| Konu: | SAĞLIK BAKANLIĞI VE BAĞLI KURULUŞLARININ TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 131 |
| Tarih: | 03.07.2012 |
AK PARTİ GRUBU ADINA TÜRKAN DAĞOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 301 sıra sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında grubum adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisimizin siz değerli milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ Hükûmeti tarafından 2003 yılında uygulamaya geçirilen ve vatandaşlarımızın kaliteli sağlık hizmetlerine hakkaniyet içinde erişmelerini ve hizmet standartlarını yükseltmeyi amaçlayan Sağlıkta Dönüşüm Programı dâhilinde Sağlık Bakanlığı ve kendisine bağlı sağlık tesisleri ve üniversitelere ait birimlerde yeniden yapılandırmaya gidilmesi ihtiyacı doğmuştur. Yeniden yapılandırma sürecinin ilk ayağı 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin yürürlüğe konulmasıyla gerçekleştirilmiş olup, böylelikle Bakanlık ve bağlı kuruluşların yeniden düzenlenmesine yönelik önemli bir adım atılmış, sağlık hizmetlerinde verimin, etkinliğin ve tasarruf önlemlerinin artırılmasına yasal bir dayanak sağlanmıştır. Böylelikle Bakanlık ve bağlı kuruluşların planlama, yönetme ve denetleme kapasitesi güçlendirilerek Sağlıkta Dönüşüm Programı'yla sağlanan başarılara süreklilik ve sürdürülebilirlik sağlanmasının yolu açılmıştır.
Öte yandan, ilgili politikaların belirlenmesi, düzenlenmesi, denetim ve hizmet sunumunun merkezde toplandığı dikey yapılanma giderek terk edilmiş, merkez teşkilatının sadece politika belirleme ve sistem yönetimine odaklandığı, kurumsal uzmanlaşmanın önemini vurgulayan, taşra teşkilatındaki idarecilere karar verme olanakları yaratan yatay bir yapılanmaya geçilmiştir. Bu süreçte uygulamanın yasal dayanağında karşılaşılan birtakım belirsizliklerin ortadan kaldırılması ve Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık tesisleri ve üniversitelere ait birimlerin birlikte kullanımı ve iş birliğine ilişkin temel esasların yeniden belirlenmesi amacıyla ise Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu tarafından kapsamlı bir yasa çalışması gerçekleştirilmiştir.
Yasa tasarısının hazırlığı süresince ilgili tüm bakanlıkların yanı sıra, sektörel başkanlıklar, konfederasyonlar ve mesleki birliklerle istişare içinde olunmuş, bu süreçte ilgili tüm paydaşların görüş ve önerilerinin dikkate alınması, katılımcı, düşünceye dayanan, çok taraflı bir demokratik yönetim anlayışımızın en önemli göstergesidir.
Değerli milletvekilleri, bu yasa tasarısının getirdiği yeniliklerden birinin sezaryen ameliyatlarına ilişkin getirilen kısıtlamalar ekseninde okunması gerektiğini düşünüyorum.
Sezaryen, doğumun normal yollardan mümkün olmadığı veya anne ve bebek açısından bir risk taşıdığı durumlarda gerçekleştirilebilen bir ameliyattır. Anne ve bebeğin hayatını birçok durumda kurtaran bu ameliyatlar da tıbbi endikasyon olmaksızın sadece annenin veya hekimin isteğiyle yapılması durumunda önemli riskler taşımakta, cerrahi müdahale ve anesteziyle bağlantılı olarak komplikasyonlar doğurmaktadır. Dolayısıyla, hem anne adayının hem de çocuğun hayati risklerden korunması için gerekli yasal çerçevenin inşa edilmesi son derece önemlidir.
