| Konu: | Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 63 |
| Tarih: | 30.03.2016 |
CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 149 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın 3'üncü maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'de bazı şeyler olmak zordur. Mesela kadın olmak zordur; kadınlara yönelik ayrımcılık gündelik hâle getirilmiştir. Kapıyı geç açtınız diye, ruj sürdünüz diye, telefonla uzun konuştunuz diye şiddet görmeniz ya da boşanmak istediğiniz için öldürülmeniz işten değildir. Mesela çocuk olmak zordur; çocuk olduğunuz için haklarınız yokmuş gibi davranılır, görmezden gelinir. Yurtlarda, okullarda tacize, tecavüze uğrayabilirsiniz ve maalesef devlet sizi kucaklayacağına kendini yakın hissettiği bir vakfı kucaklamaya refleks olarak sahip olur. Mesela öteki olmak zordur; "Ya bendensinizdir ya düşmansınız." denir, ya taraf olmanız istenir ya da bertaraf olmanız istenir. Mesela Türkiye'de eşcinsel olmak da zordur; cinsel kimliğiniz ve tercihiniz "sapkınlık" olarak ifade edilebilir. Aileniz dışlar, toplum dışlar, eğitim sistemi dışlar. Devlet nazarında zaten siz yoksunuzdur, sanki hiç ayrımcılığa uğramıyormuşsunuz gibi ayrımcılığı önleme iddiasında olan bir tasarının içinde kendinize yer bile bulamazsınız. Neden diye sorduğunuzda "Olur mu canım öyle şey? Bizim örfümüzde, âdetimizde, geleneğimizde yok. Bize yakışmaz, günah, ayıp." diye kavramlarla geçiştirilebilirsiniz. Hatta birileri sizin için "Cinsel yöneliminiz hastalıktır." der. Hatırlarsınız değerli milletvekilleri, 58'inci Hükûmet döneminde kadın ve aileden sorumlu Devlet Bakanı -ki o zaman "kadın" adı bir bakanlığın adında vardı- eşcinseller için "Bir hastalıktır, tedavi edilmelidir." demişti. Yeri gelmişken şunu rahatlıkla söylemekte bir çekince görmüyorum ben: Eşcinsellik bir hastalık değildir, aynı zamanda bir tercihtir. İnsanlar sizin değerleriniz, süzgecinizden geçerek bu koşulda ya da sizin tartınızda tartılarak özgürlüklerini elde etmezler. Aynı rahatlıkla şunu da söyleyebiliriz: Eşcinselliğe karşı nefret de aslında sağlıklı bir durum değildir. Aynı sağlıksızlığı görüşmekte olduğumuz tasarının içinde de görüyoruz.
Tasarının gerekçesinde ayrımcılığın temelleri, türleri ve kapsamı ile istisnai hâllerin Avrupa Birliği müktesebatına ve Avrupa Birliği Konseyi kararlarına uygun hâle getirilmesi ifade ediliyor ama tüm Avrupa Birliği müktesebatında ve Avrupa Birliği Konseyi kararlarındaki cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ayrımcılığı tek kelimeyle geçirilmiyor.
Yine, Avrupa Birliği 2015 İlerleme Raporu'nda "Türkiye'de lezbiyen, eşcinsel, biseksüel, transseksüel ve interseks bireylerin temel haklarına saygı gösterilmemesi ciddi bir endişe kaynağıdır." deniliyor. Yani, ayrımcılıkla mücadele etmek için çıkıldığı ifade edilen bu yolda ilk adım ayrımcılık yapmak oluyor. Böylesi bir mantığı anlayabilmek gerçekten kolay değil. Yani, sanıyorum, bu tasarıyı hazırlayanlar, Türkiye'de cinsel kimlikleri farklı olan insanları ve haklarını görmezden gelerek, kendi taassup anlayışları çerçevesinde onları yok sayarak o insanlar ve tercihlerin de ortadan kalktığını düşünüyor olabilirler ama herkes hukuken eşit hak ve hürriyetlerden faydalanacak, bazıları biraz daha az faydalanacak anlamına gelen bu sonucun başka açıklaması yoktur diye düşünüyorum. O yüzden, eğer hakikaten bizim amacımız burada ayrımcılığı önlemekse, ne olduklarına, kim olduklarına, nasıl yaşadıklarına ya da yaşam tercihlerinin birileri tarafından onaylanıp kabul edilmesine bakılmadan, her kesimin ayrımcılığa karşı korunması gereklidir diye düşünüyorum.
Biliyorsunuz, Türkiye'de eşcinseller ve diğer gruplar sadece ayrımcılığa maruz kalmıyor, aynı zamanda öldürülüyor da. Aslında -umarım bu yanlıştan döneriz bugün ama- çok güzel bir cümlesi var; maalesef, 2010 yılında öldürülen travestinin annesi diyor ki: "Koskoca dünyaya sığdıramadılar evladımı." O yüzden, bu seslenişe bugün de buradan kulaklarımızı tıkamamamızı söylüyorum. Sorunun çözümü için bu hassasiyeti hepimizin ortak bir şekilde göstermemiz gerektiğini söylüyorum.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)