| Konu: | MHP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 67 |
| Tarih: | 05.04.2016 |
MUSA ÇAM (İzmir) - Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygıdeğer üyeleri; Milliyetçi Hareket Partisinin taşeronlaşmayla ilgili vermiş olduğu Meclis araştırması önergesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Önemli bir konu, Türkiye'de yaklaşık 20 milyon çalışanı son derece yakından ilgilendiren ve gelecek kuşaklar, gelecekte iş hayatına atılacak olan kardeşlerimiz ve çocuklarımız için önemli bir mesele -araştırılması için- üzerinde tartışıyoruz.
Yıl 1980; dünyada neoliberal politikaların uygulanmaya başlandığı ve bizim ülkemizde de 24 Ocak Kararlarıyla beraber ve 1980 darbesiyle beraber, çalışma hayatının sendikasızlaştırılmasına, örgütsüzleştirilmesine ve köle gibi çalıştırılmalara başlanan yılların başlangıcıdır, dönüm noktasıdır. Türkiye'de 24 Ocak Kararlarıyla beraber yürürlüğe koyulan neoliberal politikaların uygulanması, Türkiye'de örgütsüz bir işçi sınıfı yaratılması ve örgütsüz bir toplum yaratılması için yapılmış olan operasyonlardan bir tanesiydi. Örneğin, 1980 yılında Türkiye'de, ülkenin nüfusu 40 milyondu, toplu sözleşme yapan -reel- işçi sayısı 2,5 milyon idi. Bugün, ülkenin nüfusu 75 milyon ama toplu sözleşme yapan işçi sayısı -toplam 3 işçi konfederasyonunun gerçek sayısı sözleşme yapan- 700-750 bin, bilemedin 800 bin civarında. Peki neden böyle? Ülkenin nüfusu 2'ye katlanmış durumda ama sendikalı işçi sayısı ters orantılı bir şekilde düşmüş. Neden? İşte, bu taşeronlaşma ve örgütsüzlüğü yaratmak için yapılmış olan yasal düzenlemeler sonucunda Türkiye'de örgütsüz bir işçi grubu oluşturmak için atılmış olan adımlardır. Neoliberal politikalar sonucunda kapitalizm ve sermaye ve iş çevreleri, daha ucuz işçi çalıştırmak, daha fazla sömürü yapmak için, esas işi yapan işçilerin yerine dışarıdan hizmet alımıyla ilgili birtakım düzenlemeleri de beraberinde getirmiş ve hem kamuda hem özel sektörde "hizmet alımı" adı altında dışarıdan, ucuz işçi alımı dönemi başlatılmış oldu.
Türkiye Cumhuriyeti devletinin altına imza atmış olmasına rağmen... ILO'nun 94 sayılı Sözleşme'si, özet olarak, kamu kuruluşlarının ihaleyle iş verdikleri alt işveren işçilerine ya da hizmet alımı yoluyla iş verildiğinde yüklenici firma işçilerine asıl iş yerinde uygulanan toplu iş sözleşmesinde yer alan haklardan daha az hak verilemeyeceğini hüküm altına almıştır ve Türkiye Cumhuriyeti devleti de bunun altına imza atmıştır.
Yine, devam ediyorum, ILO Sözleşmesi'ne göre: Yasa koyucu, bu yükümlülüklerini yerine getirmek yerine tam tersi bir tutum izleyerek taşeron uygulamasında ısrarını sürdürmüştür. Yapılan bu düzenlemeyle, Türkiye, imzalamış olduğu uluslararası sözleşmedeki yükümlülüğünün gereklerini yerine getirmemiş, 94 sayılı ILO Sözleşmesi hükümlerinin tam aksini yapmış, kamu kuruluşlarının alt işveren çalışmasındaki tüm sınırlamaları kaldırmış, yetinmemiş, açık düzenleme yaparak bu işçilerin asıl iş yerinde çalışan işçilerle benzer haklar almasını yasayla yasaklamıştır.
