GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:68
Tarih:06.04.2016

MUHARREM VARLI (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. 28'inci maddenin (5)'inci fıkrasıyla alakalı vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz aldım.

Bu -dünkü konuşmamda da söylemiştim- Avrupa Birliğinin bize dayattığı, bizim de böyle bir eziklikle, bir acelecilikle yeniden yapılandırarak Avrupa Birliğinin gözüne girmek, Avrupa Birliğine kabul ettirmek adına çıkardığımız bir yasa. Tabii, dün de söylemiştim, bizim Avrupa Birliğinden insan hakları konusunda, Avrupalılardan insan hakları konusunda alabileceğimiz hiçbir şey yok çünkü onlar bu konuda sınıfta kalmışlar geçmiş yıllarda, hâlâ da sınıfta kalmaya da devam ediyorlar.

Yani dünkü konuşmamda şunu atlamışım: Burada birçok kez başka şeyler, konular gündeme getirilmesine rağmen, belki de dünyada en büyük soykırımdır 1912 Balkan Harbi'nden sonra oradaki Türklerin tekrar ana yurda dönüşleriyle alakalı yaşadıkları ölümler, dünyanın belki de en büyük soykırımıdır. 3,5 milyon Türk nüfusunun o dönemde hastalıktan, yaşlılıktan, kaçarken kiminin de düşman tarafından öldürüldüğünü biliyoruz ama bunlar hiç bu kürsüde konuşulmuyor; başka şeyler sürekli gündeme getiriliyor ama bunlar getirilmiyor. Tabii, bunları söylerken biraz da kendimize öz eleştiri yapmamız lazım değerli arkadaşlar. Yani özellikle iktidar partisi hep İslami referanslar veriyor ya, ben de İslami referanslar üzerinden biraz öz eleştiri yapmak istiyorum.

Bakınız, Peygamber Efendimiz (SAV) Hazreti Muhammed Mustafa, 63 yaşında vefat ettiğinde çok bir mal varlığı yoktu, hatta belki çocuklarına kalacak bir mirası bile yoktu. Hazreti Ömer'i hatırlayalım. Hazreti Ömer, devletin işinde devletin mumunu, kendi işinde kendi mumunu yakacak kadar adaletli bir insandı. Peki şu anda devleti yönetenler, devlet kademesinde görev yapanlar, acaba bu adaletten kendilerine biraz pay çıkartabiliyorlar mı? Gerçekten devletin benzinini devletin işinde, kendi işlerinde kendi ceplerinden benzin koyup da iş yapabiliyorlar mı acaba? Bunu hiç gözetebiliyorlar mı? Hep İslami referanslar veriyoruz ya, işte Hazreti Ömer'i örnek almamız lazım. Fırat'ın kenarındaki bir kuzudan dahi sorumlu olduğunu söylemişti Hazreti Ömer. Sayın Cumhurbaşkanımız da söyledi ama Fırat'ın kenarında her gün kuzular can veriyor.

Değerli milletvekilleri, bakınız, yine, Kur'an-ı Kerim'de de böyle buyurulmuştur, "Günahı da, sevabı da gizleyin." diye. Hazreti Mevlâna hepimizin örnek aldığı, hepimizin zaman zaman fikriyatıyla yaşadığı, fikriyatını gündeme getirdiği çok önemli bir İslam mutasavvıfıdır. Hazreti Mevlâna ne diyor? "Günahları örtmekte, suçları örtmekte gece gibi karanlık olun." diyor. Peki, biz öyle mi yaptık? Hiç de öyle yapmadık. Ne yazık ki on üç yıllık iktidarınız döneminde kaset skandalıyla bazı insanların siyaset yapması engellendi ve bu da ne yazık ki dönemin Başbakanı tarafından "Ne özeli kardeşim, genel, genel!" denilecek kadar da alçaltıldı. Hazreti Mevlâna'yı, İslam'ı böyle mi yaşıyoruz değerli milletvekilleri? Böyle mi örnek alıyoruz kendimize? Bu insanların insan hakları yok muydu? Bu insanların çoluk çocuğu yok muydu? Ama onları siyaset yapma hakkından mahrum bırakanlarla kol kola olduğunuz dönemde iyilerdi, daha sonra sizinle alakalı "tape"ler meydana çıkınca düşman ilan ettiniz. Doğru, biz bunu daha öncesinde söylemiştik. "Bunlar bu hatayı yapıyorlar, devleti ele geçiriyorlar, gelin bunlara çözüm bulalım." dediğimizde Türkçe Olimpiyatları'nda gözyaşları döküyordunuz hep birlikte. Nasıl ki ucu size dokundu, başladınız bağırmaya.

İşte, yine, Fatih Sultan Mehmet Han'dan bir örnek vermek istiyorum, hepiniz bilirsiniz, tevatür de olabilir: Fatih Sultan Mehmet Han'ı bir kadı, yargıladı ve suçlu buldu. Ne dedi Fatih Sultan Mehmet Han? "Eğer sen beni suçlu bulmasaydın seni bu kılıcımla doğrulturdum." Kadı ne dedi? "Eğer ben seni suçlu bulduğum için itiraz etsen ben de seni bu hançerimle hançerlerdim." dedi. Şimdi, Kültür Bakanı burada. Sayın Bakanın alınmayacağını ümit ediyorum, kendisi de sevdiğim bir insandır, Sayın Kültür Bakanını yargılamaya kalksalar herhâlde anında düşman ilan edersiniz, değil mi? Onun için, arkadaşlar, öz eleştiriyi biraz kendimizde yapmamız lazım. Tarihten ders aldığımız, hep övdüğümüz insanları da gerçekten kendimizde, özümüzde, içimizde yaşayarak örnek almamız lazım.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)