| Konu: | 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 69 |
| Tarih: | 07.04.2016 |
CHP GRUBU ADINA MUSA ÇAM (İzmir) - Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygıdeğer üyeleri; hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. 273 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın birinci bölümü üzerine Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, Müslüman âleminin Regaip Kandili'ni kutluyorum, savaşsız, sömürüsüz, sınırsız ve sınıfsız bir dünya diliyorum.
Aynı zamanda, bugün yine şehitlerimiz var. Bunlardan biri, İzmir Menderes ilçemizin Cüneytbey Mahallesi'nde Doğan Sakarya adlı bir kardeşimiz. Kendisine Tanrı'dan rahmet diliyorum; ailesine, yakınlarına da sabır diliyorum.
9 Mart günü 2016 yılı bütçesini burada görüştük. Bu görüşmenin sonucunda, yoğun eleştiriler sonucunda Sayın Başbakan bu kürsüye geldi ve dedi ki: "Bundan sonra torba kanun gelmeyecek, getirmeyeceğiz, getirmemeye de özen göstereceğiz." Geçtiğimiz yıl içerisinde o dönemin Hükûmet Sözcüsü Sayın Bülent Arınç da bir Bakanlar Kurulu çıkışında "Bugün Bakanlar Kurulunda alınan kararlardan bir tanesi de bundan sonra hiçbir şekilde torba kanun yapmayacağız ve Türkiye Büyük Millet Meclisine getirmeyeceğiz." diye söylemişti. O, geçen yılda kaldı ama 9 Martta, daha bir ay bile olmadı, söylenen söz kurumadı bile, Sayın Başbakan bu kürsüde söylemiş olmasına rağmen yine, yürütme ve yürürlük maddesiyle birlikte 33 maddelik bir torba kanunla karşı karşıyayız. 33 maddeyi incelediğimiz zaman, hiçbirisinin birbiriyle yakından ve uzaktan ilgisinin olmadığını, toplam 18 kanunun farklı maddelerinin değiştiğini açık ve net bir şekilde görüyoruz. Plan ve Bütçe Komisyonunda bunu konuştuk, söyledik, dedik ki: "Plan ve Bütçe Komisyonunda bir tek mimar yok, bir tek şehir plancısı yok ama Kanal İstanbul gibi tarihî önemde bir konuyu burada görüşüyoruz." Oysa Komisyonda ne bir mimar var ne bir şehir plancısı var yani teknik eleman yok ama bizler bunu görüştük arkadaşlar. Ne kadar yanlış kararların alındığını bir kez daha görüyoruz.
Bu bölümde toplam 16 madde görüşülecek. 16 maddenin içerisinde 65 yaş muhtaç aylıkları düzenleniyor. Evet, şu anda yaklaşık olarak 600 bin insanımız yaşlılık aylığından faydalanıyor ve toplam aldıkları para 217 lira arkadaşlar. 217 lirayla 65 yaş üstünde bulunan insanların hayatlarını sürdürmesi mümkün müdür, bu kabul edilebilir bir şey midir? Komisyonda da söyledik, "Bu, en az asgari ücretin yarısına kadar çıkartılsın, insanlar kimseye muhtaç olmadan hayatlarını sürdürebilsinler." dedik, kabul ettiremedik. Bununla ilgili de önergemiz var. Şimdi, bundan faydalanamayan 60 bin kişi var arkadaşlar. Hane halkı hesaplamasından kaynaklanan sıkıntıdan dolayı faydalanamayan insanlarımız var, 60 bin kişi. Bu düzenlemeyle o 60 bin kişi de hak kazanacak ama esas yoksulluk sorununu çözemeyecek ve 217 liraya talim edecek. Dolayısıyla, bu konuda vereceğimiz önergede de bunu dile getireceğiz.