Devam: Kamu kuruluşlarının taşeron çalıştırmaya dönük inatlaşması, kendisini sadece 4857 sayılı Yasa'nın 2'nci maddesinde yapılan değişiklikle sınırlı tutmamış; Yargıtayın belediyelerin asıl işlerini alt işverene veremeyeceklerine ilişkin kararına rağmen, AKP Hükûmeti, 2005 yılında 5393 sayılı Belediye Kanunu'nda değişiklik yaparak belediyelerdeki temizlik, park bahçe, yol ve çeşitli işlerin yapılmasının da taşerona verilmesini sağlamıştır.
Peki, AKP, on dört yıllık iktidarı döneminde neden özellikle taşeronlaşmayı artırmış, neden taşeronlaşmanın daha fazla yaygınlaşmasını sağlamış? Çünkü o taşeron firmalar, kamudan daha çok ihale alan firmalar yandaş firmalar olduğu için ister istemez o alanı korumuş, oradan kaynak aktarmış ve oradan örgütlenmeyi yapmış, yetmemiş, taşeronda çalışan işçileri AKP'nin mitinglerine dahi otobüslerle taşımıştır.
Örneğin Soma'da, 301 işçinin hayatını kaybettiği iş yerindeki alt işveren, "taşeron" dediğimiz firmalar yani TKİ'nin yapması gereken işi alt işverene verdiğiniz için, özelleştirdiğiniz için oradan nemalanan, orada iş alan o firmalar, AKP'nin Manisa'da yapılan, Akhisar'da yapılan mitinglerine bile, işçileri otobüslere doldurmuş, baretleriyle beraber, hem 7 Haziran seçimlerinde hem 1 Kasım seçimlerinde hem de 2011 seçimlerinde otobüslerle işçileri oraya taşımış mitingin kalabalık olması için; yetmemiş onlar üzerinde baskı yapmış ve işçilerin AKP'ye oy vermesi için de bir tehdit unsuru olarak devam etmiş arkadaşlar.
Bakın, sağlıkta, 2002 yılında 16 bin çalışan vardı hastanelerde arkadaşlar, üniversitelerle beraber toplam 20-25 bin sağlık çalışanı taşeron olarak çalışıyordu. Bugün, 2016 yılında yaklaşık 170 bin sağlık çalışanı hastanelerde ve üniversitelerde taşeron olarak çalışıyor arkadaşlar. Kamuda, Çalışma Bakanının vermiş olduğu son rakama göre, 700-750 bin civarında taşeron işçi var.
Seçim bildirgesinde Cumhuriyet Halk Partisinin bunların kadroya alınacağıyla ilgili açık ve net madde var. Bundan sonra, 1 Kasım seçimlerinde sizler de bunu seçim bildirgesine aldınız, koydunuz. Şimdi bunların kadroya alınması için birtakım çalışmalar yapıyorsunuz ama işin içinden çıkamıyorsunuz. Neden? Çünkü, bu konuda samimi değilsiniz, içten değilsiniz. Çalışma Bakanı ayrı söylüyor, Maliye Bakanı ayrı söylüyor ve dolayısıyla seçim vaadi olarak söylenmiş olan "Taşeronda çalışan 700 bin işçiyi biz kadroya alacağız." sözü, sadece "Oy alındı, tamam." ama şimdi, bunu, hangi prosedürle uygulayacağınızla ilgili kafanızda hâlâ soru işaretleri var, işçi insanları oyalıyorsunuz ve kadroya almakta gecikiyorsunuz. Hemen getirin, yarın, bu taşeronda bulunan işçi arkadaşlarımızın kadroya alınması için elimizden gelen bütün çabayı ve gayreti göstereceğiz.
Özelleştirmeler sonucunda açığa çıkan 4/C'liler, aynı işi yapan işçi kardeşlerim. Bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bile 4/C'li arkadaşlarımız çok farklı ücret, kadrolular çok farklı ücret alıyor; aynı işi yapıyorlar, aynı mekânda çalışıyorlar ama aralarında dünya kadar uçurum var arkadaşlar. Geçici işçiler, sözleşmeliler, mevsimlik işçiler dâhil olmak üzere, gerçekten kamu personel rejiminde çok ciddi bir reformun yapılması gerekiyor ve mutlaka taşeron sistemine, bu kölelik sistemine son verilmesi gerekiyor.
