GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Kişisel Verilerin Otomatik İşleme Tabi Tutulması Karşısında Bireylerin Korunması Sözleşmesine Ek Denetleyici Makamlar ve Sınıraşan Veri Akışına İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:75
Tarih:19.04.2016

CHP GRUBU ADINA HALUK PEKŞEN (Trabzon) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; bugün yine hararetli bir Meclis gündeminde söz almak durumunda kaldım.

Ben, hepinizin ilgisini çekeceğini umduğum bir hikâyeyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Bir yoksul Çin köylüsünün 1 tane atı varmış, bütün geçim kaynağı da o at. At onun hayatındaki en önemli geçim kaynağı. Günlerden bir gün at kaybolmuş. At kaybolunca komşuları ona başsağlığına ve taziyeye gelmek istemişler. Kabul etmemiş, "Zaman bu, ne getirir ne götürür hiç belli olmaz." demiş ve nitekim birkaç gün sonra at yanında bir vahşi atla birlikte geri dönmüş. Bu defa, komşuları bunu kutlamak için gelmek istemişler, "Gelelim, kutlayalım, ne güzel, ikinci bir atınız daha oldu." demişler. Köylü yine kabul etmemiş, "Bu zaman, ne getirir ne götürür hiç belli olmaz." demiş ve nitekim birkaç gün sonra o vahşi ata binen tek erkek çocuğu attan düşmüş ve ayağını kırmış. Bunun üzerine, komşular köylüye gelip "Geçmiş olsun." demek istemişler. Köylü yine kabul etmemiş, "Zaman, ne getirir ne götürür hiç belli olmaz." demiş ve birkaç gün sonra ülke savaşa girmiş, zaptiyeler köye asker toplamaya gelmişler. Köylünün çocuğunun ayağı kırık olduğu için askere alamamışlar. Hikâye böyle uzayıp gider. Ama, emin olun, zaman bu, ne getirir ne götürür hiç belli olmaz, emin olun, hiç belli olmaz. (CHP sıralarından alkışlar)

Bakın, şimdi, var ya, bu kişisel verilerin uluslararası paylaşımını konuşuyoruz ya -sizi burada geçen defa uyarmıştım- bu verileri paylaşmaya başlayacaksınız, buna direnmeye hiç şansınız yok ve paylaştıktan sonra akıbetinizi kendi ellerinizle yazdığınızı anlayacaksınız, geçmişte "kumpas davası" dediklerinizin önünüze birer birer konulduğunu hep beraber göreceksiniz. Hazırlıyorsunuz, sizi kutluyorum. Bu yüce yargının önüne gitmenizdeki ikinci aşamadır, gideceksiniz, ellerinizle gideceksiniz.

TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) - Göreceğiz, göreceğiz!

HALUK PEKŞEN (Devamla) - Nasıl? Şimdi, beraber konuşalım. Şimdi, bu bilgisayarlarınız var ya, Mecliste odalarınızda bilgisayarlarınız var ya, benden size bir tavsiye, o bilgisayarlarınızın kameralarına kocaman bir bant geçirin. Hepinizi her gün her yerden izliyorlar. Nasıl izliyorlar biliyor musunuz? İstediklerinizin, konuştuklarınızın hepsini kaydedecek şekilde izliyorlar. Benim Meclise geldiğim gün ilk yaptığım iş o bilgisayarın kamera kaydını kapatmaktı. Hiç kullanmadığım o bilgisayar 4'üncü kez değiştirildi, 5'incisi var şu anda odamda, onu da kullanmayacağım. Hepiniz o kayıtların altındasınız, cep telefonlarınızla kaydediliyorsunuz. Nereden? O Amerika'da bir Reza Zarrab davası var ya, şimdi, o kaydedilmiş kişisel verilerin paylaşımını bu yasayla onaylayacaksınız ya, o yasanın onaylanmasından sonra o sizinle ilgili elde edilmiş olan, arşivde bekleyen kişisel veriler var ya, onların hepsi Reza Zarrab dosyasında uluslararası anlaşmaya uygun birer delil olacak. Ve bugün oradaki savcının, Amerika'daki savcının açıkladığı gibi, Türkiye de bu yargılamanın içerisinde muhatap delil ülkesi hâline gelecek. Ve emin olun o bakanlarınız var ya, işte Zafer Çağlayan, Egemen Bağış, bilmem önüne yattı, arkasına yattı hikâyesinin muhatabı olan siyasi tarihin en renkli siması, o arkadaşların hepsine Amerika Birleşik Devletleri'nden birer kırmızı tebligat gelecek ama bir tek onlara değil, onlarla iş birliği içerisinde olan bürokratların tamamına da, o Gümrük Müsteşarına, Gümrük Genel Müdürüne... O Atatürk Havalimanı'ndaki gümrük muayene memuruna kocaman bir alkış rica ediyorum, ona helal olsun, yürekli adammış, dünyaya bir gerçeği anlattı, helal olsun ona. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Teoman, Teoman.

