GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:73
Tarih:14.04.2016

NİYAZİ NEFİ KARA (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan HDP grup önerisi üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisimizi ve halkımızı saygıyla selamlıyorum.

10 Ekim günü Ankara Gar'ında barış ve özgürlük için bir araya gelen 102 yurttaşımız, elini kolunu sallayarak Türkiye'nin bir ucundan, Türkiye Cumhuriyeti'nin başkenti Ankara'ya gelen, Türkiye Büyük Millet Meclisinin önünden taksiye binen IŞİD'e mensup teröristlerin gerçekleştirdiği bombalı eylemde hayatlarını kaybetmişti. Bu kürsüden, bir kez daha, terör saldırıları sonucunda hayatlarını kaybeden tüm şehitlerimize ve vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum.

AKP iktidarının tüm uyarılarımıza rağmen sürdürmekte ısrar ettiği yanlış politikalar, ülkemizi terör örgütlerinin hedefi hâline getirmektedir. PKK'yla devam eden terörle mücadelemizin yanına AKP'nin besleyip büyüttüğü IŞİD terör örgütü de eklendi ve vatandaşlarımızı IŞİD'in hedefi hâline getirdi.

10 Ekim günü Ankara'da yaşanan birinci Ankara katliamı -bu kürsüden de defalarca dile getirdik- tamamen Hükûmetin ihmalkârlığı nedeniyle yaşandı. Bakın, daha dün, basına Ankara katliamıyla ilgili yapılan soruşturmanın içerisinde yer alan tespitler sızdı. Okudunuz mu bilmiyorum ama ben sizlere bunları bu kürsüden okuyup bilmeyenlerinizi de bilgilendireyim hem de halkımız gerçekleri öğrensin.

10 Ekimden tam yirmi beş gün önce, 14 Eylülde, IŞİD'in mitinglerde birden fazla canlı bombayla eylem yapacağına dair istihbarat bilgisinin Ankara Emniyeti Terörle Mücadele C Şubesi tarafından edinildiği ancak ne üstlerine ne de Güvenlik Şube Müdürlüğüne iletildiği açıklandı. Terörle Mücadele Daire Başkanlığının 14 Eylül 2015 tarih ve 46777 sayılı Yazısı'yla Ankara ve 47 il emniyet müdürlüğü terörle mücadele şube müdürlüklerine, İstihbarat Daire Başkanlığının ise 14 Eylül 2015 tarihinde 81 il emniyet müdürlüğüne gönderdiği istihbaratta şu ifadeler yer almış: "DEAŞ'ın ülkemizde büyük bir eylem yapma kararı aldığı, bu eylemle ilgili olarak seçtiği grubu Suriye'de bulunan bir kampta özel eğitime tabi tutmaya başladığı, eylemin uçak, gemi kaçırma ya da miting, kalabalık yerde çok sayıda canlı bomba patlatma şeklinde kompleks bir eylem olabileceği yönünde teyide muhtaç bilgiler elde edildiği..." Anlaşılan teyit etme gereksinimi duymamışsınız.

Müfettişlerin ön inceleme raporunda, daha önemsiz istihbarat bilgilerinin ilgili birimlere derhâl iletilirken 102 vatandaşımızın canına mal olan bu katliamın, rapordaki ifadeyle değişik saiklerle ve en azından ihmal suretiyle ilgili birimlere iletilmediği ve önlenmesi istenmediği yazıyor. Bu istihbarat bilgisi neye dayanarak önemli kabul edilmemiştir? En çok toplantı ve gösteri yürüyüşü yapılan illerin başında gelen, her şeyden öte Türkiye Cumhuriyeti'nin devletinin başkentinde, başkentin göbeğinde yaşanan bu katliama dair istihbarat bilgisi nasıl önemli kabul edilmez?

Değerli arkadaşlar, tam bir skandal bu. Ama maalesef, raporda yazanlar bununla sınırlı değil. Müfettiş raporunda dönemin il emniyet müdürü gelen istihbarat bilgilerine, Diyarbakır ve Suruç'ta yaşanan patlamalara rağmen gerekli önlemleri almamakla suçlandı. 1 Ocak 2015 ile 10 Ekim 2015 arasında polis ve MİT'in canlı bomba saldırılarına ilişkin 62 ayrı istihbarat notunun olduğu vurgulandı. Ve işin vahim tarafı bu istihbarat notlarında 10 Ekim tarihindeki katliamı gerçekleştiren canlı bomba Yunus Alagöz'ün adı da geçiyor.

Dahası da var değerli arkadaşlar, Ankara Valisi o dönem mitingin yapılmaması durumunda ne olacağını soruyor. Eski İstihbarat Şube Müdür Vekili ise bu istihbaratlara rağmen, mitingin yapılması doğrultusunda görüş bildiriyor.

