| Konu: | SAĞLIK BAKANLIĞI VE BAĞLI KURULUŞLARININ TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 131 |
| Tarih: | 03.07.2012 |
ARİF BULUT (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 301 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın 3'üncü maddesi hakkında vermiş olduğumuz önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime basından bir cümle alarak başlıyorum: "Sayın Başbakanım Recep Tayyip Erdoğan Beyefendi'ye, Sağlık Bakanımızı kürtaj ve sezaryen gibi tıp bilimi konusunda bilgilendirdiği ve eğittiği için özel şükranlarımı saygılarımla arz ederim."
Değerli arkadaşlar, sağlık sektörü cumhuriyet tarihinin gelmiş geçmiş en otoriter yönetimini son on senede yaşamıştır ve yaşamaya devam etmektedir. Sağlık, yasalarla değil, kanun hükmünde kararnamelerle diz çöktürülmüştür. Sayın Akdağ, mecburi hizmetten başlamış, sezaryen ve kürtajla rüştünü ispat etmiştir, araya da Tam Gün Yasası'nı, çok sayıda hizmetten katılım payı alınmasını, doktora ve sağlık çalışanlarına şiddeti, yandaş özel hastaneler kartelini güçlendirmeyi, "hasta hakları" adı altında doktoru korkutup sindirmeyi, mobbing uygulamalarını, performans uygulaması saçmalığını, bilgili ve birikimli doktoru kamu hastanelerinden uzaklaştırmayı ve onlara ulaşmayı engellemeyi, Türk Tabipler Birliğini yok etmeyi, başta Bakanlık merkez teşkilatından başlayarak tüm yurtta bir cemaat nezdinde kadrolaşmayı, çalışanların özlük haklarını yerle bir etmeyi, yabancı doktor çalıştırmayı, aile hekimliği uygulamasını, emekli doktorları yoksulluğa mahkûm etmeyi, eczacı ve eczaneleri hizaya getirmeyi de sıkıştırmıştır. Hızını alamamış, yeni kanun hükmünde kararnamelerde ve eski kanun hükmünde kararnamelerde düzeltmeler yapmaya başlamıştır.
Bilindiği gibi, 12 Eylül askerî cuntası tarafından 2514 sayılı Yasa'yla mecburi hizmet getirilmişti. Bu Yasa 2003 yılı Temmuz ayında AKP Hükûmeti tarafından kaldırıldı ve Sayın Bakan özetle şöyle söyledi: "Doktorluk kutsal bir meslektir, eğitimi uzundur, altı-yedi yıl. Tıpta uzmanlık sınavını kazanmak zordur, asistanlık eğitimi üç-beş yıldır." İnsanın en değerli varlığı olan sağlığın korunması için birinci derecede sorumluluk yüklenen, her türlü hastalık riskine rağmen büyük bir özveriyle görev yapan hekimlere başka hiçbir meslekte olmayan bir yükümlülük getirilmiştir ve "Yirmi iki yıllık uygulama sonuçları başarılı olmamıştır." diyerek mecburi hizmeti kaldırmışlardır. Sayın Bakan sonra bu sözlerini unutmuş, tam tersi bir tavır alarak icraatlarına başlamıştır. Mecburi hizmet geri gelmiştir.
Bugün, tıp fakülteleri, ister özel olsun ister devlet üniversitesi olsun, en yüksek harçlarla eğitim vermektedir. Özel bir üniversiteden tıp diploması almak 500 bin liradır. Doktorların kişisel hak ve özgürlükleri yok edilmiştir, hastanelerde birer birer öldürülmekte, şiddete maruz kalmaktadırlar. Üniversite hastaneleri özelliklerini kaybetmiş, sıradanlaştırılmıştır. Hasta, kaliteli hizmete ulaşamamaktadır. Yanlış hasta hakları uygulamaları ve bizzat Sayın Bakanın hedef göstermesiyle doktora şiddet rekor seviyeye ulaşmıştır. Artık hastanelerde şiddete karşı tatbikatlar yapılmaktadır.
Son olarak şunu söylemek istiyorum: Ben, tüm bunları yapan bir Sağlık Bakanının beyninde bir araz olduğunu düşünüyorum.
BAŞKAN - Sayın milletvekili, lütfen!
ARİF BULUT (Devamla) - Bence Sayın Bakan beynindeki arazı kürete ettirmelidir. Böylece kendisi de rahatlar, ülke de rahat bir nefes almış olur.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)