GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:64
Tarih:31.03.2016

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Evet, arkadaşlar, yıllar önce Afganistan'da Taliban güçlerinin Buda heykelini bombalama görüntülerini hep birlikte dehşet içinde izlerdik. Yine, son birkaç yıl içinde 'IŞİD' denilen o barbar grupların Palmira'da, Musul'da, Ezidi yurdu Şengal'de o insanların tarihî birikimlerine yönelik suikastlarını, bombalamalarını hep endişe içinde kederle izlerdik ve Türkiye toplumu olarak hep şunu derdik: 'Aman bunlar bizden uzak olsun.' Ne yazık ki, çok kısa bir süre içerisinde bizim de tarihî eserlerimize, tarihî değerlerimize yönelik benzer girişimler söz konusu oldu.

Değerli arkadaşlar, şu anda içinde bulunduğumuz Diyarbakır'ın tarihî Suriçi bölgesi yedi bin yıllık geçmişe sahip. Bu alan içerisinde surlar, camiler, kiliseler ve daha başka tarihî yapılar bulunmaktadır. Hemen yanı başımızda bulunan, Diyarbakır deyince zihinlerimizde en çok canlanan, Diyarbakır ismiyle en çok anılan, zihinlerimizde Diyarbakır'ın adıyla en çok sembolize olan Dört Ayaklı Minare'yi, ne yazık ki, iki gün önce, şu anda gördüğünüz gibi ayağından vurdular.

Arkadaşlarımızın elindeki dövizlerden de gördüğünüz gibi şunu diyoruz: Tarihî dört ayaklı minare insanlığa sesleniyor, 'Beni ayağımdan vurdular. Ne savaşlar ne felaketler gördüm ama böyle ihanet görmedim.' diyor bize.

Değerli arkadaşlar, bu tarihî yapı Anadolu'da örneği tek olan bir eserdir. Dünyada bunun bir örneği yoktur. Diyarbakır salnamelerine göre ve buradaki yazıtlara göre İslam'dan önce inşa edilmiş, tahminen bir çan kulesi gibi tasarlanmış. Ancak İslamiyet'ten sonra, fetihten sonra Akkoyunlu hükümdarlığı döneminde Sultan Kasım tarafından, hemen yanı başımızda gördüğünüz, Şeyh Mutahhar Camii inşa edilmiş ve bugüne kadar Diyarbakır'da yaşanan birçok felaketten sağ kurtulmuştur bu eser.

Biz Diyarbakırlılar olarak, Diyarbakır Barosu olarak tarihî değerlerimize, tarihî eserlerimize, insanlığın bin yıllık emeğine, birikimine bu kadim şehirde sahip çıkalım ve bu nedenle, buradan çok açıkça bir çağrı yapmak istiyoruz: Biz bu tarihî bölgede birçok medeniyete beşiklik etmiş, ev sahipliği yapmış bu kadim bölgede, insanlığın bu ortak mekânında silah, çatışma, operasyon istemiyoruz. Savaşlar, çatışmalar, silahlar, operasyonlar bu alandan uzak olsun diyoruz ve bu amaçla bugün arkadaşlarımla, Diyarbakır Barosu üyesi avukat arkadaşlarımla ve Diyarbakırlılarla birlikte buradayız. Buradan demokratik hakkımızı ifade etmek için buradayız. Bu davranışı tarihe yönelik bir şiddet eylemini, tarihi bir değere yönelik bir suikastı, bu saygısızlığı kınıyoruz. Tarihine, tarihsel değerlerine, tarihsel mirasına sahip çıkmayan toplumlar doğru ve güvenli bir gelecek kuramazlar. Bu nedenle, tarihimize, değerlerimize, tarihî ve kültürel mirasımıza sahip çıkalım diyoruz."

Teşekkür ediyorum arkadaşlar.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bire bir aktardığım bu konuşma sevgili dostum, sevgili Tahir Elçi'nin Dört Ayaklı Minare önünde yaptığı son konuşmaydı ve tarihe yapılan o suikasttan sonra da kendisi suikasta uğradı ve alçakça katledildi.

Biraz önce burada tartışmaları izledim ama hicap duydum gerçekten. Tahir Elçi gibi bir barışseverin arkasından Parlamentonun böyle bir polemiğe konu olmasından, tartışmanın bu noktaya gelmesinden hicap duyduğumu ifade etmek isterim.

Değerli arkadaşlar, Diyarbakır Barosu 28 Kasım 2015 tarihinde tarihinin en ağır bedelini Tahir Elçi'yi vererek ödedi. Diyarbakır Barosu ve Diyarbakır bölgesi, insanlık tarihi birçok bedel vermişti ama Tahir de kendi bedelini ödedi.

Şimdi, ona en çok kimler seviniyor biliyor musunuz değerli arkadaşlar? Tahir bütün hayatını tırnaklarıyla kazımış, kendisini yetiştirmiş, büyük bedeller ödemiş, gençliğinde, öğrenciliğinde büyük bedeller ödemiş, avukatlığında büyük bedeller ödemiş bir avukattı, insan hakları savunucusuydu. Tırnağıyla kazdığı davalarda, faili meçhullerde onlarca insanı yargı önüne çıkardı, hiç kimsenin çıkarmadığını. Hiçbirimizin yapamadığını kendisi büyük bir emekle ve büyük bir ketumlukla yaptı ve en çok onlar seviniyorlar şimdi, bir daha sanık olamayacaklar seviniyorlar. Ve insan hakları savunucularıyla birlikte onun büyük çabasıyla mahkemelerin önüne çıkmış olan sanıklar, faili meçhul cinayetlerin sanıkları, korucular, JİTEM'ciler, kamu görevlileri şimdi, ondan sonra teker teker beraat ediyorlar, ondan sonra. Her davanın takipçisiydi; Eskişehir'de, Ankara'da, İstanbul'da, Türkiye'nin her yerinde. Nerede bir insan hakkı ihlali varsa oradaydı. Şimdi en fazla onlar seviniyorlar.

