GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:63
Tarih:30.03.2016

ÇİĞDEM KARAASLAN (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisinin Sur ve Silopi ilçelerinde acele kamulaştırma kararıyla kamulaştırılacak parsellerde taşınmazlarına el konulacak malikler, bu alan içerisinde hem taşınmazı bulunan hem yönetim yetkisi bulunan seçilmiş yerel yönetimler, ilgili meslek odaları, STK'lar ve bu karardan doğrudan etkilenecek olan yurttaşların yaşayacağı hak gasbının ve bu kararın doğuracağı olumsuz sonuçların araştırılması amacıyla vermiş olduğu Meclis araştırma önergesi üzerine AK PARTİ Grubu adına aleyhinde söz almış bulunuyorum. Değerli heyetinizi saygı ve sevgilerimle selamlıyorum.

Tabii, hem bunu okuyunca hem de sayın konuşmacıyı dinleyince sanki bunun bugün şekillenmiş bir süreç olduğunu düşünmek içten değil ama aslında süreç böyle değil. Ben bugün Samsun Milletvekili olarak Diyarbakır'la ilgili, Silopi'yle ilgili konuşmak adına söz aldım çünkü Samsunlu olduğum kadar aynı zamanda kendimi Diyarbakırlı olarak da görüyorum. Dolayısıyla, burada 81 ilimizi temsil eden milletvekillerimiz gibi, Diyarbakır'ın acısı acımızdır, Diyarbakır'ın sevinci sevincimizdir. İnsanımızla bunu her zaman paylaştık, paylaşmaya devam edeceğiz fakat oluşturulmaya çalışılan bir algı var maalesef. Bu algı, sanki bugün alınmış acele kamulaştırma kararıyla birlikte devletin orada bir yıkım yapacağı ve bu yıkımdan halkımızın büyük bir mağduriyet yaşayacağı yönünde. Bu gerçek değil. Orada yıkımı yapan terör örgütüdür ve halkı asıl mağdur eden de yine terör örgütüdür. Biz devlet olarak elbette buna acele bir çözüm üretmekle mükellefiz. Dolayısıyla, acele kamulaştırma kararını bu anlamda teknik birtakım bilgiler vererek sizlere açıklamak istiyorum.

Tabii, biraz önce de söylediğim gibi, bu aslında bugünün meselesi değil. Suriçi bölgesi Diyarbakır Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun 29/9/1988 gün ve 38 sayılı Kararı'yla birinci derece kentsel sit alanı ilan edilmiş, 13/4/2001 gün ve 2549 sayılı Karar'la da Sur koruma alanı olarak belirlenmiştir. Tabii, riskli alandaki taşınmazların acele kamulaştırılmasına dair 21/3/2016 tarih ve 2016/8659 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı 25/3/2016 tarih ve 29664 sayılı Resmî Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.

Öncelikle şunu hatırlatmak isterim: Bu karar ilk değildir. Diyarbakır'da daha önce de biliyorsunuz, Büyükşehir Belediyesi, Sur Belediyesi, TOKİ ve Valilik ortaklaşa olarak bir kamulaştırma kararı almıştır 3 mahallemizde: Alipaşa, Lalebey ve Cevatpaşa. Burada gerçekten bir eş güdüm ve iş birliği hâlinde bu çalışma yürütülmüştür. Hatta daha da enteresan bir şey söyleyeyim: Burada sahadaki görüşmeleri yapan, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesidir, yıkım kararının altında imzası olan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesidir, yıkıma başlayan da yine Büyükşehir Belediyesidir. Bugün Büyükşehir Belediye Başkanımız da HDP sıralarında, milletvekili olarak aynı Meclis çatısı altındayız.

Ben şimdi sormak istiyorum: Bugün ne değişti? Bugün orada terörden dolayı yaşanan büyük bir mağduriyet var. Bundan henüz birkaç yıl önce bu kararın altına imza atan, bu iş birliğinin önemli aktörlerinden biri olan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi ve aynı grubun temsilcileri bizim karşımızda çok farklı bir argümanla duruyorlar, "Devlet burayı yıkacak. Acele kamulaştırma kararı bunu ifade eder." anlamı yüklüyorlar bu çalışmaya. Fakat bu kesinlikle gerçek dışıdır.

