GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Çocuklara yönelik cinsel istismarı ve kadınlara yönelik şiddeti önlemede ihmali bulunduğu iddiasıyla Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu hakkında Gensoru açılmasına ilişkin önergenin (11/4) ön görüşmesi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:66
Tarih:04.04.2016

CHP GRUBU ADINA CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sayın Sema Ramazanoğlu hakkında verilen gensoru önergesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, aslında, keşke hiçbir çocuğumuz incitilmeseydi de, keşke Sayın Bakan dâhil iktidarın mensupları "Eyvah, bizimkilere dokunuyorlar!" diye düşünmeyip "Önce çocuklar." diyebilseydi de, keşke iktidarın bazı olanaklarından nemalanan bazı kesimler "Kim kusur işlediyse, kim göz yumduysa, kim görmezden geldiyse lanet olsun!" diyebilselerdi de bugün burada bunları konuşmuyor olsaydık. Ama el kadar çocuklar istismar edilirken, tecavüze uğrarken önce "Bir kere rastlanmış olması hizmetleriyle ön plana çıkmış bir kurumu karalamak için gerekçe olamaz." deniliyorsa ortada sorulacak çok soru, konuşulacak çok şey var demektir. (CHP sıralarından alkışlar)

Öncelikle, şunu belirtmekte fayda var: Kimse kimseyi karalamıyor; kim sorumluluğunu yerine getirmediyse, kim denetim yapmadıysa, kim görmezden geldiyse, kim bu vakıfların açılmasına izin verdiyse, kim bu vakıfları açtıysa, kim olanları sadece seyrettiyse biz ortaya çıkarılmasını istiyoruz. Bunun adı karalama değildir Sayın Bakan, bu gerçeği aramadır; bu, sadece gerçeği aramadır. Bu çocukların anaları babaları güvenmişler, çocuklarını emanet etmişler, siz gözünüz gibi bu çocuklara bakacakken onların istismara uğramasına seyirci kaldıysanız biz bunun hesabını sorarız, sormak da zorundayız; bunu da ifade edelim. (CHP sıralarından alkışlar) Devlet, açması gereken yurtları açmayıp çocukları tarikatların, vakıfların, derneklerin yurtlarına, insafına bırakıyorsa bu yurtları denetlemeye bile tenezzül etmiyorsa, bu yurtların hiçbir zaman yasal olmadığı hâlde açılmasına göz yumuyorsa bunun da hesabını sorarız. Birileri kalkıp bu çocukları, ailelerini sarıp sarmalayacağı yerde "Önce bizimkiler aman zarar görmesin." diye sarmalıyorsa bunun hesabını sormak zorundayız. Bu hesabı sormak için şucu bucu olmaya, milletvekili olmaya, bir partiye mensup olmaya da gerek yoktur değerli milletvekilleri, bu hesabı sormak için insan olmaya gerek vardır. (CHP sıralarından alkışlar)

Uluslararası sözleşmeleri, taahhütleri, Anayasa'mızı, mevzuatları bir kenara koyalım, yasalarda yazsa ne olur, yazmasa ne olur. Burada o masum çocuklar incitilmiş, el kadar çocuklar incitilmiş, birileri hâlâ kendilerine yakın diye birilerini savunma ihtiyacı duyuyorsa, aklamaya paklamaya çalışıyorsa kusura bakmayın, bunun hesabı verilmelidir değerli milletvekilleri. Böyle bir vahşetin, böyle bir istismarın sizdeni bizdeni olmaz. Söz konusu olan çocuklar, söz konusu olan çocuk istismarı; bu nasıl bir akıl tutulması, gerçekten ben anlamakta zorlanıyorum. Devlet görevlilerinin, Hükûmet yetkililerinin görevi Ensar Vakfının savunmasını yapmak değildir. "Önce çocuklar" denileceği yerde, sorumluların gereken cezayı alması gerektiği yerde "Yok canım, karalamayın. Yok, hizmete bakın. Yok, iyidir bunlar." demek gerçekten sizin vazifeniz değildir. Sizin vazifeniz, muhalefet partileri "Komisyon kuralım, araştıralım." derken...

HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Komisyon kuruldu.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Önce reddettiniz de, halktan gelen tepkiden utanıp döndünüz.

CANDAN YÜCEER (Devamla) - Komisyon, evet kuruldu, lütfettiniz, kurduk; gerçekten, yoğun bir çaba sonrası kurduk, Allah razı olsun. İlk muhalefet partili milletvekilleri verseydi, komisyon kurulsaydı da çok mu bir şey olurdu? Niye kuruyoruz sanki? Çok mu zarar ederdik, çok mu şey kaybederdik?

HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Kuruldu, hepsine kuruldu.

CANDAN YÜCEER (Devamla) - Cinsel istismarı araştırmaktan, çocuklarımızı istismar eden sebepleri araştırmaktan zarar mı ederdik değerli milletvekili? Gerçekten sırf birileri birilerine yakın diye, birileri eşinden sonra daha çok bu vakfın başkanıyla görüşüyor diye, varsa bu vakfın sorumluluğunu ne yapalım, araştırmayalım mı, bunu mu söylemek istiyorsunuz? Ben, bunu kabul etmiyorum, açıkçası bunu kabul edenlerin de insanlığından şüphe ediyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Kamu vicdanı da kabul etmez.

CANDAN YÜCEER (Devamla) - Değerli milletvekilleri, şu konuda hemfikiriz sanırım: Mevzu çocuksa, çocuk istismarıysa bunun dini, diyaneti, siyaseti olmaz; bunun bendeni, sendeni olmaz; bunun şucusu, bucusu olmaz. (CHP sıralarından alkışlar)

Bakın, elbette, suçun şahsiliği ilkesi var ama bu ülkede bir yıl içinde 11 yaş altı 2.052, 12-14 yaş arası 2.651, 15-17 yaş arası 6.387 çocuk cinsel suçların mağduru olduysa, çocukların cinsel bütünlüğüne karşı yaklaşık 20 bin dava açıldıysa, toplam cinsel saldırıların neredeyse yarısı çocuklara yönelik işlenmişse, her ay Adli Tıp Kurumuna 650 çocuk cinsel istismarı gönderiliyorsa bunun üzerinin örtülmesi değil, aksine sonuna kadar araştırılması gerekir. 11.095 çocuk cinsel suçların mağduru olduysa, Türkiye dünyada çocuk istismarı sıralamasında 3'üncü sıradaysa neler oluyor diye sorulması gerekir. Ki, gerçekçi olmak gerekirse bu rakamlar buz dağının sadece görünen kısmı, biz biliyoruz ki çocuk cinsel istismarında adli mercilere tekabül eden rakamlar, yansıyan rakamlar yüzde 10-15; yani olayın boyutunu sizler düşünün. Adliyeye yansımayan, polise bildirilmeyen daha kaç istismar olayı olduğunu Allah bilir.

Kaç olay söz konusu olursa olsun değerli milletvekilleri, sadece istatistiklerden konuşmuyoruz, biz aynı zamanda kapanmayacak yaralardan konuşuyoruz. Devletin koruması gerektiği hâlde koruyamadığı bu masumiyetlerden söz ettiğimize dikkat çekmek isterim. Bunları enine boyuna konuşmak zorundayız; o yüzden buradayız. Bu durumu nasıl ortadan kaldırırız, çocukların istismar edilmesini neden engelleyemiyoruz? Önümüzdeki engeller ne, alınması gereken hangi önlemleri almıyoruz da çocuk istismarını engelleyemiyoruz? Gördük ki, buraya çıkıp lanetlemek, beddua etmek, sadece suçluları cezalandırmak yetmiyor, toplumumuzun da bu suçlarla yüzleşmesi gerekiyor. "Bizim toplumumuzda olmaz öyle şeyler." demek ile sadece kafamızı kuma gömmek aynı anlama geliyor. Doğrudur, toplumumuz bu konuda çok duyarlıdır ama şu gerçeği de ifade etmek gerekir: Bu çocuk istismarcıları gökten zembille inmedi, uzaydan gelmedi, toplumumuzda yanlış giden bir şeylerin sonucu bu. Denilebilir ki, bu sapkınlığa başka ülkelerde de rastlanıyor. Bunu söylemek, emin olun değerli milletvekilleri, ne bu vahşeti anlaşılır kılıyor ne de sorunları ortadan, toplumdan kaldırabiliyor. İşte, diğer toplumlar, görülen toplumlar bu sorunla yüzleşebiliyor, olayı örtbas etmiyor, üzerine gidiyor.