Önerdiğimiz yasa teklifinin ilgili maddeleri uyarınca gebe veya rahimdeki bebek için tıbbi zorunluluk bulunması hâlinde doğumun sezaryen ameliyatıyla yaptırılmasına herhangi bir kısıtlama getirilmemektedir ve bu durumdaki gerekli tedbirlerin alınmasına rağmen, doğumu takiben anne veya bebekte meydana gelebilecek istenmeyen sonuçlardan dolayı hekim sorumlu tutulmayacaktır. Bununla birlikte, gerekli tıbbi endikasyonların bulunmadığı durumlarda anne adayı veya hekimin talebi doğrultusunda bu tür bir doğum yönteminin tercih edilmesi ise yasaklanmaktadır. Bundan sonraki süreçte ise yasal temellere uygun bir uygulama sürecinin hayata geçirilmesi konusundaki denetimlerimizi kararlılıkla, ciddiyetle ve tutarlılıkla sürdürmeyi hedefliyoruz. Dünyanın en gelişmiş ülkelerinde de bu böyledir. Bundan daha farklı bir düşünce tarzı bugün tıpta hâkim değildir.
Öte yandan, Sağlık Bakanlığı bünyesinde basın ve halkla ilişkiler müşavirliği kurulmasının da Bakanlığın kamuyla ilişkileri ve medyada görünürlülüğü anlamında önemli bir katma değer sağlayacağını düşünüyorum. Bir bakanlığın kendi iletişimini kendisinin ihtisaslaşmış bir kadro aracılığıyla yönetmesi, faaliyetlerine dair algıları yazılı ve görsel basının yanı sıra sosyal medya aracılığıyla doğru bir şekilde besleyebilmesi ve halkla ilişkilerde doğru iletişim tekniklerine başvurması son derece önemlidir. Dolayısıyla, daha önceleri Sağlığın Geliştirilmesi Genel Müdürlüğü'nün görevleri arasında sayılan bu işlevin uzmanlaşmış bir müşavir ve kadrosuna devredilmesi Sağlık Bakanlığının medya ve kamu diplomasisi anlamındaki görünürlülüğü ve etkinliği açısından önemli bir adım olarak okunmalıdır.
Öte yandan, yasa tasarımızın istişare aşamalarında da etkin bir şekilde görev alan bir kurum olarak Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumunda ürün denetmen yardımcısı ve ürün denetmenleri istihdam edilmesi hedefleniyor ve bu pozisyonlara ilişkin mesleğe alınma, yarışma sınavları, yetiştirilme, yeterlilik sınavları, görev, yetki ve sorumluluklar, atama ve yer değiştirmeleri ile çalışma usul ve esasları belirlenmektedir. Halkın can ve mal güvenliği ile çevrenin korunmasına dönük ürün güvenliği denetimleri yapan, uluslararası denetim standartları ışığında hareket eden, iç piyasadaki denetimleri gerçekleştiren ürün denetmenlerinin ilaç ve tıbbi cihaz sektörlerinde önemli bir işleve sahip olduğunun özellikle altını çizmek istiyorum.
Yasa tasarımızın bir diğer önemli yeniliği ise Sağlık Bakanlığı ve bağlı kuruluşlarına ait kurum ve kuruluşlar ile üniversitelerin ilgili birimlerinin karşılıklı olarak iş birliği çerçevesinde birlikte kullanılabilmesidir. Ancak, adrese dayalı nüfus kayıt sistemi sonuçlarına göre toplam il nüfusu 750 bine kadar olan illerde eğitim ve araştırma hizmetleri Sağlık Bakanlığı eğitim ve araştırma hastanesi veya üniversite sağlık uygulama ve araştırma merkezlerinden yalnızca biri tarafından verilebilecek ve bu illerde Bakanlık ve bağlı kuruşları ile üniversiteler, tıp lisans eğitimi ve tıpta uzmanlık eğitimi için ortak kullanım ve iş birliği yapabileceklerdir.
Ayrıca, benim de oldukça önemsediğim ve bundan daha altı ay evvel üniversitede çalıştığım devrelerde de dikkatimi çeken, uzmanların üniversite kliniklerinde devlet hastanelerine göre daha düşük katma değer aldıkları bir durumu da düzeltmiş oluyoruz. Üniversitelerde ve araştırma uygulama merkezlerinde uzman doktor istihdamı için yapılan ek ödemeler Sağlık Bakanlığındaki muadillerine yakınlaştırılacak, böylelikle söz konusu kurumlardaki nitelikli araştırmacıların istihdamının önündeki maddi sorunların büyük oranda aşılması söz konusu olacaktır.