HALUK PEKŞEN (Devamla) - Ama hepinize birer tebligat gelecek. Emin olun tebligatı durdurmanızın bir tek yolu önünüze neyin konulacağına bağlı. Önünüze neyin konulacağını ise yavaş yavaş anlamaya başladık. O önünüze konulacak olana direnebileceğinize hiç ihtimal vermiyorum, hiçbir şekilde. Yakında halkın karşısına geçersiniz, demin burada anlattığı gibi, teröre ilişkin yeni bir projeksiyon martavalını anlatırsınız ama emin olun bu martavallardan artık halk bıktı, toplumun her kesimi artık irite oldu.

Bak, şimdi, ben size bir Karadeniz hikâyesi anlatayım. Geçen yıl fındık 20 lira, bu sene fındık 7 lira. Karadenizli perperişan, ormanlarını ellerinden aldınız, derelerini de aldınız, yetmedi, şimdi, maden ruhsatıyla, 2 bin maden ruhsatıyla arazilerini perperişan ettiniz ama kredi kartlarıyla tefeci bankaları üzerlerine saldınız, çocukları ya işsizlikten perişan ya gurbet ellerde perişan ya da el kapılarında dilenci hâline geldi. Peki, ne oluyor, bu Karadeniz düşmanlığı nedir, sebebi nedir? Ya terörden ölüyorlar ya -bölgede yapmadığınız kanser tedavilerinden- kanserden ölüyor bu Karadeniz'in çocukları ya da sizin onları sürüklediğiniz dramdan -yoksul- ve o hâlde ölüyorlar. Karadeniz'de nüfusu artan tek bir kent yok sayenizde. Göç ve yoksulluk Karadeniz'in kaderi hâline geldi. Sizin, bu ülkenin siyasi tarihinde "Şunu da biz başardık." dediğiniz bir sektörünüz var mı Allah aşkına, bir tane?

Bakın, dünyanın en önemli çikolata maddesini Karadeniz üretiyor; bir fındık üretimi var, 120 milyar dolarlık bir sektörün içerisinde Karadeniz'e fındıkla ilgili dişe damağa dokunur bir tek yatırım planlamanız yok. Yok çünkü bunlarla ilginiz yok. Ya çocuklarınız orada, Singapur'da kumar makinelerinde, onları korumak ve kollamakla meşgulsünüz...

ÖZKAN YALIM (Uşak) - Olanları da kapatıyorlar.

HALUK PEKŞEN (Devamla) - ...ya da Ensar Vakfıyla ilgili böyle irite eden, toplumu irite eden, gerçekten utanç verici işleri kamufle etmekle meşgulsünüz. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, gelin, bakın, bu ülkede turizm yapılandırıldı. Nasıl yapılandırıldı? Devlet planladı, Hazine Müsteşarlığı teşvik verdi, Kalkınma Bankası kredi verdi ve Türkiye'nin bir turizm sektörü oldu. Aynısı tekstilde yapıldı; Devlet planladı, Hazine Müsteşarlığı teşvik etti ve Kalkınma Bankası kredi verdi, bir tekstil markası oldu. Niye çikolata sanayisinde Türkiye yok? Soruyorum, niye? Dünya nüfusuna 3 milyarlık bir nüfus daha eklendi. Çin'de 2 bin çeşit çikolata var ama fındık yok. Bu yıl -yalnızca 2015 yılında- sizin iktidarınız döneminde süt, sudan ucuz hâle geldi ama 150 milyon liralık süt ürünü ithal ederken de hiç bundan irite olmadınız, hiç yüzünüz kızarmadı. Köylü sütünü döküyor, öbür tarafta vatandaş Belçika'dan, Hollanda'dan, Almanya'dan, İtalya'dan sütlü çikolata satın alıyor. O satın aldığınız sütlü çikolataların içerisindeki fındığı da, şekeri de Türkiye'den gönderiyorsunuz, oradan katma değeri yüksek olarak size geliyor. Ben soruyorum sevgili AK PARTİ'li milletvekilleri: Bana bir tane sektör söyleyin, bu ülkeye kazandırdığınız bir tek sektör söyleyin. Turizm sizinle beraber çöktü, yaş meyve sebze sizinle birlikte çöktü, narenciye çöktü, taşımacılık çöktü, müteahhitlik çöktü, dış ticaret çöktü. Ya, bir tane söyleyin hadi! Hadi bir laf atın! Hadi bir laf atın, "Şu sektörü kalkındırdık." deyin! (CHP sıralarından alkışlar)