Diyarbakır ili Sur ilçesi sınırları içerisinde bulunan Suriçi bölgesinin tarihî özelliğini kaybederek çöküntü alanı hâline gelmesi, zemin üzerindeki yapılaşma nedeniyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıdığı gerekçesiyle Suriçi bölgesi ile Tarihî Sur Koruma Bandı'nı kapsayan yaklaşık 187 hektar alan, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun kapsamında, 4/11/2012 tarih ve 28457 sayılı Resmî Gazete'de yayınlanarak Bakanlar Kurulu Kararı'yla riskli alan ilan edilmiştir. Yani Diyarbakır'da bugün bizim yürüttüğümüz ve yürüteceğimiz çalışma bugünün çalışması değildir. Aslında, bu çalışma, bizim 61'inci Hükûmet Programı'mızda da yer almakta; Suriçi'yle ilgili çalışma özellikle. 2009 yılında, biraz önce bahsettiğim, TOKİ, belediye, valilik iş birliğiyle yürütülen çalışma var ve orada belli bir aşamaya da gelindi. 2012 yılında, yine, söylediğim gibi, Diyarbakır Suriçi riskli alan ilan edildi. 2015 yılında -sayın konuşmacı benden önce bahsetti ama bir şeyi eklemeyi unuttu- Hükûmetimizin büyük çabasıyla birlikte Diyarbakır Surları ve Hevsel Bahçeleri UNESCO Dünya Miras Listesi'ne girmiştir ve inşallah önümüzdeki dönemde bizim bu konuyla ilgili, bu alanın genişletilmesiyle ilgili çalışmamız devam edecek.

Şimdi, bir de öbür taraftan, katılımcı bir model sağlanmadığından, kimsenin fikrinin alınmadığından bahsedelim. Bildiğiniz gibi, Diyarbakır'da Suriçi bölgesine ait ilk koruma amaçlı imar planı 1990 yılında hazırlanmıştır. Fakat bu koruma planı, Suriçi'ni korumamış ve sorunlarına çözüm üretmekte yetersiz kalmıştır. O amaçla -yine üstüne basarak söylüyorum- Büyükşehir Belediyesi Meclis kararıyla 2008 yılında bu plan askıya alınmış ve yeni koruma amaçlı imar planı hazırlanmıştır; 2012 yılında, Koruma Bölge Kurulunun uygun görüşüyle Sur Belediye Meclisi ve Diyarbakır Büyükşehir Belediye Meclisi tarafından onaylanarak yürürlüğe girmiştir. Peki, biz bugün bu koruma planının ötesinde bir şey söylüyor muyuz? Hayır. Biz bununla birlikte... O zaman ben, neye karşı çıkıldığının, hangi argümanla birlikte devletin burayı yıkacağının ve halkı mağdur edeceğinin daha detaylı olarak bizlerle paylaşılmasını rica ediyorum çünkü anlamakta gerçekten güçlük çekiyorum.

1/5.000 ölçekli koruma amaçlı nazım imar planı, kentsel sit olarak koruma altına alınan Suriçi bölgesinin yanı sıra, surların dışında kalan sur koruma bandını da kapsamaktadır. Parsel ölçeğinde, avlulu düzende yapılaşma önerilerinin, geçmişe ilişkin elde edilebilen veriler ve güncel tespitlerle elde edilen bütün verilerin kullanılarak yeni bir plan geliştirilmesi öngörülmüştür. Yani, Diyarbakır, başta söylediğim gibi, hepimizin şehridir ve bu şehrin kadim değerlerini korumak hepimizin görevidir, bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın. Sadece Suriçi de değil, On Gözlü Köprü'süyle, Dicle'siyle, Kırklar Dağı'yla Diyarbakır hepimizindir.

Peki, ben şunu da sormak istiyorum izin verirseniz: Kırklar Dağı'nda Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Meclisinden ruhsat alınarak yapılan o hançerlerin, Kırklar Dağı'nın kalbine saplanan o hançerlerin hesabını kim verecek?

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Niye onu kamulaştırmadınız, niye onu kamulaştırmadınız?

ÇİĞDEM KARAASLAN (Devamla) - Sur'un içinden bahsediyoruz. Bu acele kamulaştırma...

BAŞKAN - Karşılıklı konuşmayalım lütfen.

Sayın Tanrıkulu, şimdi kürsüye geleceksiniz, lütfen.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Asıl onu kamulaştırsaydınız.

ÇİĞDEM KARAASLAN (Devamla) - Acele kamulaştırma kararı şu anda Suriçi bölgesini kapsamakta.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Sur'u gördünüz mü, kaç kere gittiniz?