10 Ekim sabahı İstihbarat Daire Başkanlığı "gizli" yazılı notuyla Terörle Mücadele Daire Başkanlığına canlı bomba Yunus Emre Alagöz ile Hacı Yusuf Kızılbay ve Mehmet Işık'ın eylem hazırlığında olabileceği, aileleriyle helalleştikleri, sansasyonel eylemler yapacakları bilgisi gönderiyor. Bu bilgi Ankara'daki ilçe Terörle Mücadele Şube Müdürlüklerine ise patlamadan saatler sonra, 13.48'te ulaştırılıyor.

Soruşturmayı yürüten mülkiye başmüfettişi ile polis başmüfettişleri, eski Ankara Emniyet Müdürü, eski İstihbarat Şube Müdür Vekili, Terörle Mücadele Şube Müdürü ve eski Güvenlik Şube Müdür Vekili ile Terörle Mücadele Şubesi C Büro Amiri hakkında soruşturma izni verilmesini istiyor. Ancak Ankara Valisi Mehmet Kılıçlar imzalı İl İdare Kurulu'nun 29 Şubat 2016 tarihli kararıyla soruşturma izni verilmiyor. Niye verilmediğini şöyle açıklıyor: "Her miting için alınan tedbirler bu miting için de alındı, hatta görevlendirilen personel sayısı da artırıldı ve tedbirlerde bir eksik yoktu. İstihbarat bilgileri genel nitelikteydi ve mitingle ilgili somut bir bilgi içermiyordu. Mitingi siyasi partiler değil, sivil toplum kuruluşları düzenliyordu ve somut, nitelikli bir istihbarat yoktu. Alınacak her türlü tedbire rağmen canlı bombaların bu tür eylemlerinin engellemesinin çok zor olduğu dikkate alınmalıdır."

Canlı bombaları kendilerini patlatmadan yakalayamadığınızı biliyoruz. Peki, açık bir şekilde gelen bu istihbarat da mı bir yakalama sebebi değil? Siz bu katliamın göz göre göre geldiğini bildiğiniz hâlde seyirci kalarak IŞİD'e destek vermiş olmuyor musunuz? Değerli arkadaşlar, tüm bu raporda ifade edilenlerin üzerine şimdi ne yapacaksınız? İçişleri Bakanı Efkan Ala, MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Ankara Valisi, Emniyet Genel Müdürü ve Terörle Mücadele Şube Müdürleri hiçbir şey olmamış, tüm bunlar müfettişlerce kayda geçirilmemiş gibi görevlerine devam mı edecekler? Vatandaşını koruyamayan bu Hükûmet o koltuklarda oturmaya devam mı edecek?

Sadece Ankara'da değil, İstanbul'da da eylem yaptılar. Suriye sınırındaki illerimize 2014 yılından beri kaç kere IŞİD mevzilerinden ateşlenen roket mermileri isabet etti? Kilis'e sadece 2016 yılının başından bugüne kadar kaç kere IŞİD füzeleri düştü?

Sizin "birkaç öfkeli genç", "aktivist Müslümanlar" dediğiniz, terörist olarak kabul etmekte oldukça zorlandığınız IŞİD, ülkemize ciddi bir tehdit hâline geldi. Dün yine basında, Ankara saldırısını gerçekleştiren canlı bombaları Ankara'ya getiren Halil İbrahim Durgun ile Suruç bombacısı Abdurrahman Alagöz'ün birlikte olduğu fotoğraflar yayınlandı. Bu kürsüden bir kez daha soruyorum: Suruç ve Ceylânpınar'ın terörlerinin araştırılmasını istediğimiz zaman önergemize ret oyu verenlerin, o günden bugüne yaşadığımız saldırılardan sonra vicdanları hâlâ rahat mı?

Avrupa Parlamentosunda hazırlanan Türkiye raporunda IŞİD'le ilgili "Ankara'nın başta petrol ticareti olmak üzere, IŞİD'in Türkiye üzerinden gerçekleştirdiği faaliyetleri sonlandırmak için daha fazla çaba göstermesi..." ifadesi yer alıyor, Avrupa Birliği bile sizi IŞİD konusunda samimi bulmuyor. Geçtiğimiz günlerde İzmir'de gerçekleştirilen operasyonlarda yakalanan IŞİD'lilerin birkaçının AKP'li çıktığını unutmayın arkadaşlar.

Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak, IŞİD'in Türkiye'de gerçekleştirdiği tüm eylem ve işlemlerin araştırılması gerektiğine inanıyoruz ve hatta AKP'nin IŞİD'le bağlantılarının da araştırılıp ortaya çıkarılmasının sizler açısından da iyi olacağını düşünüyoruz.

Unutmayın ki kandan beslenenler ve buna sessiz kalanlar bir gün o döktükleri kanda boğulacaktır.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)