| Konu: | 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 72 |
| Tarih: | 13.04.2016 |
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, üzerine söz aldığım maddeyle ilgili konuşmadan önce, bugün aslında Türkiye'nin en önemli konusu olması gereken bir konuya dikkat çekmek istiyorum. 10 Ekim 2015 tarihinde sendika ve meslek örgütlerinin Ankara'da düzenleyeceği Emek, Barış, Demokrasi Mitingi öncesi Ankara Garı önünde 2 canlı bomba patlaması gerçekleşti ve benim de aslında kıl payı kurtulduğum bu patlamada 101 kişi hayatını kaybetti ve yüzlerce insan da yaralandı ve bu patlamayla ilgili yapılan soruşturma takipsizlikle sonuçlandı. Soruşturma kapsamında ifadesi alınan Emniyet yetkilileri kendilerine istihbarat ulaşmadığını belirterek topu MİT ve Emniyet istihbaratına atmışlardı. Ancak, katliamın yaşandığı 10 Ekim sabahı -evet, sabahı- Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanlığının "gizli" ibareyle Terörle Mücadele Daire Başkanlığına Yunus Emre Alagöz, Hacı Yusuf Kızılbay ve Mehmet Işık'ın eylem hazırlığında olabileceğine dair yazı gönderdiği ortaya çıktı. Yani, isimleri dahi 10 Ekim sabahı belliydi bu kişilerin. Şimdi, o ölen güzelim insanları sevgiyle anarken şunu söylemek istiyorum: Eğer dünyanın herhangi bir yerinde böyle bir belge ortaya çıksa hemen sorumlular istifa ettirilir, hesap verir, hesaba çağrılır ama maalesef Türkiye'de bu yok ve yokmuş gibi davranıyorsunuz ama gerçekten bugün olmasa da yarın bunun mutlaka hesabının sorulacağını ifade etmek isterim.
Evet, değerli milletvekilleri, üzerine söz aldığım 23'üncü madde 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun'un 4'üncü maddesinin (1)'inci fıkrasında değişiklik yapıyor. Aslında bu madde daha önce Anayasa Mahkemesi tarafından Anayasa'ya aykırı bulunarak iptal edilmişti. İçeriği ne? Riskli ve rezerv yapı alanlarında herhangi bir yerde kendi yapısı riskli olmasa dahi bu yapıya dair tasarrufta bulunmayı yani tek bir çivi çakmayı bile yasaklayan bir madde bu. Şimdi, bu düzenleme yeniden ve süre sınırı koyarak, sadece süre sınırı koyarak yeniymiş gibi önümüze geliyor. Anayasa'nın 35'inci maddesindeki mülkiyet hakkına da aykırı, AYM'nin verdiği iptal kararına da aykırı bir düzenleme.
Peki, bu riskli alanlar ve rezerv alanları nasıl belirleniyor? Şimdi bu kanun 2012 yılında yürürlüğe girdiğinde 1999 depreminin yarattığı tahribata işaret edilmişti. Yani, deprem riski altındaki bölgeler dönüştürülecekti ve daha güvenli kentlerde yaşayacaktık. Örneğin, İstanbul Büyükşehir Belediyesi güvenilir bir Japon uluslararası iş birliği ajansına bir rapor ve plan hazırlattı. Bu raporda belirlenen en yüksek riskli mahalleler ile Bakanlık tarafından tespit edilenler şu alanda ne kadar örtüşüyor biliyor musunuz? Sadece yüzde 15'i örtüşüyor.
2015 yılı itibarıyla ise yasa kapsamında 38 ilde 150 adet riskli alan ilan edildi. Kamuoyuna bu alanların neden seçildiğine dair bilgi de verilmiyor. Basın, sivil toplum kuruluşları Bakanlığa açık bir şekilde soruyor ama bu bölgelerin neden riskli alan ilan edildiği konusunda bilgi alamıyorlar. Riskli alan ilan edilen alanlarda zeminden kaynaklı bir sorun yok; aksine, bu ilan edilen birçok yer örnek olarak İstanbul'da Okmeydanı, Baltalimanı gibi yerler kayaların üzerine, oldukça sağlam yerlere kurulu alanlar. Zemin açısından değil de yapı güvenliği açısından baktığımızda ise o zaman, zaten İstanbul'un yüzde 80'i yapı güvenliği açısından riskli sayılabilir.
Açık ki, aslında anlıyoruz ki buradan, ya toplumsal muhalefetin ya da rantın yüksek olduğu yerler alelacele riskli alan ilan ediliyorlar. İstanbul'da aynı şekilde Kadıköy, Şişli, Beşiktaş gibi değeri yüksek yerlerde bu durum hız kazanmış durumda.
Şimdi, Diyarbakır'ın Bağlar, Sur, Hakkâri'nin Çukurca, Yüksekova, Mardin'in Kızıltepe, Şırnak'ın Cizre, İdil, Silopi ilçeleri hakkında da acele kamulaştırma kararı çıktı. Kamulaştırma kararıyla gayrimeşru ve fiilî OHAL, iç savaş durumu da resmiyete dökülmüş oldu.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Sayın Başkan, pozitif ayrımcılık alabilir miyim?
BAŞKAN - Gecenin bu saatinde size pozitif ayrımcılık yapıyorum.
Bir dakika süre veriyorum, tamamlayınız lütfen. (AK PARTİ sıralarından "Aaa" sesleri)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Teşekkür ederim.
Bütün kadınlara yaptı Başkan, o yüzden hiç "Aaa" demeyin.
BAŞKAN - Evet, bütün kadın milletvekillerine, hiç ayrım yapmadan.
Buyurun.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Çünkü acele kamulaştırma ancak olağanüstü hâl koşullarında, savaş, afet koşullarında başvurulan bir hukuki araç. Bu sebeple, birçok acele kamulaştırma kararı hukuksuz olduğu için bunlar Danıştay tarafından iptal edildi, bunların da başına aynı şey gelecek. Aynı şekilde, Anayasa Mahkemesinin Anayasa'nın 13 ve 35'inci maddelerine aykırı bularak reddettiği kararı yine karşımıza getiriyorsunuz ve kamulaştırma kararı o kadar acele ki, bir gerekçesi dahi yok, 4 satırlık bir karar. Ben vatandaşlara şunu hatırlatmak isterim: 21 Nisana kadar itiraz süresi var ve danışma merkezlerine lütfen bu kararlarla ilgili itiraz için başvursunlar. En yüksek yargı organının kararına rağmen siz bu maddeyi geçirecekseniz buyurun geçirin ama gerçekten bir kez daha anlayacağız ki, bu maddeyi geçirdiğinizde sizin iktidarınız ancak rant ve muhalefet üzerinde mutlak kontrol için en yüksek değerlere sahip.
Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)