| Konu: | Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 63 |
| Tarih: | 30.03.2016 |
ERKAN AYDIN (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
149 sıra sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu Tasarısı hakkında söz almış bulunmaktayım.
Ama, çocuk haklarının, kadın haklarının çiğnendiği, insan hak ve özgürlüklerinin yok sayıldığı, bu hak ihlallerini yapanların gereken cezayı almadığı bir süreçte, sanki her şey tozpembe olacakmış gibi bu tasarıyı konuşmak Pollyannacılık oynamaktan öteye gitmiyor.
Madde, istihdamda ve iş yaşamında ayrımcılığı kaldırmayı amaçlıyor. Akla hemen şu soru geliyor: Şu an kamuda ya da özel sektörde AKP il ve ilçe teşkilatından kâğıt getirmeden istihdam yapmak mümkün mü? Tabii ki hayır. İşe mi girmek istiyorsunuz? AKP'li bir isimden referans getirmediğiniz sürece işsiz ve aşsızsınız demektir. Özel sektördesiniz ve adil bir istihdam yapacaksınız, eğer bunu yaparsanız yandınız; illaki AKP'li birilerinin aracılığını kabul etmek zorundasınız yoksa sizin için durum fena. Ertesi gün, Hükûmet adına çok sayıda memur iş yerinizi denetime gelir ve sizi pişman ederler.
Eskiden kamuda yükselmede liyakat vardı, şimdi yerini AKP'ye sadakat aldı. Eğer bir adım yükselmek istiyorsanız yolunuz iktidar partisinden geçmek zorunda. Mesela TRT'yi örnek alalım. TRT'de oldu da yükselmek istiyorsunuz; önce AKP'li etkili birini bulacaksınız, bu da yetmiyor, AKP'nin kurduğu BİRLİK HABER-SEN'e tam bağımlılığınızı bildireceksiniz, AKP'li sendikanın bilgisi dışında da atama yapılmasının mümkün olmadığının farkına varacaksınız. Bu konuda yüzlerce örnek verilebilir. Şimdi, biz böyle bir gerçeği yok sayıp Hükûmetin yönettiği bu kurumdan adalet mi bekleyeceğiz? Devletin iç dinamiklerinin yerle bir edildiği, siyasi ayrımcılığın, kayırmacılığın tarih boyunca hiç böylesine yükselmediği bir dönemde Hükûmetin kendi eliyle yaptığını kendisinin düzeltmesini beklemek çocukça saflıktan öteye geçmeyecektir.
Değerli milletvekilleri, Türkiye on dört yıldan bu yana, sermaye açısından giderek esnekleşen, rekabete açık bir çalışma yaşamını, emek açısından ise giderek kuralsızlığı, örgütsüzlüğü barındıran bir ülke hâline geldi. En doğal hak çalışma hakkıdır ancak Türkiye'de çark tersine dönmektedir. Türkiye'de resmî rakamlar ile gerçek işsizlik birbiriyle çelişmekte ve işsizlik de her gün artmaktadır. Bu çerçevede, işsizlik oranı neredeyse 2 katına çıkmakta ve halkımız aldatılmaktadır.
Kamu kurum ve kuruluşlarında siyaseten kadrolaşma had safhaya ulaşmış, bu nedenle bir yandan kamu hizmetlerinin kalitesi düşerken diğer yandan sürgün ve görevden alma gibi uygulamalar yoluyla çalışanlar cezalandırılmaya başlamış ve deyim yerindeyse devlet kuralsız istihdamın merkezi olmuştur.
Madde, çalışma yaşamında kadınları da güvence altına almayı amaçlamaktadır. Oysa, çalışma hakkıyla ilgili sorunlar kadınlar, çocuklar ve gençler gibi çalışma hayatının özel olarak korunması gereken gruplarını da daha derinden etkilemektedir. Türkiye'de her 3 kadından 2'si işsizdir. İstihdam edilen kadınların yüzde 70'i kayıt dışı çalışmaya devam etmektedir. Kayıt dışı çalışan yani işverenin sigorta primlerini ödemediği kadınlar da Sosyal Güvenlik Kurumu dışındadır.
Kadınlara yönelik şiddetin rakamlarını vermeyeceğim ama en üst düzeyde söylenen "Kadın ve erkek fıtratı gereği eşit değildir.", "Topluluk içinde kahkahayla gülmek iffetsizliktir.", "Hamile kadının sokakta dolaşması uygun değildir.", "Kürtajla çocuğun öleceğine kadın ölsün." sözleri hâlâ aklımızdadır. Bu zihniyetin bilinçli olarak geliştirdiği böylesine bir ortamda kadının çalışma haklarının güvence altına alınacağına inanmıyoruz. Önce zihniyetin değişmesi gerektiğini vurguluyor, insan hakları ve eşitliği sağlamayı amaçlayan kurumun çalışmalarının maalesef, kâğıt üzerinde kalacağını düşünüyor ve buna da "ret" oyu vereceğimizi söylüyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)