Evet, şimdi, efendim, "Terör vardı, terör örgütü oradaydı, o nedenle bu olmuştur, sorumlusu odur." Değerli arkadaşlar, bu ülkeyi biz yönetmiyoruz, Diyarbakır'ı da biz yönetmiyoruz; sizler yönetiyorsunuz, sizler. Baro Başkanını ya oraya göndermeyeceksin ya da öldürtmeyeceksin. Bu kadar!

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Bağırma ya! Ne bağırıyorsun!

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Bu kadar! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Ne bağırıyorsun ya!

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Çıkıp burada böyle pişmiş, kibirli konuşamazsınız.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Oraya da söyle! Oraya da konuş!

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Ülkeyi siz yönetiyorsunuz, siz!

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Bağıramazsın! Ne bağırıyorsun! Hayret bir şey ya!

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Siz yönetiyorsunuz. Ya göndermeyeceksiniz oraya, diyeceksiniz ki: "Sayın Baro Başkanı, sen oraya gidemezsin, orada hendek var." Ya da öldürtmeyeceksin. Bu kadar basit. Bu ülkeyi biz yönetmiyoruz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Ne konuşacağını sen mi tayin edeceksin?

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri...

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Bu ülkeyi biz yönetmiyoruz.

Bakın, değerli arkadaşlar, aynı gün yapılan... (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, konuşmacıyı dinliyorum.

Konuşmacı da lütfen, üslubunuza dikkat edin.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Sen mi tayin edeceksin ne konuşacağını?

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Aynı gün yapılan keşif var değerli arkadaşlar. Bakın, 80 no.lu delil, 80 no.lu...

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Mehmet Selim Kiraz'ı öldüren seni aramıştı telefonla, onun cevabını ver sen önce!

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - 80 no.lu kurşun, niye bu toplanmadı?

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Bugün Mehmet Selim Kiraz'ın ölüm yıl dönümü, bir tek kelime söyleyemiyorsun!

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Niye bu toplanmadı? Niye bu toplanmadı?

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Onu katleden terörist seni aramıştı telefonla.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Niye bu toplanmadı değerli arkadaşlar? 43'e kadar toplandı...

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Niye gitmedin? Niye gitmedin Sayın Tanrıkulu oraya?

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri...

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - 43'e kadar toplandı, 43'ten sonra toplanamadı.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Mehmet Selim Kiraz'ı öldüren de seni aradı, niye gitmedin?

BAŞKAN - Sayın Çavuşoğlu...

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - 80 no.lu mermi çekirdeği iki yıl sonra yok değerli arkadaşlar, iki yıl sonra yok, yok, bu yok.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Niye başkasını aramadı o terörist de seni aradı? Mehmet Selim Kiraz'ı öldürene niye gitmedin?

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakın, ben size söyleyeceğim. Değerli arkadaşlar, Emniyet Müdürüne sordum ben, 12 kilometre boyunca 2 tane militan, terör örgütü üyesi, terörist, neyse, takip ediliyorlar. Neden oraya kadar takip edildiler, bana söyler misiniz? Neden, söyler misiniz değerli arkadaşlar? Neden hendeğin arkasına kadar geldiler, söyler misiniz?

HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Ya, orada polis de öldü, polis de şehit oldu.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Neden tam da kaçacakları yere kadar takip edildiler, 2 tane polis memuru onları misafir karşılar gibi karşıladı?

HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Böyle bir terbiyesizlik yok, adamlar şehit oldu, şehit!

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Söyler misiniz değerli arkadaşlar, neden 2 tane polis memuru yaşamını yitirdi, şehit oldu, söyler misiniz? İzlediniz bütün bunları. Dört ay geçti aradan, dört ay. Tek bir şüpheli yok bu olayda, tek bir şüpheli. Tek bir şüpheli yok bu olayda değerli arkadaşlar.

HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Az önce konuştuğun metne sadık kal.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Arkadaşlar, bakın, ben en yakın arkadaşımı yitirdim, en yakın arkadaşımı yitirdim. Buradan bu hezeyanlara... Sizlerin nasıl sorumlu olduğunuzu gösteriyor. Şunu söyleyeyim bizi izleyenlere ve sevgili Türkan'a, sevgili Arin'e ve sevgili Nazenin'e...

SALİH CORA (Trabzon) - Şov yapma! Şov yapma!

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Ben bu hayatta var olduğum sürece -bu, kürsüde kayıtlara geçsin- bu cinayetin, bu katliamın takipçisi olmaya devam edeceğim. Takipçisi olmaya devam edeceğim ve bu failleri ortaya çıkarmak için de mücadele etmeye devam edeceğim.

SALİH CORA (Trabzon) - Kandil'i takip et, Kandil'i.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Burada ben söz veriyorum ve sizin bu sözlerden sonra da şunu söylüyorum...

SALİH CORA (Trabzon) - Takipçi olmak istiyorsan PKK'yı araştır.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - ...bu sözlerden sonra şunu söylüyorum: Kendim ölmüş gibiyim. Bu kadarı size yeter. (CHP sıralarından alkışlar)