olmadan önlemek, kurumları, kurum personelini ciddi eğitimlere tabi tutmak, çocukların hemen ama hemen adalete erişimini sağlamak. Yani bir düğme ötesinde, bir zil ötesinde olmalı o çocuklar adalete hemen erişebilmek için, şikâyetlerini hemen yapabilmek için, bunun için bir mekanizma kurulmalı. Umuyorum, komisyon bunları da sağlayacak çabalar gösterecek.

Evet, komisyonun -söylediğim gibi- kurulmasını gerçekten anlamlı buluyorum. Bunun için hiç kimsenin partizanlık yapmadan, gerçekten çocukların üstün yararını düşünerek ve gözeterek çalışması gerektiğini ve bu komisyonda elbirliğiyle bunların yapılması gerektiğini düşünüyorum. Evet, o vakfa gitmemiz gerekiyor, adını koymamız gerekiyor, denetlememiz gerekiyor, başka kurumları da denetlememiz gerekiyor, cezaevlerindeki çocukların durumlarını da denetlememiz gerekiyor. Nerede bir çocuğun tırnağına dahi bir şey oluyorsa bunun sorumluluğunu hep birlikte almamız ve bunun hesabını, kimler sorumluysa ondan sormamız gerekiyor. Aksi takdirde, "Evet, yargı bunu ele almıştır." Demek, daha önceki pek çok örnekte olduğu gibi, üstelik de yargının tarafsızlığından, bağımsızlığından çok ciddi şüpheler duyulan bir dönemde, sadece Meclisin havale edeceği bir şey değil. Burası bir havale merkezi değil arkadaşlar, burası sorumluluk alma merkezi ve hepimiz bu sorumluluğu almak zorundayız. Dün de ifade ettiğim gibi, çocuklar için ayağa kalkmayacaksak kimler için ayağa kalkacağız? Çocuklar için hep birlikte ayağa kalkmak zorundayız.

Ben, buradan, aslında, bir kez de halkımıza teşekkür etmek istiyorum, sözlerime son vermeden. Çocuklarına sahip çıkarak bu komisyonun kurulmasına en büyük desteği sağlayan ve bunun için, aslında, günlerdir çok ciddi çabalar gösteren -topladıkları imzalarla, yaptıkları paylaşımlarla, sordukları hesaplarla- halkımıza ve kamuoyuna bir kez daha teşekkür etmek istiyorum ve gözlerini üzerimizden asla ama asla ayırmamalarını temenni ediyorum.

Komisyon hayırlı olsun.

Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP sırlarından alkışlar)