GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:63
Tarih:30.03.2016

ZEYNEP ALTIOK (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; insan haklarının korunmasını gerçekten isteyen, eşitlik ve özgürlük anlayışını benimseyen tüm milletvekili arkadaşlarımı sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Yasa Tasarısı'nı 3 temel bağlamda sorunlu görüyorum. Öncelikle, oluşturulacak kurulun, insan haklarının temel gereği olan bağımsızlık ve eşitlik ilkelerine aykırı şekilde, kendi iradesiyle toplanma yetkisi dahi olmayan bir kurul olarak kurgulanmış olması başlı başına bir sorun. Üyelerin tamamının devlet tarafından atamayla belirlenecek oluşu, mevcut iktidarın tekçi yaklaşımlarını yansıtan taraflı bir kurul olacağının göstergesi gibi.

İkinci ve önemli sorun, hukuk müeyyidelerinden tamamen bağımsız cezai yaptırım gücüyle silahlandırılmış bir kurul olması.

Bir diğer sorun ise tasarıdaki ayrımcılık tanımının son derece muğlak ve eksik bırakılması. Kurul, uygulama alanlarının serbestliği nedeniyle büyük sıkıntılara yol açabilecek, hatta hukuk dışı baskılara yol açabilecek yasal görünümlü bir ihlal kurumuna dönüşerek karşımıza gelecek.

Hükûmet tarafından bağımsız olacağı öne sürülen kurulun üyelerinin 8'ini Bakanlar Kurulunun, 3'ünü Cumhurbaşkanının atayacak olması, her şeyden önce insan haklarının en temel ilkesi olan eşitlik ve temsiliyet hakkının ihlalidir.

Şu hâlde, gelin, toplumun her kesimini farklı şekillerde hedef alan hak ihlallerinin olağanüstü yoğunlukta yaşandığı ülkemizde İnsan Hakları ve Eşitlik Kurulu üyelerini kimler belirleyecek, insan hakları ve eşitlik nasıl bir anlayışa emanet edilecek birlikte bakalım.

Bu kurulun üyelerini, Sabahattin Ali'den Hrant Dink cinayetine kadar tamamı faili meçhul bırakılan siyasi cinayetlerin ve katliamların aydınlatılması için Genel Kurula getirilen Meclis araştırması önergelerini tam 22 kez salt AKP oylarıyla reddedenler belirleyecek.

Bu kurulun üyelerini, yirmi iki yıllık adalet arayışı sonunda artık tüm insanlık suçları için bir emsal dava hâline gelen Sivas katliamı davasının zaman aşımına uğrayışını "Hayırlı olsun." diyerek kutsayan ve katillere muştulayan Cumhurbaşkanı belirleyecek.

Bu kurulun üyelerini, toplumun her kesimini "Affedersin, Ermeni", "Yezid", "Zerdüşt", "ayyaş", "İsrail tohumu" gibi yaftalarla tanımlayan, "Alili Alevi", "Ali'siz Alevi" gibi tanımlar icat ederek insanları aidiyetleri nedeniyle hedefe koyan akıl ve onun emir erleri belirleyecek.

Bu kurul "Aleviler camiye değil, cemevine gitsinler." diyerek bir inancı kendi ari mezhebinin tekçi yaklaşımıyla şekillendirme cüretine kalkışanlar tarafından temsil edilecek.

Bu kurulun üyeleri, Roboski'de kendi insanlarını savaş uçaklarıyla bombalayanların, katledilen çocuk ve insanlarımızı "figüran" olarak tanımlayanların güdümünde olacak.

Bu kurulun üyelerini ve adaletini, Gezi direnişinde çocuklar öldürüldüğünde "Emri ben verdim." diye böbürlenen ve evladı ölmüş anaları meydanlarda yuhalatanlar belirleyecek.

Bu kurul, 301 işçimizi kaybettiğimiz Soma maden cinayetinde yakınını kaybedeni tekmeleyen müşaviri terfi ettiren, Sivas katliamı sanık avukatlarını bakanlık ve milletvekilliğiyle ödüllendiren sistemin bir parçası olacak.

Bu kurulun üyelerini, maden kazalarında ölen işçilerimiz için "Bu işin fıtratında var." diyen atayacak, tahrik olma özgürlüğüyle can alma, intikam gütme gibi fıtrat kriterleri kurulun karar verici unsurları olacak.

Bu kurulun üyelerini, hak ihlalleri karşısında, Karaman'da yaşanan çocuklara cinsel istismara yönelik "Bir kereden bir şey olmaz." diyen Bakan ve arkadaşları belirleyecek.

Bu kurul, konu terör olduğunda "Bana kimse hukuk, insan hakları ve adalet demesin." diyen, insan haklarının tüm evrensel kriterlerini reddeden infazcı bir aklın temsilcisi olacak.

Bu kurul, Can Dündar ve Erdem Gül'ü tahliye eden Anayasa Mahkemesi kararına "Uymuyorum, saygı da duymuyorum." diyebilen birine koşulsuz biat edenlerden oluşacak.

Bu kurulun üyelerini, Artvin'in Hopa ilçesinde polisin sıktığı gazla ölen Metin Lokumcu'nun ölümünü protesto eden kişi için "Kız mıdır, kadın mıdır, bilemem." diyen tutucu zihniyet atayacak.

Bu kurulun üyeleri, ülkemizde son yedi yılda yüzde 1.400 artan kadın cinayetleri karşısında "Kadına şiddet abartılıyor.", "Kadın erkek eşitliği fıtratımızda yok.", "Kadının yeri evidir." diyenlerden oluşacak, kendisinden iş isteyen kadınlara "Evdeki işleriniz yetmiyor mu?" diyenlerden oluşacak.

Bu kurulun üyelerini, rant uğruna cumhuriyetin kazanımlarını satanlar, oy için "Ölümler olmasın istiyorsanız 400 milletvekili verin. İstikrar sağlayamazsanız beyaz Toroslar yine gelir." diyen tehditler belirleyecek.

Bu yasa tasarısı, içi boş, dışı şekerle kaplı bir zehri daha içmemizi istiyor sanki. Bu kanun tasarısını reddediyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)