GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:62
Tarih:29.03.2016

CHP GRUBU ADINA MAHMUT TANAL (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum.

Görüştüğümüz kanun tasarısı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu Tasarısı. Bu tasarı gerçekten çok acil bir vaziyette İnsan Haklarını İnceleme Komisyonuna geldi. İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunda tüm siyasi parti gruplarınca bu kanun tasarısıyla ilgili öncelikle üniversitelerden, bu alanda çalışan sivil toplum örgütlerinden görüş sorulması istenildi ve herhangi bir yerden bu konuda görüş sorulma imkânı olmadı. Ancak, bu konuda, her ne kadar tasarının ayrıntılı araştırılması için, detaylıca incelenmesi için, eksikliklerinin, fazlalıklarının, yanlışlıklarının tespiti için alt komisyon kurulması talep edildiyse de, o gün için patlama olmuştu ve gerçekten hızlı bir vaziyette bu tasarı Komisyonda görüşüldü ve Genel Kurula geldi. Tabii, Komisyon sırasında sözlü olarak ve yazılı teklifler olarak biz Komisyona sunduk ama tekliflerimizin hiçbirisi ciddiye alınmadı, ancak şu aşamada benim tek tek bu maddeler üzerinde söyleyeceğim aykırılıkların Genel Kuruldaki tüm arkadaşların ve kamu kurum ve kuruluşlarının ve televizyonları başında, İnternet'te izleyen vatandaşlarımızın tamamı bu eksikliklerin ne kadar doğru olduğunu fark edecekler.

Sayın Bakan, tabii, Komisyonda da sizinle bunları biz görüştük, konuştuk ama derdimizi herhâlde ya biz anlatamadık veyahut da sizler anlamak istemediniz. Bu kanunun amacı ayrımcılık ve ayrımcılığı engellemek, eşitliği sağlamak, bunu tüm ülkede etkili hâle getirmek. 3'üncü maddesinde eşitlik ilkesi ve ayrımcılık yasağına baktığımız zaman bizim hem Ceza Kanunu'muzda hem Anayasa'mızda hem de Anayasa'nın 90'ıncı maddesi uyarınca imzaladığımız, kabul ettiğimiz uluslararası sözleşmeler uyarınca eşitlik ilkesinde şu ibareler mutlaka geçiyor, burada mesela: "Herkese dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep..." Burada "mezhep" kavramı geçmiyor yani "mezhep" kavramı, mezhep nedeniyle eşitlik bozulabilir, ayrımcılık yapılabilir. Bu anlamda mezhep ayrımcılığını bu kanun yasaklamıyor değerli arkadaşlar. Bunu defalarca Komisyonda, Bakanın bulunduğu ortamda dile getirdiğimiz hâlde bunlar nazara alınmadı. Yani, mezhepçilik ayrımcılığı nedeniyle, mezhepçilik düşüncesi amacıyla bir kişiyi işten atabilirsiniz, işe almayabilirsiniz, ayrımcılık yapabilirsiniz. Bu anlamda bu kanun bunu engellemiyor.

İkinci bir konu, aynı şekilde burada ayrımcılık ve eşitlikle ilgili cinsel yönelimlerinden dolayı da insanlar yine ayrımcılığa maruz kalabilir. Eşitlik sağlanmıyor, ayrımcılık burada yasaklanmıyor. Bu kanun bu açıdan sakıncalı.

Yine, devam ediyoruz, bakın, Anayasa'mızın 10'uncu maddesindeki birinci fıkrayı aynen yine okuyorum: "Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir." Burada "ve benzeri" sebepler yok. Sadece takdirî olarak sayılmış durumda yani bu sebepler dışında siz bunu genişletemezsiniz. Mevcut olan bu hâliyle bu kısım -içimizde hukukçu arkadaşlarımız var- "ve benzeri sebepler"in olmaması açısından bu, Anayasa'ya aykırılık teşkil etmekte, uluslararası sözleşmelere aykırılık teşkil etmekte.

Şimdi, burada, biz yine devam ederken, 4'üncü maddesinde ayrımcılık ilkeleri var. Ayrımcılık ilkelerinde çoklu ayrımcılığı yasaklamış, tekli ayrımcılığı yasaklamamış. Bu anlamda dolaylı ve doğrudan ayrımcılık yasaklanmış. Burada keşke tekli ayrımcılık da yasaklanmış olsaydı.

5'inci maddedeki ayrımcılık yasağının kapsamı, mesela belediyelerde "billboard"lar kullanılıyor, "billboard"ların kullanımıyla ilgili, bunu 5'inci maddede nasıl sığdırabiliriz? Bu da en fazla seçim dönemlerinde tüm siyasi partilerin maruz kaldığı noktalardan bir tanesi.

Geliyoruz 7'nci maddenin yine (b) bendinde, burada, "Ayrımcılık iddiasının ileri sürülemeyeceği haller" maddenin başlığı, istisna olarak 7'nci maddenin (b) bendinde "sadece belli bir cinsiyetin istihdamını zorunlu kılan durumlar" deniliyor. Burada, Anayasa'mızın 10'uncu maddesindeki pozitif ayrımcılık açısından, bu, yine, Anayasa'nın 10'uncu maddesine aykırı.