Aynı şekilde engellilerle ilgili hane halkı hesaplaması var. Yani evde bir engelli var; karısı var, ebeveyni var, çocukları var. Tüm ailenin hane halkı hesaplaması yapıldığında asgari ücretin üçte 1'inin üzerinde bir geliri varsa o zaman bunun aylığı kesilir ve onlarca, binlerce, yüz binlerce emeklinin şu anda aldıkları engelli maaşları kesildi ve kesilmeye devam ediyor. Bunu kabul etmek mümkün değildir. Engellilerin de insanca yaşayabilecekleri, hayatlarını sürdürebilecekleri bir maaşa bağlanması gerekiyor.
Bu bölümde, yine, trafik kanunlarıyla ilgili, trafik cezalarıyla ilgili, sigortayla ilgili düzenlemeler var. Onlarla ilgili de önergelerimiz var ve onu da burada dile getireceğiz.
Yine, 3194 sayılı İmar Kanunu'nda su yoluyla ilgili -Kanal İstanbul'la ilgili- düzenlemeler var, birazdan değineceğim.
Yine, afet riskli alanlarda bulunan evlere doğal gaz, elektrik ve su bağlanmasıyla ilgili önemli bir madde var. Ama, bunu getirirken arkadaşlar, diyor ki: "Bulunduğunuz evi mutlaka kentsel dönüşüme sokacaksınız. kentsel dönüşüme soktuğunuz takdirde sizin evinize elektrik, su ve doğal gaz bağlanacak." Bir taraftan, insanların kafalarını soktukları bu evleri zorunlu olarak götürüp birtakım firmalara teslim edeceksiniz ve orada yapılacak olan düzenlemelerden sonra kim bilir sizi yıllarca hayatınızın geçtiği o yerden alacaklar, başka yerlere aktaracaklar bu İmar Kanunu'nda yapılacak olan değişiklikle birlikte. Dolayısıyla, evet, biz şu anda yaklaşık olarak 15-16 milyon kaçak durumunda bulunan, İmar Kanunu'na aykırı yapılan bu binalara elektrik, su, doğal gaz bağlanmasından yanayız, doğrudur ama bunun şartı olarak sadece "Kentsel dönüşüme sokacaksınız." demek yanlıştır ve bu, bir noktada, bu insanları müteahhitlerin kucağına atmak demektir arkadaşlar.
Yine, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bütçesinden şu anda 157 bin insan ücret alıyor arkadaşlar. İş bulamadığı için ve yoksulluk sınırı altında olduğu için onlara, 157 bin kişiye ücret veriliyor. Şimdi, deniyor ki: "İş bulunsun, onun sigorta primlerini işveren değil Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ödesin." Arkadaşlar, demek ki 157 bin kişi bugün çalışır durumda ama ücret alıyordur. Bu 157 bin kişi kimdir, neyin nesidir, neden ücret alıyorlar, çalışmıyorlar? Bu da meçhuldür arkadaşlar.
Arkadaşlar, yine burada Mera Kanunu, İstanbul'la birlikte değerlendirdiğimizde, Kanal İstanbul... Arkadaşlar, şu gördüğünüz harita, gördüğünüz gibi Kanal İstanbul ve İstanbul haritası. Boğaz ve boğazın neresinden geçeceği daha belli olmayan, Avrupa Yakası'nda olduğu kesin ama tam olarak yeri belli değil, yaklaşık olarak bir "su yolu" adı altında bir kanal projesi yapılacak arkadaşlar. Bu, İstanbul'un bugüne kadar katledildiği gibi, bundan sonra da tamamen katledilmesinden başka bir şey değildir arkadaşlar.