Bakın, Karaman'daki çocuk istismarı ortaya çıktıktan sonra, bir hafta içinde onlarca benzeri taciz ve tecavüz ihbarı yapıldı. İşte Niğde'de, Gaziantep'te, Diyarbakır'da, Ankara'da, Bursa'da, Sivas'ta yeni istismar olayı ortaya çıkarıldı. Yani, demem o ki, çocuk istismarına karşı yapılabilecek en kötü şey olayı örtbas etmeye çalışmak, yok saymak. Uzmanların bildirdiğine göre -biliyorsunuz ki- aileler "Çocuğumuz toplumdan dışlanmasın." diye çoğu zaman olayı gizleme yönüne gidiyor. Aslında yapılacak, yapılmış en kötü şey bu, olayı yok saymak, yaşanmamış saymak. İşte, toplumumuzun bunlarla yüzleşmesi gerekiyor.

Değerli milletvekilleri, ama bizim burada yüzleşmemiz gereken devlettir, Hükûmettir, yöneticilerdir. Eğer sayıları on binlerle ifade edilen vakıflar, kanunen yasak olduğu hâlde ilköğretim çağındaki, yaşındaki çocuklara yurt açıyorsa, bu yurtlar denetlenmiyorsa, buna göz yumuluyorsa, bu vakıflar destekleniyorsa ve yazık, o yoksul aile çocukları "çocuklarımız okuyabilsin" diye bu yurtlara mahkûm ediliyorsa bununla yüzleşmemiz gerekiyor.

Daha önce de bu kürsüden ifade ettim, Karaman'da dilim varmıyor adına "öğretmen" demeye ama birisi, iki üç yıl boyunca o çocuklara, onlarca çocuğa defalarca istismar, tecavüz etti. Kimse bunun farkına varmıyorsa, görmüyorsa kulaklar sağır, yürekler sağır olmuş demektir. Bununla da yüzleşmemiz gerekir.

Adli Tıp Kurumu, kimi cinsel istismar davalarında akıllara zarar kararların altına imza atıyorsa... Antalya'da yaşadık, 15 yaşında bir kız çocuğu cinsel istismara uğramış, Adli Tıp rapor verdi "Ruh sağlığı bozulmamıştır." diye, bu rapordan on gün sonra intihar etti ve intiharda mahkeme soruşturmaya, kovuşturmaya gerek görmedi. Mahkemeler, aralarında devlet kurumlarında görevli 26 kişinin de tecavüzüne uğrayan N.Ç. davasında olduğu gibi tecavüzlere karşı durmadı, "rızası vardı", "her şeyin farkında olduğu" gibi abuk subuk gerekçelerle faillere neredeyse ceza bile vermiyorsa veya Çapa ve Cerrahpaşa Adli Tıp Anabilim Dalının cinsel istismar raporuna, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin cinsel istismar riskine karşı koruma kararlarına rağmen mahkemeler küçük kız çocuğunun babasına beraat verdi, "Görüşmelerinde sakınca yoktur." ibaresi eklediyse, kusura bakmayın, bu cezasızlık kültürüyle de bizim yüzleşmemiz gerekiyor.