Şimdi, kanuna baktığımızda 10'uncu maddesinde kurulun oluşumu var.

Değerli arkadaşlar, tabii, örnek olarak -mesela "Avrupa Birliği" deniliyor- Fransa'ya baktığımız zaman, Fransa'da 2011 tarihine kadar 4 tane kurul vardı insan hakları kurulu açısından; Eşitlik Kurulu vardı, Etik Kurulu vardı, Arabuluculuk Kurulu vardı ve İnsan Hakları Kurulu vardı. Bu 4 kurul 2011 yılından sonra sadece ve sadece tek kurula dönüştü, Kamu Denetçiliği yani Ombudsmana dönüştü. Peki, bizde, Türkiye'de şu anda kaç kurul var bu konuyla ilgili? İnsan Hakları Kurulu var, Ombudsman yani Kamu Denetçiliği var; zaten İnsan Hakları Kurumunu da biz bununla kaldırıyoruz, İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu hâline getiriliyor. Buradaki, Avrupa Birliğinin aramış olduğu koşul, bu tür kurulların etkin, bağımsız ve gerçek denetimi yapabilecek bir otoritenin olması gerekiyor, bu açıdan da bunun yürütme organından yani siyasi iktidarlardan bağımsız olması aranıyor.

Dünya uygulamalarına baktığımız zaman ve Avrupa Birliği ülkelerine baktığımız zaman, insan hakları alanında denetim yapmakla görevli olan bu kurumların tamamı parlamentoda bulunan siyasi grupların temsili oranına göre seçiliyor ve başkanı da yine parlamento tarafından üçte 2 nispi çoğunlukla seçiliyor. Bunun amacı ne? Başkanın, en azından, tarafsız olmasını sağlamak, rahat çalışmasını temin etmek, etkin ve bağımsız bir ortamı sağlayabilmek. Peki, biz buna baktığımız zaman, mevcut olan bu düzenlemeyi biz yaparken niçin yapıyoruz? Sayın Başbakan hatırlanırsa şunu söylemişti: "Efendim, Avrupa Birliğine serbest dolaşım hakkı gelecek, vizeler istenilmeyecek, serbest dolaşım için bu kanunların bir an önce Parlamentodan çıkması lazım." Ben şimdi buradan Sayın Bakana soruyorum: Sayın Bakan, bu kanun bu şekilde geçerse, Avrupa Birliği neyi esas alıyor? Paris İlkelerini esas alıyor. Peki, bu, Paris İlkelerine uygun olmazsa, Avrupa Birliği bunu kabul etmezse, o zaman serbest dolaşım, vize hakkı bu vatandaşa gelmezse bunun sorumlusu kim olacak, muhalefet mi olacak? Biz burada muhalefet olarak bu konuda uyarıyoruz. Bakın, buradaki düzenleme Paris İlkelerine aykırı, mevcut olan bizim Anayasa'mıza aykırı Değerli Bakan. Yani, Anayasa'nın 10'uncu maddesi mezhep ayrımını yasaklıyor, engelliyor ama siz bu mezhep kavramını, biz ısrarla Komisyonda söylediğimiz hâlde, burada yine ilave etmemekte direniyorsunuz. Burada sorumlusu biz değiliz yani bunu hep hatırlatıyoruz.

Paris İlkeleri doğrultusunda, takdir edersiniz, bu kurulla ilgili bir puanlama sistemi var, A grubu, B grubu, C grubu. Ölçek anlamında en üstteki düzey grubu A grubudur. Bu düzenlemeyle Türkiye, Avrupa Birliğinin hayata geçirdiği ve bugüne kadar bulunan Eşitlik ve İnsan Hakları Kurumu seviyesine çıkmamış olacak. Hatta biz diyoruz ki: Bu kurumda üyelerin en azından yarısının da kadın olması lazım. Burada, kanunda sadece dört yıllık fakülte ayrımı getiriliyor. Yani, insan hakları alanında çalışmış olan hiç kimseye bu kurulda bir öncelik tanınmıyor, bir nitelik tanınmıyor. Bu vaziyete geldiği zaman insan hakları alanında çalışmamış olan kişilerin de kurula seçilme ihtimali mevcut.

Bu kurul amacından saptırılmış olacak, Avrupa Birliği ülkeleri âdeta kandırılmış olacak. Efendim, Türkiye'de Eşitlik ve İnsan Hakları Kurumu var mı, var ama içeriği nedir? Getirin, beğenmediniz...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT TANAL (Devamla) - Mesela, İspanya'da bu düzenleme nerede yapılmış? İspanya'daki düzenlemede başkanı parlamento seçiyor, üyeleri her siyasi partinin temsiliyet oranına göre seçiliyor ve İspanya'da bu gelenek kırk yıldan beri de uygulanan bir husus.

Ben teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum Sayın Başkanım. (CHP sıralarından alkışlar)