Sağlıkta Dönüşüm Programı'nın lokomotif güçlerinden olan ve sağlık hizmetlerinin tabana yaygınlaştırılmasında azımsanmayacak bir öneme sahip bulunan aile hekimlerinden ise -ben, gerçekten, buna "hayaldi gerçek oldu" diyorum- toplumun o denli memnuniyeti ve aile hekimleriyle o denli güzel bir diyalog içinde olmaları şahsen hem bir AK PARTİ'nin temsilcisi hem de bir milletvekili hem bir hekim olarak beni son derece mutlu etmektedir.
ORHAN DÜZGÜN (Tokat) - Bu söylediklerinizi öğrencileriniz de dinliyor Hocam. Dikkatli konuşun! Allah'tan korkun! Allah'tan korkun!
TÜRKAN DAĞOĞLU (Devamla) - Bu yasa tasarısında ek haklara kavuşturuluyorlar. Buna göre entegre sağlık sunulan merkezlerde artırımlı ücretten yararlananlar hariç tutulmak kaydıyla aile hekimleri ve aile sağlığı elemanlarına nöbet ücreti ödenmesi öngörülüyor.
Değerli milletvekilleri, hiçbir zaman "Hekim nöbet tuttuktan sonra çalıştırılamaz." diye bir kaide bugüne kadar tıp tarihinde yoktur. Hepimiz hekimlik yaptık, hepimiz hastanelerde çalıştık, hepimiz nöbet tuttuk, nöbet tuttuktan sonra da aynı sağlıklı biçimde hastalarımıza baktık ve tedavi ettik. Hiçbir hekim, nöbet tuttuktan sonra hastasına karşı ne kötü muamele eder ne de yanlış tanı koyar. Böyle bir şey gerçekle bağdaşamaz. Doktorluk mesleğiyle ise hiç bağdaşamaz.
Kamu sağlığının korunup denetlenmesi konusunda attığı adımlarla uluslararası kamuoyunda da büyük bir beğeni toplayan ve bu yöndeki çabalarıyla bir başarı öyküsü olarak gösterilen AK PARTİ Hükûmeti döneminde sigaranın kamuya açık alanlarda içirilmesinin önüne önemli kısıtlamalar getirilmiştir. Bu anlamla kanserle mücadele ve solunum sistemi hastalıklarının azaltılması anlamında dev adımlar atılmıştır.
Ben, Amerika Birleşik Devletleri'ndeki çalışmalarım esnasında gittiğimde binaların önünde, yağmurda, çamurda, karda insanların kapıların önünde ne yaptığını merak edip sorduğumda, sigara içmek için kapının önüne çıkıyorlar diye bunu gözlediğim zaman bunda gerçekten hayretimi gizleyememiş ve bizim için de bir hayal gibi gelmişti ama bunların hepsi şimdi bir bir gerçek oluyor. Türkiye'de artık hiçbir şey hayal olarak kalmıyor, düzeltilmesi gerekiyorsa biz zaten onları düzeltiriz. Kimseye de bu düzeltme kesinlikle kalmaz, zaten kimse bunu yapamaz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Söz konusu atılımlar neticesinde, vatandaşlarımız arasında sigara içme alışkanlıklarında ciddi azalmalar gözlemlenmiştir. Bir diğer deyişle, Batılıların lügatinde yer etmiş "Türk gibi sigara içmek" şeklinde kültürümüze atfedilen deyimler giderek anlamını ve somut hayattaki karşılığını yitirmişlerdir.