Muhalif tüm görüşlere ekranları kapalı TRT'de Suriyeli bir kız çocuğunun "Savaşmak zorunda kalsan ne yapardın?" sorusuna "Kontrol noktasında kendimi patlatırdım." yanıtı, herhangi bir denetlemeye gerek görmeden çocukları savaşın öznesi hâline getirmesi, canlı bombaları meşrulaştırması, cihatçı örgütlerin eylemlerini haklı gösterecek bir yayın politikasıyla, bu anlayışla da bizim yüzleşmemiz gerekiyor ya da Diyanetin yayınladığı dergide çocuklara ölümün ve şehitliğin yüceltildiği bir durum normalmiş gibi kayıtsız kalabiliyoruz. Çocuklara reva gördüğünüz hayat, sunduğunuz gelecek bu mu Allah aşkına? Çocuklara güzel bir gelecek sunmak yerine canlı bomba olmayı özendiren, ölümü yücelten, çocukları istismarın kurbanı hâline getiren, travma üzerine travma yaşatan bu zihniyeti -kusura bakmayın- kınıyorum, kabullenmiyorum, kabullenmeyeceğimi de ifade ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Bakan, tabii ki sizinle de yüzleşmemiz gerekiyor. Ben çok merak ediyorum akşam yastığa kafanızı koyduğunuzda rahatlıkla uyuyabiliyor musunuz? Yani sorumluluğunuz altındaki çocukları kucaklamak yerine, kendinize yakın hissettiğiniz bir vakfı kucaklarken gerçekten içiniz rahat mı? (CHP sıralarından alkışlar) İç huzurunuz var mı? Partiniz milletvekilleri araştırma komisyonu önerimizi reddederken gerçekten mahcubiyet hissettiniz mi? Ankara'daki bir halk eğitim merkezindeki Kur'an kursu çalışanı 7 yaşındaki bir kız çocuğuna cinsel istismar iddiasıyla açılan davada otuz altı buçuk yıl istemiyle yargılanıyor ama hâlâ görevinin başında, bundan rahatsızlık duymuyor musunuz? Ya da Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Kadınlar Günü videosunda gelin olarak kullandığı küçük bir kız görüntüsünün altında "Gelenektir" diye yazarken hiç mi rahatsızlık duymuyorsunuz? (CHP sıralarından alkışlar) Allah aşkına, boğazınıza bir şeyler düğümlenmiyor mu o el kadar çocuklar gelinlik giydiğinde? Ben çok merak ediyorum, çocukların haklarını gerçekten böyle mi koruyorsunuz? Varsa bir ihmalleri... Bakın, Karaman'da gerçekleşen iğrenç bir olayda Ensar Vakfını neden savunmak zorunda hissediyorsunuz? Varsa bir ihmalleri -ki var- varsa bir kusurları -ki var- çeksinler cezalarını, çeksinler, niye savunma hattının en önündesiniz? Niye savunuyorsunuz Allah aşkına? Sizin göreviniz mağdur çocukları diğer vakalar olmasın diye bakmak, araştırmak mı, denetim mekanizmalarını arttırmak mı, sağlamak mı, çocukları korumak, bu istismarı önlemek mi yoksa kendinize yakın bulduğunuz bir vakfı savunmak mı? İstifa etmelisiniz Sayın Bakan. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Bu ülkede yolsuzluk yapılıyor, kimsenin aklına istifa gelmiyor. Bu ülkede her gün terör korkusuyla yaşıyor insanlar, her gün şehit haberleri geliyor, İçişleri Bakanının aklında istifa yok. Karaman'da bu vahşete seyirci kalan valinin, o vakıfları, yurtları denetlemeyen il millî eğitim müdürünün aklından istifa bile geçmiyor. Bu yüzden istifa edin ve bence güzel bir örnek oluşturun ya da en azından bir özür dileyin halkımızdan. (CHP sıralarından alkışlar) Özür dileyin, deyin ki, "Evet, bir çocuk kendini koruyamaz, bu görev yetişkinlerindir, devletindir ve ben bu görevimi yerine getiremedim." deyin, istifa edin.

GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) - Genel Başkanınız 7 kere seçim kaybetti, niye istifa etmiyor, Sayın Vekilim?

CANDAN YÜCEER (Devamla) - Emin olun böyle yaparak, en azından çözüme bir katkı sunabilirsiniz.

Değerli milletvekilleri, kuşkusuz hepimiz çocuklarımıza, bize miras bırakılandan daha güzel bir hayat sunmak istiyoruz. Onlara barış dolu, huzur dolu bir gelecek sunmak istiyoruz. Eminim hepimize en önemli hediyelerden birisi yavrularımızın, çocuklarımızın bir gülüşüdür, bu konuda hemfikir olduğumuza eminim. Ama ne yazık ki bu ülkede çocukların gülüşleri soluyor, yüzleri soluyor. Sadece istismar yüzünden değil; eğitim haklarından yararlanamadıklarından, çocuk yaşta zorla evlendirildiklerinden, yoksulluktan, sokaklardaki silah seslerinden, yanı başındaki ölümlerden bu çocukların gülüşleri soluyor. Bu ülkede 1 milyona yakın çocuk çalışıyor oyun çağında. Her 3 evlilikten 1'i çocuk. Oyuncak bebeklerle oynayacakları yerde kendi bebekleri oluyor bu çocukların. (CHP sıralarından alkışlar) Yoksulluk sarmalından çıkamıyor bu ülkede çocuklar. Yoksul evde doğuyorlar, yoksul yuvalar kuruyorlar. Eğitim haklarından yararlanamıyor bu ülkede çocuklar. Devlet onları yurtların, vakıfların, tarikatların insafına bırakıyor. Zihinleri kapatılıyor bu ülkede çocukların. İstiyorlar ki bizim çocuklarımız hep boyun eğsin, hep söz dinlesinler. İstiyorlar ki kindar nesiller olsunlar. Bütün bunlar gülüşlerini solduruyor çocukların. Yetmezmiş gibi bir de okullarda, yurtlarda, kurslarda, bakımevlerinde istismara uğruyorlar. Lanetler yağdırıyoruz ama koruyamıyoruz. Bir yılda yalnızca adliyeye yansıyan vaka sayısı 11 bin. Bu, gerçek; bu, çok acı bir gerçek.

Değerli milletvekilleri, konuşmamın son dakikalarına geliyorum ve samimiyetle, yüreğimle şunu ifade etmek istiyorum: Gelin, kanun çıkaracaksak kanun çıkaralım, cezalar sorunluysa oturalım konuşalım; eğitim sistemimizdeki yanlışları, bu tarikatların, vakıfların istediği gibi at koşturmasını gelin masaya yatıralım. Cinsel istismarın nadiren görülen bir şey değil, yaygın bir şey olduğu, her 5 çocuktan 1'inin hayatı boyunca en az 1 kez cinsel istismara uğrayabileceği gerçeğiyle yüzleşelim. Bu konuyu tabu olmaktan çıkaralım, gelin, her cinsel istismar olayı olduğunda "Münferittir." deyip geçmeyelim, oturalım enine boyuna konuşalım. Gelin, siyaseti ve birilerini koruma refleksini çocuk haklarının önüne geçirmeyelim, toplumumuzdaki bu duyarlılığı farkındalığa çevirelim. Çocukların cinsel istismarıyla topyekûn mücadele edelim. Gelin, buradan, ülkemizden dünyaya, uluslararası toplumlara biz örnek olalım. Gelin, çocuklarımızın geleceğini değiştirelim. Gelin, çocuklarımızın gülüşünün soldurulmasına izin vermeyelim. Ancak çocukların cinsel istismarına son verildiğinde, çocuklarımızı incitmediğimizde sağlıklı bir ülke ve eşitlikçi bir gelecek kurabiliriz diyorum.

İranlı bir müzisyen var acıları notalara döken, Farid Farjad, onun bir sözü var: "Acı diyorum efendim, o da evrensel olmalı, bir çocuğun eline diken batsa, insanoğlu yanmalı."

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)