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Asıl onu kamulaştırsaydınız, o zaman amacı anlardık.

ÇİĞDEM KARAASLAN (Devamla) - Eğer az yaptığımızı düşünüyorsanız onun üzerinde çalışılabilir.

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Ne kadar Sur'a geldiniz, Sur'a ne kadar geldiniz?

ÇİĞDEM KARAASLAN (Devamla) - Ben şöyle devam etmek istiyorum izin verirseniz.

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Sur'a kaç kez geldiniz, Sur'a kaç kez geldiniz?

BAŞKAN - Sayın Konuşmacı, buyurun, devam edin.

ÇİĞDEM KARAASLAN (Devamla) - Öncelikle, başta...

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Diyarbakır'a kaç kez geldiniz?

ÇİĞDEM KARAASLAN (Devamla) - Diyarbakır'a çok gittim, çok kaldım; çok arkadaşım, dostum var.

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Ne gün, ne zaman gittin?

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Şu anda gördünüz mü, şu anda?

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Halkın içine girdiniz mi, halkla konuştunuz mu?

ÇİĞDEM KARAASLAN (Devamla) - Bunları istatistiksel veriler olarak da söylemiyorum, hissederek söylüyorum.

BAŞKAN - Karşılıklı konuşmayalım lütfen.

ÇİĞDEM KARAASLAN (Devamla) - Öncelikle alandaki kaçak, sağlıksız ve güvensiz yapıların yıkılarak yöresel mimariye uygun yapılanması, alanın tarihî ve kültürel değerlerinin ön plana çıkarılması, tıpkı bizim diğer 80 ilimizde yapacağımız gibi ve bugüne kadar yaptığımız gibi, medeniyetimizin, o kadim kültürümüzün bize bıraktığı bütün mirası tekrar gün yüzüne çıkartacak bir çalışma bizim öncelikli hedefimizdir; bundan asla vazgeçilmeyecektir. Alan içinde bulunan tarihî ve kültürel değerlere sahip, başta surlar olmak üzere, pek çok tarihî köşk, konak, kilise, cami, han, hamam, anıt gibi yapılar restore edilerek kente tekrar kazandırılacaktır. Burada şunu söylemek isterim: Biz tarihî dokuyu koruyacağız ama aynı zamanda, insanımızın hak ve hukukunu koruyacağız; bu projelerde bu ikisinden de asla taviz vermeyeceğiz, bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın.

Sağlıklı ve güvenli yaşam alanlarında çocuk yetiştirmek herkesin hakkı, en çok da Diyarbakır'da bu işin cefasını en çok çeken vatandaşlarımızın hakkı. O yüzden, inşallah, önümüzdeki dönemde yapılacak bu projelerle birlikte, mutlaka bu alanlar daha yaşanabilir mekânlar olarak ama hafızayı silmeden, ama izleri silmeden... Ki hiçbirimizin öyle bir niyeti yok çünkü bu, bildiğimiz anlamda bir kentsel dönüşüm projesi değildir; bu, bir toplu konut projesi asla değildir; bu, Diyarbakır için bir kentsel ihya projesidir ve inşallah, sadece Türkiye'de değil, dünyada da bu konuda örnek olacak bir projeye imza atacağız.

Eğer burada diyalog ortamının daha da geliştirilmesi gibi bir öneri varsa bu öneriyi kesinlikle kabul ederiz ve bu konuda söz söyleyecek sivil toplum örgütlerinin, odaların; aynı zamanda, sadece mimarların, mühendislerin değil, sanat tarihçilerinin, şairlerin, yazarların, o şehrin bütün söz sahiplerinin bir araya gelip konuşmasından yana hiçbirimizin bir çekincesi yok. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu proje hepimizin projesi, bu proje tüm Türkiye'nin projesidir. Bu hassasiyete hepimizin sahip olduğunu bir kez daha bilmenizi isterim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan ve değerli milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisinin verdiği önergeyle alakalı olarak zaten Hükûmetimiz ve ilgili bakanlıklarımız gerekli çalışmaları yapmış bulunmaktadır. Dolayısıyla, şu anda konuyla alakalı Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından alınması gereken ivedi bir tedbir ya da araştırmaya ihtiyaç duyulmamaktadır. İhtiyaç duyulması hâlinde -biraz önce bahsettiğim hassasiyetlerden yola çıkarak- AK PARTİ Grubu olarak zaten bizler derhâl harekete geçecek kadar bilinçliyiz.

Yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)