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - İnanarak mı konuşuyorsun? Sen inanıyor musun? İnanıyor musun?

HALUK PEKŞEN (Devamla) - Hadi bir söyleyin! Var mı? Yok.

Ama ne yazık ki sizin için tek ölçü şu: "Sandıktan oy aldım." O sandıkla gelenlere sandık öyle bir ders veriyor ki siyasi tarihin içerisine bir bakarsınız, hani, o laf attığınız Cumhuriyet Halk Partisi var ya, siyasi tarihe bir bakın, sizin gibi ne meydan okuyanlar geldiler, neler vardı, neler vardı ama onların hepsi yoklukla malul oldu. Sokaklarda çocuklara, gençlere sorun: "O partilerin adlarını biliyor musunuz?" Hiçbiri onların adlarını bilmiyor ama bir şey söylüyorlar, diyorlar ki: "Cumhuriyet var, Cumhuriyet Halk Partisi var." Biz hep var olacağız, cumhuriyet hep var olacaktır. (CHP sıralarından alkışlar) Bu Cumhuriyet Halk Partisi böyle dimdik konuşacaktır. Hadi bir laf...

EJDER AÇIKKAPI (Elâzığ) - Muhalefetin adı Cumhuriyet Halk Partisi.

HALUK PEKŞEN (Devamla) -Bakın, bir laf bulamadınız değil mi?

Düşünüyor musunuz? Var mı, bulabildiniz mi bir sektör? Bulun hadi, bir tane bulun. Bence var, bence çok iyi bulduğunuz, bu ülkeye kazandırdığınız bir iş var arkadaşlar; inanılmaz kumpas kuruyorsunuz, sonra inkâr ediyorsunuz. Gelirken hani, 3 tane "Y" ile geldiniz ya; yasaklar, yolsuzluk ve yoksullukla geldiniz. Bence ona 2 tane daha eklediniz; yolsuzluğa yalanı eklediniz ve ne yazık ki... Bunun arkasındaki kelimeyi ben söylemeyeyim, siz bulursunuz. Bulamayanlara mesaj atacağım.

Sayın milletvekilleri, AKP iktidarının ne olduğunu aslında biz biliyoruz. O yandaş medyanızla halka bugüne kadar söylediklerinizi karşınıza koyduk. Bakın, yine söylüyorum, size sınav sorusu, bir hafta içerisinde...

EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ (Bursa) - Siz kimsiniz de sınav yapıyorsunuz ya!

HALUK PEKŞEN (Devamla) - Sayın AKP milletvekilleri, 316'nıza söylüyorum: 316 milletvekili, bize on dört yıl içerisinde hangi sektörü bu ülkeye kazandırdığınızı söyleyin.

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) - Ben cevap vereyim isterseniz.

HALUK PEKŞEN (Devamla) - Söyleyemezseniz halkın karşısına sizi çıkarmayacağız. İşte, böyle sesinizi keseceksiniz ve susacaksınız.

MUSTAFA ILICALI (Erzurum) - Cevap vereyim.

HALUK PEKŞEN (Devamla) - Doğruları konuşmaya devam edeceğiz.

Saygıyla sevgiyle selamlıyoruz.

Sağ olun, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)