"Verilmesi gerekir." diyoruz ama geçtiğimiz günlerde Çalışma, Sağlık, Aile Komisyonuna istihdam bürolarıyla ilgili yeni bir kanun tasarısını getirdiniz, Çalışma, Sağlık, Aile Komisyonundan geçti. Yarın öbür gün veyahut da en geç önümüzdeki hafta içerisinde, istihdam bürolarıyla ilgili bu tasarıyı Türkiye Büyük Millet Meclisinde, burada görüşeceğiz. Onunla ilgili de birkaç şey söylemek istiyorum: Allayarak pullayarak getirmiş olduğunuz istihdam bürolarıyla ilgili bu tasarıyla bir defa kesin olarak iş güvencesini ortadan kaldırıyorsunuz arkadaşlar. Yetmez, kıdem tazminatı fiilî olarak yok edilecek, ihbar tazminatı ortadan kaldırılacaktır bu düzenlemeyle birlikte.
Yine, kural dışı, güvencesiz ve esnek çalışma biçimlerini bu düzenlemeyle kural hâline getireceksiniz. Sendikal örgütlenmeler çok ciddi kan kaybedecektir istihdam bürolarının uygulanması hâlinde.
Yine, bu istihdam bürolarının getirilmesiyle birlikte işverenlerin işten çıkarma maliyetleri düşecektir, işçiler istenildiği gibi kullanılıp kapı önüne koyulacaktır. İddia edildiği gibi kayıt dışı istihdam düşmeyecek çünkü işverenlerin tercih ettiği en esnek çalıştırma biçimleri kayıt dışındadır.
Yine, işçi sınıfı "kiralık işçilik" adı altında kölelik ilişkilerine mahkûm edilecektir.
Yine, getirilecek olan bu tasarıyla birlikte, gelir, emeklilik, yıllık izin ve sağlıkla ilgili bütün haklar tamamen ortadan kalkacaktır.
Yine, getirilecek olan bu tasarıyla, kiralık işçiler aynı işi yapan diğer işçilere göre çok daha düşük ücrete mahkûm olacaktır ve çok daha düşük ücrete çalışacaktır.
Yine, uzun çalışma saatleri açısından dünyada zirvede yer alan ülkemizde kiralık işçiler yoğun çalışma temposuyla, yoğun bir sömürü çarkı içinde olacaktır.
Yine, bu düzenlemeyle, işverene toplu işten çıkarma hakkı tanınacak, işveren sekiz ay sonra aynı işçiyi kölelik bürolarında çok daha ucuz, sendikasız, haksız ve hukuksuz kiralayabilecektir.
Yine, bu düzenlemeyle, işverenler özel istihdam bürolarında işçi kiralama hakkı kazandığında kadrolu işçilerin üzerine sürekli bir baskı oluşturacaktır. Dolayısıyla, her ne kadar "Taşeron işçileri biz kadroya alacağız." diye bir aldatma politikası yapsanız bile yeni getireceğiniz bu istihdam büroları marifetiyle gerçekten iş güvencesini ortadan kaldıracaksınız, işçileri tam bir köle gibi çalıştıracaksınız ve karın tokluğuna çalıştıracaksınız. İlk çağlardaki gibi bir çalışma düzeni ne yazık ki Türkiye'de tekrar AKP Hükûmeti eliyle, sizin marifetinizle yürürlüğe konulacaktır.
Buradan işçi sınıfına ve sendikalara sesleniyorum: Tercih sizin, ya sizi yok etmeye çalışan AKP iktidarına karşı sokaklara, meydanlara çıkacaksınız, mücadele edeceksiniz veyahut da kazanmış olduğunuz bu haklar tek tek elinizden gidecek. Hemen arkasından kıdem tazminatı da gelecek ve kıdem tazminatının fona devredilmesi ve...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSA ÇAM (Devamla) - ...yok edilmesi AKP'lilerin elinden olacaktır diyorum.
Bunun incelenmesi için, araştırma komisyonu kurulması için lehinde oy kullanacağımızı belirtiyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP, HDP ve MHP sıralarından alkışlar)