Tütün, Dünya Sağlık Örgütü başta olmak üzere birçok yetkili kurum tarafından "zararlı alışkanlıklar arasında, ölüme ve hastalıklara yol açmada ilk sırada olan bir madde" şeklinde nitelendirilmektedir. Hükûmetimiz hem vatandaşlarını korumak hem de gelecek nesillere daha sağlıklı yarınlar bırakmak anlamında bu ölümcül maddeye dair mücadelesini kararlılıkla sürdürmektedir ve sürdürecektir; gerçek de böyledir. Belki zaman zaman buna riayet etmeyen yerler olabilir, onlar da zaten cezalandırılmaktadır.
Yasa tasarısında kamu sağlığının önemli bir boyutunu oluşturan bu meseleye de değiniyoruz ve tütün ürünleri üretici, ithalatçı ve dağıtıcı firmaları ile tütün ürünlerinin isim, marka, amblem, logo veya bunları doğrudan çağrıştıran diğer isim ve simgelerin tütün ürünleri sektörü dışındaki mal ve hizmet sektörü firmalarının veya ürünlerin ismi, markası, amblemi, logosu veya simgesi olarak kullanılmasını yasaklamayı öngörüyoruz.
Öte yandan, Türkiye'de üretilen veya ithal edilen tütün ürünleri paketleri ile tabanı hariç nargile şişelerinin üzerine en geniş iki yüzünden her birine, bu yüzlerin alanlarının yüzde 65'inden az olmamak üzere, özel çerçeve içinde tütün ürünlerinin zararlarını belirten resimli ve Türkçe yazılı uyarılar veya mesajlar konulması kuralını getiriyoruz.
Ayrıca, ithal edilen veya Türkiye'de üretilen tütün ürünlerinin paketlerinde veya etiketlerinde bu ürünlerin özellikleri, sağlığa etkileri, tehlikeleri veya emisyonlarıyla ilgili yanıltıcı ve eksik bilgi verilmesi de bu yasa tasarısı tarafından kati surette önlenmekte, tüketimi özellikle gençler ve çocuklar nezdinde özendiren, teşvik eden veya tüketiciyi yanıltan ya da ürünü cazip kılan işaret veya renkler kullanılmasının da önüne geçilmiş oluyor. Türkiye'de sigaraya başlama yaşının ilkokul düzeyine düştüğü göz önüne alınırsa, söz konusu koruyucu ve ön alıcı tedbirlere ne denli ihtiyaç duyulduğu bir kez daha gözler önüne serilecektir. Dolayısıyla, söz konusu koruyucu tedbirler aracılığıyla yaklaşık 20 milyon kişinin sigara kullandığının tahmin edildiği ülkemizde, tütün ürünlerinin görünürlüğünü veya halk nezdindeki özendiriciliğini ortadan kaldırmak anlamında reklam, tanıtım ve teşvik kampanyalarına ilişkin önemli bir unsuru da perdelemeyi ve bu şekilde bilinçlendirme faaliyetlerimize yeni bir ivme kazandırmayı hedefliyoruz.
Değerli milletvekilleri, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu tarafından kabul edilen ve bugün görüşmekte olduğumuz söz konusu tasarıyla getirilen bu değişikliklerle, her şeyden önce vatandaşlarımızın yaşam kalitesini artıracağız ve kendilerine ulaşan kamu hizmetlerinin etkisini güçlendireceğiz. Bu şekilde de bugünün sorunlarını yarının nesillerine aktarmaksızın, ön alıcı bir yaklaşımla hareket etmiş olacağız. AK PARTİ İktidarında, her düzeydeki mağduriyetleri önlemek, halka ulaştırılan hizmetleri güçlendirmek, halkın sağlık standartlarını yükseltmek ve geçmiş dönemlerde kalan sorunların kartopu etkisiyle büyümeksizin çözülmesini sağlamak yönünde attığımız adımlara böylelikle bir yenisini daha eklemiş oluyoruz. Biz AK PARTİ İktidarı olarak kimseye arkamızdan yük bırakmak niyetinde değiliz. Biz yapacağımızı kendimiz yaparız ve AK PARTİ olarak da en iyisini yaparız.
Herkesi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.