İstanbul'un nüfusunun -1970'li yıllarda- 4 milyon olduğu dönemlerde birinci köprü yapıldı; daha sonra 7,5 milyon oldu, ikinci köprü yapıldı; şimdi üçüncü köprü yapılıyor ve 2015 sayımına göre de İstanbul'un 15 milyon 657 bin nüfusu var arkadaşlar. Üçüncü köprüyü yapıyorsunuz, yetmiyor, bir de kanal projesi yapıyorsunuz arkadaşlar. Peki, bu kanal projesi kime hizmet edecek, ne yapacak arkadaşlar? İşte, bu kanal projesinin geçeceği olan o güzergâhların tamamı önümüzdeki günlerde imara açılacak arkadaşlar. Bu açık ve net bir şekilde söyleniyor. Geçtiğimiz günlerde, 16 Martta Fransa'nın sinema dünyası için hayati önem taşıyan Cannes şehrinde bir emlak fuarı açıldı arkadaşlar. Bu emlak fuarına Türkiye'den, TOKİ dâhil olmak üzere, birçok firma katıldı ve bizim Çevre ve Şehircilik Bakanımız da katıldı. O yapılan emlak fuarında yabancılara İstanbul pazarlandı arkadaşlar. İstanbul'un çeşitli semtlerinin, Bursa'nın çeşitli semtlerinin, Kayseri'nin çeşitli semtlerinin ve değişik illerde bulunan arsaların ve arazilerin, buraların ne kadar güzel mekânlar olduğuyla ilgili konuşmalar ve sunumlar yapıldı arkadaşlar. En önemlisi de özellikle İstanbul'da Kanal İstanbul'un geçeceği o güzergâhtaki alanların ne büyük rantlar getireceğiyle, ne büyük imkânlar tanıyacağıyla ilgili sunumlar gerçekleştirildi ve oralar şimdi pazarlanıyor arkadaşlar. Bunu yapmak tarihe ihanettir arkadaşlar.
1994 yılında Refah Partisinin, daha sonra Fazilet Partisinin, 2002 yılından itibaren de AKP'yle beraber devam eden yerel yönetimlerin kazanılmasından sonra İstanbul, Bursa, Kayseri ve değişik iller, oraların imar rantları nasıl birilerine peşkeş çekildiyse bu güzelim İstanbul da şimdi birtakım insanlara peşkeş çekilecek Kanal İstanbul'la birlikte arkadaşlar. Bu doğru değil, bu bizden önceki insanların bize bırakmış olduğu tarihî bir mirastır. İstanbul İstanbul olalı böyle bir zulüm görmedi arkadaşlar ve göremeyecek de arkadaşlar; İstanbul'a yapılacak en büyük ihanet Kanal İstanbul'dur.
Yine, Montrö Sözleşmesi çerçevesinde bu bölgede bulunan, kıyıları olan ülkeler savaş gemilerini buraya ancak izinle sokabiliyorlar. Eğer o izin yoksa savaş gemilerini buraya sokamazlar, bu Boğaz'dan geçemezler ama yapılacak olan kanalla burada Montrö Sözleşmesi delinecek, yok edilecek, baypas yapılacak ve istenilen savaş gemileri buraya girip burada kalabilecekler arkadaşlar. Bu, Montrö Sözleşmesi'nin tasfiye edilmesi, yok edilmesidir; bu, cumhuriyetin kazanımlarının ortadan kaldırılmasıdır. Kısacası şunu söylemek gerekir: Kanal İstanbul bir çılgın projenin ötesinde belki ülkeye yapılabilecek en büyük kötülüktür arkadaşlar. Çünkü, Karadeniz ve Marmara Denizi, Ege'ye açılan denizlerle birlikte Türkiye'nin en önemli bölgelerinden bir tanesidir. Buranın tahrip edilmesi ve buranın yağmalanması, buraya plazaların, gökdelenlerin dikilmesi ve birtakım insanların daha şimdiden arsa spekülatörlüğüne soyunmuş olması bu ülkenin kaynaklarının ve bir tarihin yağmalanmasıdır. Buna izin vermememiz gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSA ÇAM (Devamla) - Bu bir tarihtir, bu bir sorumluluktur, bu vicdani ve ahlaki bir sorumluluktur arkadaşlar diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)